Sufiforum.com

2009'da başlayan SUFİFORUM'da İslam; İslam Tasavvuf Geleneği ile ilgili her türlü güncel ya da 'eskimez' konular yer almaktadır. İçerik yenilemeleri tasavvuf.name sitesinden sürdürülmektedir. ALLAH YÂR OLSUN.

Giriş |  Kayıt




Yeni başlık gönder Başlığa cevap ver  [ 5 mesaj ] 
Yazar Mesaj
 Mesaj Başlığı: Cuma Hutbesi: "Dut yemiş bülbüle dönen müslümanlar..."
MesajGönderilme zamanı: 02.01.09, 07:32 #mesajın linki (?)
Çevrimdışı
Kullanıcı avatarı

Kayıt: 14.12.08, 12:14
Mesajlar: 1108
Bismillahirrahmanirrahim

Esselâmu Aleykum ve Rahmetullahi ve Berekâtuhu...

Ey müminler !..

Bugünkü Cuma günü yeni hicret yılımızın ilk cumasıdır.

Farkında mısınız?

“Eee, rüyada görmedik ki Şeyh Efendi, telefon eden de yok telgraf çeken de yok! Ne dinleyeceğiz biz? Ne gazete yazar; ne TV söyler… Deveden haber var, böyle birşeyden haberimiz yok!..”

Bir gün haber edecek Allah !... Kafalarına vura-vura… Bir gün haberdar olacaklar İslam’dan; İslam’ın kuvvetinden ve şerefinden ve saltanatından ve azametinden ve heybetinden; bir gün haberdar olacaktır insancıklar... Bu giyinip kuşanıp ta gösteriş yapan insancıklar karınca kadar hükümleri olmadığını görecekler.

Bugün, Cuma İslam’ın hicret başlangıcı olan muharremin 4. günü. 1423 sene geçmiş… 1424. sene girdi…

Şimdi çocuğa söyledik ki, çocuk bile kabul etmedi. Dedi ki “Ne senebaşısı?” diyor “Dede, bizim mektepte öyle birşey yok, senebaşı diye bir şey yok; geçti senebaşı…” Çocuğu inandıramadık ki “Bu bizim takvimimizdir; bize hastır. İnandıramadık. Niçin? Eee.. eğlencesi yok; oyunu yok; gösterişi yok!.. Bu Allah’a ibadet edenlerin tanıdıkları ve Cenab-ı Hakk’a tazimlerini arz etmeleri için vesile olan ve Allah yanında kudret ve itibarı yüce olan Muharrem ayı… Biz oyun-eğlence ile memur değiliz!.. Dinimiz oyun-eğlence dini değildir. Sairleri, hrıstiyanlar dinlerini oyun-eğlence dini yapmışlar; oyun oynuyor. Şeytan onları maskara yapmış ; onların maskaralıklarının arkasına adı müslüman yazılan –veya şimdiki insanların adları müslümana da benzemiyor; nereden topladıkları belli değil uyduruk- da arkasına düşmüşler gidiyorlar.

Cenab-ı Peygamber S.a.v. insanları Allah’a davet için gelmiş; insanlara vazifelerini bildirmek için gönderilmiştir. Senin benim gibi sıradan insan değil!.. Peygamber-i zişan kendi kavmini, Kureyş’i 13 sene İslam’a çağırdı. Israr ettiler. Sen bizi hiç tanışıklığımız olmayan bir varlığa ibadete, kulluğa çağırırsın; halbuki, biz atalarımızdan böyle görmedik. Bizim atalarımızın, yüzlerce-binlerce senedir kullandıkları ve tapınageldikleri tanrılarımız var… Nasıl bırakacağız biz onları?!

Biz onlarla oyalanıyoruz: Kâh bu tarafa, kâh o tarafa döndürüyoruz. Bazı defa heybemize koyup taşıyoruz; bizi gözetsin diyerekten. Bir sahabe-i kiram, Ebuzer Gifari, o da tanrısını heybesinde taşırmış, çok yorulmuş “yatayım bir parça beni beklesin” demiş, çıkarmış koymuş.. Çocuklar oyuncakları yatırır gibi yatırmış; uyumuş. Uyandığında bakmış ki, putu ıslanmış. “Yahu gökyüzünde bulut yok, yağmur eseri de yok, bu nereden ıslandı? Nasıl oldu da bu ıslandı.?” Bir de bakmış ki kuyruğunu kaldırıp ta koşturan bir tilki var. Anlamış ki, haa… o benim tanrıyı sulayan üstüne işemiş onun, haşa minel huzur... Tilki puta işedi. Kaldırdığı gibi savurmuş: “Tilkiye bile kendini muhafaza edemedin de üstüne-başına ettirdin beni nasıl gözetirsin? Bir kere daha seni elime almam…” demiş. Gitmiş Peygamber’in huzurunda şehadet getirmiş.

Aynı mentalite, aynı kafa: 21 asırda hala revaçta… Hâlâ bu insanlar “Lailahe İllallah” demeye yaklaşmıyor. Uydurmaların arkasından gidiyor.

Peygamberimizi onüç sene yorulttular, yordular; eziyet ettiler O’na… Neticede Efendimizin mübarek vücudunu suikast ile ortadan kaldırmak istemişler; suikast üzerine hazırlık yapmışlar her cihetinden. Şeytan da insan suretinde gelip onların Nedve denilen meclislerinde hazır olmuş. Demiş ki “Ne tedbiriniz var? Ebu cehil: “Şunu yapalım…” demiş. “Sus senin aklın kesmiyor, başka?” Ebu Leheb, bir sürü daha…, hiçbirinin de aklı kesmeyen birşey bu. “Ben size tarif edeyim: Eğer bu kimseyi siz ortadan kaldırmak istiyorsanız her kabileden bir yiğit hazırlayacaksınız. O yiğitler O’nun üzerine hücum eder. Her biri bir hançer veya kılıçla vuraraktan O’nun vücudunu ortadan kaldıracaksınız.” Bu ne iş? Bu bir kabile değil, kırk kabile var burada. Bunların hangisiyle biz muharebe edebiliriz? “Diyetini ödersiniz kurtulursunuz...” Efendimizin hane-i saadetini sardılar beklediler..

Allah! Allah! Allah Zül-celal..
...

Bekçi koymuş Peygamber-i zişan, epey bir zaman hane-i saadetin önünde ki, bu kafirlerden birisi kötü niyetle hücum edecek olursa karşı gelsinler.

Cenab-ı Hakk ayet-i kerime inzal buyurdu: “Ey Habibim gereği yok. Rabbin celle ve ala seni muhafaza buyurur. İlahi muhafazadasın, korkma!..” Demiş ki: “Gidin, gereği yoktur…” ve peygamber-i zişan o gece hane-i saadetinde bekleyip dururken Cibril-i Emin geldi; buyurdu ki “Ya Habib, ya Muhammed Mustafa S.a.v., ya Rasulullah Rabbi Teala ve Tekaddes Hz. beni gönderdi. Şimdi burayı terk et! Hicret emri şimdi geldi; Medine-i Münevvere’ye hareket et. Etraf sarıldı.” Bir avuç kum almış ellerine vermiş: “Savur…” dedi. Savuruverdi onlara. Ashab-ı kehfden daha fazla uykuya daldılar; ölü gibi hepsi düştü, uyudu… Üstlerine basa-basa geçti Peygamberimiz. Hz. Ali Efendimizi de saadetli döşeğine yatırdı. Ta güneş onların üzerilerine gelip te güneş onları ısıtmaya başlayınca “Yahu ne iş ettik? Biz buraya uyumaya mı geldik? Buradaki kimsenin işini bitirmeye mi geldik?” Yukarıdan bakıyorlar. Ebu Cehil geldi, dedi: “Ne yaparsınız?” “Ne yaparız? İşte burada bekliyoruz, çıkmadı; çünkü döşeğinde yatıyor daha…” Ebu Cehil içeri girmiş: “Kimdir yatan?” Örtüyü kaldırdı, baktı: Hz. Ali Efendimiz hemen kalktı: “Ne var?” dedi.
“Sen niye yatıyorsun burada?”
“Sesini yükseltme, kelleni kopartmak istemezsen, işi uzatma! Ben burada emirle yattım. Sizin aradığınız da çıkmış, gitmiştir. Sizi aldatmak için ben burada sabaha kadar yattım. Erkeksen çık meydana, işimizi halledelim!..”
“Başımıza bir hal gelmeden çekileyim; bu çocuk ejderha gibi, arslan bu…” Allah’ın arslanı Hz. Ali efendimiz…
“Şimdi bir iş çıkartmayayım.” Kılıcı soktuğu gibi kaçmış.

Arkasına düşülecek çok işler var…

Hasıl-ı kelam Peygamber-i zişan o gün Muharrem’in ilk günü olarak Mekke’den çıktı ve İslam o günden itibaren kendi binasını kurmaya; bütün insanları Allah’a çağıracak İslam müessesesinin kurulmasına dahil olan emirle Medine-i Münevvere’de ilk İslam devletinin temeli atıldı. İşte onun hatırası, o başlangıç hicret takvimimizin ilk senesi oldu. Üzerinden 1400 sene geçti, 1424. seneye girdi şimdi.

Var mı İslam’ı söndürecek kuvvet yeryüzünde? Buyursunlar.

1400 senedir, İslam’ı bitirmeye çok uğraştılar… Kim bitirmeye uğraştıysa onun işi bitirildi. İslam kalasından kim taş koparmayı istediyse o taşın yerine başı girdi. İslam bütün heybetiyle ayaktadır.

Bütün dünya rezil bir hayatın içine, bir zulmün içerisine düşmüştür. Yüzsüz, adaletsiz, insafsız duygusuz taş yürekli insanlarla dünya dolmuştur.

İnsanlığı tüketmek için birbirleriyle çatışıyor şimdi. İslam ayaktadır; o çatışanlar çatışacak, İslam ayakta duracak, yürüyecektir.

Son günleri dünyanın… Kıyamet kopmazdan evvel, büyük bir muharebe olacaktır. Son harptir bu… Ondan sonra başka bir harp aramayın. Ne evvel olmuş böyle bir muharebe, ne de bundan sonra böyle bir muharebe olmasına imkan yok.

Beklenen bu; bütün kitaplarda da yazar. Lakin maalesef ne İslam uleması bir söz söylüyor, hrıstiyanların başları olan adamlar bile: “Aman! Muharebe olmasın…” diyor.

Bre koskoca Papa olacak herif, Patrik olacak herifler !..

Bre sizin kitabınızda yazmıyor mu: ahir zamanda, kıyametten evvel “armageddon” olacak, “büyük muharebe” olacak diye? Nasıl sen söylemezsin milletine? “Doğru yola girin! Bu beladan kurtulun!..” Niye söylemezsin?

Hadi müslümanlar gaflet içerisinde; siz hristiyan ve yahudiler? Onlar küfür içerisinde. Lakin kitaplarında yazılı… Kitaplarında olanı ne kilise, ne de havrada söylerler.

Müslümanlar zaten “dut yemiş bülbül”e döndü; hiç ağızlarını açamazlar.

Lakin geliyor, önünde durulmaz! Bu yola çıkan harp ne durdurulabilir, ne geri döndürülebilir. Geçti. Başka günler geliyor.

Her günün, her yılın hüviyeti başkadır. Şimdi 1424. hicret yılının hüviyeti başkadır geçen senenin hüviyetini çok arıyor şimdi millet. Çok arıyorlar; bulamayacaklar daha şiddetlisine doğru gidiyorlar… Taa… ki, Allah’ın uzatmış olduğu kurtuluş için bize göndermiş olduğu Peygamber’in elini tutuncaya kadar. Tutmazsa sel alıp götürür.

İşte bu ilk cumasıdır! Sokaklarda insanlarımız bağırıyor, çağırıyor… Bu insanların Allah’ı yok mu? Var. İnançları yok mu? Yok! Camileri var mı? Var. Cemaatleri yok mu? Yok. Bu insanların akılları var mı? Eee, -kendilerinin iddiasına göre- var.. Lakin insaf ve hak terazisinde tartarsan yok. Bu insanların akıl fikir ve tedbirleri var mı? Kendilerine göre var.. Lakin kendilerini kurtaracak şekilde yoktur.. Döneceksin. “EXIT” diye yollar var; lakin bunlar geçiyor, dönüş yoluna girmiyor. Bre bu istikamet seni cehenneme götürüyor…

“Sen de bilirsin bu “çağdaş istikamet”tir… Biz geri dönemeyiz…” Aradan kendisini kurtarıp çıkış yapanlar selamet yolunu bulup giderler, selamet olurlar. Değilse öbürleri hepsi zibil, çöp kabilinden… Cumaertesi günü Güzelyurt’ta belediye pazarı vardır; pazar bittikten sonra belediyenin çöp arabası gelir. Orada dökülmüş, atılmış ne kadar çöp varsa toplar, atar onun içerisine. Bu kabilden toplayacaklar bunları.

Belki o kadar da kalmayacak… Çünkü yaptıkları belalı silahlar kendilerini toz edecektir; vücudlarından, cesetlerinden eser de kalmayacaktı, çünkü kendi yaptıklarıdır.

...

“Yerler, yeryüzünde karalar ve denizler fesatla dolmuştur.” yani Allah’ın emrine karşı gelenlerle dolmuştur..

...

“Onlara bir de şiddetli günler göstereceğiz…”
yani sıkıntılı günler; harpler-marpler, krizler-mrizler vereceğiz ki belki geri dönerler…

Ya Rabbi! Tövbe ederiz.

Yaptığımız yanlıştır, bizi doğrult!..” diyecek akıl sahipleri varsa dönsün diyerekten bu fırsatı da veriyor Cenab-ı Hakk. Yani gelen belalar, olan belalar gelen değil alınan belalardır; millet kendi eliyle almıştır bu belaları… Bu hürriyeti verdiler insanlara, “Herşeyi yapabilirsin” dediler. İşte bütün dünyanın içine ettiler; beğensinler. Ne başını, ne kuyruğunu toplayabilirler bunların. Başın zehiri başka; kuyruğun zehiri gene başkadır.

“Ahir zamanda insanlar, milletler başındakilere lanet okuyacak… Baştakiler de başında durdukları millete, cemaata lanet okuyacaklardır…” Sadaka Rasulullah. Peygamber doğru söyledi… Buyurun, Peygamber doğru söyledi.


Beş kişi kalsa da… Cenab-ı Hakk beş milyarı yakar; beş kişiyi durdurur… Beş kişiden gene beş milyar adam doldurur gene dünyaya… Allah’a güç diye bir şey yok.

Seksen kişi kurtuldu Nuh Peygamber’in gemisinden… Bu kadar milyarlarla insanlar Seksen kişiden geldi… Seksen kişinin içerisinde de Sam, Ham, Yafes adlı üç oğlundan üreyip geldi bu kadar insanlar. “Siler, süpürürüm; yeniden yaratırım, yeniden gönderirim…” diyor Cenab-ı Allah.

Allah ile oyun olmaz. Boyumuza da bakmıyoruz kendimizi dev aynasında görüyoruz. “Herşeyi yaparım...” Herşeyi yap! Paçasını bağlasın, yapacağı varsa…

Tövbe, estağfirullah.

Ya Rabbi!... Sen bizi doğru yola götürecek muhlis kullarını, arslanlarını gönder.

Sana dönsün yüzümüz şeytana değil...

[Hz. Şeyh M. Nazım el-HAQQANÎ ]

07.03.2003
[1430 Muharrem'i İlk Cuma Hutbesi]

***

Güzelyurt, KKTC.

_________________
" Hayrlar feth olsun ; şerler def olsun !..."


Başa Dön
 Profil Özel mesaj gönder  
 
 Mesaj Başlığı: Re: Cuma Hutbeleri -3-
MesajGönderilme zamanı: 28.05.10, 10:23 #mesajın linki (?)
Çevrimdışı
Kullanıcı avatarı

Kayıt: 05.01.10, 21:01
Mesajlar: 488
Hutbe 2003 yılında 1424. Hicri yılbaşından 4 gün sonra okunmuş.

Alıntı:
Müslümanlar zaten “dut yemiş bülbül”e döndü; hiç ağızlarını açamazlar...


Ya Hâfız...


Başa Dön
 Profil Özel mesaj gönder  
 
Eskiden itibaren mesajları göster:  Sırala  
Yeni başlık gönder Başlığa cevap ver  [ 5 mesaj ] 

Tüm zamanlar UTC + 2 saat


Kimler çevrimiçi

Bu forumu gezen kullanıcılar: Hiç bir kayıtlı kullanıcı yok ve 3 misafir


Bu foruma yeni başlıklar gönderemezsiniz
Bu forumdaki başlıklara cevap veremezsiniz
Bu forumdaki mesajlarınızı düzenleyemezsiniz
Bu forumdaki mesajlarınızı silemezsiniz

Geçiş yap:  
cron
   Powered by phpBB © 2000, 2002, 2005, 2007 phpBB Group

Türkçe çeviri: phpBB Türkiye