Sufiforum.com

2009'da başlayan SUFİFORUM'da İslam; İslam Tasavvuf Geleneği ile ilgili her türlü güncel ya da 'eskimez' konular yer almaktadır. İçerik yenilemeleri tasavvuf.name sitesinden sürdürülmektedir. ALLAH YÂR OLSUN.

Giriş |  Kayıt




Yeni başlık gönder Başlığa cevap ver  [ 4 mesaj ] 
Yazar Mesaj
 Mesaj Başlığı: Gayr-i Müslimlerle Diyalog
MesajGönderilme zamanı: 23.01.09, 11:02 #mesajın linki (?)
Çevrimdışı
Moderator
Kullanıcı avatarı

Kayıt: 24.12.08, 14:54
Mesajlar: 417
Günümüzde çokça ifâde edilen “hoşgörü” ve “diyalog”un meşrû şeklini doğru anlamak için, evvelâ “İslâm’ın insana bakış tarzı”nı bilmek îcâb eder.

İslâm, gayr-i müslim de olsa her insana Hâlık’ın şefkat nazarıyla bakmayı telkin eder. Hidâyet davetine icâbet etmeyenlerin de hak ve hukuklarının muhâfazasına îtinâ gösterir. Peygamber Efendimiz’in Medîne’de yahudilerle yaptığı anlaşma, bunun tipik bir misâlidir. Buna göre dînin muhtevâsından aslâ bir tâviz verilmeden, gayr-i müslimlerle vatandaşlık hukûku veya devlet menfaatleri husûsunda birlikte hareket etmeye dair anlaşma yapmakta bir beis yoktur.

İnsanî münâsebetlerde de İslâm’ın telkini; şefkat ve merhamettir. Nitekim Yâlâ bin Mürre -radıyallâhu anh-’ın şu rivâyeti çok mânidardır:

Peygamber Efendimiz’in yanında pek çok sefere katıldım. Allah Rasûlü, yollarda herhangi bir insan ölüsüne rastladığında derhal defnedilmesini emreder; onun müslüman mı, kâfir mi olduğunu sormazdı.” (Hâkim, I, 526/1374)

Yine bir gün bir yahudî kavminin, ihtiyarlamış, tâkatten düşmüş bir büyüğü geçiyordu. Rasûlullâh -sallâllâhu aleyhi ve sellem-:

“Bu, vaktiyle bir kavmin büyüğüydü, onunla alâkadar olunuz.” buyurdu.

İslâm, gayr-i müslimlerin hak ve hukuklarına karşı da son derece titiz davranmayı emreder. Fâtih Sultan Mehmed Hân’ın, fethettiği İstanbul’a girerken İslâm hassâsiyetiyle askerlerine verdiği şu tâlimat, bunu ne güzel izah eder:

“…Mukâvemet etmeyip aman dileyenlere aslâ dokunmayın! Kadınlara, çocuklara, yaşlılara ve hastalara da en küçük bir zarar vermeyin!..”

Sultan Fâtih’in, insan hakları beyannâmesinin henüz adı bile duyulmamışken tatbik ettiği bu âdil ve müsâmahakâr tavır karşısında hayran kalarak gözleri dolan İstanbul patriği, Fâtih’in ayaklarına kapanmış, Fâtih ise onu kaldırarak:

“–Bizim dînimizde insanlar karşısında Allâh’a secde eder gibi eğilmek haramdır. Kalkınız! Size ve sizinle birlikte bütün hristiyanlara her türlü hak ve hürriyetlerini iâde ediyorum. Şu andan itibâren artık hayatınız ve hürriyetiniz husûsunda gadab-ı şâhânemden korkmayınız!..” demiştir.

Ecdâdımız Osmanlı, gayr-i müslimlere gösterdiği bu âdil ve müsâmahakâr tutum sâyesinde, Rumeli’de nüfusça azınlık olduğu hâlde, asırlarca sulh, sükûn ve huzuru temin edebilmiştir. Ayrıca bu hâl, birçok gayr-i müslim toplumun hidâyetine de vesîle olmuştur. Zîrâ âyet-i kerîmede buyrulur:

İçlerinden zulmedenleri bir yana, ehl-i kitapla ancak en güzel yoldan mücâdele edin ve deyin ki: Bize indirilene de, (tahrîfinden evvel) size indirilene de îmân ettik. Bizim ilâhımız da sizin ilâhınız da birdir ve biz O’na teslim olmuşuzdur.” (el-Ankebût, 46)

Yine bu ve benzeri âyet-i kerîmeler muktezâsınca Kosova’nın ve Bosna’nın fethinden sonra oralara gönderilen Anadolu’nun temiz müslüman âileleri, İslâm şahsiyet, ahlâk ve kimliğini örnek bir şekilde yaşayıp temsil etmeleri neticesinde bölge halkının hidâyetine vesîle olmuşlardır.

Ayrıca zulüm ve haksızlık, müslümana olduğu gibi gayr-i müslime karşı da işlenmiş olsa, ağır bir kıyâmet mes’ûliyetidir. Yine Fâtih Sultan Mehmed’in bir hristiyan mimarla dâvâlık olması ve mahkemenin pâdişah aleyhine karar vermesi, İslâm’ın hak ve hukuk tevziindeki hassâsiyetine muhteşem bir misaldir.

Gayr-i Müslimlerle Diyalogda Temel Hassâsiyetler

Bütün dünyâ, İslâm’ın dâvet alanıdır. Peygamber Efendimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem- yaşadığı zamanın şartlarında birçok ülkenin kralına elçiler göndererek onlarla bir nevî diyalog kurmuştur. Sahâbîler ise tebliğ heyecanı içinde hiçbir yorgunluk duymadan Çin’e ve Semerkand’a kadar gitmişlerdir.

İletişim vâsıtalarının mesâfe engelini neredeyse ortadan kaldırdığı günümüzde, bilhassa İslâm’a yapılan haksız itham ve iftirâlara cevap vermek, İslâm’ın terör dîni olmadığını, bilâkis Peygamberimiz’in 23 senelik risâlet vazîfesinin mühim bir kısmının terörle mücâdele içinde geçtiğini ve İslâm’ın hak-hukuk tevzî eden bir insanlık dîni olduğunu bütün dünyâya güzelce îzah etmek, büyük bir vecîbedir. Bunun için de gayr-i müslimlerle şuurlu bir diyalog içinde bulunmak şarttır. Bu diyaloglar esnâsında ise bilhassa şu hassâsiyetlere dikkat etmek lâzımdır:

1. Hiçbir zaman unutmamak îcâb eder ki, Allah katında yegâne hak din İslâm’dır. Hristiyanlık ve yahudîlik de esâsı bakımından haktır, fakat zaman içinde tahrife uğramıştır. Bu tahrifler neticesinde hristiyanlık teslis inancına kaymış; yahudilik, antropomorfik bir hâl almıştır. İslâm ise, tevhid dînidir. Bu yüzden diğer dinlerle İslâm arasında hiçbir şekilde bir telif söz konusu olamaz.

2. Diğer bir husus; “ihlâsı muhâfaza”dır. Kur’ân-ı Kerîm’de buna bir misal olarak Mûsâ -aleyhisselâm-’ın Firavun’la kurduğu diyalog zikredilir.

Mûsâ -aleyhisselâm- Firavun’a tebliğ için gider, leyyin/yumuşak bir lisanla diyalogda bulunur. Fakat diyalog esnâsında şer’î hudutlardan hiçbir tâviz vermez. Bu ihlâsı neticesinde, Firavun tarafından Mûsâ -aleyhisselâm-’a karşı musâbakaya çıkartılmış olan sihirbazlar hidâyetle şereflenir ve canları pahasına îmanlarında sebat gösterirler.

3. İslâm, meşrû bir gâyeye ulaşmak için yine meşrû metodlar telkin etmiştir. Gayr-i meşrû bir metodla meşrû bir gâyeye ulaşılamaz. Bu da İslâm’ın temel hassâsiyetlerinden biridir. Peygamber Efendimiz’in 23 senelik nebevî hayatı bunun en büyük delilidir. Efendimiz -aleyhissalâtü vesselâm- İslâm’ı tebliğ için, Allâh’ın tasvib etmediği hiçbir metoda başvurmamıştır. Bunun en mânidar misallerinden biri, Bedir Harbi’nde yaşanmıştır:

Mâlum olduğu üzere Bedir Harbi’nde müslümanların sayısı müşriklerin üçte biri kadardı. Peygamber Efendimiz, Hazret-i Ali ve Ebû Lübâbe -radıyallâhu anh- bir deveye nöbetleşe binerek sefere gidiyordu. Medîneli iki müşrik, yolda orduya yetişerek müslümanların safında savaşmak istediklerini bildirdiler. Allah Rasûlü -sallâllâhu aleyhi ve sellem-:

“–Siz bizimle mi (yola) çıktınız?” diye sordu. Hubeyb adlı müşrik:

“–Hayır, Sen bizim kızkardeşimizin oğlusun ve komşumuzsun. Biz kavmimizle ganîmet için sefere çıktık!” dedi. Efendimiz -aleyhissalâtü vesselâm-:

“–Sen, Allâh’a ve Rasûlü’ne îmân ettin mi? (Benim Allâh’ın Rasûlü olduğumu kabul ediyor musun?)” diye sordu. Hubeyb:

“–Hayır!” cevâbını verince Hazret-i Peygamber:

“–Öyle ise geri dön! (Allah bize kâfîdir.) Bir müşriğin yardımına ihtiyacımız yok!..” buyurdu. Hubeyb ısrar etti:

“–Kavmim benim harpte ne kadar şecaatli ve düşman bağrında yaralar açan bir cengâver olduğumu iyi bilir. Müslüman olmasam da ganîmet mukâbili Sen’in yanında çarpışsam olmaz mı?” dedi. Efendimiz -aleyhissalâtü vesselâm-:

“–Hayır, önce müslüman ol, sonra çarpış!” buyurup yoluna devam etti.

Bir müddet sonra Hubeyb yine gelip teklifini tekrarladı. Fakat cevap değişmedi. Kalabalık müşrik ordusuna karşılık, asker sayısı az olan Rasûlullâh’ın bu teslîmiyeti, Hubeyb’i derinden etkiledi. Nihâyet büyük bir coşku içinde müslüman olduğunu haber verdi. Buna çok sevinen Efendimiz

-aleyhissalâtü vesselâm-:

“–İşte şimdi dilediğini yap!” buyurdu. (Bkz. Müslim, Cihâd, 150)

Velhâsıl, gayr-i müslimlerle münâsebetlerde Allâh’ın hükümlerinden, Rasûlullâh’ın sünnetinden ve tebliğdeki hassâsiyetlerinden tâviz vermemek îcâb eder. Bu hususlardaki en ufak bir tâvizin îmânı zedeleyeceğini unutmamak gerekir. Zîrâ âyet-i kerîmelerde buyrulur:

Kim Rasûl’e itaat ederse Allâh’a itaat etmiş olur…” (en-Nisâ, 80)

Ey îmân edenler! Allâh’ın ve Rasûlü’nün önüne geçmeyin. Allah’tan korkun...” (el-Hucurât, 1)

Öte yandan gayr-i müslimlerle diyaloglarda sergilenen bâzı tâvizlerin, o yanlışı irtikâb edenlerin şahıslarına âit olduğunu da unutmamak gerekir. Bu nevî münferid hâdiseler sebebiyle istikâmet ehli bazı mü’min toplulukları karalamaktan da İslâm kardeşliği şuuruyla sakınmak îcâb eder. Zîrâ bu nevî taşkınlıkların, evvelâ İslâmî hassâsiyetlere riâyet içinde tebliğ gayreti gösteren mü’min gönülleri rencide ettiği unutulmamalıdır.

Cenâb-ı Hak bu hassâsiyetleri kalplerimizden eksik etmesin!


Muhterem Osman Nuri Topbaş Hocaefendi


Başa Dön
 Profil Özel mesaj gönder  
 
 Mesaj Başlığı: Re: Gayr-i Müslimlerle Diyalog
MesajGönderilme zamanı: 23.01.09, 13:39 #mesajın linki (?)
Çevrimdışı
Kullanıcı avatarı

Kayıt: 31.12.08, 09:14
Mesajlar: 764
talib yazdı:
Öte yandan gayr-i müslimlerle diyaloglarda sergilenen bâzı tâvizlerin, o yanlışı irtikâb edenlerin şahıslarına âit olduğunu da unutmamak gerekir.

Bu nevî münferid hâdiseler sebebiyle istikâmet ehli bazı mü’min toplulukları karalamaktan da İslâm kardeşliği şuuruyla sakınmak îcâb eder.

Zîrâ bu nevî taşkınlıkların, evvelâ İslâmî hassâsiyetlere riâyet içinde tebliğ gayreti gösteren mü’min gönülleri rencide ettiği unutulmamalıdır.


Cenâb-ı Hak bu hassâsiyetleri kalplerimizden eksik etmesin!


Muhterem Osman Nuri Topbaş Hocaefendi


sohbet için ALlah razı olsun.

sözün üzerine söz olmaz ..lakin inatla hakikati görmezlikden gelerek bu ibrahimi dinler yanlışını sürdüren - hocalarına kuru bir taassubla bağlı olanlara ne demeli.??

isterse milyonlar olsunlar... bu bidatı hatda küfrü nasıl temizleyecekler ahiretde.? acaba temizleyebilecekler mi ahiretde..??

fi emanillah

_________________
Ehl-i Bidat-ı Red ve Tahkir Ediyoruz |


Başa Dön
 Profil Özel mesaj gönder  
 
 Mesaj Başlığı: Re: Gayr-i Müslimlerle Diyalog
MesajGönderilme zamanı: 23.01.09, 14:28 #mesajın linki (?)
Çevrimdışı
Moderator
Kullanıcı avatarı

Kayıt: 24.12.08, 14:54
Mesajlar: 417
Yanlışları hocaefendiler, fakihler ayıklayacak inşaallah. Onların da vazifesi odur.


Başa Dön
 Profil Özel mesaj gönder  
 
 Mesaj Başlığı: Re: Gayr-i Müslimlerle Diyalog
MesajGönderilme zamanı: 23.01.09, 18:29 #mesajın linki (?)
Çevrimdışı

Kayıt: 01.01.09, 21:37
Mesajlar: 22
talip agabey ; elbette hocalar,akaid alimleri fukaha bu batıl diyalog anlayışlarını temizleyecekler ve temizliyorlarda.

Bugün tüm ehl-i tarikat cemaatlerimizin basın yayın organları mevcuttur. Hepsi Ehl-i Sünnetin kalesi olma gayretindeler. Buna binaen Batıl ve Bid'alara karşı ise çeşitli şekillerde karşı koyuyorlar.

Mesele ; Bu Karaktersiz Diyalog metotlarına gönüllerini kaptırmış,kargadan başka kuş cemaatimden başka söz tanımam deyip,körü körüne bu batıl anlayıslara saldıranlara nasıl fayda verilebilecek..

Ayet yazsan bir kılıf, hadis yazsan başka bir kılıf, ulemanın ve icmanın bir değeri yok.. İlla ben illa beniö cemaatim.. Siz anlayamıyorsunuz,nasipsizsiniz havaları...

Çok üzülüyorum çok,insan kendi ayagına kurşun sıkarmı!


Başa Dön
 Profil Özel mesaj gönder  
 
Eskiden itibaren mesajları göster:  Sırala  
Yeni başlık gönder Başlığa cevap ver  [ 4 mesaj ] 

Tüm zamanlar UTC + 2 saat


Kimler çevrimiçi

Bu forumu gezen kullanıcılar: Hiç bir kayıtlı kullanıcı yok ve 4 misafir


Bu foruma yeni başlıklar gönderemezsiniz
Bu forumdaki başlıklara cevap veremezsiniz
Bu forumdaki mesajlarınızı düzenleyemezsiniz
Bu forumdaki mesajlarınızı silemezsiniz

Geçiş yap:  
cron
   Powered by phpBB © 2000, 2002, 2005, 2007 phpBB Group

Türkçe çeviri: phpBB Türkiye