Sufiforum.com

2009'da başlayan SUFİFORUM'da İslam; İslam Tasavvuf Geleneği ile ilgili her türlü güncel ya da 'eskimez' konular yer almaktadır. İçerik yenilemeleri tasavvuf.name sitesinden sürdürülmektedir. ALLAH YÂR OLSUN.

Giriş |  Kayıt




Yeni başlık gönder Başlığa cevap ver  [ 2 mesaj ] 
Yazar Mesaj
 Mesaj Başlığı: "Sadıklarla beraber ol"
MesajGönderilme zamanı: 24.12.08, 16:25 #mesajın linki (?)
Çevrimdışı
Kullanıcı avatarı

Kayıt: 15.12.08, 02:19
Mesajlar: 275
Mustafa Çelik - Vakit
mcelik@vakit.com.tr
2008-02-13

Sadıklarla beraber olma mesuliyeti-1


Biz Müslümanlar için dinen Allahû Teâla’ya verdiğimiz ahde sadakat gösterip sadıklarla beraber olma, sadıklardan yana tavır koyma mesuliyetimiz vardır. Rabbimiz buyuruyor: "Ey iman edenler! Allah'tan korkunuz ve sadık olanlarla/doğrularla beraber olunuz." (Tevbe Sûresi/19) Kur’an-ı Kerîm çerçevesinde genel bir değerlendirmeye tabi tutuldukları zaman Allah’ın elçileri ve insanlığın hidâyet önderleri olan Peygamberlerin, gerçekten dikkat çekici birtakım nitelik ve özelliklere sahip oldukları görülmektedir. Meselâ Kur’an-ı Kerim’de anlatılanlar, anlatılmayanlar; Hz. Harun, İbrahim ve İsa aleyhisselâm gibi cemâlî, Hz. Nuh ve Musâ aleyhisselâm gibi celâlî yapıda olanlar; Ulü’l-azm Peygamberler, komuta yetkisi olanlar, komuta yetkisi bulunmayanlar, sonuç almış olanlar, alamamış olanlar, hatta öldürülenler, Nuh ve Lut aleyhisselâm gibi hanımları kendilerine inanmayanlar, kitap sahibi olanlar, olmayanlar… Bu ve benzeri farklılıklara sahip bulunan Peygamberlerin hiç şüphesiz ortak oldukları özellikleri de bulunmaktadır. Allah’a kulluk ve Tâğut’tan uzak kalma temel görevleri; “Allah’a karşı saygılı olun ve bana uyun!” çağrıları; “Ben Allah’ın size gönderdiği güvenilir elçisiyim, buna karşı sizden herhangi bir şey de istemiyorum” diye kendilerini takdimleri; nefsin/bireyin terbiyesi, ümmetin/toplumun yönetimi gibi meşguliyet alanları, ilâhlık iddiası ve Allah adına yalan söylemek gibi yetkisiz oldukları konular, onların ortak niteliklerinin başında gelir. Peygamberlerin ortak sünnetlerinden birisi de, inananlardan yana tavır takınıp sadıklarla beraber olmaktır.

İnananlara sahip çıkmak, Müslümanların da kıyamete kadar devam eden müştereklerindendir. Kur’ân-ı Kerîm’den öğrendiğimize göre hemen bütün Peygamberler, görev yerleri ve sürelerinde en büyük mukâvemeti/karşı koymayı o toplumların genellikle yönetici/önde gelen kesiminden görmüşlerdir. Kur’an-ı Kerîm’in “mele” diye tanımladığı bu takım, Peygamberlere inanmakta fazla bir problem yaşamayan, sade insanları küçük görmüş ve Peygamberlerden bu insanları çevrelerinden uzaklaştırmalarını, kendileriyle görüşmemeyi ön şartı olarak istemişlerdir. Peygamberler de genel bir uygulama olarak inananlardan yana tavır alıp onlara kol-kanat germişler, Mü’minlerle beraber olmayı tercih etmişlerdir. Hz. Nuh’un şu sözleri, hem bu tür istekleri, hem de Peygamberlerin bu istekler karşısında takındıkları tavrı ve inananlardan yana duruşlarının gerekçelerini yansıtmaktadır:

“Ey kavmim! Allah’ın emirlerini bildirmeye karşılık sizden herhangi bir mal istemiyorum. Benim mükâfâtım ancak Allah’a aittir. Ben iman edenleri kovacak değilim; çünkü onlar Rablerine kavuşacaklardır. Fakat ben sizi câhil bir topluluk olarak görüyorum. Ey kavmim! Ben onları kovarsam, beni Allah’ın azabından kim korur? Düşünmüyor musunuz? Ben size ‘Allah’ın hazineleri benim yanımdadır’ demiyorum, gaybı da bilmem. ‘Ben bir meleğim’ de demiyorum. Sizin gözlerinizin hor gördüğü kimseler için, ‘Allah onlara asla bir hayır vermeyecektir’ diyemem. Onların kalplerinde olanı, Allah daha iyi bilir. Onları kovduğum takdirde ben gerçekten zâlimlerden olurum!” (Hud Sûresi 29-31)

Peygamberler, kendi dâvâlarını insanlara takdim ederlerken hep şeffaf davranmışlardır. İnsanlara sadeliği ve samimiyeti tavsiye etmişlerdir. Zalimlerin, zorbaların, maddeperestlerin hatırı için inananları terk etmemişlerdir. Bakınız Rabbimiz örnek ve önderimiz Hz. Muhammed'e (s.a.v.) şu talimat verilmiştir: “Sabah-akşam Rablerine O’nun hoşnutluğunu dileyerek dua/ibadet edenlerle birlikte ol, bunda sebât et.. Dünya hayatının süsünü isteyerek gözlerini onlardan çevirme! Kalbini bizi anmaktan gâfil kıldığımız, kötü arzularına esir olmuş ve işi gücü aşırılık olan kimseye boyun eğme! (el-Kehf Sûresi 28) “Mü’minlere karşı alçak gönüllü ol!” (el-Hıcr Sûresi 88) “Sana tabi olan Mü’minlere merhamet kanadını indir!” (eş-Şuara Sûresi 215)

Dikkat edilirse Rasûlullah (s.a.v.) da Mü’minlerden yana tavır takınmakla emrolunmuştur. Hiçbir güç ve kuvvet bizi din kardeşlerimizden ayıramaz. Her yerde ve her zaman tercih hakkımızı sadakat sahibi sadık Mü’minlerden yana kullanmakla mükellefiz. İnanan insanlara kuşku ile bakan ve onları küçük gören, tabiatıyla kendilerini de o toplumun söz sahipleri, ekâbirleri diye tanımlayan elitlerin ve egemenlerin hemen her devirde aynı tutum içinde oldukları tarihî ve sosyal bir gerçektir. Bu kaba tutumlarına “çağdaşlık, modernlik” gibi gerekçelerle kılıf uydurmaya çalışmaları ise, egemen ve inançsız sınıfların beyin ve idrak sefâletlerini örtmeye asla yetmemiş ve yetmeyecektir.

Tarihte Firavun’ların, Nemrud’ların, Ebu Cehil’lerin bir vasfı olan özellikle tercih noktalarında hep kendileri gibi düşünen ve yaşayanları öncelemeleri, inananları ise ötelemeye çalışmaları ve kendileri için tehlike odağı görmeleri ne yazık ki günümüzün de çağdaş Firavun’larının, Nemrud’larının, Ebu Cehil’lerinin en büyük modernlik saplantısı olarak gözükmektedir. Asırlar ve nesiller değişiyor ama küfrün mantığı değişmiyor. Dinî değerleri dışlamak için modernitenin ya da monarklaşan resmi ideolojinin kimi ilkeleri gerekçe olarak ileri sürülmesi, inananlara yönelik tarihî tavrın güne yansıyan boyutunu oluşturmaktadır. Yani Firavun’luğun, Nemrud’luğun mantık olarak hâlâ devam ettiğini göstermektedir. Geçmişte böylesi ortamlar, Peygamberlerin inananlara sahip çıkmaları, onlardan yana tavır koymaları ile düzeltildiği gibi bugün de aynı şekilde, inananların tercih sorumluluklarını inananlardan yana kullanmalarından başka düzelme ve düzeltme yolu olmadığı açıktır. Sadıklardan yana tavır takınmak, hainlerin saltanatına nokta koymaktır. Yani hainlerin saltanatını sona erdirmenin çaresi, Müslümanların yardımlaşması, dayanışması ve her hâlükârda Mü’minlerden yana tavır takınmasıdır.


Başa Dön
 Profil Özel mesaj gönder  
 
 Mesaj Başlığı: "Sadıklarla beraber ol" -2-
MesajGönderilme zamanı: 24.12.08, 16:27 #mesajın linki (?)
Çevrimdışı
Kullanıcı avatarı

Kayıt: 15.12.08, 02:19
Mesajlar: 275
Sadıklarla beraber olma mesuliyeti-2

Mustafa Çelik - Vakit
mcelik@vakit.com.tr

MUVAHHİD NESİL YETİŞTİRME SORUMLULUĞU

İnananların karşısında yer alanların daimi plan ve projelerinden birisi de, Allah yolundan insanları yani Allah’ın kullarını-Müslümanları alıkoyma girişimidir (Saddün an sebilillah). Yani Allah'a giden yolu tıkamak ve önlemektir. Asırlar ve nesiller değişse de kâfirlerin ve müşriklerin bu plan ve projeleri hiç değişmez. çünkü küfrün ve kâfirin mantığı aynıdır. Allahû Teâla buyuruyor: "Onlar insanları Allah'ın yolundan alıkoyarlar, Allah'ın yolunu eğriltmeye çalışırlar. İşte onlar uzak bir dalâlet içindedirler." (İbrahim Sûresi 3)

“Kâfir olup da insanları Allah’ın yolundan alıkoyanlara, fesat çıkarmaları yüzünden, azap üstüne azap vereceğiz.” (Nahl Sûresi 88)

Kâfirler küfür yolunda çalışırlar. Küfür için çalışanlar, hakikat düşmanlığına alışırlar. Hakikat düşmanlığı, kâfirlerin günlük uğraşlarındandır. Şu bir gerçektir ki, Hakk'ın yolundan başka bütün yollar hiç şüphe yok ki zulümâtın tâ kendisidir. Küfrün ve şirkin müdafileri kendilerine tutunanları küfre kaydırarak Hak'tan ve hakikatten uzaklaştırırlar, nuru zulmete, imanın nezâfetini küfrün murdarlığına değişirler, sapmışlık içinde bocalar dururlar. Kâfirler her dem Allah’a giden yolda inadlarıyla, inkârlarıyla, iftiralarıyla Mü’minlerin önünde sed olurlar, hukuk dışı uygulamalarıyla sed oluştururlar. Ama bütün bu yaptıklarıyla ehl-i imanı inandığını yaşamaktan alıkoymaya güç yetiremezler. çünkü ehl-i iman yarınlara taliplidir ve yarınların servetine sahiptir. Yarınların serveti, muvahhid nesildir!

İnsanları Allah’a giden yoldan alıkoymaya çalışan kâfirlerin sedlerine, engellemelerine aldırmadan asli misyonunu yerine getirmek, Mü’minlerin şiarıdır. Bakınız insanlara Allah’tan gelen vahyi tebliğ eden ve insanları Allah’a kulluk etmeye davet eden bütün Peygamberlerin ve dolayısıyla Peygamber Efendimiz'in de seçtiği yol, engelleyicilerin toptan helâkını istemek değil; onların soyundan muvahhid bir nesil yaratmasını Allah’tan dilemek ve bu uğurda sabırla çalışmak ve gerektiğinde hicreti göze almak olmuştur. İnsanları Allah yolundan alıkoymak için kurum ve kuruluş icad eden münkir ve müşriklere karşı Mü’minlerin azad kabul etmez vazifeleri, muvahhid bir nesil yetiştirmektir.

Yeryüzünde muvahhid bir nesil yetiştirmek, “Peygamberlerin Dâvâsı Bizim Dâvâmızdır” diyen bütün Müslümanların müşterek vazifesidir. Münkir ve müşriklerin sedleri, barikatları Mü’minleri bu kutsal vazifeyi yapmaktan alıkoyamaz ve alıkoymamalıdır da. Muvahhid bir nesil yetiştirmek, bütün İslâmî şahsiyetlerin, müesseselerin, mezhep ve meşreplerin vazgeçilmez misyonudur. Müslümanlar kıyamet şartlarını da yaşasalar, bu misyonlarından asla ve kat’a vazgeçemezler. Bakınız Tâif yolculuğu dönüşünde Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’e, Mekkeli müşriklerin toptan yok edilmeleri dâhil ne isterse yerine getirileceği Cebrâil aleyhisselâm tarafından bildirildiğinde, Rasûlullah (s.a.v.)’in; “- Hayır! Ben, Allah’ın, o müşriklerin soyundan, hiçbir şeyi ortak koşmayıp yalnızca Allah’a kulluk edecek (muvahhid/inançlı) nesiller yaratmasını dilerim” (Buhârî, Bed’ul-halk 7; Müslim, Cihad 11) diye karşılık vermesi, hem onun insanlığa duyduğu engin şefkatini ve hem de tüm çağlara gerçek çıkış yolunun ne olduğunu göstermekte, hidâyet önderliğinin gereğini ortaya koymaktadır. Şartlar ne olursa olsun, muvahhid bir nesli Allah’tan dilemekten ve böyle bir nesli yetiştirmekten asla vazgeçilemez. Müslüman ferdlerin, meşreplerin, muvahhid bir nesli bu veya şu sebepten dolayı terk etmesi, intihar etmesidir. Allah’ın mülkünde Müslüman olarak tercih sorumluluğunu idrak ederek, Müslümanlardan yana tavır takınan ve gelecek kaygısı taşıyan Mü’minlerin anın vacibi olarak başlatacakları vazife, muvahhid bir nesil yetiştirme vazifesidir. Mü’min olarak hepimiz muvahhid bir nesil yetiştirmekle mükellefiz. Münkir ve müşriklerin hakaretlerine, işkencelerine, dayatmalarına, zorlamalarına aldırmadan muvahhid bir nesil yetiştirmek, hidayet önderleri olan Peygamberlerin müşterek sünnetlerindendir. “Muvahhid bir nesil” yetiştirme göreviyle yükümlü örnek ve önderimiz Hz. Muhammed (s.a.v.), küfür ve şirk, zulüm ve baskı asrı olan karanlık Ortaçağ’da, Cahiliye Dönemi'nde, dikenler ve ayrık otları arasında gerçekten gül gibi tertemiz pırıl pırıl bir nesil yetiştirmiştir. Rasûlullah (s.a.v.)’in yetiştirdiği nesil “Tağutu tekzip, Tevhidi tasdik etmiş” muvahhid bir nesildir.
Kâfirler, tağut yolunda çalışıyorlar ve tağuta bağlı bir nesil yetiştirmeye de devam ediyorlar. Ama Müslümanlar görevlerini yapmıyorlar. Müslümanlar için günün, gündemin asıl problemi, muvahhid bir nesil yetiştirme noktasında yoğunlaşmıştır. Muvahhid bir nesle sahip olmayan ve muvahhid bir nesil yetiştirmeyen toplumlar, sahte ilahların saltanatından kurtulamazlar. Muvahhid nesil; Allah’ın hükmünü bütün hüküm ve hâkimiyetlere tercih eden ve hayatını bir bütün olarak vahye göre tanzim ve tasdik ettiren nesildir. Müslümanların derhal çalışmalarını, muvahhid bir nesil yetiştirmeye endekslemeleri halinde, Peygamberlerin izinde bir tavır ortaya konulmuş olacaktır. Muvahhid bir nesil yetiştirme çaba ve gayreti, toplumun geleceği için umut verici bir bilinç ve gündemi etkileyici sessiz ve soylu bir adım demektir. Yarın; fetret kadrolarını yetiştirenlerin değil, muvahhid bir nesil yetiştirenlerin olacaktır. Muvahhid bir nesil yetiştirmeyen Müslümanlar, yarınlarını müşrik ve münkirlere bırakmışlar demektir.


Başa Dön
 Profil Özel mesaj gönder  
 
Eskiden itibaren mesajları göster:  Sırala  
Yeni başlık gönder Başlığa cevap ver  [ 2 mesaj ] 

Tüm zamanlar UTC + 2 saat


Kimler çevrimiçi

Bu forumu gezen kullanıcılar: Hiç bir kayıtlı kullanıcı yok ve 3 misafir


Bu foruma yeni başlıklar gönderemezsiniz
Bu forumdaki başlıklara cevap veremezsiniz
Bu forumdaki mesajlarınızı düzenleyemezsiniz
Bu forumdaki mesajlarınızı silemezsiniz

Geçiş yap:  
cron
   Powered by phpBB © 2000, 2002, 2005, 2007 phpBB Group

Türkçe çeviri: phpBB Türkiye