Sufiforum.com

2009'da başlayan SUFİFORUM'da İslam; İslam Tasavvuf Geleneği ile ilgili her türlü güncel ya da 'eskimez' konular yer almaktadır. İçerik yenilemeleri tasavvuf.name sitesinden sürdürülmektedir. ALLAH YÂR OLSUN.

Giriş |  Kayıt




Yeni başlık gönder Başlığa cevap ver  [ 2 mesaj ] 
Yazar Mesaj
 Mesaj Başlığı: Hz. Hatice (r.a) / Dr. Haluk Nurbaki
MesajGönderilme zamanı: 24.05.09, 19:10 #mesajın linki (?)
Çevrimdışı
Moderator
Kullanıcı avatarı

Kayıt: 26.12.08, 08:19
Mesajlar: 583
Hz. Hatice (r.a)

Dr. Haluk Nurbaki


Gönlünde tecelli eden güzelliklerin akıl almaz ihtişamlarla çektiği yüce Resulümüzün yeryüzündeki ilk aksi ve ilk sedası olan Hz. Hatice annemiz. Selamün aleyküm.

Seni anmak cüretini gösterdik, ne yapalım ki, bugün kimse bir şey bilmiyor. Kadınlığı mahvettiler, insanlığı mahvettiler, Resülüllahı hüzne boğdular. İnşaallah senin sırrın, senin güzelliğin bütün Müslüman annelerinizin gönlünde yansıyarak tekrar Müslüman beşeriyeti kurtarır.


Selamün aleyküm ya Hz. Hatice. Onunla beraber onun sırrım sezmek için gelen manadaki kardeşlerimiz Selamün aleyküm.


Allah'ın yarattığı her şeyde, atomundan galaksilere, canlılardan cansızlara kadar her şeyde adeta aşk sevdasını esas aldığı ve bunu Rahman sırrı içerisinde bütün varlıklara nakşettiği biliniyor. Bu nakşın özünde Fahr-i Kainat Efendi­mizin sevdası var. Onun için biz sevgiyi yüce bir katali­zörden ayrı düşünemiyoruz. Bu mümkün değil.


Bugün beşeriyete bakınız. Fahr-i Kainat Efendimize inanmayan toplumlar sevgisini kaybetmiştir. Biz de böyle bir felaketin eşiğinden döndük. Bu memlekette çok hazin günler yaşadık. Ezanımızın sedasını kulağımızdan atmak istediler. Ama Allah Resülü'nün bu millete çok özel bir sevgisi olduğu için felaketin, uçurumun eşiğinden döndük. Hala bugün ölmüş bir leşin taklidini yapmak isteyenler var.


İnsan bir şeyi taklid eder, ama yaşayan bir şeyi taklid eder. Ölmüş bir leşin taklidi yapılmaz. Batı (ben batı deyince genellikle Avrupa'nın Hristiyanlığı terkedilmiş ateistlerini kastediyorum) kendisinin mahvolduğunu bağıra bağıra söylüyor. Biz hala onu taklid etmeye, kadınlığı ondan almaya çalışıyoruz. Kadın yanlızca İslamiyette vardır. Bunu herkes böyle bilsin.


KADININ SEVDİRİLMESİ


İslamiyet’in dışında kadın olmaz, dişi olmaz, maddesi de olmaz, manası da olmaz. Çünkü sevgi olmaz. Sevilmek şerefine yalnız İslam kadını nail olmuştur. Bu Fahr-i Kainat Efendimizin "BANA DÜNYADA KADIN SEVDİRİLDİ" sözleri içerisinde gizli çok özel bir hikmettir. Ve ancak tesettürüyle, gönlündeki rikkatiyle Hz. Hatice annemizin, Hz. Amine annemizin, Hz. Fâtıma annemizin himayesinde bu nadide çiçek yetişmektedir. Eşşek tarlalarında kadın yetişmez. Ancak ibadetle nazenin İslam ortamında kadın yetişir.


Şimdi bunlardan çok büyük bir yücemizi anlatmaya çalışacağım. Çünkü Hz. Hatice o kadar yüceydi ki, alemlerin Fahr-i Ebedisi Hz. Hatice'nin dünyasını değiştiği yıla HÜZÜN YILI adını koymuştu.


HÜZÜN


Efendimizin ağzından çıkan bu HÜZÜN YILI tabiri bütün maddeye ve manaya sirayet etmiştir. Mana hüzün çekmiştir, melekler ağlamıştır. Halbuki Hz. Hatice'nin o tarafa intikali çok büyük bir manaya intikaldir ama Efendimizin gönlü daralmıştır. Gönlü daraldığı için o yıla HÜZÜN YILI adını vermiştir. Hz. Hatice annemizi anlayabilmek için sevginin tanımını yapmak lazım.


AŞKIN ÖĞRETMENİ


Mânâ ilimleri veya tasavvufta aşk ve sevgi yalnız Hatice annemizden öğrenilebilir. İnsan ne kadar sevgiye düşerse düşsün, Hatice annemizi, onun sırrını anlamadıkça sevgiyi bulamaz. Hatice annemiz mânâ deryasında, Elest'in ışık ışık sonsuz ikrar okyanusunda Fahr-i Kainat Efendimizin güzelli­ğini seyrederken mutlaka şiddetli bir ceryana kapılmış olmalıydı ki, Allah yeryüzüne göndereceği sevgilisine eş olarak Hatice annemizi seçti.


Hz. Hatice Fahr-i Kainat Efendimizin sevgilisi olma şerefini kazandığı an Cenab-ı Hak bütün laboratuarlarının en ince detaylarında Hz. Hatice annemizi bir kez daha analiz etti. Ayrıca dünya zaman dilimine intikal ettirirken de belli bir süre önce intikal ettirmiştir. Neden biliyor musunuz? Dünyanın zaman dilimi içerisinde o müstesna gönlü bir kez daha seyretmek istemiştir. Taa ki, Fahr-i Kainat efendimizi görene kadar. Fahr-i Kainat Efendimiz gelmeden evvel o gönlü bir kez daha seyretmek istemiştir. Dünya laboratua­rında bu mucizevi varlık adeta bir kez daha denenmiştir. Ve bundan sonra da Cenab-ı Hak Sevgilim, Habibim Muhammed Mustafa'ya bundan başkası eş olamaz demiştir.


ZERAFET, ASALET, MERHAMET


Hz. Hatice annemiz zerafeti, asaleti, duygusallığı yanında haysiyeti, merhameti ve özellikle de sehasıyla meşhur bir hanımefendiydi. Hz. Hatice annemiz bu seha sırrı dolayı­sıyla gönlünde beklenen aşkı o kadar iyi hissediyordu ki, çok varlıklı, fevkalade güzel olduğu halde evliliğe kapıları kapa­lıydı. Bunu bilmeyen yoktu. Hz. Hatice gönül kapısını kimseye açmadı. Taa ki, Fahr-i Kainat Efendimizi görene kadar.


SEVGİLİNİN ÖZLEMİYLE


Çünkü Hz. Hatice annemizin o yıllarda gönlü beklenen sevgilinin özlemiyle Mütemadiyen yoğruluyordu. İnanınız şaka değil. Yeryüzünde hiç kimse Allah'ı Fahr-i Kainat gibi sevememiştir. Fahr-i Kainat Efendimizi de hiç kimse Hz. Hatice gibi sevememiştir. Hz. Hatice annemiz Fahr-i Kainat Efendimizi ilk gördüğü andan itibaren gönlüne düşen dayanılması imkansız aşk rüzgarlarına kapılmıştır. Efendimizi kerva­nının başında ticarete gönderdiğinde arkasından dama çıkmış, gözyaşlarıyla uğurlamıştır. Henüz o zaman aralarında bir şey yoktu. Efendimiz kervanın müdürü olmuştu sadece.


DAMA ÇIKAR


Hatta tasavvuf aleminde derler ki Fahr-i Kainat Efen­dimiz, Hz. Hatice ile tanıştığı andan itibaren hangi gün vak'adan ayrı kalmışsa' yüreğinin yangını, yüreğinden akan kan, aşka tahammülsüzlük, hasretin zirvesi devamlı surette Hz. Hatice annemizin gönlünü süslemiştir. Hz. Hatice annemiz Efendimizle evlendikten sonra da Efendimiz Şam'a gittiği zaman dama çıkar ve Efendimiz dönene kadar güneşin altında beklerdi. Bu arada bir Muhammed türküsü söylerdi.


ÜÇ BÜYÜK BESTE


Biliyorsunuz Efendimiz için üç tane büyük musiki bestesi vardır. Bunlardan bir tanesi Peygamberlik Hz. Cebrail tara­fından geldiği zaman Hz. Şeyma'nın okuduğu "MÜJDELER OLSUN, YETİMLER, AÇLAR, SUSUZLAR, KİMSESİZLER, MUHAMMED GELDİ" diye başlayan ünlü Muhammed türküsüdür. Bir diğeri Dede Efendi'nin nağmelerini yakalayabildiği Efendimizin Medine'ye girişlerinde bütün müminlerin gönlünden aynı anda çıkan o meşhur bestedir. Ve Hz. Hatice'nin Fahr-i Kainat Efendimizi beklerken söylediği türkü.


SEVGİLİNİN DAYANILMAZ AŞKI


Hz. Hatice annemizin Efendimize olan müthiş aşkını varsayıyoruz ama bu arada Efendimizin Hz. Hatice'ye olan sevdasını unutmamak gerekir. Hz. Hatice'nin dünyasını değiştiği çağa HÜZÜN YILI diyecek kadar aşıktı. Hatta Hatice annemizden sonra Hz. Aişe diyor ki: "NE ZAMAN EVDE BİR ET KESİLSE Hz. HATİCE'NİN TANIDIGI ÜÇ, DÖRT TANE HANIM VARDIONLARA ET GÖNDERMEDEN iÇİN RAHAT ETMEZDİ. BİR ZAMANLAR Hz. HATICE'NİN ARKADAŞIYDIN DER MÜTHİŞ İLTİFATLAR YAĞDIRIRDI." Bu sevgilinin gönlündeki dayanılmaz aşkın, heyecanın eseridir.


AŞKI ÖGRENMEK iSTEYEN


Hz. Hatice'nin damda söylediği türküyü belki Cenab-ı Hak Efendimize yansıtmadı, hüzünlenmesin, rahatsız olmasın diye ama bir hadise oldu ki, o hadiseyi Hz. Cebrail bile kıskandı. Cebrail mesajları getirmeden evvel biliyorsunuz Efendimiz 45 gün o mağarada çok özel bir hal yaşadı. Mana ilimlerinin sırrıyla gönlünün son revizyonları yapılıyordu. Çünkü Efendimiz Mustafa sırrı ile 40 yaşına kadar arınmış arıtılmış, yalnız Allah'ın yansıyabileceği bir gönül haline gelmişti. İşte bu Mustafa safhasında son revizyonları yapılıyorken Hz. Hatice annemiz o mağaraya yemek taşırdı. O mağarayı görenleriniz vardır inşaallah. Çıkılması zor, durul­ması zor, yolu çok zordur. Bir kadının eşine yemek taşıması normal bir olay. Ama bir şey daha yapardı ki, bu kimsenin yapamayacağı çok özel bir şeydi. Eğer benim burada beklediğimi görürse rahatsız olur, huzuru kaçar diye bir taşın arkasına çekilir, 3 gün, 3 gece su içmeden, yemek yemeden, tıkırtı çıkarmadan beklerdi. İşte aşk budur. Ciddi aşk budur. Başkalarının uydurma sevdalarına bakıp da aşka leke sürmeyelim. Aşkı öğrenmek isteyen Hz. Hatice'nin sırrından öğrensin.


Bir defasında Hz. Cebrail, Fahr-i Kainat Efendimize "YA RESULALLAH HATİCE'Yİ GÖRÜYORUM SANA YEMEK GETİRİYOR" deyince Efendimiz "EVET" diyor Hz. Cebrail "YA RESULALLAH O HEP BURADA KALIYOR, AYLAR OLDU. KISKANDIM BU SEVDAYI. BU NE BİÇİM BİR SEVDADIR. HEM SANA KENDİNİ GÖSTERMİYOR HEM DE BURADAKİ ZORLUKLARI ÇEKİYOR. SENİN HİMAYEN İÇİN EN ZOR GÖREVİ YAPIYOR" demiştir. Cebrail'in kıskandığı bu birinci hikmet, ikincisi de bütün manayı miraçta hayran bırakan bir olaydır. Hz. Hatice anne­mizin Fahr-i Kainat efendimizle olan evliliği hemen hemen her kitapta yazar ve okunabilir. Asıl mesele Hz. Hatice'deki aşkı anlatabilmek.


SERVETİN ANAHTARLARI


Hz. Hatice ve Efendimiz evlendikleri zaman Hz. Hatice büyük bir servetin sahibi idi. Bugünkü değerle yaklaşık 120-­160 milyar arası bir serveti vardı ve bu servetin anahtarlarını getirip Efendimizin önüne koydu. Efendimiz "HAYIR, ONLAR SENİN SERVETİNDİR, BEN ANCAK SENİN KERVANININ MÜDÜRÜ OLABİLİRİM. BENİ PERİŞAN ETME" dedi. Hz. Hatice "İNSAN SENİ TANIDIKTAN SONRA DÜNYAYA AİT BİR İLGİYİ NASIL MUHAFAZA EDER? iNSAN SENİ TANIDIKTAN SONRA DÜNYA DİYE BİR ŞEY DÜŞÜNEMEZ. YAPMA BU ANAHTARLAR SENİNDİR" dedi.


KİM NE DERSE DESİN


İşte bu olay manada çok önemlidir. Fahr-i Kainat uğruna bütün anahtarları atmak mananın sembollerinden birisidir. Bir başka güzel olay da şudur. Hz. Hatice annemizin gönlüne Efendimizin aşk ateşi düştükten sonra bu ateşe tahammül edemedi. Nasıl etsem de evlenme teklifi yapsam diye düşündü ve Nefise isminde bir akrabasından yardım istedi. Arap ırkından bir kadının, bir erkeğe talip olması görülmüş bir şey değildi. "BEN MUHAMMED'E TALİBİM, GİDİN AMCASI İLE KONUŞUN" dedi. Başta Hz. Nefise olmak üzere herkes karşı çıktı. "NASIL OLUR BÖYLE BİR ŞEY.BÜTÜN ARABİSTAN, MEKKE BU LAFLA ÇALKALANIR" dediler. Ama Hz. Hatice "KİM NE DERSE DESİN BEN AŞIGIM" dedi.


Kim ne derse desin. İşte bu da tasavvufun ana ilkele­rinden biridir. Tabii bu İslamiyete aşık kadın, erkek bütün insanlar için geçerlidir. Çünkü devrimizde bir takım insanların aşamadığı noktalar var. Bu noktaları aşmak için "kim ne derse desin "demek size düşüyor. İslam" hanımları, Allah aşkına tesettürü şerefle müdafaa ediniz. İslam kadınını şerefle müdafaa ediniz. Sizin karşınıza İslam diye sizi şaşırtmak için çıkan olursa onlara karşı da şerefle kendinizi müdafaa ediniz. Hz. Hatice'nin ilk Müslüman olduğu, Hz. Sümeyye'nin ilk " İslam şehidi olduğu bir toplum içerisinde kadını ikinci sıraya oturtmak hakkına hiçbir manyak sahip değildir. Kadın bir numaraya oturacaktır. Herhangi bir kararı eşiyle istediği zaman alır.


ÖZÜ BİTİRMEDEN YAŞAMAK


Eğer Allah takdirini tesadüf sayıyorlarsa, ilk şehit tesadüfen Sümeyye oldu. İlk Müslüman tesadüfen Hz. Hatice oldu sanıyorlarsa onlarla konuşacağımız bir şey zaten yok. Ama bilin ki takdir bunu isteyerek getirmiştir. iffeti, şerefi, şeklin özünde yatan kadınlık sırrı olarak bilin ve sahip çıkın. Bunu Hz. Hatice öğrenmiş ve kainata öğretmiştir. Biz sahip çıkmıyoruz. Dört tane yalınayak çıkıyor, mayoyla gezerse sınıyor ki kadınlık yapıyorum. Halbuki içinin özündeki cevher bitiyor. Kadınlık öyle bir cevher ki o özü bitirmeden yaşamak gerekiyor. Sevdiği gönülde şiddetli bir potansiyel tutmak gerekiyor.


AŞKA ÇAGRI


Hz. Hatice bizi aşka çağırıyor. Sevgiyi özde saklamaya çağırıyor. Niçin mağaranın arkasındaki taşların arasına saklanıyordu? Efendimize gözükmüyordu? Çünkü sevgisi için yapıyordu, kimseye hesap vermeyecek ki, kimseye gösteriş yapmayacak ki. Niçin dünya malını elinin tersiyle itiyor? Çünkü sevgisi gerçek, o sevgi onu yaşatıyor. Hz. Adem'in Fahr-i Kainat Efendimize miraçta söylediği bir söz vardır. Bunu aklınızdan hiç çıkarmayın. "YA MUHAMMED SEN MANA İTİBARİYLE MÜSTESNA BİR MEVKİİ TEMSİL EDİYORSUN, BEN ONUNLA YARIŞAMAM AMA KULLUK NOKTA-İ NAZARINDA İKİ ŞEY VAR Kİ. BENDEN ÜSTÜN BEN ONU YAKALAYAMAM; BUNLARDAN BİR TANESİ BEN ŞEYTAN TARAFINDAN ALDATILDIM, SEN ŞEYTANI MÜSLÜMAN KILDIN...


(Çünkü Fahr-i Kainat Efendimiz şeytanı Müslüman kılmıştır. Bu ayrı bir manevi sırdır. Madem ki bu cümleyi söyledik bunun hesabını verelim. Biliyorsunuz şeytan kıya­mete kadar hayatiyetine müsaade dilen, kıyamette imha edilecek bir varlıktır. Halbuki Cenab-ı Hak yarattığı bütün varlıkların bir kopyasını mutlaka cennete eşantiyon gibi koymuştur. Hatta bir akrabam var ona takılırım. Ben cennete gidecek miyim enişte dediği zaman, cennette eşantiyon sını­fından bir tane olacak inşaallah o da sen olursun, derim. İşte eşantiyon sınıfı olarak Fahr-i Kainat Efendimiz şeytanı İslam kılmıştır. Bunun hikmeti de şeytan enerjiden yaratılan bir varlıktır. Sevgiyi buna anlatmak çok güçtür. Ama buna rağmen Efendimizde insanlara olan sevgi karşısında erimiş Müslüman olmuştur. Taif olayındaki sabrı, oradaki insanları mahvolmaktan kurtarması gibi Efendimizin bir kaç olayında Efendimize bakarak Müslüman olmuştur.)


...ŞEYTAN BENİ YENMİŞKEN SEN ŞEYTANI MÜSLÜMAN KILDIN. BUNDAN DOLAYI BEŞERİ ÜSTÜNLÜGÜN ORTADADIR. AMA BİR ŞEY DAHA VAR Kİ ONU SENDEN BAŞKA HİÇ KİMSE Y AKALAY AMAZ. O DA Hz. HA TİCE'DİR. Hz. HATİCE ÖYLE BİR NİMET Kİ, L ALLAH'IN SANA OLAN SEVGİSİ DOLAYISIYLA VERİLMİŞ, VE BÜTÜN İNSANLARA IŞIK TUTUYOR, SEVGİYİ ÖGRETİYOR, SEVGİLİNİN NASIL OLACAGINI ÖGRETİYOR" demiştir Hz. Adem.


Onun için insanlar gönüllerinden geçirirken, Fahr-i Kainat Efendimizin hayatını tetkik ederken çok iyi tetkik etsinler. Hz. Fahr-i Kainat Efendimiz hayatının bir taraftan en meşakkatli zamanında, bir taraftan da en güçlü en ateşli zamanında Hz. Hatice'nin ışığında ne bir gönül düşünebilmiş, ne de bir kadın düşünebilmiştir. Bunu hiç unutma­yınız. Bundan sonra yine Cenab-ı Hak'kın emriyle bizlere vereceği ayrı ayrı dersler için ayrı ayrı hanımlarla evlilik yaparak ayrı motiflerdeki hanımları bize tanıtmıştır. Ama bunların içerisinde Hz. Hatice hep o özel yerini muhafaza etmiştir..


Hatice annemizin, Efendimizden 10-15 yaş büyük olması gerekmezdi. Cenab-ı Hak isteseydi ikisini de aynı an yeryü­züne ışınlardı. Ama bize bir şey öğretmiştir. Sevgiyi ve aşkı.


SEVGİNİN HÜKMÜ


Efendimizin bir rivayete göre 7, bir rivayete göre 8 evladı Hz. Hatice'den olmuştur. Bu ayrıca aşkın bir başka ışığıdır. Biyolojiye ışık tutacak, bugünkü çağda yaşayan insanların anlayamadığı bir takım şeylere ışık tutacak bir hikmettir. Bir çok genç hanımlarından çocuğu olmamıştır ama Hz. Hatice 63 yaşında bir yavru dünyaya getirmiştir. Demek ki sevdanın biyolojiye bile hükmü vardır. Fahr-i Kainat Efendimizin özündeki o akıl almaz genetik şifreleri çekecek bir sırra sahiptir. Öyle bir şeydir sevda.


Allah Fahr-i Kainat Efendimizin şahsında sevmeyi öğretsin bize. O sevgiyi beşeri çizgilere bağlamak gerekmez. Kadın erkek arasındaki sevgiye bağlamak gerekmez. Daha önceki konuşmalarımda da söyledim. Cenab-ı Hak Fahr-i Kainat Efendimize ait çok çeşitli misallerle yansıtmıştır. Tek bir noktaya yansıtmaya kıyamamış, Hz. Nesibe misalinde yansıtmıştır.


Biliyorsunuz Hz. Nesibe'nin sevdası hiç bir beşeri yanı olmayan ama Resûlallah uğruna kolunu veren, oğlunun savaşta şehit olmasına razı olan bir müthiş sevdadır. Hz. Sümeyye misalinde yansıtmıştır. Göğsünde kafirin kılıcı o kalbi sökmedikçe içi rahat etmemiştir. Hz. Sümeyye Ebu cehil ve şürekasına NE OLUR BU KALBİMİ ÇIKAR MUHAMMED UGRUNA PARÇALANSIN diye manasıyla yalvarıyordu. İşte bunlar böyle sevdalardı.


Bizler, küçük insanlar büyük insanları anlayamıyoruz da kendi kendimize yaptık zannediyoruz. Bu, koskoca bir İslam davasıdır unutmayınız arkadaşlar. Sağdan soldan söylenen lafları dinlemeyiniz. Medeniyetin tek emniyet sibobu İslam davasıdır. İnsanlığın tek emniyet sibobu İslam davasıdır. Fahr­i Kainat ve Hz. Hatice'nin sevdası kadın-erkek arasındaki o müthiş münasebeti öğretti kainata.


Siz sanıyor musunuz ki Osmanlı ordusu, Selçuklu ordusu sıradan bir takım beşeri yapılardan doğdu. Genetik şifrelerden doğdu, yeryüzünü bir kağıt gibi yıktı. Ne zaman kadar? Sevdasını kaybetmeyene kadar. Sonradan sevdasını kaybetti. Yoksa o kadının gönlündeki aşk olmasaydı, o asker olur muydu? Eğer kadının gönlündeki aşk olmasaydı, erkeğin gönlündeki Fahr-i Kainat aşkı olmasaydı bir ULUBATLI HASAN ÇIKAR MIYDI? Üstüne dökülen kızgın zeytinyağına rağmen vücuduna saplanan oklara rağmen müttebessim bir yüzle MÜJDELER OLSUN SULTANIM RESULULLAH BURADAYDI diyecek bir erkeğin doğması için aşk olması gerekir.


AŞKIN İKİ KANADI


Bu aşkın bir kanadı erkek bir kanadı kadındır. Onun için İslamiyet kadına önem vermiştir. Yoksa kadın süs olsun diye değildir. Bugün, batı, kadını süs olsun diye taşıyor, aksesuar olarak taşıyor. Aslında 14 asır önce esir pazarında satılan kadın ne ise bugün televizyonda çıplak oynatılan kadın odur. Nerede kadınlar? Niye sahip çıkmıyorlar? Bu sözleri bana Hz. Hatice söyletiyor. Allah aşkına sahip çıkın bu kadınlara. Yazıktır, günahtır. Esir pazarındaki gibi oynatıyorlar.


GELDİ Mİ SEVDA


Ama aşk geldi mi, sevda geldi mi bütün beşeri sırlarını bir tarafa "itiyor" kadınla erkeği Cenab-ı Hak'kın bir mucizesi halinde birleştiriyor. Yeni nesiller de aşk-ı İlahiye naklediyor ve kainat böyle var oluyor, medeniyet böyle var oluyor.


Boşu boşuna İslama düşman oluyorlar. İslam söndüğü an medeniyet söner, dünyadaki hayat söner,evrenler yıkılır, kıyamet düğmelerine basılır.


Hz. Hatice annemizin çok özel bir yanı da bütün servetini İslamiyet uğruna harcayarak yetmiş kişiyle İslamiyeti 11 yıllık o dar günlerde yürütmesidir. Hz. Hatice annemizin serveti çölde ölüme terk edilen bir avuç (70 veya 80) Müslümanın karaborsa su ve ekmek ihtiyacına giderek İslamiyeti ayakta tuttu. Lüzumsuz sözler söylemek caiz değildir. Hz. Hatice annemiz olmasaydı şöyle olurdu, böyle olurdu gibi konuşmamak lazım. Ama o 70-80 kişinin günlerce susuzluktan titreyen dudakları Hz. Hatice'nin servetiyle alınan karaborsa suyun ve ekmeğin sayesinde gülmüştür. Bunu insaniyet unutacak da çocuğuna Hatice ismini koyarken tereddüt edecek. Niye? Çünkü aşkı sembolleştiriyor. Allah bu ismi yalın ayak takımına layık görür mü? Bir sürü isim var. Hepsi peşine takılmış gidiyorlar. Allah layık görür mü o isme? O isim müthiş bir isim.


Biliyorsunuz Hz. Cebrail'in getirdiği mesajlar iki türlüdür. Biri BU KUR'ANDIR diye söylediler, onlar Kur'anıdır, Kur'an halinde ciltlenir. Bir diğeri ALLAH ŞÖYLE BUYURUYOR diye emredilir. Bu Kur'ana dahil değildir. Bir gün Hz. Cebrail, Allah buyuruyor ki " Hz. HATİCE İÇİN CENNETTE. Hiç KİMSENİN DUYMADIGI İNCİYE BENZER ÇOK ÖZEL BİR MEKAN HAZIRLADIM BU MEKANA SEVGİSİ OLMAYAN BAKAMAYACAK" dedi..


Hz. Hatice annemizin Cenab-ı Hak yanında o kadar büyük bir hatırı var ki, onun için kimse zannetmesin ki ben Hatice ismini yavruma koymadım. Hatice annemiz çok gani gönüllüdür ama Allah müsade etmez.


Yine bir gün Hz. Cebrail geldi ve Efendimize "ALLAH'IN HATİCE'YE SELAMI VAR BENİM DE SELAMIMI SÖYLERSİN" dedi. Efendimiz bu Emr-i İlahiyi Hatice anne­mize söylediğinde Hatice annemiz müthiş bir tasavvuf analizi olan şu sözleri söyledi. "BEN DE CEBRAİL’E SELAM GÖNDERİYORUM. SELAMINA MUKABELE EDİYORUM AMA ALLAH'IN SELAMINA MUKABELE EDEMEM ÇÜNKÜ BİZZAT SELAM VE SELAMET O'DUR." Bu sözleri bize naklolsun diye söylüyor. BEN O SELAMI ZATEN GÖNÜLDEN ALDIM diyor. Çünkü Fahr-i Kainat Efendimizin Allah sevdası ile büyüttüğü yüreğinde bir şelale geçtiği zaman, Hatice annemizin de yüreğinden bir şelale geçiyordu. Bunun müthiş bir örneği de bütün tasavvuf ve mana alemine nakşol­muştur.


Fahr-i Kainat Efendimizin İslamiyeti intişarından 10-12 gün sonra. İslamiyet iyice güncelleşti. Fahr-i Kainat Efendimiz ne zaman mesajları anlatmak için dışarı çıksa, Hz. Hatice annemiz odasından çıkar avluya gelir otururdu. Bu sevdanın müthiş bir işaretidir. Hz. Hatice annemizi anlayabilirsek, ondaki sevginin tabirini kazanırsak, müthiş insanlar oluruz. Birbirimizi sever, kardeş oluruz. İslamiyetin arasına sokulmak istenen nifakların hepsini asit gibi yakarız.


Hz. Hatice odasından çıkar güneşin sıcaklığının 60 dere­ceyi bulduğu havada avluda otururdu. Hatice annemizin Nefise ve Hale adlı arkadaşları genellikle yanında olurlardı. "YA HATİCE ÇOK SICAK İÇERİ GİRSEN" dediklerinde "RESULÜLLAH DÖNENE KADAR GİREMEM, RESULÜLLAH GÜNEŞİN ALTINDA İKEN BEN GÖLGEDE OTURAMAM. ELİMDE DEGİL, GÖNLÜM BIRAKMAZ BENİ. NE ZAMAN O GÖLGEYE ÇEKİLİR ANCAK O ZAMAN İÇERİ GİREBİLİRİM" diye cevap verirdi. .

Hz. Hatice annemizin bir diğer özelliği de şudur. İslamiyetin çıkış anı bomba gibi bir hadisedir. Hz. Cebrail'in bütün İlahi ceryanları Fahr-i Kainat Efendimizin etrafında toplaması, bir insan bedeninin tahammül edemeyeceği kadar bomba gibi bir hadisedir. Bu olay dahil, ondan sonra Müslü­manlara yapılan işkenceler dahil, Efendimize yapılan haka­retler dahil bütün bunların karşısında bir insanın 12 yıl bir davayı sabırla yürütmesi mümkün değildir. Batılı düşünürlerin ortak bir ifadesi vardır. Hiç bir insan 12 yıl 100 kişinin inan­dığı bir davayı ateşler içerisinde yürütmeye tahammül edemez, diyorlar.


HÜZNÜ GÖNÜLDEN ALIŞI


Dikkat ederseniz 12 yıl boyunca Müslümanların sayısı 150 kişiyi aşmamıştır. Her gün kavga, her gün şehitler, her gün dayak buna 12 yıl kimse tahammül edemez. Yalnız Fahr-i Kainat Efendimiz tahammül edebilir. Bütün hakikatleri bildiği halde dört tane yalınayak karşısına geçip, BEN ALLAH'A İNANMIYORUM diyecek. Buna insan tahammül edemez çıldırır, yahut erir biter. Ama bunların hiç birisini yapmadı, sabırla bu mücadeleyi yürüttü.


Bir gün Hz. Aişe validemiz, Fahr-i Kainat Efendimize "SEN HATİCE'YE NEDEN BU KADAR SEVDALISIN, NEDEN ONU HALA UNUT AMIYORSUN" diye sordu­ğunda: "ONUN GÖNLÜNDE HİÇ KİMSEDE BULUN­ MA V AN BİR ÖZELLİK VARDI. İNSANIN GÖNLÜNDEKİ HÜZNÜ BİR V AKUM GİBİ ÇEKER ALIRDI" diye cevap verdi.


Çünkü Efendimiz kendisinden ziyade, Müslümanların hırpalanmalarından, dayak yemesinden, şehit olmasından müteessir olurdu. Resulüllah uğruna evladını terk etmiş bir insan "DAR-ÜL ERKAM'A GİDİP RESOLÜLLAHI DİNLE­VEYİM" diyen insanı bir de işitiyorsunuz ki yarım saat sonra ya dövmüşler, ya parçalamışlar, ya öldürmüşler. Bu tür olaylar Efendimize fevkalade elem ve hüzün veriyordu. Bu hüznün geri alınması da mümkün değildi. Çünkü Efendimiz bu hüznü kendi iç dünyasında teselli etmek imkanında zaten değildi. Takdir derdi, şehadet derdi, cennete gidiyorlar derdi ama hüznü kaldıramazdı. İşte bu hüznü yalnız Hz. Hatice annemiz kaldırıyordu. Bu hassa ondan başka kimsede yoktu.


Bu sevginin başka bir tarzıdır. Sevgi, gönülden gönüle akan bir ceryandır. Gönülün içine aktıktan sonra ne var ne yok alıp tekrar kendi gönlüne getiriyor, bütün hüzünleri kendine naklediyor. Hz. Hatice'nin hüzün alıcı hassası o gönüldeki bütün hüzünleri alıp kendi gönlünün devresine bağlıyor. "O hüzün beni yaksın, beni kavursun ama Resulüllahı rahatsız etmesin" diyor. İşte Hatice annemiz bu akıl almaz gönül desteği ile Efendimizin hüzünlerini dağıt­mıştır . Gönlü tahammül hududuna geldiği an bir ramazanda cuma günü dünyasını değişmiştir. Gerçekten Efendimizi çok müteessir etmiştir ve eğer tabiri caiz ise Cenab-ı Hak ve Hz. Cebrail Efendimize taziyette bulundular.


Allah, Hatice annemizin bize özel olarak verdiği Fahr-i Kainat sevgisinden ve onun rahle-i tedrisinden yetişmekten İslam hanımlarını mahrum etmesin. Hz. Hatice'nin yüzü suyu hürmetine İslam kadınlarının gönlünde İslam sevdasını doğursun ve İslam sevdasını Hz. Hatice'nin damgasıyla damgalasın inşaallah


Başımı örttüm şöyle dediler, ben bunu yaptım böyle dediler yok. İnsanın utanacağı bir tek Rabbi var. Allah'ın zevkle seyrettiği İslam kadrosundan kaçarak ondan utan­maya kalkmak büyük bir cehalet ve densizliktir.


Hz. Hatice annemiz koyduğu aşk formülleriyle KİM NE DERSE DESİN yasasını getirmiştir. O YANARKEN, TER LE RKEN BEN GÖLGEDE OTURAMAM, FAHR-İ KAİNAT SEVDASINA DÜŞTÜKTEN SONRA BENİM İÇİN DÜNYA BİTMİŞTİR. DÜNYA ARTIK SADECE HİZMET İÇİN VARDIR yasasını Hz. Hatice koymuştu..


Dünyaya ait bütün malının mülkünün anahtarını Efendi­mize teslim etmesi bir jesttir ama bir köşeye mi çekilmiştir? Hayır! Kendisini Efendimize hizmete adamıştır. En zor çağda, cariyelerin, kölelerin Efendimizi gizli gizli ziyaret ettik­leri dönemde onlara Efendimizden çok Hz. Hatice muhatap olmuştur.


Hatta bir gün Ebu Süfyan'ın cariyesi Efendimizi ziyaret için gelmişti. Kapıyı çaldığı zaman onu Hz. Hatice buyur etti. Hz. Hatice bir simgeydi ama Hatice annemiz o cariyeyi bal şerbeti yaparak ağırladı. Hatice annemizin bütün cariyelere ve mazlumlara gösterdiği bu asil davranış bütün yürekleri tatmin ve hayran ederdi.


NEFİS BİR GÖNÜL, MUHTEŞEM BİR AHLAK


Böylesine içtimaı mevkisi çok yüksek olan üstelik de Peygamber eşi olan bir hanımefendinin bir cariyeye hizmet etmesi ne asil bir davranıştır. Dikkat edin bir çok yanlış 'huylarımızı atamamışızdır. Hangimiz bir lokantaya gittiğimiz zaman oruç tutan bir garsona sen otur da ben çorbanı geti­reyim diyebiliriz. Ama Hz. Hatice cariyelere hizmet ederdi. Çünkü onun nazarında asalet imanda idi. Yılların birikimi Arap geleneği onun gözünde sıfırdı. Cariyeler içeri girip oturmak istemezlerdi, sıkılırlardı, odaya giremezlerdi, çünkü alışkın değillerdi. Bahçede dururlardı. Hatice annemiz "MADEM BAHÇEDE OTURMAK İSTİYORSUNUZ BUYRUN OTURALIM" der minderleri bahçeye getirirdi. Böyle nefis bir gönüle, böyle muhteşem bir ahlaka sahipti.


AŞK MEYVASI FÂTIMA


Hz. Hatice annemizin en büyük hikmetlerinden birisi de elbette ki aşkın ne getirdiğinin en büyük sırrı Hz. Fâtıma meyvasıdır. Çünkü Hz. Fâtıma da tıpkı Hz. Hatice gibi mana dünyasından çok özel bir şekilde getirilmişti. Hz. Fâtıma'nın çok özel geliş intikali Hz. Hatice'nin aşk meyvasıdır..


Gönüllerden çok ince bir şiddetle geçen ışın maddelerde akıl almaz bir ihtişam ve bunların sonunda da İslam mana ceryanlarını birleşerek ortaya koyduğu ve bizim ancak okuya okuya binlerce 'velinin büyük güçlüklerle yaklaşmaya çalıştıkları hadise onların sırrını öğrenmektir. Tasavvuf, velayet ve tarikatlerin verdikleri formüllerin tümü Hz. Hatice'nin İlahi aşkı ve Sevday-ı Muhammedi'yi simgeleyen sırlardan gelişmiştir.


Tasavvufta iki ana formül vardır. 1- KİM NE DERSE DESİN ALLAH UGRUNA ÇALIŞMAK 2- ANAHTARLARI ATMAK. Gönlü, Resulüllahın gönlü ile bağlanmadıktan sonra hiç bir yere varılamayacağı Hz. Hatice'nin getirdiği ilkedir. Mananın ana düsturlarını yaşamak, yaşatmak ve Müslüman­lara öğretmek Hz. Hatice ile Hz. Fâtıma annemizin sırrıdır. Nasıl ki İslam hukuku Hz. Aişe ile gönderilmiştir, tasavvufun ana ilkeleri de Hz. Hatice ve Hz. Fâtıma kanalıyla intikal etmiştir. Hz. Fâtıma Kur'anın enfüsi manasının tek yorumcusudur. Yani ayetlerin iç manasının tek yorumcusudur. Efendimiz zanında bu yorumları yapan Fâtıma annemiz, Efendimizden sonra yaşamamıştır. Hz. Hatice annemiz de Efendimizin gönlündeki bütün hüzünleri çeke çeke gönlü tahammül edememiştir. İnanınız Hatice annemizin dünyasını değişmesi yaşı dolayısıyla değildir. Fahr-i Kainat üzerine sevk edilen takdirin o büyük yükünü ala ala, kendisini eze eze dünyasını değiştirmiştir. Efendimiz bunu bildiği için HÜZÜN YILI demiştir. Cenab-ı Hak inşaallah Fahr-i Kainat Efendimize olan sevdası yüzü suyu hürmetine Türk kadınlarına Hatice annemizin sırrını verecektir. Hepimiz biliyoruz ki beşeri kalıpta ilk Müslüman Hz. Hatice’dir. Hepimiz ilk Müslümanın arkasında Fahr-i Kainata iman ettik bunu hiç unutmayınız.


İMAN KERVANI


Hz. Hatice'ye karşı sevginizi, saygınızı bu çizginin dışında görmek istemem. Milyonlarca, milyarlarca insan tek tek o ipin ucuna bağlandı. Fahr-i Kainat Efendimizin sevdası Kalb-i Muhammedide Hz. Hatice'nin eliyle yapışık olmasaydı arka­sından belki tutunamazdık. O büyük sevdanın, o aşkın saye­sinde tutunabiliyoruz. Hz. Hatice'nin iman kervanına Allah hepimizi dahil etsin.

Ya Rabbim, Hz. Hatice'nin sırrından bütün mü'min kardeşlerimizin gönlüne zerresinde zerresi olsa bir ışık lütfet.


Hz. Hatice'nin yüzü suyu hürmetine İslam düşmanlarına fırsat verme.


Onk.Dr.Haluk Nurbaki | Damla Yayınevi


Başa Dön
 Profil Özel mesaj gönder  
 
 Mesaj Başlığı: Re: Hz. Hatice (r.a)
MesajGönderilme zamanı: 25.05.09, 09:57 #mesajın linki (?)
Çevrimdışı
Kullanıcı avatarı

Kayıt: 03.01.09, 22:40
Mesajlar: 926
Allah razı olsun; Hz. Hatice r.a. hakkında güzel bir hatırlatma oldu.

Bu mesajı forumun

İslam : Kaynaklar & Uygulamalar » Hatemen-Nebiyyîn : Muhammed Mustafa » Ehl-i Beyt-i Rasûlullah

kısmına da taşımak uygun olur.

_________________
" Hayrlar Feth Olsun ; Şerler Def Olsun !.."


Başa Dön
 Profil Özel mesaj gönder  
 
Eskiden itibaren mesajları göster:  Sırala  
Yeni başlık gönder Başlığa cevap ver  [ 2 mesaj ] 

Tüm zamanlar UTC + 2 saat


Kimler çevrimiçi

Bu forumu gezen kullanıcılar: Hiç bir kayıtlı kullanıcı yok ve 1 misafir


Bu foruma yeni başlıklar gönderemezsiniz
Bu forumdaki başlıklara cevap veremezsiniz
Bu forumdaki mesajlarınızı düzenleyemezsiniz
Bu forumdaki mesajlarınızı silemezsiniz

Geçiş yap:  
cron
   Powered by phpBB © 2000, 2002, 2005, 2007 phpBB Group

Türkçe çeviri: phpBB Türkiye