sufiforum.com
http://sufiforum.com/

Hakikate Ulaşan Yollara Dair / Ali Ulvi Kurucu
http://sufiforum.com/viewtopic.php?f=27&t=1215
1. sayfa (Toplam 1 sayfa)

Yazar:  arsiv [ 24.02.09, 11:25 ]
Mesaj Başlığı:  Hakikate Ulaşan Yollara Dair / Ali Ulvi Kurucu

Hakikate Ulaşan Yollara Dair

“Nakşibendî meşayihinden, her harekâtını Peygamber-i Zîşan Efendimiz Hazretlerinin harekâtına tatbik etmeğe çalışan ve büyük bir âlim olan bir zâta sordum:

-Efendi Hazretleri, ülema ile mutasavvife arasındaki gerginliğin sebebi nedir?

-Ulema, Resûl-i Ekrem Efendimizin ilmine, mutasavvıflar da ameline vâris olmuşlar. İşte bu sebepten dolayıdır ki, Fahr-i Cihan Efendimizin hem ilmine ve hem ameline vâris olan bir zâta "Zülcenaheyn", yani "İki kanatlı" deniliyor... Binaenaleyh tarîkattan maksad, ruhsatlarla değil, azimetlerle amel edip ahlâk-ı Peygamberî ile ahlâklanarak bütün manevî hastalıklardan temizlenip Cenab-ı Hakk'ın rızasında fâni olmaktır. İşte bu ulvî dereceyi kazanan kimseler, şübhesiz ki ehl-i hakikattırlar. Yani, tarîkattan maksud ve matlub olan gayeye ermişler demektir. Fakat bu yüksek mertebeyi kazanmak, her adama müyesser olamayacağı için, büyüklerimiz matlub olan hedefe kolaylıkla erebilmek için, muayyen kaideler vaz'eylemişlerdir. Hülâsa; tarîkat, şeriat dairesinin içinde bir dairedir. Tarîkattan düşen şeriata düşer, fakat -maazallah- şeriattan düşen ebedî hüsranda kalır.


Bu büyük zâtın beyanatına göre, Bediüzzaman'ın açtığı nur yolu ile, hakikî ve şaibesiz tasavvuf arasında cevherî hiçbir ihtilaf yoktur. Her ikisi de Rıza-yı Bari'ye ve binnetice Cennet-i A'lâ'ya ve dîdar-ı Mevlâ'ya götüren yollardır.

Binaenaleyh; bu asîl gayeyi istihdaf eden herhangi mutasavvıf bir kardeşimizin, Risale-i Nur Külliyatını seve seve okumasına hiçbir mani' kalmadığı gibi, bilakis Risale-i Nur tasavvuftaki "murakabe" dairesini, Kur'an-ı Kerim yolu ile genişleterek, ona bir de tefekkür vazifesini en mühim bir vird olarak ilâve etmiştir.

Evet insanın gözüne gönlüne bambaşka ufuklar açan bu "Tefekkür" sebebiyle sadece kalbinin murakabesi ile meşgul olan bir sâlik, kalbi ve bütün letaifi ile birlikte zerrelerden kürelere kadar bütün kâinatı azamet ve ihtişamı ile seyir ve temaşa, murakabe ve müşahede ederek, Cenab-ı Hakk'ın o âlemlerde binbir şekilde tecelli etmekte olan esma-i hüsnasını, sıfât-ı ulyasını kemal-i vecd ile görerek, artık sonsuz bir mabedde olduğunu aynelyakîn, ilmelyakîn ve hakkalyakîn derecesinde hisseder. Çünki içine girdiği "Mabed" öyle ulu bir mabeddir ki; milyarlara sığmayan cemaatin hepsi aşk ve şevk, huşu' ve istiğraklar içinde Hâlıkını zikrediyor. Yanık, tatlı ve güzel lisanları, şive, nağme, ahenk ve besteleri ile bir ağızdan: “Allah, her türlü noksandan münezzehtir. Ve Allah’a hamdolsun. Allah’tan başka ibadete layık hiçbir ilah yoktur. Allah, yüceler yücesidir” diyorlar.

Risale-i Nur'un açtığı iman ve irfan ve Kur'an yolunu takib eden, işte böyle muazzam ve muhteşem bir mabede girer. Ve herkes de iman ve irfanı, feyiz ve ihlası nisbetinde feyizyab olur.”

Ali Ulvi Kurucu

(Risale-i Nur Külliyatı, 2. cilt. Sh, 2117. Tarihçe-yi Hayat.)

Yazar:  Ruhan [ 24.02.09, 21:10 ]
Mesaj Başlığı:  Re: Hakikate Ulaşan Yollara Dair / Ali Ulvi Kurucu

Tarihçey-i Hayat'a bizzat kendisinin önsöz yazdığı söyleniyor, Kurucu'nun... Yukardaki sözler de bu önsözden olmalı.

Kurucu, Nur Talebesi miydi?

Yazar:  aşkınsonhecesi [ 24.02.09, 23:17 ]
Mesaj Başlığı:  Re: Hakikate Ulaşan Yollara Dair / Ali Ulvi Kurucu

Allah razı olsun

Yazar:  talib [ 24.02.09, 23:20 ]
Mesaj Başlığı:  Re: Hakikate Ulaşan Yollara Dair / Ali Ulvi Kurucu

Ali Ulvi Kurucu merhum anlatıyor:

Vazifeli Kimseler

1955 yılında İstanbul’da Soğanağa’daki devlethanelerinde halvet olduğumuzda, (Sami Ramazanoğlu hz.leri) “Tasavvufi neşveniz nedir?” demişlerdi.

“Efendim, Nakşibendi meşayihinden Şıh Abdülgafur el-Abbasi” dedim.

“Evet” dediler. “Bir de Şıh Ziyaeddin Efendi var. Kendisi Kadiri olacak, değil mii?”

“Evet efendim…”

Sözlerine devamla, dediler ki:

“Bu zatlar muhterem kimselerdir. Bunlar vazifeye Medine-i Münevvere’ye gönderilmiş kimselerdir…”

Sonrada şu sözleri ilave ettiler:

“Medine-i Münevvere’ye geldiğimizde, şimdi Şam’da bulunana İskenderunlu Selahaddin Geylani Bey ve bazı Şamlı kardeşlerimiz, bizi, Şıh Abdülgafur Efendiye ve Ziyaeddin Efendi’ye götürmüşlerdi. Abdülgafur Efendi’nin ilmi tarafından da derin olduğunu, Ziyaeddin Efendi’nin zikir, vecd ve irfan tarafının galip olduğunu gördüm… Her ikisine de selam söyleyiniz. Ellerinden öperim. Dualarımı götürün. Cenab-ı Haki teveccüh ve bereketlerini üzerimizden eksik etmesin; bu zevat muvazzaf kimselerdir. Vazifeli olarak Medine-i Münevvere’ye giden kimselerdir…”

Sonraki yıllarda Şeyh Sami Efendi hazretleri, Medine’ye her geldiklerinde, hem şıh Abdülgafur Efendi’yi, hem de Ziyaeddin efendi’yi ziyarete giderdik.

Yazar:  kurucu [ 25.02.09, 13:28 ]
Mesaj Başlığı:  Re: Hakikate Ulaşan Yollara Dair / Ali Ulvi Kurucu

Ruhan yazdı:
Tarihçe-i Hayat'a bizzat kendisinin önsöz yazdığı söyleniyor, Kurucu'nun...

Yukardaki sözler de bu önsözden olmalı.

Kurucu, Nur Talebesi miydi?


Ali Ulvi Kurucu'nun hatıratında bu konuda mufassal bilgi vardır.

Nur muhibbi imiş diyebiliriz.; muntesib-bağlı-cemaatten anlamına gelmez bu.

Ancak kendisi hatıratında Risale-i Nur külliyatını külliyyen okumadan o önsözü yazdığını belirtmektedir.

Yazar:  talib [ 25.02.09, 13:52 ]
Mesaj Başlığı:  Re: Hakikate Ulaşan Yollara Dair / Ali Ulvi Kurucu

Nakşibendî meşayihinden, her harekâtını Peygamber-i Zîşan Efendimiz Hazretlerinin harekâtına tatbik etmeğe çalışan ve büyük bir âlim olan bir zâta sordum"

Nakşibendi meşayihinden Şıh Abdülgafur el-Abbasi hz.lerine intisablı olduğunu kendisi söylemektedir. Bu durumda soru sorduğu zatın da kendi şeyhi olması muhtemeldir.

1. sayfa (Toplam 1 sayfa) Tüm zamanlar UTC + 2 saat
Powered by phpBB © 2000, 2002, 2005, 2007 phpBB Group
http://www.phpbb.com/