Sufiforum.com

2009'da başlayan SUFİFORUM'da İslam; İslam Tasavvuf Geleneği ile ilgili her türlü güncel ya da 'eskimez' konular yer almaktadır. İçerik yenilemeleri tasavvuf.name sitesinden sürdürülmektedir. ALLAH YÂR OLSUN.

Giriş |  Kayıt




Yeni başlık gönder Başlığa cevap ver  [ 9 mesaj ] 
Yazar Mesaj
 Mesaj Başlığı: Hocaefendi'yi doğru anlamak
MesajGönderilme zamanı: 09.02.09, 22:04 #mesajın linki (?)
Çevrimdışı
Kullanıcı avatarı

Kayıt: 20.01.09, 10:20
Mesajlar: 239
Hocaefendi'yi doğru anlamak

ALi ÜNAL

09 Şubat 2009

İslâm dünyası, özellikle son bir–bir buçuk asırdır çok İslâmî hareketlere sahne oldu ve pek çok Müslüman aydın ve ilim adamı, bu çağda İslâm'a yaklaşım ve İslâmî hareket konusunda araştırmalar yaptılar, makaleler ve kitaplar yazdılar.

İşte, Fethullah Gülen Hocaefendi'nin hareket ve düşünce çizgisinin iyi kavranması, özellikle İslâm'ın hem evrenselliğini, bütün zamanlara ve şartlara hitap edebilirliğini, hem de evrenselliği içinde modern çağın mevcut şartlarına hitabını gerektiği ölçüde kavramak ve değerlendirebilmek açısından çok önemlidir.

İslâm ve İslâm fıkhı, kitaplarda yazılı, teorik kaidelerden ibaret değildir. Ümmîliği risaletinde aslî yerlerden birine sahip bulunan Allah Rasûlü'ne (sas) inen ilk vahyin "Oku, yaratan Rabbi'nin adıyla ve adına!" şeklinde aksiyona yöneltici bir emir olması da, bunu, yani İslâm'ın ve İslâm fıkhının kendini pratiğiyle ve manâsını aslî pratiğinde ortaya koyma hususiyetini yeterince tayin etmektedir. Bu temel nokta ne yazık ki modern dönemdeki İslâmî hareketler ve bunları inceleyen pek çok aydın ve ilim adamı tarafından gözden kaçırıldığı için konu, çok defa teorik bir tartışma ve spekülasyon malzemesi olmuştur. Diğer yandan da, Hocaefendi'nin hareket ve düşünce çizgisi, hassaten bu çizgiye ve harekete dost veya düşman pek çoklarınca da yanlış anlaşılıp yanlış yerlere çekilmiş, Hocaefendi'yi kimi müsbet kimi menfi manâda değişmekle itham etmiş veya övmüş, pek çokları da İslâm'da reform, hattâ İslâmî ahkâmın –haşa– yetmezliği gibi iddialarla konuya yaklaşmaya çalışmıştır.

Hem evrenselliği hem de evrenselliği içinde hususi zaman ve şartlara hitap edebilirliği açısından İslâm'ı ve bu noktada Fethullah Gülen Hocaefendi'nin aksiyon ve düşünce çizgisini, yani son yarım asrın şartlarında İslâmî temsil ve tebliğini kavramak, bir manâda kendi pratiği içinde şekillenen İslâm'ın ve İslâm fıkhının ürettiği veya dayandığı usulü iyi bilmeyi gerektirmektedir. Bugün ne yazık ki belli unvanlara sahip insanlar bile usûl bilgisinden mahrum olarak konuşup yazmakta, Tefsir usulü bilmeden Kur'an, Hadis usulü bilmeden Sünnet ve Hadis üzerinde yorum ve yargıda bulunmakta, bilhassa hem usulüyle Tefsir, hem usulüyle Hadis bilmeyi gerektiren, bunları da içine alan Fıkıh Usulü'nü ise hiç bilmeden İslâm adına fetva ve hüküm verebilmektedir. İslâm ve İslâmî ilimler, başka hiçbir ilmî disiplinde olmayan derinlikte ve genişlikte usûl üzerine oturmak, bu usulleri üretmek gibi bir imtiyaza sahiptir. İşte, bu usûl, yani aslî kaideler, temeller, metodoloji çerçevesinde meseleye yaklaştığımızda, hem Tefsir, hem Hadis, hem de âdeta bütün dinî ilimleri kapsayan Fıkıh'ta karşımıza, evrenselliği içinde İslâm'ın her zaman, her şart, hattâ gerektiğinde her kişiye hitap edebilir özelliğinin kaynakları olarak nesh (nâsih-mensuh) mevzuu, muhkem-müteşabih, umumî-hususî/ta'mim-tahsis, mutlak-mukayyet/takyit gibi prensipler çıkar. Kendinden önceki bütün zamanların, risaletlerin bir bakıma meyvesi bir bakıma ağacı, kendinden sonraki bütün İslâmî hayat, düşünce, davranış, hareket ve tecditlerin modeli olma hususiyetine sahip bulunan Peygamber Efendimiz'in, 23 yıllık İslâm'ın kemali, Allah'ın nimetinin tamamlanmasıyla noktalanan risaleti döneminde pek çok âyetin lafzıyla neshedilmesi, yani tamamen kaldırılması, pek çok âyetin manâsıyla neshedilmesine rağmen lafzıyla Kur'an'da bırakılması bile, başlı başına her bakımdan İslâm'ı ve İslâmî hareketleri anlamada çok büyük önem arz etmektedir. Özellikle manâsı neshedilmiş âyetlerin Kur'an'da lafzıyla yer alması, onlardaki pek çok başka manânın yanı sıra, dünyanın şartları her zaman Peygamber Efendimiz'in bu âyetlerin hükümlerinin neshedildiği zamandaki gibi kalmayacağı gerçeğini göz önüne aldığımızda İslâmî tebliğ, hareket ve düşünce adına ayrı bir önem kazanmaktadır. İşte, Hocaefendi'nin yarım asrı bulan hareket ve düşünce çizgisinde bazen birbirinden farklı gibi görünen söz ve davranışlarını doğru anlayabilmek için bu husus son derece önemlidir.

Konuya inşallah devam edeceğiz.

Ali Ünal - Zaman

ali.unal@zaman.com.tr


Başa Dön
 Profil Özel mesaj gönder  
 
 Mesaj Başlığı: Re: Hocaefendi'yi doğru anlamak
MesajGönderilme zamanı: 10.02.09, 08:06 #mesajın linki (?)
Çevrimdışı
Kullanıcı avatarı

Kayıt: 31.12.08, 09:14
Mesajlar: 764
bismillah..

dinler arası diyalog [keza bu söze yüklenen mana bellidir] - ibrahimi dinler gibi kavramları literaturumuze sokan bir kişi [bu sözlerden dönmedikçe] ahiretde rezilmidir vezirmidir.??

cenab-ı mevla resulullahın ve de ashabının ve de ümmed-i muhammedin alimlerinin yolundan ayırmasın amin.

_________________
Ehl-i Bidat-ı Red ve Tahkir Ediyoruz |


Başa Dön
 Profil Özel mesaj gönder  
 
 Mesaj Başlığı: Re: Hocaefendi'yi doğru anlamak
MesajGönderilme zamanı: 10.02.09, 09:35 #mesajın linki (?)
Çevrimdışı
Moderator

Kayıt: 01.01.09, 18:04
Mesajlar: 145
Konum: http://askinsonhecesi.com
"dinler arası diyalog" değil "dinler" diye bir şeyden bahsedenler alnını 24 saat secdeden kaldırmasa bu bir kelime onları rezil etmeye yeter de artar bile.

kim söylüyor bunu peki?
zamanımızda yaşayan peygamber varisi büyük alim bir mübarek zat.


Başa Dön
 Profil Özel mesaj gönder  
 
 Mesaj Başlığı: Re: Hocaefendi'yi doğru anlamak
MesajGönderilme zamanı: 10.02.09, 12:26 #mesajın linki (?)
Çevrimdışı
Moderator

Kayıt: 01.01.09, 18:04
Mesajlar: 145
Konum: http://askinsonhecesi.com
bir yurtta bir mülakat esnasında başörtüsü meselesine geliyor söz. abla diyor ki "hocaefendi benim üniversite okuduğum yıllarda başınınızı açabilirsiniz dedi ben de açtım okudum."

o odadan çıkıyor diğer abla geliyor o da diyor ki (bir öncekinin konuştuğundan habersiz tabi) "hocaefendi bu meseleyi bizim vicdanımıza bıraktı ben üniversite okurken başımı açtım üst elbisemi de çıkardım"

şimdi hocaefendiyi kendi cemaati anlamış mı ki... ????


Başa Dön
 Profil Özel mesaj gönder  
 
 Mesaj Başlığı: Re: Hocaefendi'yi doğru anlamak
MesajGönderilme zamanı: 10.02.09, 12:54 #mesajın linki (?)
Çevrimdışı
Moderator
Kullanıcı avatarı

Kayıt: 14.12.08, 22:59
Mesajlar: 666
Dinlerarası Diyalog yerine yeni bir terim öneriyorum.

"Uluslararası Çorba" :shock:

Bu tabirin ilhamına vesile olan Eygi ağabeydir...


Başa Dön
 Profil Özel mesaj gönder  
 
 Mesaj Başlığı: Re: Hocaefendi'yi doğru anlamak
MesajGönderilme zamanı: 10.02.09, 14:09 #mesajın linki (?)
Çevrimdışı
Kullanıcı avatarı

Kayıt: 31.12.08, 09:14
Mesajlar: 764
aşkınsonhecesi yazdı:
bir yurtta bir mülakat esnasında başörtüsü meselesine geliyor söz. abla diyor ki "hocaefendi benim üniversite okuduğum yıllarda başınınızı açabilirsiniz dedi ben de açtım okudum."

o odadan çıkıyor diğer abla geliyor o da diyor ki (bir öncekinin konuştuğundan habersiz tabi) "hocaefendi bu meseleyi bizim vicdanımıza bıraktı ben üniversite okurken başımı açtım üst elbisemi de çıkardım"

şimdi hocaefendiyi kendi cemaati anlamış mı ki... ????



hocaefendi [!] teferruatdandır demek ile yolu açmışdır.yani isteyen başını açabilirsiniz anlasın istesin vicdanıma bırakdı anlasın...

_________________
Ehl-i Bidat-ı Red ve Tahkir Ediyoruz |


Başa Dön
 Profil Özel mesaj gönder  
 
 Mesaj Başlığı: Re: Hocaefendi'yi doğru anlamak
MesajGönderilme zamanı: 22.02.09, 23:23 #mesajın linki (?)
Çevrimdışı
Moderator

Kayıt: 01.01.09, 18:04
Mesajlar: 145
Konum: http://askinsonhecesi.com
http://www.ismetozel.org/site/modules.p ... le&sid=378

TÜRKİYE ÜZERİNDE OYUN OYNAYAN İNSANLARIN ALAMADIKLARI TEK KALE KALDI: ŞİİR!

İsmet ÖZEL'in Kültür Ocağı Vakfı'nda "Türklük Şuuru" üzerine verdiği konferansın konuşma metninden alıntı.
(21 Ocak 2006)

“Dinler arası diyalog doğrudan doğruya kâfir tezgâhıdır.”
Benim Türk tarifim bugün insanlığın geldiği yerde mana ifade ediyor. Kâfirle çatışmayı göze alan Müslümana Türk deriz. Siz diyeceksiniz ki: “Yahu, bu olmaz.” Neden olmaz? Çünkü size 1839 yılından beri kâfiri düşman bilmemeyi öğrettiler. Kâfir düşman değilse, küfür düşman değilse, sen kimsin, sen nesin? Eğer küfrü kendine hasım kabul etmiyorsan, sen kimsin? Böyle bir şey olmaz. Yani küfrün reddedilen bir şey olamadığını kabul etmeyen insan, Türk olmadığı gibi, insan da olmaz. Küfrü hasım saymayan “En iyi şey yanlış şeydir.” demiş olur. Bu Müslüman olmayan birinin söyleyeceği şeydir. İslamiyet, Allah katındaki yegâne dindir, bu anlamda diğerleri din değildir. Onun için dinler arası diyalog doğrudan doğruya kâfir tezgâhıdır. Bunu savunanların hepsi kâfirlerin köpeğidir. İslamiyet, Adem (as)’dan bugüne kadar yaşayan dindir. Yani İsa (as)’ı Hıristiyanlığın peygamberi sayabilirsiniz. Ama hiçbir Hıristiyan bunu kabul etmeyecektir. Yani İsa (as)’ı Hıristiyanlığın peygamberi olarak kabul etmek, Türklerin gâvurlara kabul ettirdikleri bir görüştür. “Senin peygamberin O”, demiştir Türkler onlara. Onlar da: “Bu efendiler böyle söylüyor, böyle diyelim.”, deyip geçiştirmişlerdir. Oysa bir Hıristiyana göre İsa’nın tanrılığından şüphe etmek sapıklıktır. Yani İsa’nın rububiyetinden, uluhiyetinden şüphe eden kişi Heretik dediğimiz şey olur. Hıristiyan dünyasında bütün fikir ayrılıkları İsa’nın ulûhiyeti yüzünden edir. İsa’nın, tanrının kendisi olduğu, tanrının aynı zamanda oğlu olduğu tartışılmaz hükümlerdir Hıristiyanlıkta. Kolay kavranılır bir şey yok. Yani ruhban zümresi, Ruhûl-Kudüs, İsa ve Allah diye bir üçleme vardır; ama bu bizim felsefemizde olan bir şeydir; gel, eğer aklın eriyorsa, sana izah edelim derler. İncil’de net olarak yazıyor. Yuhanna İncili 3. bab, 16. ayetinde diyelim. Bunu nereden biliyorsun diye sorun bana.



“Türkiye üzerinde oyun oynayan insanların alamadıkları tek kale kaldı: Şiir!”
Bir gün otobüsle eve giderken Beylerbeyi’nde, elle, metruk ahşap evin penceresinde camdaki tozun üzerine yazılmış: “Yuhanna 3:16” diye bir şey gördüm. Gittim eve, İncili açıp baktım. Şöyle yazıyordu: “Zira Allah dünyayı öyle sevdi ki, biricik Oğlunu verdi; ta ki ona iman eden her adam helâk olmasın, ancak ebedi hayatı olsun.” Bu olayın üzerinden belki yirmi yıl geçti. Caddelerde İncil’e göndermelerde bulunanların ne kadar mesafe kat ettikleri bilinmiyor. O bakımdan Türkiye’de ciddi bir Hıristiyanlaşma var. Bu demek, Türklükten istifa etmek demek. “Türküm ama Müslüman değilim”, diyen adam gözlem altına alınması gereken bir insandır. Bunun akli dengesi yok. Ama “Ben Müslümanım ama Türk değilim.”, diyebilirdi. “Ben Müslümanım ama Türk değilim.”, dediği zaman, benim arkamda Irak’ı işgal eden kuvvetler var, demiş olur. İyi, böyle parlak parlak laflar ediyoruz; ama bunlar hayatımızın alacağı yön bakımından çok ciddi şeyler. Bugün Türkiye’de, Türkiye’nin varlığını korumak için tedbir alan hiçbir unsur güç yok. İnsanlar bunu şaka gibi görüyorlar. Türkiye’nin fiziki varlığı tehlikede. Türkiye haritadan silinmek üzere. İsmet Paşa Lozan’dan çıkarken “bir yüz sene kazandık” demiş. Bunun seksen dördü gitti. Sanmayın ki yüzü bekleyecekler. Türkiye aslında devlet olarak varlığını, millet olarak varlığına raptetmedikçe, bu işten bir hayır gelmez. Bu işin sonu geldi zaten. Bu işin doğrudan doğruya ne yapılacak meselesi, şu anda yapılmakta olanlarla alakalı bir şeydir. Siz bugün “Dünya sisteminin dayattığı şeyleri yapmaktan başka bir çare yok.” diyorsanız, bitmiştir bu iş. Daha yapılacak hiçbir şey yok. Onun için Türkiye’de yaşayan herkes, “Acaba biz kendimiz olarak ne üretebiliriz, hangi yolu açabiliriz?”, meselesini düşünmeleri lazım. Kim düşünecek bunu? Bunu sadece Türkler düşünebilir. Çünkü öbürlerine göre Türk ha olmuş, ha olmamış, önemli bir şey değil. Hatta “Olmasa daha iyi”, diye düşünecekler ve o istikamette de çok şey oluyor Türkiye’de. Bugün Türkiye’nin, Türkiye üzerinde oyun oynayan insanların zapt etmedikleri, kalesi kalmadı. Bir tek -ciddiye alır mısınız, almaz mısınız bilmiyorum- şiir kaldı. Yani şu anda kâfirler, kendi heveslerine denk düşen ”İşte Türk şiiri budur”, diyebilecekleri bir örneğe sahip değiller. Yahut 27 Mayıs’ta Onuncu Yıl Marşı’nın güfte yazarlarının başına gelen şeyin benzeri bir şey şu anda yaşanmıyor. Bir bakıma ufkumuzun ne olduğuna dair ipuçlarını şiirden elde edebilme imkânı var. Ama bu imkânı siz ciddiye alır mısınız, almaz mısınız, o, size kalmış bir şey. Ben aslında söylemek istediğim şeylerin onda birini bile söyleyemedim. Ama başında da söylediğim gibi, ne söylesem hiçbir işe yaramaz. Ortak kelimelerimiz yok, ortak endişelerimiz inşallah vardır. Teşekkür ediyorum.


Başa Dön
 Profil Özel mesaj gönder  
 
 Mesaj Başlığı: Re: Hocaefendi'yi doğru anlamak
MesajGönderilme zamanı: 23.02.09, 09:18 #mesajın linki (?)
Çevrimdışı
Kullanıcı avatarı

Kayıt: 31.12.08, 09:14
Mesajlar: 764
neden bilmem ismet özelden pek haz almam ama baksanıza köpek diyor.. :roll:

_________________
Ehl-i Bidat-ı Red ve Tahkir Ediyoruz |


Başa Dön
 Profil Özel mesaj gönder  
 
 Mesaj Başlığı: Re: Hocaefendi'yi doğru anlamak
MesajGönderilme zamanı: 14.06.09, 21:11 #mesajın linki (?)
Çevrimdışı
Moderator

Kayıt: 01.01.09, 18:04
Mesajlar: 145
Konum: http://askinsonhecesi.com
Başörtüsünün Dinimizdeki Hükmü Nedir?
http://www.youtube.com/watch?v=gFfYYuptip0&NR=1


Başa Dön
 Profil Özel mesaj gönder  
 
Eskiden itibaren mesajları göster:  Sırala  
Yeni başlık gönder Başlığa cevap ver  [ 9 mesaj ] 

Tüm zamanlar UTC + 2 saat


Kimler çevrimiçi

Bu forumu gezen kullanıcılar: Hiç bir kayıtlı kullanıcı yok ve 2 misafir


Bu foruma yeni başlıklar gönderemezsiniz
Bu forumdaki başlıklara cevap veremezsiniz
Bu forumdaki mesajlarınızı düzenleyemezsiniz
Bu forumdaki mesajlarınızı silemezsiniz

Geçiş yap:  
cron
   Powered by phpBB © 2000, 2002, 2005, 2007 phpBB Group

Türkçe çeviri: phpBB Türkiye