Sufiforum.com

2009'da başlayan SUFİFORUM'da İslam; İslam Tasavvuf Geleneği ile ilgili her türlü güncel ya da 'eskimez' konular yer almaktadır. İçerik yenilemeleri tasavvuf.name sitesinden sürdürülmektedir. ALLAH YÂR OLSUN.

Giriş |  Kayıt




Yeni başlık gönder Başlığa cevap ver  [ 2 mesaj ] 
Yazar Mesaj
 Mesaj Başlığı: Cengiz Dağcı'nın 'büyük sürgünü'
MesajGönderilme zamanı: 27.09.11, 20:32 #mesajın linki (?)
Çevrimdışı

Kayıt: 28.09.10, 13:01
Mesajlar: 166
Cengiz Dağcı'nın 'büyük sürgünü'

Akif Emre

aemre@yenisafak.com.tr

27 Eylül 2011

Ölüm "gurbet"in sona ermesidir. "Dünya sürgünü"nden asli yuvaya dönüş...

Gurbette ölümler daha çok hüzün veriyor.

Yalnız ve tenha yaşanan bir hayatı tek ve tenha terk ediş; çünkü hepimiz" yalnız ölürüz"

Cengiz Dağcı'nın ölümü bir tür sürgün ölümüydü.

Sürgünde memleket hasretiyle yaşadı. Bu biraz da korku dolu bir hayat demekti.

Cengiz Dağcı'nın romanları ne lise ne üniversite dönemlerimde hiç ilgimi çekmemişti. Türkçülüğe karşı bir tepkiydi . Türkistan'dan, Kırım'dan bahsetmek Türkçülerin- Türk milliyetçilerinin tekelindeydi. İslamcılar; Türkçülük yapmamak adına Türk kelimesini bile ağızlarına almamak gibi aşırı bir hassasiyet sergilediler. Her tür milliyetçiliğe, ırkçılığa karşı çıkmak isterken aşırılığa varan bir hassasiyet kuşatmıştı bizim kuşağı..

Kırım'a ilk kez sanırım 1996 yılında dostum Kemal Sayar'la birlikte belgesel çekimi için gittiğimde Bahçesaray'ı, Yalta'yı, Akmescid'i gezerken Cengiz Dağcı'nın nasıl bir hasretle o romanları yazdığını fark edecektim.

Evet Kırım bir bakıma çok uzak bir ülke, bir bakıma bizim Anadolu toprağı kadar yakın ve aşina bir coğrafyaydı...

Herhalde Kırım Tatarları kadar Anadolu kültürüne yakın akraba topluluk yoktur. Unuttuğumuz kimi Anadolu türküleriyle, sürgünden 50 yıl sonra, Kırım'da karşılaşmak bu aşinalığı yakıcı biçimde hatırlatacaktı. Hem insan, hem kültür hem coğrafya olarak Cengiz Dağcı'nın resmettiği Kırım'ın aslında ne kadar bize yakın olduğunu orada farkedecektim.


Cengiz Dağcı ile dünya görüşümün örtüştüğünü hiç sanmıyorum. Buna karşın insan oluşumuzun en doğal özlemini memleket hasretini, millet sevgisini anlatan romanlarını, ideolojik boyutunu bir kenara koyunca daha iyi anlayabiliyoruz. Romanlarındaki hamaset düzeyi ne olursa olsun yakıcı bir hasretin, esaret altındaki bir ulusun hikayesi sizi kuşatır...


İşin daha da yakıcı tarafı sürgünde olan sadece Dağcı'nın kendisi değildi, halkı da sürgündeydi. Kırım Tatarları İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra toplu cezalandırmaya tabi tutularak Kırım'dan Orta Asya'ya sürüldüler. "Özgürlükler cenneti Sovyetler"de topluca sürülen, açlık ve hastalık dolu uzun sürgün yolculuğu sırasında ölen Kırım Tatarlarından bahsetmek, onlara sahip çıkmak Türkiye'de pek çok aydın için bir tür sapkınlık sayılırdı.

Dün Cengiz Dağcı'nın cenazesi Londra'nın doğusundaki Süleymaniye Camii'nde kılınmış. Şair Mevlüt Ceylan'ın aktardığına göre, cenaze namazında toplam 20 kişi ancak varmış. Dağcı'nın cenaze namazında bile bu denli yalnız kalmasının sebeplerinden biri dinle arasına koyduğu mesafe olabilir. Asıl nedenin yıllarca yaşadığı İngiltere'de ne Türklerle ne de diğer Müslümanlarla hemen hemen hiçbir ilişkisinin olmamasıydı belki de.

Ne olursa olsun, gurbette ölüm kadar bu denli terk edilmişlik de inanın büyük yalnızlığını bir kez daha hatırlatıyor.

Cenazesinin Kırım'a götürülerek orada toprağa verilecek olması sahiplenmek adına önemli.

Ne var ki ne Cengiz Dağcı'nın hayatı boyunca romanlarında özlemle dile getirdiği Kırım'dan ve acılarını paylaştığı Kırımlılardan bihaber okumuş-yazmışlar kendi ülkelerinde daha yalnız bence.


Başa Dön
 Profil Özel mesaj gönder  
 
 Mesaj Başlığı: Re: Cengiz Dağcı'nın 'büyük sürgünü'
MesajGönderilme zamanı: 28.09.11, 13:03 #mesajın linki (?)
Çevrimdışı

Kayıt: 28.09.10, 13:01
Mesajlar: 166
Nazif Gürdoğan: Yurdunu kazanan adam

Dünyada kültürel, bilimsel ve teknolojik güç, Batı'dan Doğu'ya kayıyor. Yirmibirinci yüzyıl dünyasının mimarları, Batı ülkelerinden daha çok Doğu ülkeleri olacaklardır. Doğu dünyasının odak noktasını Kırım'dan, Kosova'dan, Kazakistan ve Kırgızistan'a kadar uzanan Türk dünyası oluşturur. Türk dünyası, hem Asya'nın, hem de Avrupa'nın kalbinde yer alır. Türk dünyasının dostluğunu yitiren ülkeler, her alanda zenginliklerini de yitirirler.

*

Mavera'nın dört usta şairinden biri olan, Rasim Özdenören'in ikiz kardeşi Alaeddin Özdenören, oğlu Emre'nin Amerika'da Çin asıllı bir hanımla evlenmesiyle, "Çin Seddi'ni Batı'dan aştık" demişti. Anadolu insanı, yitirdiği anayurdunu, Batı'nın en batısına giderek bulacaktır. Sözkonusu, büyük ve uzun yürüyüşün uç beyleri, dünyayı yurt edinmesini bilen, büyük edebiyat ustaları olacaktır. Onlar dünyayı kitaplarıyla fethederler.

*

Türk dünyasının uç beylerinden, Kırımlı büyük romancı, Cengiz Dağcı'yı Londra'da toprağa verdik. Cengiz Aytmatov ve Cengiz Dağcı pek çok yazar gibi, ünlü Nobel ödülünü almayan, ünlü yazarlardandı. Yahya Kemal'in yitirdiği Üsküp'ü Paris'te bulması gibi, Cengiz Doğcı da, kaybettiği Kırım'ı, İngiltere'de bulmuştu. Yahya Kemal aşık olduğu İstanbul'a döndü, Cengiz Dağcı aşık olduğu Kırım'a dönmedi.

*

Çocukluğu Kırım'da, minarelerin gölgesinde geçen Cengiz Dağcı, namaz kılan Özbekleri anlatırken, nasıl kimliğini bulduğunu, çarpıcı bir biçimde dile getirir. "Onların dualarında bir kuvvet var. O kuvvet bana da geçiyor. Onlar Allah'la yaşıyorlar. Allah ile yaşarken dağ gibi heybetli görünüyorlar. Ben de her nefesimde Allah adını anarak yaşamak istiyorum" diyerek, kendisini, yitirdiği yurduna götürecek, pusulayı bulur.

*

Paris'te yaşayan Lübanlı romancı Aminmaalouf'un kavramlaştırmasıyla, "Çivisi Çıkmış Dünya"da, insanlık yitirdiği yurdunu bulmak, istiyorsa, iki dünyayı süreklilik ve bütünlük içinde ele almayı öğrenmelidir. İnsanlar Allah ile yaşamayı unuturlar, kimsenin kendilerini görmediğini, düşündüklerini kendilerinden başka bilenlerin olmadığına inanırlarsa, doğdukları topraklarda bile, yurtlarını yitirirler.

*

Herkes önünde ya da sonunda, doğduğu yurdundan yitirdiği yurduna dönecektir. Dünya ölümlüdür, insan her gün, bir adım daha ölüme yaklaşmaktadır. Ölüm hayatın değişmez gerçeğidir. Ölümün nerede, nasıl geleceğini kimse bilmediği için, insanlar her yerde, ölüme hazırlıklı olmak zorundadırlar.

*

"Korkunç Yıllar"da, "Yurdunu Kaybeden" Cengiz Dağcı, Türklerin ana dili, Anadolu Türkçesiyle yazdığı romanlarıyla, yurdunu bulmak isteyenlere, ayrıntılı bir yol haritası bırakmıştır.

*

Ölümlü dünyada ölümsüzlüğe erenler, kendilerinden sonra gelenlere ölümsüz eserler bırakanlardır.

*

Minareler yitirilen yurdun işaret fişekleridir.


Başa Dön
 Profil Özel mesaj gönder  
 
Eskiden itibaren mesajları göster:  Sırala  
Yeni başlık gönder Başlığa cevap ver  [ 2 mesaj ] 

Tüm zamanlar UTC + 2 saat


Kimler çevrimiçi

Bu forumu gezen kullanıcılar: Hiç bir kayıtlı kullanıcı yok ve 1 misafir


Bu foruma yeni başlıklar gönderemezsiniz
Bu forumdaki başlıklara cevap veremezsiniz
Bu forumdaki mesajlarınızı düzenleyemezsiniz
Bu forumdaki mesajlarınızı silemezsiniz

Geçiş yap:  
cron
   Powered by phpBB © 2000, 2002, 2005, 2007 phpBB Group

Türkçe çeviri: phpBB Türkiye