Sufiforum.com

2009'da başlayan SUFİFORUM'da İslam; İslam Tasavvuf Geleneği ile ilgili her türlü güncel ya da 'eskimez' konular yer almaktadır. İçerik yenilemeleri tasavvuf.name sitesinden sürdürülmektedir. ALLAH YÂR OLSUN.

Giriş |  Kayıt




Yeni başlık gönder Başlığa cevap ver  [ 1 mesaj ] 
Yazar Mesaj
 Mesaj Başlığı: N'etti Bu Yunus, N'etti?
MesajGönderilme zamanı: 04.08.11, 13:50 #mesajın linki (?)
Çevrimdışı

Kayıt: 16.06.11, 16:00
Mesajlar: 16
N'etti Bu Yunus, N'etti?

Beşir Ayvazoğlu

b.ayvazoglu@zaman.com.tr

Şu sıralarda zihnim sürekli Yunus Emre'yle meşgul.

Edebiyat ve düşünce dünyamızda, yirminci yüzyıl boyunca, kimliği, mezhebi, meşrebi, dünya görüşü ve türbesi konusunda ciddi anlaşmazlıkların ve kavgaların yaşanmasına sebep olan bu büyük sufi şair hakkında son zamanlarda ne kadar az yazılıp çizildiği sizin de dikkatinizi çekti mi?

Yunus için, kendi şehirlerinde yattığı iddiasından hiç vazgeçmeyen Eskişehirliler ve Karamanlılar tarafından hâlâ anma törenleri, sempozyumlar vb. düzenleniyor; fakat artık o eski heyecandan eser yok. Hayatını Yunus Emre'ye vakfetmiş bir ilim adamı olan Mustafa Tatçı da olmasa, koca şair neredeyse unutulacak.

Hâlbuki yakın zamanlara kadar, sağdan soldan, Yunus hakkında yazmayan, onu yeniden yorumlayıp kendi düşüncesinin savaşçısı yapmayan yoktu. Kiminin Yunus'u Batınî ve Bektaşi idi, kiminin Yunus'u Sünni ve Mevlevi; kimininki 'kriz entelektüel' yaşıyordu; kimininki sosyalistti, kimininki hümanist, kimininki Türkçü, kimininki İslâmcı... Nâzım Hikmet, Kuvayı Milliye Destanı'nda:

"Başka türlü anlıyorum ben Yunus'u:
bence onda bütün bir devir dile gelmiş Türk köylüsü:
öte dünyaya dair değil,
bu dünyaya dair kaygılarıyla..."

diyor, Sabahattin Eyüboğlu ise Yunus'un "kitapsız, tapınmasız, törensiz, kıblesiz bir inancın adamı" olduğunu iddia ediyordu.

Farklı ideolojilere mensup aydınların kendi dünya görüşlerine uygun Yunuslar yaratmaları anlaşılabilir. Hatta Yunus'un her görüşe hitap edebilecek zenginlikte bir şiir yazdığını düşünerek bu farklı yorumları sempatiyle de karşılayabiliriz. Fakat dünya görüşündeki dalgalanmalara paralel olarak kendi Yunus portresini sürekli değiştirenlere ne demeli?

Rahmetli Abdülbaki Gölpınarlı, tasavvuf tarihinin ve eski edebiyatımızın gelmiş geçmiş en büyük uzmanlarından biriydi. Türk-İslam tarihiyle, kültürüyle, edebiyatıyla ilgilenip de ondan beslenmemiş olan yoktur. Burhan Toprak'ın divan şairlerini yerin dibine batırarak yücelttiği, kendi içindeki yangını söndürmekten başka bir şey düşünmeyen ferdiyetçi Yunus'una ilk o itiraz etmiş, onun hazırladığı divandaki yanlışları göstermek için yazma ve basma divan nüshalarına gömülünce kendini Yunus Emre şiirinin uçsuz bucaksız dünyasında bulmuştu.

Gölpınarlı'nın keşfettiği ilk Yunus, Bektaşi idi. Bektaşi erkânının 13. yüzyılda henüz teşekkül etmediği itirazı gelince, ona Babai zümresine ve tarikat silsilesi itibariyle Hacı Bektaş'a mensup olduğu için Bektaşi dediğini yazmıştı. Yani Gölpınarlı'nın ikinci Yunus'u Babaî'dir. 1940'larda Maarif Vekili Hasan Âli Yücel marifetiyle uygulanan kültür politikasının tesiri altında hümanist ve sosyalist bir Yunus portresi çizen Gölpınarlı, 1945 yılında yayımlanan Divan Edebiyatı Beyanındadır adlı ünlü eserinde, divan şairlerini, Burhan Toprak gibi -aşağı yukarı aynı gerekçelerle- yerden yere vurmuş, buna karşılık halk şiirini ve Yunus'u yücelterek alternatif olarak sunmuştu. 1946 yılında çıkarılan ve ismiyle de eğilimini belli eden Yığın dergisinin ilk sayısına yazdığı yazı şöyle bir başlık taşıyordu: "İnsanı ve İnsanlığı Her Şeyin Üstünde Tutan Yunus."

O yıllarda, Yunus'ta tasavvufun soyutlayıcı bir felsefe olmaktan çıkıp insanı ve tabiatı soyutluktan kurtaran bir sistem olarak kullanıldığını düşünen Gölpınarlı, soyut Tanrı sevgisinden yola çıkan Yunus'un somut insan sevgisine ulaştığını söylüyordu. 1960'larda Yunus'u biraz daha sosyalistleştiren Gölpınarlı, ileri yaşlarında tasavvufa yeniden ağırlık vermeye başladı. Asıl şaşırtıcı olan, 1971'de düzenlenen, ağırlıklı olarak Yunus Emre'yi bir hümanist olarak yorumlayan bildirilerin yer aldığı Uluslararası Yunus Emre Semineri'nde, yıllarca Bektaşi olduğunu savunduğu Yunus'un Mevlevi olduğunu ilân etmesiydi.

Muhafazakârların yorumuna gelince: Nurettin Topçu, Mehmet Kaplan, Sezai Karakoç, Hüsrev Hatemi gibi, Yunus'a farklı açılardan bakan ve dikkate değer yorumlar getiren muhafazakârlar da vardır. Fakat onun Batınî ve Bektaşi olduğu iddiası muhafazakâr çevrelerde pek kabul görmemiş, şiirlerindeki hümanizma da dinî ve tasavvufî açıdan izah edilmiştir.

Muhafazakârların kafasındaki Yunus Emre portresinin genel çizgilerini görebilmek için, rahmetli Faruk Kadri Timurtaş'ın Tercüman 1001 Temel Eser dizisinde yayımlanan Yunus Emre Divanı'nın başındaki metni okumak gerekir.

"Her dem yeni doğarız bizden kim usanası" diyen Yunus, unutulası bir şair değildir; her okunuşunda insana yeni kapılar açar, yeni zenginlikler sunar. Onun "Bir çeşmeden akan su acı tatlı olmaya" mısraıyla ne demek istediği tam olarak anlaşıldığı zaman dünyanın daha huzurlu bir yer olacağına inanıyorum.

Bu vesileyle Ramazan-ı Şerif'inizi tebrik ediyor, Yunus Emre Divanı'nın sayfaları arasına gömülmeyi göze alamıyorsanız, Hüsrev Hatemi'nin bu divandan sizler için özenle seçip açıkladığı mısra ve beyitlerden oluşan N'etti Bu Yunus N'etti (Pan Yayıncılık, 2004) adlı antolojisini tavsiye ediyorum.


04 Ağustos 2011, Perşembe


Başa Dön
 Profil Özel mesaj gönder  
 
Eskiden itibaren mesajları göster:  Sırala  
Yeni başlık gönder Başlığa cevap ver  [ 1 mesaj ] 

Tüm zamanlar UTC + 2 saat


Kimler çevrimiçi

Bu forumu gezen kullanıcılar: Hiç bir kayıtlı kullanıcı yok ve 2 misafir


Bu foruma yeni başlıklar gönderemezsiniz
Bu forumdaki başlıklara cevap veremezsiniz
Bu forumdaki mesajlarınızı düzenleyemezsiniz
Bu forumdaki mesajlarınızı silemezsiniz

Geçiş yap:  
cron
   Powered by phpBB © 2000, 2002, 2005, 2007 phpBB Group

Türkçe çeviri: phpBB Türkiye