Sufiforum.com

2009'da başlayan SUFİFORUM'da İslam; İslam Tasavvuf Geleneği ile ilgili her türlü güncel ya da 'eskimez' konular yer almaktadır. İçerik yenilemeleri tasavvuf.name sitesinden sürdürülmektedir. ALLAH YÂR OLSUN.

Giriş |  Kayıt




Yeni başlık gönder Başlığa cevap ver  [ 1 mesaj ] 
Yazar Mesaj
 Mesaj Başlığı: Esir Şehrin İnsanları / Kemal Tahir
MesajGönderilme zamanı: 01.10.10, 03:46 #mesajın linki (?)
Çevrimdışı
Kullanıcı avatarı

Kayıt: 05.01.10, 16:36
Mesajlar: 44
Esir Şehrin İnsanları / Tasavvuf

Kemal Tahir


***

Kadîrî Dergâhı

Bilmem hiç başınıza geldi mi? Yaşamaktan usanıverdim bir gün apansız. Neden mi? Uygun bir sırada, nedenlerden bir kaçını söylerim. Saçma bulacaksınız. Evet saçmadır! Ama bilirsiniz, bazı dönemlerde, insana en saçma şey en ciddi olaydan daha dramatik gelir. Kendimi öldürmeyi düşündüm bütün ciddiliğiyle. Şakası yok elde tabanca ölümün yanına gittim geldim iki defa.

Hani çar subayları sarhoşken bir oyun oynarlarmış. Beş mermi atan bir toplu tabancaya bir mermi koyarlar, topu avuçlarına sürerek bir zaman çevirirler, sonra namluyu şakaklarına dayayıp tetiği çekerlermiş. Bir garip ölüm oyunu. Beşte dört boş. Biri dolu. Ölümle beşte bir alay. İki defa yaptım bunu. İkisinde de boş çıktı.

- Yok canım, inanılır şey değil!

- Evet, şimdi ben de "Budalalık" diyorum. Ama yaptım. Sonra herhangi bir ad altında sömürge alaylarına yazılıp kaybolmayı tasarladım. Bunun için Cezayir'e kadar da gittim. Hoş gelmedi bana havası. Batının ipten kazıktan kurtulmuş sefilleri, pis herifler. İnsan kendisini alçaltmak istese bile, katlanamaz bu kadarına.

Bir gün sokakta bir dervişe rastladım. Dileniyordu. Birden bu dilenmenin çok başka bir şey olduğunu sezdim. Sadaka bekleyerek duruşu, verildikten sonra elini göğsüne götürerek selâmlayışı, şaşılacak kadar gururluydu. Sadakanızı kabul ederken, şâhâne bir bağışta bulunarak, ihya ediyordu sizi sanki.

O zaman tarikatlar üzerinde bildiklerimi hatırlamaya çalıştım. Kendimi öldürmeye karar verdiğim sıralar, bizde, dünyayı boşlayan papaz tarikatları, ıssız dağ başlarına sığınmış tenha manastırlar bulunmadığına esef etmiştim. Tekkelerimiz nasıl olup da aklıma gelmemişti. Gördüğüm tekkeleri tanıştığım dervişleri geçirdim gözümün önünden. İlk vapura atladım. Hiç bir yolculukta varacağım yere hemen ulaşmayı bu kadar hırsla istememişimdir. Gerçek kurtuluşu bulmuşum gibi heyecanlıydım. Yanılmadığımı da buraya gelir gelmez anladım.

- Sahi mi? Aradığınız rahatlığı buldunuz mu kolayca.

- Hiç bir şeyin sahicisi rahatça bulunmuyor. İlk günlerde bocaladım. Hattâ tökezledim. Geçende dediğim gibi, derviş kılığında çıkmayı göze alamıyordum. "Tanıdıklara rastlarsam" diye ödüm kopuyordu. İlk zorluk seçmekten çıktı?

- Neyi?

- Gireceğim tarikatı.

- O kadar çok mudur?

- Bizde tarikatlar 100'e yakındır, bunların ayrıca yüzü aşkın şubeleri vardır. Yalnız bizde böyle değil bu. Hıristiyanlıkta, Musevilikte yetmişbeşe yakındır tarikatlar. Bunları, gireceğim yolu seçmeye çabalarken okudum biraz. Şunu gördüm, Araplar meshep kurucusudurlar. Biz Türkler, tarikat kurucusuyuz. Arap mezhepleri sufiliğe, Türk tarikatları tasavvufa dayanır. Tasavvufa göre dünyada her şeyden önce güzellik vardı. İbadet bu güzelliğe tutkunluktur. Bu sebeple Türk'ün bağlanacağı inanç, Allah korkusundan değil, Allah sevgisinden gelir.

Okudukça tasavvufun yalnız Türk'e mahsus bir yol olduğunu anladım. Türk illerinde doğmuş, Anadolu'da gelişmiştir. Türk tasavvufu Şamanlıkla İslâmlığın karışımıdır. Buna biraz da yeni Platonculuk katılmış Roma Anadolusundan kalıntı. Daha doğrusu Stoisizim. Anadolu'ya Şeyh Ahmet Yesevî adına halifeleri yaymıştır tasavvufu.


Bunların hepsi dünyadan el çeken basit köylülerdir, bence. Pir Dede, Keyifli Baba, Horoz Dede, Aptal Musa, Avşar Dede, Akyazılı Baba, Kudümlü Baba Sultan, Sarı Saltık. Bunlar köylü halkı etkilemişler, Anadolu'nun islâmlaşmasını, bir anlamda Türkleşmesini sağlamışlardır. Anadolu bu tohuma o kadar uymuş ki, Yunus Emre gibi kocaman bir dâhi san'atçı yetiştirmiş.

- Aradığınız rahatlığı.

- Buldum evet. (Kederle gülümsedi) Dünyada insanoğlu ne kadar rahatlayabilirse. Çünkü kendimizi acılara gene kendimiz sürüyoruz! Akıl her zaman doğru çalışmıyor, çeşitli hırslar isteklerde yanılmaları kolaylaştırıyor. En kötüsü kendi kendimizle çoğu zaman çelişmeli yaşadığımız halde, başka bir insanla birlik kurmaya, duygularımızı biribiriyle hiç ayrıntısız eleştirmeye çabalıyoruz!

(Duvardaki levhalardan birine bir zaman baktı. Daha acı gülümsedi) Aslında gerçekten rahatlamaz, avunur ademoğlu. Belki de avunmamız bize kendi sanımızdır. En iyi avuntu da, dünyadan vazgeçtiğimize, hırsları zincirlediğimize kendimizi inandırmak. Yalan da olsa, inandırmak.

(Sayfa: 77-79)

* * *
Kemal Tahir, Esir Şehrin İnsanları, Sander Yayınları, 446 sayfa


Başa Dön
 Profil Özel mesaj gönder  
 
Eskiden itibaren mesajları göster:  Sırala  
Yeni başlık gönder Başlığa cevap ver  [ 1 mesaj ] 

Tüm zamanlar UTC + 2 saat


Kimler çevrimiçi

Bu forumu gezen kullanıcılar: Hiç bir kayıtlı kullanıcı yok ve 1 misafir


Bu foruma yeni başlıklar gönderemezsiniz
Bu forumdaki başlıklara cevap veremezsiniz
Bu forumdaki mesajlarınızı düzenleyemezsiniz
Bu forumdaki mesajlarınızı silemezsiniz

Geçiş yap:  
cron
   Powered by phpBB © 2000, 2002, 2005, 2007 phpBB Group

Türkçe çeviri: phpBB Türkiye