Sufiforum.com

2009'da başlayan SUFİFORUM'da İslam; İslam Tasavvuf Geleneği ile ilgili her türlü güncel ya da 'eskimez' konular yer almaktadır. İçerik yenilemeleri tasavvuf.name sitesinden sürdürülmektedir. ALLAH YÂR OLSUN.

Giriş |  Kayıt




Yeni başlık gönder Başlığa cevap ver  [ 1 mesaj ] 
Yazar Mesaj
 Mesaj Başlığı: Necip Fâzıl için gecikmiş bir yazı / D.Mehmet Doğan
MesajGönderilme zamanı: 02.06.09, 20:27 #mesajın linki (?)
Çevrimdışı
Kullanıcı avatarı

Kayıt: 15.12.08, 02:19
Mesajlar: 275
Necip Fâzıl için gecikmiş bir yazı
D.Mehmet Doğan

Vakit
2009-06-02


Geçen hafta, Necip Fâzıl’ın vefat yıldönümü idi. Bu sene Necip Fâzıl Kısakürek merhumla ilgili fazla anma toplantısı yapılmadı. Geçen yıl vefatının 25. yıldönümü vesilesi ile, Üstad’ın anılması yönünde hayli gayret sarf edildiğini hatırlıyoruz. Biz de birkaçına katılmış ve Necip Fâzıl gibi önemli bir şahsiyetin, bir fikir ve hareket adamının anılarak millet hafzasında diri tutulması konusunda görüşlerimizi beyan etmiştik.

Necip Fâzıl’ın kişiliği, eserleri ve aksiyonu hakkında söylediklerimizden başka neden böyle bir bahse yer vermek ihtiyacını duymuştuk? Çünkü, artık Necip Fâzıl’la tanışan, sağlığında konuşmalarını dinleyen, fikirlerini canlı olarak edinen, şiirlerini ezberleyen ve heyecanını yaşatan kesim yaşlanıyor. Günlük gaileler, siyaset tuzakları, konformizm, Necip Fâzıl’ı ve onun ısrarla savunduğu fikirleri benimsemek iddiasında olanları farklılaştırıyor.

Son katıldığım toplantılarda, işin iyice tavsadığına, Necip Fâzıl’ın şiirinden, fikrinden ve aksiyonundan derinlemesine bahsedilmek yerine, Üstad’la ilgili hatıralar ve fıkralar anlatılmaya yönelindiğine şahid olmuştum.

Necip Fâzıl ve mücadelesi, Türkiye’nin temel meselelerini doğru kavrama, insanımızı mümin kişiliği ile yaşatma konusunda bizi harekete geçirmiyorsa, kendini “üstadcı” sayanların durup düşünmesi lâzım.

Necip Fâzıl muhibleri cevaplar mı bilmiyorum. İnternette dolaşırken, bir yazı gözüme ilişti. Muhtemelen bir ergenekon tezgâhı ile öldürülen meşhur bir gazeteci-yazarın, Necip Fazıl’ı “Atatürk düşmanı” olarak niteleyen yazısını çürütmek için epey emek sarf edilmiş. Necip Fâzıl’ın 1938’de, Atatürk’ün ölümünden sonra yazdığı bir yazı esas alınarak bir düşünce geliştirilmeye çalışılmış.

Elbette Necip Fâzıl’ın, Atatürk’ün veya başka bir şahsın düşmanı olarak nitelenmesi yanlıştır. Necip Fâzıl’ın güçlü bir inancı ve düşüncesi vardır, bu çerçevede ortaya koyduğu fikir ve aksiyonu vardır. Bu fikir ve aksiyon, şuna veya buna düşmanlık esası üzerine bina edilmemiştir. Fakat, Necip Fâzıl’ın yeni Türkiye’yi oluşturan paradigmaya çok sert karşılık verdiğini akıldan çıkarmamamız gerekiyor.

Necip Fâzıl’ın sahte laisim perdesi altında İslâm düşmanlığı üzerine bina edilmiş sisteme karşı tutumu, Abdülhakim Arvasi ile tanıştığı 1933’ten sonra, tedricen billurlaşmış ve ancak 1943’den sonra net bir şekil almıştır. Yine de diyebiliriz ki, Necip Fâzıl, siyaset gözeten bir yayın hayatı içinde, bazı atraksiyonlar yapmıştır. Fakat, 1949’dan itibaren, hiçbir tereddüde meydan vermeyecek şekilde düşüncesini sistemleştirmiştir. Necip Fâzıl 1949 Büyük Doğu’sunda İslâm’ı “Dünyayı kurtaracak ideal” olarak sunmanın zamanının geldiğini belirtmiştir. Bu temel önermeden sonra, Türkiye’nin yakın tarihini yorumlayan çok keskin ifadeler ortaya koymuştur:

“Anadolu kıyamını bir şahsa veya şahıslar zümresine bağlamaya çalışmak bu millete edilebilecek hakaretlerin en büyüğüdür... Bu milletin başında bulunanlar, acaba Garp dünyasına ne verdiler ne vermeyi taahhüt ettiler ki, onlar da ona madde planında mahdut fakat mağlubunkinden daha ehven bir hayat hakkı vermeyi kabul ettiler?”

Necip Fâzıl bu sorunun cevabını şöyle vermektedir: “Bu kıymet, Türk cemiyetinin bütün dinî varlığı, mukaddesat alâkası, manevî müesseseleri, ruhî temeli, tek kelimeyle topyekün manevî hayatıdır.”
Necip Fâzıl elbette bir horoz dövüşünün tarafı değildir, esaslı bir mücadelenin fikir ve aksiyon cephesinin yapıcısıdır. Ömrünün sonuna kadar, son nefesine kadar böyle kalmıştır. Onu yeniden ve farklı şekilde konumlandırmaya çalışmak, fikrini ve mücadelesini tahfif etmektir, Üstad’a haksızlıktır.

Büyük şair, fikir tarafı berraklaştıktan sonra en önem verdiği yönü olan şairliğini ilgilendiren bazı eserlerini yok saymış ve kitaplarından ihraç etmiştir. Hem de şu cümlelerle: “Mal sahibi bensem, bunları istemediğim, tanımadığım ve çöplüğe attığım bilinsin...”

Bazı şiirlerini böylece çöp sepetine atan bir şahsiyetin, fikrî çizgisini temsil etmeyen yazılarını nasıl bir muameleye tâbi tutacağı kolaylıkla tahmin edilebilir!


Başa Dön
 Profil Özel mesaj gönder  
 
Eskiden itibaren mesajları göster:  Sırala  
Yeni başlık gönder Başlığa cevap ver  [ 1 mesaj ] 

Tüm zamanlar UTC + 2 saat


Kimler çevrimiçi

Bu forumu gezen kullanıcılar: Hiç bir kayıtlı kullanıcı yok ve 2 misafir


Bu foruma yeni başlıklar gönderemezsiniz
Bu forumdaki başlıklara cevap veremezsiniz
Bu forumdaki mesajlarınızı düzenleyemezsiniz
Bu forumdaki mesajlarınızı silemezsiniz

Geçiş yap:  
cron
   Powered by phpBB © 2000, 2002, 2005, 2007 phpBB Group

Türkçe çeviri: phpBB Türkiye