Sufiforum.com

2009'da başlayan SUFİFORUM'da İslam; İslam Tasavvuf Geleneği ile ilgili her türlü güncel ya da 'eskimez' konular yer almaktadır. İçerik yenilemeleri tasavvuf.name sitesinden sürdürülmektedir. ALLAH YÂR OLSUN.

Giriş |  Kayıt




Yeni başlık gönder Başlığa cevap ver  [ 9 mesaj ] 
Yazar Mesaj
 Mesaj Başlığı: "İslam Deliliği" ne büyük bir nimettir!..
MesajGönderilme zamanı: 07.06.10, 18:43 #mesajın linki (?)
Çevrimdışı
Kullanıcı avatarı

Kayıt: 22.01.10, 04:41
Mesajlar: 345
evet, İslam deliliği büyük nimettir..

ve malum olsun ki Allah (cc.) o nimet-i cünun'u ancak kendi dilediği kuluna tahsis eder.. (her aklına esene değil..) bu ma'nada divanegî (delilik sıfatı) murad kullara has olup taklid ve kesb ile ele geçmezdir.. fakat mevhibe-i İlahi deliliğin mer'i (geçerli) maddelerini gözetenlere bahş olunmaktan uzak değildir..

İslam'ın mücerred ma'nada akıl ve mantık dini olduğunu iddia edenler acaba Resulullah Efendimiz (sav.)'in şu ihbarına ne diyeceklerdir: " Sizden birine bu delidir denmedikçe imanı sahih (temam ve kemal mertebede) olmaz.." demek ki İslam sırf akla (ve meşaire) hitab etmiyor İslam'ın akıl ve mantık maverasında seyr eden bir buudu var ki o boyutun erlerine deli (hasta, rahatsız) diyenler çıkmış..

ama kendisine deli (kafayı yemiş, tırlak, manyak..) denilene hz.Fahr-i Alem (sav.) ne buyuruyor: 'sahih (kamil ve tam) müslüman..' ve Camiussağir'de rivayet olunan bir Hadis-i şerif dahi mü'minleri resmen divanegî (makbul ve müstahsen olan delilik) vasfını ihraza teşvik ediyor.. " Allah'ı (cc.) o kadar çok zikredin ki (hattâ yekûlû mecnûnün) size mecnun desinler/sizi mecnun zannetsinler.."

peki 'Allah aşkına' nedir bu delilik?.. bize 'efradını cami' ağyarını mani' olacak bir tarif lazım geldi.. işte hz.İmam-ı Rabbani (ks.) 163. Mektub-i şrf.de onu söylüyor..

"...qâle vahidün minel-eızze: büyüklerden birisi dedi ki, ma lem-yesıl ehadüküm: sizden biri ulaşmadıkça (nereye?) ila haddil cünuni: delilik derecesine la-yesılü ilel-İslami: İslam'a ulaşamaz vel-cünunü: delilik ıbaratün an ademil-iltifati: iltifat etmemekten ibarettir (neye?) ila nef'ı nefsihi ve zararihi: nefsinin faydasına ve zararına ve ademil-mübalati: ve aldırış etmemekten ibarettir (neye?) bihusuli şey'in vaqtihi: bir şeyin ele geçmesine ve elden kaçmasına (ne uğrunda?) fi i'lai kelimetil-İslami vel-müslimiyne: İslam'ın ve müslümanların kelime-i Tevhid'ini yüceltme uğrunda.. ila ahir..."

binaenaleyh, Şer'î delilik insanı imanın ve islamın gavrına mûsıl (ulaştırma) kılan özel bir haslettir; ve İslamî deliliği ikame eden mer'i kanunlar evvel-emirde şecaat ve fedailik sıfatına istinad etmektedir.. şecaat ise nübüvvet ve velayet bablarından bir şubedir, ki hz.İbn-i Mes'ud'a ölüme meydan okutturan cüz odur..hz.Bilal-i Habeş'e kayanın altında ezilirken "Kul Hüvallah" okutan şan odur..hz.Ali'ye Hayber kal'asını tutup havaya kaldırtan güç odur..Ulubatlı'lara göğüsler şerha şerha iken burclara sancak diktiren el de odur..

***

zeyl: Erzurumlu İbrahim Hakkı hz. (ks.) der ki " Aşkın yetmiş iki divaneliği ve her iki cihandan bîganeliği vardır.." aslında, bu İslam deliliği "idraksizliği idrak" ten doğan bir coşkunluk ve taşmadır da.. iş bu ma'na icabı İslam delisi; mahiyetini idrakten aciz ve hayran düşmüş bir kimsedir..

derkenar: insan 'Lâ' timsahına yem olup yutulmadıkça, 'İLLâ' karnında (hazinesinde) yakine karışmadıkça ve kendisine çekilmiş 'Elif' gibi bir sıratta 'Ezel' ve 'Ebed'in sırrına ermedikçe hakiki ma'nada İslam delisi olamaz..

biz deliliği çok okuduk, çok duyduk.. artık bizi her hangi bir şey kesmez/kesmemeli: onu mutlaka 'görmek' lazım..

nitekim, Evhadüddin-i Kirmani hz (ks.) Rubailer'inde şöyle buyurur:

Lâ hemçû neheng-i der kemîn est bebîn
İLLâ çû hazîne der yakîn est bebîn
Râhiyst zi tû keşîde çû Elif
Sırr-ı Ezel u Ebed hemînest bebîn

'Lâ' bir timsah gibi pusudadır GÖR
'İLLâ' hazine gibi yakindedir GÖR
Senden sana çekilen 'Elif' gibi bir yol var
Ezel ve Ebed'in sırrı budur işte; GÖR !...

------------------------------------------------------------

Üstad Necip Fâzıl efendi'yi Rahmetle yâd ediyorum..
Onun İdeolocya Örgüsünden bir buket sunalım inşaAllah;


Alıntı:
Garplıların (possédé) diye bir tâbirleri vardır; zapt veya istila olunmuş mânasına gelen bu tâbir; bir fikir veya his tarafından kavranıp, sımsıkı yakalanıp, başka tarafa bakmaya, başka birşey düşünmeye imkân ve mecali kalmamış insanlar hakkında kullanılır. Ve bu tâbir, bazan, marazî ve muvazenesiz ruhların; bazan da, kendilerini bir davaya kaptırmış, gönüllerini yalnız o dava ile doldurmuş kahramanların vasfıdır.

Her kahraman mutlaka bir (possédé)dir; fakat her (possédé) mutlaka bir kahraman değildir. İşte, muazzam davalarla şişip büyümesi ve sonunda insan topluluklarını eteğine dolayıp göklere yükseltmesi gereken ulvî ve sağlam ruhlarla, delice vehimler yüzünden şişemeden patlıyan ve sönen, fakat dış manzaraları ilk misali andırıyormuş gibi duran süflî ve hasta ruhlar arasındaki fark!.

Bu tâbirin mukabilini bize “divane” sıfatı verebilir. Bizim ihtiyacımız, yalnız bu mânada, ulvî ve müspet mânada divanelerdir. Oysa, devrimizde, kâmil iman, kâmil ahlak, kâmil insan gibi, en az bulunan, hemen hemen kalmamış gibi duran nesne…

Büyük bir velî, kendisine “Siz zamanımızda sahabîlere eşitsiniz!” diyen müritlere şu cevabı vermiş: “Ben nasıl sahabîlere eşit olabilirim ki, siz onları görseydiniz divane derdiniz; onlar da sizi görselerdi böyle Müslüman olmaz derlerdi!” Âlemde hiçbir misal, (possédé) ve “divane” tâbirlerinden anladığımız ulvî ve müspet mânayı bu kadar azîm çapta belirtemez. İşte muhtaç bulunduğumuz müspet ve ulvî divaneliğin son durak noktası!..

Cihanda büyük ve ulvî insan olarak kim gelmişse hepsi de müspet cepheden birer divanedir. Aşkın zivaneden çıkardığı insan olarak, divane olmadan bir iş görebilmeye, bir hamle gösterebilmeye imkân yoktur.

Kimi Allahın, kimi şeytanın divanesi olarak, İmam-ı Gazalî’den Yunus Emre’ye, Sokrat’tan Bergson’a, Konfüçyüs’ten Gandi’ye kadar her büyük çaplı fert, bir iç dâvanın istilâ edilmişi, yani (possédé) sidir. Müspet divaneliğin bâtıl kutbu olarak da, her inkılâb ve hareketin sahibi, meselâ Marks, meselâ Lenin; onlarla beraber Hitler, Mussolini; onlardan evvel Mirabo, Danton, Robespiyer, Napolyon, hep birer divane… İnkılâpta bu, idarede bu, askerlikte bu, ilimde bu… (Sen Piyer)in Bazilikasını yaparken haftalarca ayağından çıkarmadığı çizmesini bir gün çıkarmaya mecbur kalınca derisi de beraber çıkan Mikelânj’ın misali nedir? Bulonya ormanında rastgeldiği bir lândon arabasını evindeki siyah tahta zannedip üzerine yazı yazmaya kalkışan Lâvvazye’nin hali neyi gösterir? Arşimed, Nuyton vesaire…

Halbuki divanelik, aslî, esasî ve hakiki kutbiyle gerçek imanın verdiği bir sıfat; ve insanı aracılığa, buluculuğa, keşfediciliğe, yapıcılığa, yakıştırıcılığa memur eden ilâhi bir lûtuf… Divaneliktir ki, yedirmez, içirmez, uyutmaz, gaflete daldırmaz, vazgeçirtmez, ümidsizliğe düşürmez; ve mutlaka dindirir, yaptırır, koşturur, bağırtır, saldırtır, vardırtır, erdirir.

Tarih boyunca Türkün başına ne geldiyse, hep ulvî ve mukaddes vecd ve aşk seciyesini gölgelendirmesi ve divanelikten uzaklaşma yüzünden geldi. Türkün, plânla, bu seciyesini gölgelendirmeye ve ulvî divanelikten uzaklaşmasını sağlamaya çalıştılar. Bugünse elimizde, birtakım klişeleri papağanvâri heceleyen, fakat imanın ruhu olan divaneliği zerre miktarı kalbine sindiremeyen müstehaselerden başka kimsecikler kalmadı.

Mukaddesatçı Türk!.. Davamızın birinci ruh ve ahlak kaidesi olarak evvelâ divaneliğin çaresini bulman, ruhunu vecd ve aşk eline kaptırman, böylelikle bizi anlaman, bize yapışman lâzımdır.

Mukaddesatçı Türk!.. Hep fâni 24 saatleri kollayan ve kovalıyan miskin ve nâmevcut hayatın açıkgöz muvazenelerinden olmaktansa, insanlığın biricik haysiyeti, ulvî ve ebedî divaneliğe koş!.. İşte o zaman seninle anlaşır ve kervanımızı kurabiliriz. Yoksa, iş yok!..

n.f.k. İdeolocya Örgüsü'nden...


Başa Dön
 Profil Özel mesaj gönder  
 
 Mesaj Başlığı: Re: İslam Deliliği büyük nimettir !..
MesajGönderilme zamanı: 07.06.10, 18:53 #mesajın linki (?)
Çevrimdışı

Kayıt: 24.12.09, 22:13
Mesajlar: 147
muhterem,

bir solukta okudum yazınızı...

siz böyle yazılar yazmaya devam ediniz ama "kimselere de ilişmeden yazınız" demeden de geçemeyeceğim:)

siyaset, çekiştirmeler, ötekileştirmeler dervişanların (aslında her bireyin) hakkı değil,

az önce youtube'da izledim Kıbrisî hz. lerdi diyordu: "biz derviş değiliz, olamıyoruz. derviş sövene dilsiz, vurana elsizdir. sana vuran hayvana vurdun mu, o zaman sen de hayvansın."



vesselam...


Başa Dön
 Profil Özel mesaj gönder  
 
 Mesaj Başlığı: Re: İslam Deliliği büyük nimettir !..
MesajGönderilme zamanı: 08.06.10, 01:38 #mesajın linki (?)
Çevrimdışı
Kullanıcı avatarı

Kayıt: 22.01.10, 04:41
Mesajlar: 345
tanhu kardeş, Sûfi geleneği şaplak yiyip susmak değildir: o sözün şerhi uzun gider (ayrıca yaparım bir gün inşallah).. fakat şu kadarını (-da tarife hacet yok) bilmek lazım; derviş olan zat nerde oturulur nerde kalkılır?.. nerde bağırılır nerde susulur?: Bilir!.. takınacağı tavrı esmaullaha göre vicdan etmeyen derviş eksik derviştir.. sağ duyu sağduyu sağduyu.. iyi de cezanın yeri geldiği kısasın kaçınılmaz olduğu zamanda Kıyam etmek dahi vacib olan bir sağduyu değil midir?.. sağ cenahım sağ cenahım sağ cenahım.. kes madem o zaman sol kolunu çıkar sol gözünü kopart sol bacağını: sağınla mücerred kal bu mümkün mü?.. bilhassa devletler hukukunda sövene dilli dövene elli gerektir: eğer böyle olmazsa devlet derviş (kaim) olmaz.. o senin dediğin şey ferdler arasında cari olup bazı hallere mahsustur..fefhem cidden!..


Başa Dön
 Profil Özel mesaj gönder  
 
 Mesaj Başlığı: Re: İslam Deliliği büyük nimettir !..
MesajGönderilme zamanı: 08.06.10, 12:55 #mesajın linki (?)
Çevrimdışı
Kullanıcı avatarı

Kayıt: 05.01.10, 21:01
Mesajlar: 488
tanhu yazdı:


az önce youtube'da izledim Kıbrisî hz. leri diyordu: "biz derviş değiliz, olamıyoruz. derviş sövene dilsiz, vurana elsizdir. sana vuran hayvana vurdun mu, o zaman sen de hayvansın."

vesselam...


Hz. Şeyh Nazım Kıbrısî'yi biraz tanıyan birisi olarak şunu belirtmeliyim:

Şeyh Efendi Hz.nin bahsettiğin sohbetini dinlediğim için biliyorum.
Şeyh Efendi Hz. karşısındaki kişinin "manevi ahvaline, ihtiyacına göre" konuşur; fakat kaydedilen görüntü umuma neşredilince başka yerlere gittiği sanılabilir:

O sohbete muhatab olan kişi muhtemelen "celali galip, tezcanlı, aceleci" bir kişi, belki de şiddetini dilden ele uzatan bir insan. Onun tedavisi de "Derviş gözü yaş gerek; koyundan yavaş gerek" olmuştur.

Vesselam...

***
Bu arada vukuatlarını sufiforum.com'un iyi bildiği Mehmet Ali Bulut da F. Gülen ile ilgili yazısına gelen tepkiler üzerine bir yazı yazarak özür mü diliyor ne demek istiyor? Ben anlayamadım. Anlayan varsa bana da anlatabilir mi?

Alıntı:
Fethullah Gülen Hocaefendi

Mehmet Ali BULUT
mabulut@gmail.com

Ben kendimi Kur’an ile tashih ederim. Ben kendimi Resulullah ve onun ashabının halleri ile tashih ederim Ben kendimi mürşitlerin tenbih ve ikazları ile tashih ederim. Ben kendimi Bediuzzaman ve Risale-i Nur ile tashih ederim. Ben kendimi Fethullah Gülen Hocaefendi ile tashih ederim. Ve ben kendimi, aklı-selim sahibi insanlar ile tashih ederim.

‘Tashih ederim’ diye başladığım bir cümle, zaten “yanlış da yapabilirim” demektir. Yanlış da yapabilirim ve yanlış yaptığımı vicdanım bana kabul ettirdiğinde dönerim, o yanlışı tashih etmeye çalışırım. Tabii kırılan kalpler ne kadar düzeltilir bilinmez, fakat samimi bir şekilde peşimanlığımı ortaya koyarım…

Yanlış yaptığım veya aceleye geldiği için amaçlamadığım bir neticede karar kılmış cümleler, ifadeler dönüp sineme çarptığında perişan olurum. Uykum kaçar, ahiret endişesine düşerim.

O zaman da hiçbir kınayıcının kınamasına aldırmadan dönüp özür dilerim. Nitekim, maksadımı aşmış iki vukuatım oldu bugüne kadar ve her ikisinde de dönüp hatamı tashih etmeye çalıştım.

Bunlardan biri Şeyh Nazım Kıbrısî hazretlerinin, Risale-i Nur’a yönelik birtakım haksız ifadelerine yaptığım “sert” itirazdı. Diğeri de yine Risale-i Nur’un tahrif edildiği iddiaları üzerine bir zata yönelttiğim eleştirilerin doğrudan Abdülkadir Badıllı ağabeye yöneltilmiş gibi algılanması idi…

Döndüm ve özür diledim. Maksadımı da ifade ettim.

“Ne cihaddır, ne değildir” başlıklı yazımda da öyle bir cümle yer almış. Burada bir kere daha anmayacağım o cümleyi…

Muhterem Fethullah Gülen Hoca Efendi’ye bir tür ‘basiretsizlik’ isnadı gibi algılanmış.

Hâşâ! Öyle bir iddiam nasıl olabilir?
Ümmetin büyük bir ekseriyetinin etrafında bir araya geldiği, milyonlarca insanın kendisiyle dine bağlandığını böyle zatlara yönelik tenkitler insanın ahiretine de zarar verebilir. Kendi akıbetinden emin olamayan ve ahiret kaygısı had safhada bulanan benim gibi bir adamın, böyle bir hatayı olsa olsa sehven yapar.

Rahmetli Ömer Lütfü Mete, böyle zamanlarda suçu, ‘kalem şehveti’ne atardı. Ama ben onu da yapmayacağım. Çünkü gerek Hoca Efendi hakkındaki fikrim ve inancım, gerekse faaliyetleri hakkındaki düşüncem çok nettir ve senâ doludur. Her zeminde, hatta kimsenin sahiplenmeye cesaret edemediği zamanlarda bile hiç tereddütsüz ondan yana tavır koymuşluğumu bütün basın camiası bilir…

‘Ben Hoca Efendi’den daha iyi biliyorum’, ‘benim gördüğümü bile görememiş’ gibi kibri tazammun eden ifadeler ve bilgiçlikler ise zaten bana göre değildir. Bilen bilir.

O zatların her hali isabetli ve hikmete uygun olabilir. Hatta çoğu kere haklı olduklarını zaman herkese kabul ettirir. Ama ilk anda, herkesin onların her halini hemence anlayıp algılaması da beklenmemelidir…

Benim bu yaklaşımım da o türden bir çıkıştır. Hem de bu tür itirazlar, o makamlarda bulunan mübarek zatlara karşı dahi yapılabilmeli. Edep dairesinde...

Hatırlayın, Bedir ve Uhut savaşı sırasında Peygamber Efendimize (asv), sıklıkla ‘Ya Rasulallah bu söylediğiniz vahiy mi? diye sorarlardı. Vahiy ise kayıtsız şartsız itaat ederlerdi. Değilse “Böyle böyle olsa daha iyi olmaz mı?” diye kendi fikirlerini de beyan ederlerdi.

Bence, bu tür meselelerde mürşide karşı bile insanlarda, itiraz etme cesaretini yok etmemek lazım...

Mesela büyük bir İslam alimi olan Şeyhülislam Mustafa Sabri Efendi, -içinde bulunduğu psikolojinin de etkisiyle- Anadolu’da başlatılan Milli Mücadele hareketine karşı, İstanbul Hükümetinin hatırı için karşı çıktı ve ‘Bu, hurûc alessultandır, yani isyandır” dedi.

Bediuzzaman ise o zaman sıradan bir âlimdi ve itiraz etti. Dedi ki “Sabri Efendi, esaret altındaki bir şehrin müftüsüdür; fetvası geçerli değildir.” Acaba, Bediuzzaman’ın o itirazı olmasaydı ümmet arasında ne tür ihtilaflar olurdu?

Evet, ehlullahın her hali hikmetlidir. Ama o hikmetli hali hemen anlamamak hakkımız vardır. Çünkü biz sıradan insanlarız. Aklımızın basmadığı bir meseleye itiraz hakkımız da bulunması lazım...

Aksi, İslamın hakikatine ters düşer. Nitekim, başlangıçta hak ve hakikatin sümbüllendiği ocaklar olan tarikatlar, zaman içinde, mürşide itiraz hakkını tamamen edep dışı saydıkları için o alandaki inkişaf durmuştur.

Evet, benim de anlamadığım bir hale itiraz etme hakkım vardır. Fakat bana itirazlar gelince ben de meseleyi detaylı anlamaya karar verdim. Nitekim o yazıdan hemen sonra Amerika’dan bir kardeşle görüştüm ve meselenin nasıl geliştiği ve nasıl oluştuğu hakkında detay bilgi aldım. Çoğumuzun, ‘çakma bir metin’ üzerinden konuştuğumuzu anladım.

Elbette Hoca Efendi’nin dünyada “terörle eş anlamlı” kullanılan ‘radikal İslamcılık ile aynı karede’ görünmeme gibi bir hakkı var. Bu zamandaki Risale-i Nur çizgisindeki kimi yaklaşımların, asırlardan beri süregelen geleneksel İslami anlayışla her zaman mutabık düşmediğini de görüyoruz. Zaten Risale-i Nur akımını diğer anlayışlardan ayıran en büyük özellik de bu: Yani her zeminde ve her şartta ‘müsbet hareket etme’. Sulh-ı Umumîyi bozmamaya azami riayet! Bu yönüyle bildiğimiz cihad anlayışına dahi yeni şerhler getirmesi…

Hoca Efendi de o açıklamaları, müsbet hareket adına yapılması gereken şeyler varken onlar yapılmadan böyle bir eyleme kalkışılmasına itiraz ediyor… Sulh-ı Umumi adına… Ona ben de katılıyorum. Zaten ilk gün Moral FM’de yaptığım konuşma da bu minval üzereydi…

Anlamadığım bir noktada itiraz ettim; şimdi onu da, -biraz gecikmeli de olsa- anladığımı söyleyebilirim.

Yani bir kere daha anladım ki ehli halin her hali hakka ve hakikate uygun olabilir amma onların her halinin herkes tarafından her daim doğru anlaşılması beklenmemeli…

Ben de dahil…

Haber 7



Başa Dön
 Profil Özel mesaj gönder  
 
 Mesaj Başlığı: Re: "İslam Deliliği" ne büyük bir nimettir!..
MesajGönderilme zamanı: 08.06.10, 17:19 #mesajın linki (?)
Çevrimdışı
Kullanıcı avatarı

Kayıt: 22.01.10, 04:41
Mesajlar: 345
manzarayı [hem gayret-i Gülen ve tazyik-i Cemaat saikasıyla ve hem saftiriklik ve yufka yüreklilik ve cehalet sebebiyle yumuşayanları çark edenleri su koyverenleri] esefle izlemekteyim..

ya insan hiç olmazsa şunu diyebilmelidir arkadaş: f.Gülen bey şu şu şu konularda mutlak hatalıdır ve hatasının Hak ile te'lifi kabil değildir: bunların özürü mecazı tevili aranmaz hak haktır bitti işte o kadar basit ya!!..

ama yok işte.. ııh mııhh eee üüü ıııı mıyy muuy gârk gûrk.. bir zorlanma var yani.. ciddi bir zorlanma (kabz).. ne diyeceğini ne düşüneceğini ne edeceğini ne aradığını bilememekten doğan bir zorlanma (kabz) bu!..

Allah'a Yemin olsun ki: bir insan, düşüncelerini halkın görüşüne asri/çağdaş akla ve konjonktürel zemine istinad ettirecek olursa o kişinin bol bol ayağı kayar boyuna patinaj yapar hayatı boyunca da 8 çizer.. böyle bir insan asla kadem-i hakkı zevk edemez..hakikatte ber-karar olamaz..[kıyamı yok çünki: tam siper sürünme silinme sistemi bu]..

fakirin görüşüne göre: m.ali Bulut gibi -zaten- nurcu meşrebinde (mesleğinde) olan kimesneler çark etmemiştir: onlar aynı daire içinde dönüp duruyorlar: kanden kandeye çark edecekler ki?..

bunlar "acep Şeriat-ı garra ne der?.. biz bi iş yaptık ağzımızdan bir laf çıktı ama bu Hak mıdır? yoksa batıl mıdır?.. müslümanlara reva görülen bu HAKSIZ ve İNSAFSIZ tavırlar acep Gayretullaha dokunur mu?".. diye endişe etmiyorlar.. ya neye endişe ediyorlar?.. acaba f.Gülen bey bize darılır mı? cemaat bize tavır alır mı?.. bütün korkuları bu!!..


Başa Dön
 Profil Özel mesaj gönder  
 
 Mesaj Başlığı: Re: "İslam Deliliği" ne büyük bir nimettir!..
MesajGönderilme zamanı: 08.06.10, 22:57 #mesajın linki (?)
Çevrimdışı

Kayıt: 24.12.09, 22:13
Mesajlar: 147
Kudsî yazdı:

....

ya insan hiç olmazsa şunu diyebilmelidir arkadaş: f.Gülen bey şu şu şu konularda mutlak hatalıdır ve hatasının Hak ile te'lifi kabil değildir: bunların özürü mecazı tevili aranmaz hak haktır bitti işte o kadar basit ya!!..

ama yok işte.. ııh mııhh eee üüü ıııı mıyy muuy gârk gûrk.. bir zorlanma var yani.. ciddi bir zorlanma (kabz).. ne diyeceğini ne düşüneceğini ne edeceğini ne aradığını bilememekten doğan bir zorlanma (kabz) bu!..
....
..


muhterem hak haktır doğru söylersiniz ama yanlış yerde söylersiniz.

İHH'nın yaptığı iş sadece bir yardım götürme işi değildi, herkes biliyor, yardım farklı kanallardan da gidebilirdi.
İHH'nın yaptığı iş bir "eylem"di. dünyanın dikkatini çekebilmek için yapılan bir eylem.
buraya kadar OK.

bundan sonrası, İsrail'in yaptıkları da tam bir hukuksuzluk, korsanlık ve cinayettir! zaten İsrail'in bu cinayeti işlemeleridir Mavi Marmara'yı ve Gazze'yi bu kadar konuşturan. aksi halde, ertesi gün tüm dünya ve bizler de unutacaktık.

şimdi bu noktaya dikkat buyurun:

F.Gülen hocaefendinin söylemi, yukarıdakilerle direk ilgili değil, bu olayların olmamasını ister bir dille, "izin alınmalıydı" diyor.

eğer izin alınma yoluna gidilseydi, izin de verilmeseydi (ki Gazze kıyılarından izin verilmezdi), bu 9 din kardeşimiz de şehid olmaz, bu cinayet de işlenmezdi.

sizler, neden her doğruyu ve hak'kı, umum akıl ile arama gayretine giriyorsunuz ki??

vesselam...


Başa Dön
 Profil Özel mesaj gönder  
 
 Mesaj Başlığı: Re: "İslam Deliliği" ne büyük bir nimettir!..
MesajGönderilme zamanı: 09.06.10, 00:39 #mesajın linki (?)
Çevrimdışı
Moderator
Kullanıcı avatarı

Kayıt: 14.12.08, 22:59
Mesajlar: 666
tanhu yazdı:
Kudsî yazdı:

....

ya insan hiç olmazsa şunu diyebilmelidir arkadaş: f.Gülen bey şu şu şu konularda mutlak hatalıdır ve hatasının Hak ile te'lifi kabil değildir: bunların özürü mecazı tevili aranmaz hak haktır bitti işte o kadar basit ya!!..

ama yok işte.. ııh mııhh eee üüü ıııı mıyy muuy gârk gûrk.. bir zorlanma var yani.. ciddi bir zorlanma (kabz).. ne diyeceğini ne düşüneceğini ne edeceğini ne aradığını bilememekten doğan bir zorlanma (kabz) bu!..
....
..


muhterem hak haktır doğru söylersiniz ama yanlış yerde söylersiniz.

İHH'nın yaptığı iş sadece bir yardım götürme işi değildi, herkes biliyor, yardım farklı kanallardan da gidebilirdi.
İHH'nın yaptığı iş bir "eylem"di. dünyanın dikkatini çekebilmek için yapılan bir eylem.
buraya kadar OK.

bundan sonrası, İsrail'in yaptıkları da tam bir hukuksuzluk, korsanlık ve cinayettir! zaten İsrail'in bu cinayeti işlemeleridir Mavi Marmara'yı ve Gazze'yi bu kadar konuşturan. aksi halde, ertesi gün tüm dünya ve bizler de unutacaktık.

şimdi bu noktaya dikkat buyurun:

F.Gülen hocaefendinin söylemi, yukarıdakilerle direk ilgili değil, bu olayların olmamasını ister bir dille, "izin alınmalıydı" diyor.

eğer izin alınma yoluna gidilseydi, izin de verilmeseydi (ki Gazze kıyılarından izin verilmezdi), bu 9 din kardeşimiz de şehid olmaz, bu cinayet de işlenmezdi.

sizler, neden her doğruyu ve hak'kı, umum akıl ile arama gayretine giriyorsunuz ki??

vesselam...


İhh başkanı Bülend bey açıkladı:

"Biz Gazze'ye götüreceğimiz yardım için daha önce İsrail'e bilgi vermiştik. Ayrıca hedefimiz doğrudan Gazze de değildi. Çok zorlarlarsa hedefimiz Mısır idi. Oradan Gazze sınırını deneyecektik"

İzin istenmesi vakara yakışmazdı. Yeri de değildi. Gazze, İsrail'in bir vilayeti değil çünkü. Bütün bunlara rağmen izin istense de İsrail'in yardımın ulaşmasına yanaşmayacağı açık. Bu gerçekler karşısında halen "izin istenmeliydi" diye bahaneler getiren ya saftır ya da içinde bit yeniği olan iş üzerinde...

Olay uluslararası sularda cereyan ediyor. İsrail karasularında değil. Lütfen buraya dikkat!

Sonra Gazze olayı ve Türkiye konusunda Gülen'e laf düşmez. Düşebilemez. Önce Türkiye'ye gelmeli, elin gavuristanında, gavur koruması ve bayrağı altında yaşamak zilletinden vazgeçmelidir. Ondan sonra istediği açıklamayı yapsın.

Allah Teala, kafir korkusunu başta Gülen'in kalbinden olmak üzre Müslümanlardan çekip alsın ve bizleri fariğ buyursun.


Başa Dön
 Profil Özel mesaj gönder  
 
 Mesaj Başlığı: Re: "İslam Deliliği" ne büyük bir nimettir!..
MesajGönderilme zamanı: 09.06.10, 00:50 #mesajın linki (?)
Çevrimdışı
Kullanıcı avatarı

Kayıt: 22.01.10, 04:41
Mesajlar: 345
Allah Razı olsun Ruhan hocam duanıza bütün samimiyetimle "Âaminn!.." diyorum..

İhh bir Kalb hareketidir: ben mavi marmaranın kararlı rotasını İslam deliliğine İslam fedailiğine bağlıyorum.. Allah onlardan Razı olsun.. o şehidlere "tüh yazık vah" olmadı !.. o dokuz şehid dünyayı (7 milyarı) ayağa kaldırdı: uyuyanlar uyandı.. en rahat insanlar bile az buçuk rahatsız oldu.. (mesela) benim gibi oturduğu yerden ahkam kesenler biraz olsun kıpırdadı göz kırpmaya başladı: hayat emaresi vermeye başladı..

ve elhamdülillah şu an i'tibarıyla biz "kötünün iyisi" de olsa yeni bir siyasi "yaptırım" sürecinin miladını görmüş olduk.. bu olağan dışı ivme cumhuriyet tarihinde bir ilktir ve hatta belki de (m.Özcan beyin dediği gibi) muhtemel bir harbin ilk kod harfleri olmuştur: mavi marmara.. fakirin görüşüne göre: ortaya çıkan tablo çok mühimdir; mavi marmara büyük bir iş başarmıştır..

israil cenablarından İzin alınsaydı = İzin verilmeyecekti = Gazze'ye gidilmeyecekti = Furkanlar dünyada olacaktı = Türkiye için bu sıra dışı süreç başlamayacaktı = İslam coğrafyasında ki müslümanlar onurlanmayacak teselli bulmayacak ümitvar olmayacaktı = o Filistinli kardeşlerimiz (kan duman ve ambargoya rağmen) coşmayacak sevinemeyecekti: Osmanli osmanli! sen çok yaşa.. senin uğrunda can da feda ten de feda ben de feda demeyecekti..

= f.Gülen bey -her zaman olduğu gibi- ötekinden yana tavır almayacaktı = ve resmen suçu bizim üzerimize fatura etmiş olmayacaktı = ve böylelikle onun "kahredici âkil ve insancıl(!)" yüzünü bir kez daha görebilmiş olmayacaktık = tarih bu skandalı yazmayacaktı = tarihin tekerrürü bize bunları yazdırmayacaktı = ve Hakkın Acılığı bir kez daha tadılmış olmayacaktı......

bu bahis uzar gider.. imdi, Akl-ı selimi olan az buçuk Firaseti olan yapsın bakalım şu dokuz Şehidin netice-i hesabını..... ??


Başa Dön
 Profil Özel mesaj gönder  
 
 Mesaj Başlığı: Re: "İslam Deliliği" ne büyük bir nimettir!..
MesajGönderilme zamanı: 09.06.10, 08:22 #mesajın linki (?)
Çevrimdışı
Moderator
Kullanıcı avatarı

Kayıt: 26.12.08, 08:19
Mesajlar: 583
"Allah’a yemin olsun ki, mekke sehrinde birine haksizlik ve zulum yapildigi zaman hepimiz. o kimse ister iyi ister kotu ister bizden ister yabanci olsun, kendisine hakki verilinceye kadar tek bir el gibi hareket edecegiz. denizlerin bir kil parcasini isitacak suyu bulundukca, hira ve sebir daglari yerinde kaldikca ve uzerinde dag tekeleri otladikca bu yemine aykiri davranmayacagiz ve birbirimize maddi yardimda bulunacagiz."

fazilet sahiplerinin yemini, esrafin yemini, ustun olanlarin sozlesmesi olan Hılful fudul, bazi kureys ileri gelenlerinin, mekke’de haksizliga ugrayan insanlara yardim etmek amaciyla yapılmıştı., hz. Muhammed (sas)’in de katildigi antlasma metni kaynaklarda yukardaki gibi anılmaktadır.
Hz. peygamber'in daha peygamber olmadan once icinde bulundugu ve ovdugu bir yemindir.Kızıl tüylü deve surusunden bile daha kiymetli oldugunu ve cagirilmasi durumunda yine icabet edecegini soylerdi,

sn tanhu Rasulullahın gazze olayına tepkisi ne olurdu sizce?,

not;Asıl deli oraya gidenler.Biz lafındayız.


Başa Dön
 Profil Özel mesaj gönder  
 
Eskiden itibaren mesajları göster:  Sırala  
Yeni başlık gönder Başlığa cevap ver  [ 9 mesaj ] 

Tüm zamanlar UTC + 2 saat


Kimler çevrimiçi

Bu forumu gezen kullanıcılar: Hiç bir kayıtlı kullanıcı yok ve 1 misafir


Bu foruma yeni başlıklar gönderemezsiniz
Bu forumdaki başlıklara cevap veremezsiniz
Bu forumdaki mesajlarınızı düzenleyemezsiniz
Bu forumdaki mesajlarınızı silemezsiniz

Geçiş yap:  
cron
   Powered by phpBB © 2000, 2002, 2005, 2007 phpBB Group

Türkçe çeviri: phpBB Türkiye