Cenab-ı Allah Muhsin kuluna gani gani rahmet eylesin.. amin...
efendiler,
'Türk-İslam Cihan Hakimiyeti' mefkuresinin aziz bir mücahidini kaybetmiş bulunmaktayız... bendeniz
Büyük Birlik Fırkası idealini öyle okuyorum...
gerçi şimdi -taziye sadedinde- klişe bir cümle olacak ama biz yine de sıralayalım..! merhum; temiz, saf, mütevazi, dindar, dürüst ve aksiyoner bir şahsiyetti.. dinini vatanını milletini seven bir insandı.. belki de üstad Necip Fazıl'ın
".. Divanesi ikimiz kaldık Allah yolunun.." diyeceği tipten bir anadolu yiğidiydi...
içimden bir ses soruyor: o mü'min ağabeyinizin sıfatlarını yeni mi öğrendiniz..? hayır..! bunu azbuçuk biliyorduk belki ama yeni öğrendiğimiz başka bir şey vardı: o da kıymet.. evet, Muhsin ağabeyin kıymetini bilmiyormuşuz işte onu yeni öğrendik.. ne garib bir tecelli değil mi..! güzel insanlar özel değerler hep yitirilince kıymete biniyor..!
'Muhsin Reis' in şu sözü çok hoşuma gitti:
" bir saniyesine bile hakim olamadığımız, bir anına bile hükmedemediğimiz şu dünya hayatında fırıldaklık yapmaya değmez; biz doğru olacağız.. doğru kalacağız...! " kazanın olduğu gece manzara beni öylesine mahzûn etti ki tarif edemem......
şimdi düşünün (takriben 15:55 civarı) Maraş'ın Keş dağlarına helikopterle düşmüşsünüz.. ve kazadan sonra saatler ilerlemekte... şiddetli kar fırtınası altında.. eksi -15 derece soğukta.. görüş mesafesi sıfırda.. ikibin metre yükseklikte bir dağın başındasınız.. ve karanlık da yavaş yavaş çöktürmeye başlıyor.. belki o an yarı baygın bir haldesiniz ama şuurunuz açık ve can havliyle doğrulup bir yerlere sığınmak istiyorsunuz.. içinizden öyle yapmak geliyor ama ne kadar uğraşsanız nafile.. gücünüz takatiniz tükenmiş.. öylece kala kalmışsınız.. ve kimsenin de sizi kurtarmak içün elinden her hangi bir şey gelmiyor.... sinyal yok.. yeriniz belirsiz..
La Havle vela Kuvvete İlla Billah..! İnsan, o ıssızlığı (çaresizliği, yalnızlığı) vakt-i merhunu gelmeden evvel şu an içinde hissetmelidir.. ve işte hislerin sultanı da budur... bu öyle bir histir ki mahsüs olmayan O Hazrete (cc.) asma köprü olur... fefhem cidden..
Lâ Ma'bûde illa Huu..
Lâ Maksûde İlla Huu..
Lâ Mahbûbe İlla Huu.. dün gece işte o durumu (o yalnızlık ve çaresizlik anlarını) öylece hayale dalmıştım.. ama şu yüreğim var ya; cız cızz cızz ediyor..! ve tabii gecenin bir vakti dua ettim.. sabah namazından sonra: yine dua ettim.. ondan sonra da yattım uyudum.. bir ara Muhsin ağabeyi gördüm; rüyamda onun kurtulduğunu haber alıyorum....
uyandığım zamanda farklı bir
kurtuluş düşünüyordum.. şu ana kadar geçen zaman içinde ise o
kurtulma haberinin ne ma'naya iş'ar olduğu aşikar oldu...
Elhamdülillahi Rabbil-Alemin...........yine 54-55 yaşlar ve yine şok bir kayıp.. hatırıma şüheda geliyor.. bastonlu, uzun sakalllı, nur yüzlü Hızır Hocam.. ve azizim divanem Bayram Hocam.. her ne kadar bu zatların konumları Muhsin ağabeyden farklı da olsa bana kendi ölçüsü içinde Hakk'a şahidliği hatırlatıyor...
bu fakir aynı duyguları muhterem Es'ad Coşan Hocamızın vefatı vaktinde de yaşamıştım: onun acı haberi geldiği esnada Bayram Hocamın huzurunda derste idim....
cemaat! dava adamları peşpeşe gidiyor.. bu dünya adamsızlıktan iyice kurumaya başladı: tehlikenin farkında mısın cemaat..?! dün bir ihvanıma öyle diyordum: insan (-ı kamil) yüzüne hasret kaldık hasret..! dostlar azizler cinsler yarenler hep ötelere gitti.... ve işte şimdi de: Muhsin Yazıcıoğlu....
benim gönlüme öyle doğuyor ki: Muhsin reisde de bir Yavuz ve Alparslan tüyü vardı.. eee bu da az şey değildir ha.. bir insanda o çılgın zatların hal ve karakterinden tüy olsa yeter tüy...! tüyü kaptın mı gerisi gelir.. hele ki şu garib zamanda...
fefhem cidden...