Sufiforum.com

2009'da başlayan SUFİFORUM'da İslam; İslam Tasavvuf Geleneği ile ilgili her türlü güncel ya da 'eskimez' konular yer almaktadır. İçerik yenilemeleri tasavvuf.name sitesinden sürdürülmektedir. ALLAH YÂR OLSUN.

Giriş |  Kayıt




Yeni başlık gönder Başlığa cevap ver  [ 1 mesaj ] 
Yazar Mesaj
 Mesaj Başlığı: Prof.Dr. Hamid Gulamoglu Nigmetov:Yesevî’ye Ait Bazı Seneler
MesajGönderilme zamanı: 14.10.10, 10:40 #mesajın linki (?)
Çevrimdışı
Kullanıcı avatarı

Kayıt: 21.12.08, 12:25
Mesajlar: 641
YESEVÎ’YE AİT BAZI SENELER *

Prof. Dr. Hamid Gulamoglu NİGMETOV

(Özbekistan)

*Makale Halk Kültürlerini Araştırma ve Geliştirme Genel Müdürlüğü Uzmanı Melek MÜDERRİSZADE tarafından Türkiye Türkçesi'ne aktarılmıştır.

Türkler arasında ilk mutasavvıflardan en şöhretli olanları Hoca Ahmed. Kul Hacahmed, Yesevî adları ile meşhur olmuş Ahmed İbni İbrahim İbni Mahmud İbni İftihar Yesevî ve Mevlevi, Mevlevi-i Rumi adları ile ün kazanmış olan Celaleddin Rumi (1207-1273) lakaplı Muhammed İbni Bahaüddin Veled'dir dersek yanlış olmaz.

Bunlardan halk arasında ve bütün Türk dünyasında Ahmed Yesevi'nin adı ve şöhreti daha çok yaygındır. Bunun sebebi şudur: Ahmed Yesevî tasavvufî düşüncelerini sade halk ve göçebe Türkler'in anlayacağı bir dilde kullanmış, bu amacı gözlemiş, bu amaçlara uygun mazmunlar, canlı hikmetler yazmayı kendine görev bilmiş ve bu suretle de şöhreti, halk arasında yayılmıştır. Yesevi'nin Hikmetleri'nde ifade edilen tasavvufun insanseverlik, dostluk, helîllik, kanaatlilik özellikleri hemen ve çoğunluk tarafından beğenildi. Elbette Yesevi'nin çok sevilmesinin bir başka nedeni de Hikmetler'inin dilinin sadeliği, halkın konuşma diline yakınlığıdır. Hikmetleri'nin ününün halk arasında geniş şekilde yayılışı, onların gerçek ve özgün dilinin bizden alınarak uygulanmasındandır. Türkler arasında "Medine'de Muhammed, Türkistan'da Hoca Ahmed" denilen vecize yayılmıştı. İslâm öncülerinden hiçbir kimse peygamberimize bir ayarda tutulma (veya mukayese edilme) şerefine nail olmamıştır. Bu vecize Türkler arasında 12.-14. yüzyıllarda, İslâm'ın zayıf olduğu devirlerde şekillenmiş olsa gerek, çünkü 15. yüzyıldan sonra Orta Asya'da Ortodoksal islâm'ı kuvvetlendiren, din ile hakimiyeti birleştiren Muhammed Şeybani Han (1451-1510) dan sonra şekillenmiş olabilir. Bu nedenle Ahmed Yesevi'nin Peygamberimizle bir tutulması mümkün değildi.
Ahmed Yesevî, onun gayeleri ve Hikmetlerinin şöhretinin Türkler arasında çok yayılması şu nedenlere dayanır: Bugünkü tasavvufun esas düşünce ve gayelerini Türklerin dilinde ifade eden eserler Yesevî'den çok önce yaratılmış ve Türkler arasında kısmen şöhret kazanmıştı. (Burada ben ilk önce "Kutadgu Bilig" ve "Hibetü'1-Hakayık"ları dikkate alıyorum.)
Ahmed Yesevî hakkında birçok söylentiler, çeşitli yan efsanevî, yan tarihî bilgiler, çeşit çeşit menkıbelerde, sûfî ve mutasavvıflar, arif ve evliyalar hakkındaki kitaplarda mevcuttur. Bu bilgilerin değerli kısmı Prof. Fuat Köprülüzâde'nin Türk tasavvuf edebiyatını öğrenmenin yollarını öğreten ve adeta önsözü olan "Türk Edebiyatında İlk Mutasavvıflar" kitabında genelleştirilmiş ve analiz edilmiştir. Ne biz, ne sonraki araştırmacılar, eğer bütün yeni kaynakları ele almasalar. Fuat Köprülü'nün analizlerini köklü şekilde kritik edemezler. Prof. Fuat Köprülü Hoca Ahmed Yesevî'nin hayatı ve tarikatı ile ilgili yüzlerce kaynakları ayrıntılı bir şekilde öğrendi. O devirlerde tarihî eserleri ve delillerini gözden geçirdi fakat İslâm âleminde şöhrete ulaşmış "Miratûs-Salikîn"deki Ahmed Yesevî ile ilgili bilgilere büyük araştırmacı tarafından bakılmadı. Halen işte bu elyazmada Ahmed Yesevî'nin hayatına ait başka elyazmalarından kesin fark koyan bir sene mevcut ki bu sene Ahmed Yesevî'nin esas hayat yolu basamaklarını doğru belgelemeye hizmet etti.

1898 yılında Rus şarkşinası Karl Germanoviç Zaleman (1850-1916) "İzbestiya İmparatorskay Akademii Nauk, Tom IX, No: 2'de "Hakim Ata Hakkındaki Rivayetler" makalesini yayınlamıştı. Bu makalede 1898 yılında Seint-Petersburg'da tek bir kitapçık halinde yayınlandı ve birçok şarkşinas arasında yayıldı. K.G. Zaleman kendi makale ve risalesinde "Hazinetü'l-asfiya", "Miratu'l-esrar", "Reşahati Aynü'l Hayat", "Miratu's-Salikin" adlı elyazmalardaki Süleyman Bakırgani'nin ustası ve piri Ahmed Yesevî hakkındaki söylenti ve bilgileri Farsça olarak hiçbir analiz ve tercüme yapmadan yayınlattı. K. G. Zaleman'ın farsologluk konusundaki ünü Türkologların dikkatini çektiğinden onu bu işinden uzaklaştırdı ve "Miratu's-Salikin"deki bilgiler Türkologlar arasında yayılmadı. Kalmış elyazmalarının bilginlerinden ise Türkologlar, özellikle Prof. Fuat Köprülüzâde geniş şekilde faydalanmışlardı. K. G. Zaleman'ın yayınlattığı parçalardaki Hoca Ahmed Yesevî ile çağdaş olan tarihî şahısların ve doğum ve ölüm yılları ile karşılaştırsak, Ahmed Yesevî'nin doğum yılı hakkında oldukça açık bir sonuca varmamız mümkün.

Hoca Ahmed Yesevî Türk dünyasında bu kadar ünlü olduğu halde ne eski ne şimdiki araştırmalarda onun hayatı hakkında açıklık mevcut değildir. Fakat bütün kaynaklar onu H. 562 yılında (1166 M.) vefat ettiğini tek bir ağızla kaydetmişlerdir. Örneğin: Gulam Muhammed "Hazinetu'l-asfiya"da onun vefatını aşağıdaki şekilde verdi:

Niz Ahmed kaşifi hak kun rakam
Hem bigu Ahmed velii cenneti

Tercümesi: "Ahmed kaşifi hak" (Hak sırlarını açan Ahmed) diye düşünerek ve yine diyor ki "Ahmed velii cenneti" (Ahmed cennetlik evliyadır).

Her iki deyiş “Ahmed kaşifi hak”, “Ahmed velii cenneti” ebced hesabı ile H.562 (M. 1166) senesini vermektedir. Bu tarih başka elyazma ve diğer kaynaklarda da tekrarlanmıştır. Bundan Ahmed Yesevî’nin m.1166 yılda vefat ettiğinin açık olduğu sonucuna varıyoruz. Bunu Yesevî’nin çağdaşlarının vefat yılları ile karşılaştırsak da aralarında az farklılık olduğunu görürüz:

Yusuf Hemedânî (Yesevî'nin piri) vefat yılı: 1140 M.,
Berki (Hemedânî'den sonraki birinci şeyh) vefatı 1160 M.,
Endâki (Hemedânî’den sonraki ikinci şeyh) vefatı 1157 M.,
Guccduvanî (Hemedânî’den sonra dördüncü, Yesevî'den sonra dördüncü, Yesevî’den sonra birinci şeyh) vefatı 1179 M..
Bakırganî (Yesevî'nin öğrencisi ve onun yolunda gidenlerden biri) 1186 M.,
Bu vefat seneleri arasında Yesevî'nin vefat yılının 1166 olduğu ortaya çıkmaktadır.
Ahmed Yesevî'nin vefat yılının belirli olduğunu düşünürsek “Hoca Ahmed kaç yıl yaşadı, kaç yaşına girip vefat etti?” diye soru doğmaktadır. İşte bu ise çok tartışmalı bir konudur. Elyazmalar Hoca Ahmed'in yaşı hakkında çeşit çeşit bilgiler vermektedirler ve bunlar Prof. Fuat Köprülüzâde'nin sözkonusu kitabında da, Yesevî’nin Hayatı ve çalışmalarının zeki araştırmacısı Kemâl Eraslan'ın kitabında da(1). N. M. Melleiv'nin Özbek Edebiyatı Tarihi(2)nde yeri geldikçe kaydedilmiştir. Hoca Ahmed'in altmışüç yaşından fazla yaşadığı bilinmektedir. Çünkü onun Hikmetlerinde de (Şöyle ki. Hikmet II, VII. 14-dörtlük Kemâl Eraslan yayınına göre), başka kaynaklarda da Hoca Ahmed'in peygamber yaşına ulaştığı (yani altmışüç yaşına bastığı), dünyayı terkedip "yere girmesi" "ölümünden daha önceleri öldüğü”, yani uzlete çekildiği, çilehanede, eziyetle yaşamını geçirdiği, kaydedilmiştir. Tasavvuf âleminde bu yaygın olayın bulunması nedeniyle buna inanmak gerekir. Hoca Ahmed'in uzlete çekilişi Türkistan’da ortaya çıktı ve bu da bütün kaynaklar tarafından belirtildi. Demek ki, Ahmed Yesevî altmışüç yaşında Türkistan'da ölmüştür.
Birçok kaynaklar Ahmed Yesevî'nin yüz yıldan daha çok yaşadığını söylemişlerdir. Bu cümleden olarak Sığınak-ı Semerkandî Yesevî'nin yüzotuz yıl ömrü olduğunu yazmıştır. Ahmed Yesevi Hikmetleri'nde onun yüzyirmi, yüzyirmibeş yaşına girip, bu mısralarını yazmış olduğu kaydedilmiştir.

Lakin bu rakamlar, şüphesiz, abartmadır(3). Çünkü Hoca Ahmed'in yüzyirmibeş yaşına girdiğini kabul etsek, onun 1036 Miladı yılda doğduğunu, kendi piri Yusuf Hemedânî’den (1048-1140 M.) oniki yaş büyük olduğunu da kabul etmemiz gerekir. Diğer taraftan, piri Yusuf Hemedânî öldüğünde (1140 yılında) Ahmed Yesevi'nin yüzdört yaşına girmiş olması gerekmekte idi. Halbuki O'nun altmışüç yaşında Türkistan'da olduğu ve orada uzlete çekildiği, uzlete çekilmeden önce ise orada şeyhlik de yaptığı bilinmektedir. Bu nedenle O'nun Hamedani öldüğünde yüzdört yaşında olması mümkün değildi. Hamedani öldüğünde (1140 yılında) Ahmed Yesevî, Berki ve Endakîler'den daha yaşlı (1140 yılında Endaki altmışyedi yaşında idi.) Hoca Abdulhalik Gucduvani'ye göre daha büyük (1140 yılında Gucduvani otuzyedi yaşında idi) yaşta ölmüştür. Bunun için Hoca Ahmed'in 1140 yılında elli yaşlarında olduğunu düşünerek yanlışlık yapmamış oluruz. Çünkü daha sonraki kaynakların, (Reşahat" ve "Makamatı Hoca Yusuf Hemedânî" (Abdulhalik Gucduvani'nin eseri) verdikleri bilgilere göre Yusuf Hemedânî öldüğünde, onun makamını (İrşadlık sahibi) Önce Abdullah Berki'ye, sonra Hoca Hasan Endaki’ye, sonra Hoca Ahmed Yesevî'ye geçmiştir. Abdullah Berki (Vefatı 555 H. 1160 M.) Bilinmeyen sebeplere göre kendi makamını vefatından daha önce Hoca Hasan Endaki'ye (466-552 H. 1073-1157 M.) emanet etmiştir. Hoca Ahmed'in Endaki'den sonra Buhara'da şeyhliğini bir yıla varmayan ve piri Hemedânî'nin vasiyetine binaen (Türklerden olması, Türkçe'yi çok iyi bilmesi nedeniyle) Türkistan'a Türk göçmenleri arasında İslâm ve tasavvufu yaymak için döndü. Eğer Hoca Ahmed Endaki'nin vefatından sonra şeyhlik makamını almış olsa, bu olay 1157-1158 M. yıllarda ortaya çıkmış olurdu. Lakin bunun o kadar önce ortaya çıkmış olması da mümkün. Çünkü Endaki Şeyhliğini kendisinin yaşadığı sırada Hoca Ahmed'e emanet etmesi de mümkün ve bu tasavvuf ehli arasında çok yaygın idi. Endaki'nin yaşı da 1150 yıllarında o kadara ulaşmıştı. Kaynaklar bu konuda açık bir bilgi vermemektedirler. Her halde en geç 1158 yılında Hoca Ahmed, Yesî'ye, vatanına döndü. Bu devirde o daha altmışüç yaşını doldurmamıştı. (4)

Şimdi yine asıl bilgi kaynağına müracaat edelim. Bu Ahmed Yesevi'nin kendi Hikmetleri’ndeki hayat hakkındaki bilgilerdir. Bu bilgiler çeşit çeşit ve hiçbir şekilde şüphesiz, esas çoğunluğu ondan ilham alarak, öğrenci ve izdeşleri tarafından yazılmış lakin bu hikmetlerde Ahmed Yesevi'nin hayatı için özel öneme sahip olmuş ve üç yaş tekrar ve tekrar belirlendi. Bu Hoca Ahmed'in yedi, yirmiyedi ve altmışüç yaşlarıdır. Hikmetlerden anlaşılmaktadır ki, Hoca Ahmed'in birinci ustası ve yetiştiricisi Arslan Baba ona yedi yaşında rastladı ve hizmetine aldı, yetiştirdi, tasavvufu derin bir şekilde öğrenmeye Buhara’ya varınca, orada Hoca Yusuf Hemedânî’den ilim öğrenmeye davet etti. 27 yaşında ise Ahmed Yesevî kendisinin gerçek piri, -Kemal Eraslan’ın doğru tahmini uyarınca- Yusuf Hemedânî'nin hizmetine (Buhara’ya) gelebildi. Lakin Kemal Eraslan, Hoca Ahmed’in Buhara’ya Yusuf Hemedânî hizmetine geliş yılını, Prof. Fuat Köprülüzâde gibi 504 H. (1110 M.) diye kabul etti. (5) Ve bu esasa dayanarak Ahmed Yesevî’yi 477 H. (1103 M.) yılında doğmuş diye varsaydı. Lakin bu kabul edersek, 1140 M. yılında (Yusuf Hemedânî'nin öldüğünde) Ahmed Yesevî 57 yaşına, Hoca Hasan Endaki öldüğünde ise 74 yaşına girmiş olurdu. Hoca Ahmed Yesevî Türkistan'da 63 yaşında idi bu yaşa girmeden önce bir müddet orada şeyhlik yapmıştı. Bunun için Hoca Ahmed Yesevî'nin Yusuf Hamedani ile görüşmesi, ona mürid oluşu 1110 M. yılında değil, daha geç ortaya çıkmıştır.

Hikmetlerde belirtilmiş olan üçüncü yaş altmışüç olup bu yaşa girdiğinde, Ahmed Yesevî, uzlet ve çillehaneyi afzel görmüş ve "ölümünden daha önce" ölmüş, yukarıda söylediğimiz gibi bu olay Türkistan'da (Yesi'de) meydana gelmiştir.

Yukarıdakilerden anlaşılacağı üzere; eğer biz birer kaynağı esas alırsak Hoca Ahmed'in Yusuf Hemedânî'nin hizmetine giriş senesini ortaya çıkarırsak, Hoca Ahmed'in yaşadığı yılları doğru belgelemiş olmayız.

Şimdi Ahmed Yesevî'nin ilk araştırmacısı Prof. Fuat Köprülüzâde ve başka araştırmacıların dikkatlerinden uzak kalan kısımı K. G. Zeleman'ın yukarıda açıklanan makale risalesinde bahsedilen "Miratu's-Salikin"in Ahmed Yesevî'nin hayatına ait bir seneye müracaat ediyoruz. Eserin yazarı çok ölçülü bir şekilde Hoca Ahmed Yesevî'nin

Vefat yılını “server-i evliya” diye verdi ve bu görüş bu senenin onun vefat yılı olmadığnı belirtiyordu, bir ihtimal doğum yahut “irşadlık sahibi”, (şeyh, pir) oluş yılı olduğudur, " server-i evliya" ebced hesabı ile 514 . ( 1124 M.) yılını verdi. Bu yıl Ahmed Yesevî’nin ne doğuş ne vefat, ne "irşadlık sahibi" olduğu yıl olamazdı, çünkü bu yıl doğmuş olsa, 1166 yılında kırkiki yaşına girmiş olurdu; bu yılda vefat edemezdi, çünkü O Hemedânî'nin vefatından sonra (1140 yılından sonra) şeyh oldu. Bu yılda O şeyh de alamazdı, çünkü Hemedânî 1140 M. yılında vefat etti. 1124 M. yıl sadece Hoca Ahmed Yesevî'nin Buhara'ya gelip, Şeyh Yusuf Hemedânî'nin hizmetine giriş yılı olabilir. Bu zaman yine Ahmed Yesevî'nin yaş özellikleri ile kendi çağdaşları arasından şark ananesine uygun yerini buldu ve onun hayatının esas basamakları aydınlandı. Hikmetler kaynakların bilgileri üzerine uygunlaştı, çünkü Hoca Ahmed Yesevî yirmiyedi yaşında 1124 M. yılında Yusuf Hemedânî'nin hizmetine girmiş olsa, O 1097 M. yılında doğmuş, 1104 M. yılında Arslan Baba'ya, 1124 yılında Hemedânî'ye mürîd olmuş. 1157-1158 yıllarında (tahminen altmış yaşlarında) Türkistan'a dönmüş, 1160 yılında uzlete çekilmiştir. Hoca Ahmed uzlette tahminen altı yıl yaşayıp, 1166 yılında vefat etmiştir.

1 Ahmed Yesevi, Divan-ı Hikmet, Hazırlayan K. Eraslan, Ankara, 1991.
2 Melleiv N. M., Özbek Edebiyatı Tarihi, Taşkent, "Okutucu", 1966.
3 Melleiv N. M.. Söz konusu eser. 185 sayfa.
4 Ahmed Yesevî'nin Hemedanî'den aldığı bilgiler ve Hemedanî'nin vasiyetine göre Türkistan'a tekrar dönmesinin nedenleri özellikle araştırılması gereken bir konudur. Çünkü XI. yüzyıla gelip tasavvufta, o zamanki devirde hakim olmuş iki çeşit mülk ile yerleşik ahalinin şahsi mülkü ve göçmen ahalinin genel kabile, urug mülkleri organik ilişkiler olmuş her iki eğilim Hemedânî ve başkalarının talimatında tam şeklini aldı ve bunların "Kutadgu Bilig"de somut etkileri görüldü. Tasavvufun bu yönelişlerinden birini, Ahmed Yesevî, ikincisini ise Abdulhalik Gucduvani gerçekleştirdi.
5 Prof. Fuat Köprülüzâde bu fikri ileri sürdüğünde tarihî kaynakların Sultan Sancar'ın 1110 M. yılının 25 Martında Semerkant hakimi Kasım Cogî’ye Yusuf Hemedânî ile ilgili olan mektubu yolladığında, Hemedânî'nin huzurunda onun halifeleri Berki, Endakî ve Yesevî hem de Gucduvani'ler hazır olan bilgiye dayandı (Söz konusu eser, baskısı, Ankara 1976, 70. sayfa.) Lakin bu bilgide anlaşmazlık mevcuttur. Çünkü Abdulhalik Gucduvani'nin mezarındaki yazıya göre, O, 1103 M. yılda doğmuş.

Prof. Dr. Hamid Gulamoglu Nigmetov, Yesevî’ye Ait Bazı Seneler, Milletlerarası Hoca Ahmed Yesevî Sempozyumu Bildirileri, Kayseri, 1993, s. 69-74.

_________________
"Bismillah dep beyan eyley hikmet aytıp
Taliblerge dürr ü gevher saçdım mena..."


Hazret-i Pîr-i Türkistan Hoca Ahmed Yesevî [ Qaddesallahu Teala Sırrahul-Azîz ]


Başa Dön
 Profil Özel mesaj gönder  
 
Eskiden itibaren mesajları göster:  Sırala  
Yeni başlık gönder Başlığa cevap ver  [ 1 mesaj ] 

Tüm zamanlar UTC + 2 saat


Kimler çevrimiçi

Bu forumu gezen kullanıcılar: Hiç bir kayıtlı kullanıcı yok ve 2 misafir


Bu foruma yeni başlıklar gönderemezsiniz
Bu forumdaki başlıklara cevap veremezsiniz
Bu forumdaki mesajlarınızı düzenleyemezsiniz
Bu forumdaki mesajlarınızı silemezsiniz

Geçiş yap:  
cron
   Powered by phpBB © 2000, 2002, 2005, 2007 phpBB Group

Türkçe çeviri: phpBB Türkiye