Sufiforum.com

2009'da başlayan SUFİFORUM'da İslam; İslam Tasavvuf Geleneği ile ilgili her türlü güncel ya da 'eskimez' konular yer almaktadır. İçerik yenilemeleri tasavvuf.name sitesinden sürdürülmektedir. ALLAH YÂR OLSUN.

Giriş |  Kayıt




Yeni başlık gönder Başlığa cevap ver  [ 1 mesaj ] 
Yazar Mesaj
 Mesaj Başlığı: Orta Asya steplerinde bir Türk okulu
MesajGönderilme zamanı: 01.09.11, 03:53 #mesajın linki (?)
Çevrimdışı

Kayıt: 28.09.10, 13:01
Mesajlar: 166
Orta Asya steplerinde bir Türk okulu

17 Mayıs 2006

Yolun 5 saat olduğu söyleniyor. Minibüs irisi bir araçla yola koyuluyoruz. İlk şoku, 2 saat sonra ihtiyaç molası verdiğimizde yaşıyoruz. Durduğumuz yer, yol kenarında bir küçük kulübenin olduğu geniş bir park alanı. Şirketin tecrübelileri, hiç beklemeden kulübenin arka taraflarına geçiyor. Bilgiye ulaşmanın en kolay yolunun, tecrübelilerin ayak izlerini takip etmek diye düşünerek peşlerinden gidiyorum. Çamurları çiğneyerek ilerliyoruz. Etrafta sağa sola serpiştirilmiş, ahşapla çevrili kulübeler görülüyor. Önümden ilerleyen, bunlardan birini açmaya çalışıyor. Ama açılmıyor. Hemen yanındakine gidiyor. Bir süre içerde kalıyor. Ben ön tarafta bekliyorum. Bu sırada, kafilenin başkanı genç hanım geliyor. Espriyle takılıyor. “Tuvalet kuyruğu mu?” diye. Başımı emme basma tulumba gibi hızlı hareketlerle “evet” anlamında öne arkaya sallıyorum. İçerden çıkan bey, “Girilecek gibi değil” diyor ve ilerliyor. Genç bayan, “Altımıza yapacak halimiz yok ya!” diye ortaya bir laf ediyor. İçeri doğru girer gibi bir hamle yaptıktan sonra hızla geri çekiliyor. Ben yine önümdekinin tecrübesini kullanmak istiyorum. Bakmaya bile yanaşmıyorum. Aracımız yola koyuluyor. İki saate yakın daha yol alıyoruz. Bu kez yemek molası için. Yol kenarında bir öncekinin benzeri bir yer buluyoruz. Şirketin özenle hazırladığı bol kepçe kumanyalarımızı alıyoruz. Kimimiz araçta kimimiz, yeni yağmurun çamura dönüştürdüğü yol kenarında yemeye koyuluyoruz. Kumanyalar, Kazakistan’ın en lüks otelinin hazırladığı kumanya. Yeme ortamı ise piknik usulu. Ama grupta bulunan yaklaşık 15 kişi, içinde bulunduğumuz durumu dert etmeyip keyif almaya çalışıyor. Ne var ki ihtiyaç giderecek bir ortam yok. Çaresiz yola devam ediyoruz. Tuvalet ihtiyacı bu kez daha şiddetlenmiş durumda. Açlık ihtiyacını bastırırken, sıvı almamaya çalışıyoruz. Ama idrar torbasının aleyhine genişleyen mide ve geçen zaman dışarı çıkma ihtiyacını daha şiddetli hale getiriyor. Aracımızın 70-80 kilometre hızla gidiyor olmalı. Hava yağışlı. Yol bozuk… Birbirimize ihtiyacın şiddetinden söz ediyoruz. Aramızda henüz kıyafet değiştiren olmadığına göre, durum faciaya dönüşmüş değil henüz. Aracımızda Zaman Gazetesi’nin Kazakistan temsilcisi bulunuyor. Ahmet Alyaz, durumdan vazife çıkarıyor. Önündeki ile sessiz birkaç bir şey konuştuktan sonra cep telefonunu çeviriyor. “Orhan Bey… Biz Türkiye’den gelen bir grup gazeteci arkadaşla birlikte Petropavkovsk’a gidiyoruz. Gökçetav’da (Gökçedağ) bir çay molası vermek istiyoruz. Yalnız arkadaşlar, çayın poşet değil demleme olmasını arzu ediyor. Biz 110 kilometre mesafedeyiz” diyor. Araçtan bir alkış sesi yükseliyor. Akşam sofrasında içkiyi fazla kaçıran Hürriyet yazarı, yol boyunca uyuyor. Yemek molasından sonra, bu alkış sesiyle ikinci kez uyanır gibi oluyor. Sanki daha bir güç kazanmış gibi yola gidiyoruz. Gökçetav girişinde bekliyoruz. Bir araç gelip bize eskortluk ediyor. Akşam, yemek boyunca Fethullah Gülen adına her türlü yakışıksız ifadeyi kullanan Hürriyet yazarı, yol arkadaşlarının tabiriyle, “bir anda araçtakileri satıyor”. Hemen öndeki otomobile geçiyor. Kısa da olsa rahat etme düşüncesiyle. Okulun girişinde gülen yüzleriyle karşısındakileri rahatlatan insanlar karşılıyor. Araçtakilerden kimi sarılıp kucaklaşıyor, kimi sıcak bir merhaba demekle yetiniyor. Ayaküstü sohbet başlarken, ihtiyacı şiddetli olanlar, tuvaletin adresini soruyor. Okulda herkesin ihtiyacını bir anda giderecek kadar tuvalet bulunması ne güzel bir şey. Uzun koridordan geçip üst kata çıkıyoruz. Ayakkabılarımızı çıkarıp büyük bir salona giriyoruz. Erzincanlı Okul Müdürü Doğan Ocak, okul hakkında bilgi veriyor. Bu yıl 44 öğrenci alınacağı açıklanmış. 430 başvuru olmuş. Alım sınavla olmuş ama, veliler, çocuklarının kaydını yaptırabilmek için hatırlı insanları araya sokmaya çalışmış. Türkiye’deki eğitim sistemine göre, öğrenciler 7’nci sınıftan itibaren bu okullara alınıyor. Öğrenciler ilk yıl haftada 17 saat İngilizce, 6 saat Kazakça ve 7 saat Türkçe eğitim görüyor. Kazak çocuklar dahil hepsinin ana dili ise Rusça. Sonrasında eğitim, üç farklı dilde sürüyor. Sayısal bilimler İngilizce, yerel bilimler Kazakça, genel bilimler ise Türkçe öğretiliyor. Öğrenciler, okulu bitirdiklerinde 4 dili bilerek mezun oluyorlar. Çaylarımızı içip kurabiyelerden tattıktan sonra Orhan Ocak, iki yardımcısı Kazak genç ile birlikte koridordaki sınıflardan birine bizi davet ediyor. Sınıfa önce ben ve kameraman arkadaşım giriyoruz. Birkaç cümle ile kendimizi tanıtıyorum. Okulu, öğretmenleri ve öğrencileri tanımaktan dolayı duyduğumuz memnuniyeti paylaşıyorum. Bu sırada grubun kalan kısmı da sınıfa giriyor. Hürriyet yazarı Yalçın Bayer, sınıfı adımlayıp en arkadaki bir öğrenciye soruyor: “Türkiye dendiğinde aklına ne geliyor?” Öğrenci, gayet sakin cevap veriyor. “Atatürk”. Yalçın Bayer, istediği karşılığı alamamanın hayal kırıklığı içerisinde. Bir başka öğrenciye soruyor. “Türkiye’de en çok görmek istediğin yer neresi?” Bu araya sıkıştırılmış geçiş sorusundan sonra, içini kemiren asıl soruyu öteki öğrenciye daha açık soruyor. “Fethullah Gülen’i tanıyor musun?” Öğrenciden, “Hayır” karşılığını alan Yalçın Bayer, “Everaka/buldum” diyememenin şaşkınlığı ile sınıftan çıkıyor. Okul önünde toplu fotoğraf çektiriyor ve sıcak bir uğurlama ile yola koyuluyoruz. Aracımız, Gökçetav’ın çıkışında yakıt ikmali için yeniden duruyor. Araçtakilerin bir kısmı aşağı iniyor. O zamana kadar ülkedeki Türk okulları ile ilgili hiçbir şey konuşmayan aramızdaki şirket üst düzey yöneticileri, başlıyorlar anlatmaya. Bu okullardan çıkan öğrencilerin başarılarından, dürüstlüklerinden, çalışkanlıklarından söz ediyorlar. “Biz şirketimizde bu okullardan gelenlere öncelik veriyoruz. Çünkü, çalmıyorlar, çırpmıyorlar. İşi gönül rahatlığıyla teslim ediyoruz. Yalnız biz değil öteki Türk şirketleri de aynı. Hatta ülkede yatırım yapan Batılı şirketler için de buralardan mezun olanlar tercih sebebi.” Yolculuğumuzun kalan kısmında öğreniyoruz ki, Kazakistan’da 24 Türk okulu var. Bu okullarda 5 bin öğrenci öğrenim görüyor. Geçen yıl ülke genelinde yapılan bilim olimpiyatlarında, 18 dereceden 14’ünü bu okullarda öğrenim gören öğrenciler kazanmış. Türk okullarının, yalnız şirketler için değil, yolda zaruret hali için de gerekli olduğunu yaşadığımız tecrübe ile öğreniyoruz.

http://www.farukarslan.com/articles/pub ... _382.shtml


Başa Dön
 Profil Özel mesaj gönder  
 
Eskiden itibaren mesajları göster:  Sırala  
Yeni başlık gönder Başlığa cevap ver  [ 1 mesaj ] 

Tüm zamanlar UTC + 2 saat


Kimler çevrimiçi

Bu forumu gezen kullanıcılar: Hiç bir kayıtlı kullanıcı yok ve 3 misafir


Bu foruma yeni başlıklar gönderemezsiniz
Bu forumdaki başlıklara cevap veremezsiniz
Bu forumdaki mesajlarınızı düzenleyemezsiniz
Bu forumdaki mesajlarınızı silemezsiniz

Geçiş yap:  
cron
   Powered by phpBB © 2000, 2002, 2005, 2007 phpBB Group

Türkçe çeviri: phpBB Türkiye