sufiforum.com
http://sufiforum.com/

F. Gülen Türkiye'ye Neden Dönmüyor?
http://sufiforum.com/viewtopic.php?f=160&t=5618
2. sayfa (Toplam 2 sayfa)

Yazar:  yakuti [ 05.04.11, 23:17 ]
Mesaj Başlığı:  Re: Muhterem F. Gülen: 'Eksiğimizi söyleyenin, elini öperiz...'

Türkeş merhum, o da şimdiki görünüşe hayranlık duyanlar gibi, Türki Cumhuriyetlerindeki faaliyetlere kapılıp böyle bir mektub yazmıştır. Sanırım ol zaman henüz daha gayı müslimlerle diyalog faaliyetleri henüz tam olarak başaltılmaıştı!

Yazar:  pusat [ 06.04.11, 09:28 ]
Mesaj Başlığı:  Re: Muhterem F. Gülen: 'Eksiğimizi söyleyenin, elini öperiz...'

ankebut yazdı:
MHP lideri Bahçeli, "bazı dava süreçleri kapsamında Fethullah Gülen cemaati etrafındaki tartışmalar" konusu üzerine yazılı bir açıklama yaptı.

Açıklama şöyle:

"Türkiye'de korku ve baskı düzeni kurmak isteyen AKP hükümetinin uygulamaları ve adli yargı süreçleriyle ilgili olarak yaşanan son gelişmeler ciddi bir huzursuzluk kaynağı haline gelmiştir.

Bazı dava süreçleriyle ilgili arama kararları, gözaltı ve tutuklamalar, yasa dışı telefon dinlemeleri ve yargı organlarının tartışmalı tasarrufları adli süreçlerde kanun ve meşruiyet dışına çıkıldığı kanaatinin toplumda giderek yer etmesine yol açmıştır.

Son olarak dava süreçlerinin ilahiyat fakültelerimizin değerleri hocalarını da kapsayacak şekilde genişletilmesine çalışılması bu yöndeki endişeleri daha da arttırmıştır.

Bu uygulamaların kasıtlı ve bilinçli bir şekilde bir merkezden yönetildiği, Fethullah Gülen Hoca ve cemaatinin bunların arkasında olduğu düşüncesi yaygınlaşmıştır.

Bu gelişmeler Fethullah Gülen Hocaefendi'yi ve cemaatini zan ve töhmet altında bırakmaktadır.

Bu konudaki gerçeklerin biran önce inandırıcı biçimde ortaya konulması ve kamuoyundaki endişe ve tereddütlerin giderilmesi bu bakımdan önem taşımaktadır.

Hiç kimseyi haksız yere suçlamak veya şaibe altında bırakmak niyetinde olmadığımızı herkes çok iyi bilmelidir.

Ancak, süregelen olaylarda Fethullah Gülen cemaatinin rolü olduğu kanaatinin giderek kök salması karşısında herkes şu hususlar üzerinde çok iyi düşünmelidir.

Eğer bu iddialarda bir hakikat payı varsa, bu durumda şu iki husus akla gelmektedir:

Fethullah Gülen Hocaefendi yurtdışındadır. Türkiye'deki cemaatin bu konuda bir dahli varsa, Hocaefendi'nin cemaat üzerinde tam olarak etki ve kontrol icra edemediği, bilgisi ve iradesi dışında bazı unsurların bu işlere karışmış olacağı bir ihtimal olarak karşımızdadır.

Diğer akla gelen husus ise Türkiye'deki cemaatin başka odaklar tarafından yönlendiriliyor olabileceğidir.

Her iki ihtimal de çok vahimdir.

Bu durum karşısında Türkiye'nin geleceği bakımından ve Fethullah Gülen Hocaefendi ve Cemaatinin zan altında kalmaması ve yıpranmaması düşüncesiyle Hocaefendi'nin bu konuda sessiz kalmayarak insiyatif almasının ve net ve kararlı bir tavır koymasının gerekli olacağı düşünülmektedir.

Hocaefendi ve cemaatinin kendilerini ilgilendiren ve hedef alan konularda nasıl hareket edecekleri, neyi yapmayı uygun görecekleri tabiatıyla kendilerinin takdir edecekleri bir husustur.

Bu konuda dışarıdan fikir ve telkine ihtiyaçları bulunmadığı gibi, bizim de resen kendilerine yol gösterme görevi üstlenme durumunda olmadığımız açıktır.

Ancak, bu yöndeki kuşku, tereddüt ve endişelerin derinleşerek sürmesi, hem Türkiye'ye zarar verecek hem de Hocaefendi'yi ve Gülen Cemaatini bir tartışma zeminine çekecektir.

Bu durum karşısında, bu tespitlere ve görüşlere katılıyorlarsa, durum bütün unsurlarıyla aydınlanana kadar Hocaefendi'nin, Gülen cemaati mensuplarının bu konularla hiçbir şekilde ilgisi olmadığını göstermek bakımından cemaatin faaliyetlerini durdurduğunu veya askıya aldığını açıklamasının yerinde ve yararlı olabileceği akla gelmektedir.

Bu görüş ve düşüncelerimizin iyi niyet ve samimiyetinden hiç kimse şüphe duymamalıdır.

Takdir kendilerinindir."



Hocaefendi'yi yıpratmayalım

Arslan TEKİN

06.04.2011

Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu (HSYK) özel yetkili savcı Zekeriya Öz'ü, "terfi" ettirrek İstanbul Cumhuriyet Savcıvekili yaptı.
Zekeriya Öz, artık "Ergenekon" soruşturmalarına katılmayacakmış.
Bu tayin çok tartışılıyor. Çünkü dört yıldır bu vazifeyi yürüten, dosyaların ıcığını cıcığını bilen bir savcının, son zamanlardaki tutuklama furyasının ardından, HSYK'da 5'e 2 kararla görevinin değiştirilmesi elbette herkesin dikkatini çekecektir.

Son tutuklamalardan, zırt pırt ev aramalarından ve bu aramaların artık tek bir şeyi hedeflemesinden, bir cemaat adına hareket ediliyor görüntüsünü vermesinden hükûmetin rahatsız olmadığını söyleyebilir miyiz?
Ve Anayasa değişikliğinden sonra HSYK'nın yapısının değişmesinin hükûmetin isteklerinin karşılanmasını intaç edip etmediğini?…

Ve HSYK üyelerinin, hükûmet kulaklarına fısıldamasa bile, lep demeden leblebiyi anlamadıklarını?..
Savcılar değiştirilirken hâkimler değiştirilemezdi… Şüphe uyandırırdı… Savcı ne kadar önemliyse, hâkim ondan daha önemli; çünkü, karar mercii… Arama kararını veren de onlar, tutuklama kararını veren de, itirazları red ve kabul eden de…
Onlara ne zaman sıra gelecek? Devran ne gösterecek, bakalım.
Kim ne derse desin, köprü geçilirken at değiştirilmiştir.
"Ergenekon"dedikleri şey ne ise, o işte, yeni bir mecraya girmiştir.

***

Dün, Fethullah Gülen Hocaefendi'nin meseleye el atması gerektiğini yazmıştım. Bu yazıyı gazeteye verdikten sonra MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'nin açıklaması geldi… O da benim dediğim gibi Hocaefendi'den açıklama bekliyordu. İncitici, üzücü hiçbir ifadesi yoktu… Saygılı cümlelerle konuşmuştu.
Alparslan Türkeş'in Hocaefendi hakkında müspet fikirleri bilinir. Türkeş, Gülen'in hizmetlerinden övgüyle bahsetmiştir. (Övgü dolu mektubu benim Türkeş hakkındaki kitabımda vardır.)

Devlet Bahçeli'nin, Türkeş'le tenakuza düşecek bir dil kullanması elbette beklenmez.
Önceki akşam kanallar arasında dolaşırken cemaatin can damarı bir kanalda haberci Devlet Bahçeli'nin açıklamasını yorumluyordu ve hiç hoş kelimeler kullanmıyordu… Üstelik dinleyicilerin meyillerini yayınlıyor ve MHP ve Bahçeli hakkında ağır kelimeleri vermekten çekinmiyordu.
Bir cemaat, tabanından büyük destek gördüğü bir partiyi kolay kolay karşısına alamaz. Hocaefendi'nin MHP aleyhine olabileceği asla düşünülemez. Geçmişte bir sözü tartışılmış ve Hocaefendi, web sitesinde "yanlış anlaşılma"yı hemen izale etmişti.

Hocaefendi'nin fikir silsilesini takip edenler (ki ben iyi takip ettiğimi sanıyorum), İslâmî bir Türk kimliğinin altını kalın çizgiyle çizdiğini görür.

Hocaefendi Erzurumludur. Bir bakıma serhatta doğmuştur. Memleketin ve memleketi vatan edinenlerin kıymetini en iyi anlayacak ve tahlil edecek birikime sahiptir. Pek bilindiğini sanmıyorum, ailesi Rus ve Ermeni saldırılarının doruğa çıktığı bir zamanda evini barkını bırakıp yola düzülmüş tâ Yozgat'ın Yerköy İlçesi'nin Terzili Köyü'ne kadar gelmiştir. Orada bir süre ikamet ettikten sonra yurtlarına dönmüştür. (Hocaefendi'nin bunları bizzat anlattığı kişi benim yakın akrabamdır. Onun Yerköy'de doğup büyüdüğünü biliyordu.)
Hocaefendi'nin İslâmî Türk kimliğini vurgulamasının, ailesinin ve memleketin maruz kaldığı güçlüklerin, "Türk mayası"yla yakından alâkalı olduğunu söylemeye gerek yok.

***

Cemaat içinden çok insan tanırım ve severim. Dün gazetelerine baktım, Bahçeli'nin sözlerini çok farklı yorumlamışlar. "Düşmanca" demek istemiyorum ama Bahçeli'nin şahsında MHP'ye bir taarruz söz konusu… Ben de Hocafendi'nin kandi adına hareket edenlere karşı bir tavır koymasını Bahçeli'nin açıklamasından önce yazdığım için, şimdi düşünüyorum, farklı mekânlarda farklı insanların aynı noktaya gelmesinin de bir anlamı olmalıdır. Bunu "taarruza geçenler"in bilmesi gerekmez mi?

***

Hocaefendiadına leke sürmek isteyenler mi var, diye insanın aklına geliyor. Son gelişmeler öyle bir hâl aldı ki, basılan evlerde yalnız Hocaefendi, cemaat ve hükûmet aleyhinde olabilecek şeyler toplanıyor… Diğer basılan isimler "dolgu maddesi" sanki… Asıl amacı örtmek için kullanılmış.
Bu durum Hocaefendi'nin açıklama yapmasını zarurî kılmıştır. Ya kendilerine bir komplo var, ya kraldan fazla kralcılık oynanıyor, ya maksat bambaşka…
Bir şey var ama ne?

Yazar:  pusat [ 06.04.11, 09:57 ]
Mesaj Başlığı:  Re: Muhterem F. Gülen: 'Eksiğimizi söyleyenin, elini öperiz...'

CEMAATİN GERÇEK DÜŞMANLARI, CEMAATE YALAKALIK YAPMA KUYRUĞUNA GİRENLERDİR

Yıldıray Çiçek

ORTADOĞU

Türkiye'de 2007 yılından bu yana, adına "Ergenekon Terör Örgütü" adı verilen bir örgütle ilgili yargı süreci devam ediyor. Bu çerçevede tutuklanmalar oluyor, gözaltılar yapılıyor, bazı kişilerin evleri ve işyerleri aranıyor, telefonlar, ortamlar dinleniyor. Bütün bunlar yapılırken Türkiye'de en çok tartışılan konu "adalet ve hukuk" oluyor. Bu yargı süreci başladığı günden bu yana Türkiye'nin en popüler kavramının "Adalet ve Hukuk" olmasının yegâne sebebi AKP iktidarının bu süreci iktidar muhaliflerine doğru silah gibi doğrultmasıdır.

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan geçtiğimiz yıllarda bu yargı süreci ile ilgili yapmış olduğu bir açıklamada "Ben bu davanın savcısıyım." ifadesini kullanmıştı. Bu sözün tepki çekmesi sonucu birçok konuda olduğu gibi yine inkâr yolunu tercih etmişti.

Bu süreç başladığında ortaya atılan iddialar darbeler, karanlıkta kalan cinayetler, toprağa gömülü silahlar üzerine idi, şimdi getirildiği nokta henüz basıma bile verilmemiş kitapların yazarlarına ve yayınevlerine yapılan baskılardır.

Bu durum bile karikatür dergilerinde alay konusu olmuş, AKP iktidarının bazı yöneticilerinin ve kalemşorlarının eleştirisine muhatap olmuştur.

Bu sürecin işleyişi ile ilgili en tuhaf durum ise "Ben bu davanın savcısıyım." diyen Recep Tayyip Erdoğan'dan çok, cemaat üzerinden Fethullah Gülen'in tartışılmasıdır. Bu süreç başlatıldığı günden bu yana tüm konular dönüp dolaşıp adeta bumerang gibi Fetullah Gülen'e getirilmektedir. Özellikle bu yargı sürecinde son yapılan tutuklama ve aramalarda Fethullah Gülen ile ilgili olduğu söylenen ve henüz basılmamış kitapların ön plana çıkması buna bir örnektir. Bu dava süreciyle ilgili tüm ciddiyeti, son yapılan hamleler ve tartışmalar sulandırmaktadır.

Türkiye'yi yönetmek şu an resmiyette AKP iktidarının elinde iken, kurumların işleyişi adına yapılan tüm tartışmaların Fethullah Gülen cemaati üzerinden yapılması üzerine MHP Lideri Sayın Devlet Bahçeli, "Bazı dava süreçleri kapsamında Fethullah Gülen cemaati etrafındaki tartışmalar" başlıklı bir açıklama yapma ihtiyacı hissetmiştir. MHP Lideri Devlet Bahçeli'nin yaptığı açıklamanın her bir cümlesi çok özenle hazırlanmış ve algısı güçlü olanlara ölçülü bir sesleniş olmuştur.

MHP Lideri Devlet Bahçeli'nin Fethullah Gülen cemaatine yönelik yapmış olduğu açıklamanın içindeki uyarılar ve tespitler, nedense en önce "Kral'dan çok Kralcı" konumu kapmaya çalışan yalakaları harekete geçirmiştir.

MHP Lideri Devlet Bahçeli'nin Fethullah Gülen cemaati ile ilgili açıklamasını, beyin dışında bir organlarıyla okudukları belli olanlar, bu durumu MHP ve Devlet Bahçeli düşmanlığına çevirmek için harekete geçtiler. Tam bir zavallılık hali, tam bir Sırtlan taktiği…

Eğer Fethullah Gülen cemaati bu adamların görüşlerine ihtiyaç duyuyorsa, cemaatin kalitesini gerçekten gözden geçirmelidirler.

MHP Lideri Devlet Bahçeli'nin her yönden ölçülü tespit ve uyarılarını başka alanlara çekmek için, ancak görüşü alınan o adamlardaki zekaya sahip olmak gerekiyor.

Fethullah Gülen ve cemaatine, MHP Lideri Devlet Bahçeli tarafından yapılan tavsiyeyi bunların en yakınında bulunan dostları bile yapmamışken, yapılan açıklamayı bir düşmanlık algılamasına dönüştürmeye çalışmak cemaatin gerçek düşmanlarını aslında açık etmiştir.

Şu an Türkiye'de yaşanan bazı dava süreçleriyle ilgili tutuklama ve gözaltı kararlarında, ev, işyeri ve kurum aramalarında, yasa dışı telefon dinlemelerde, baskılarda, şantajlarda, tehditlerde, yasaklarda, demokrasi ihlallerinde hep Fethullah Gülen ismi kamuoyunun karşısına çıkartılıyor mu? Çıkartılıyor! O zaman bu meselenin netliğe kavuşturulmasını isteyenlere bu saldırı nedendir?

Türkiye'de böyle bir gerçek varken MHP Lideri Devlet Bahçeli'nin "Bu uygulamaların kasıtlı ve bilinçli bir şekilde bir merkezden yönetildiği, Fethullah Gülen Hoca ve cemaatinin bunların arkasında olduğu düşüncesi yaygınlaşmıştır. Bu gelişmeler Fethullah Gülen Hocaefendi'yi ve cemaatini zan ve töhmet altında bırakmaktadır. Bu konudaki gerçeklerin biran önce inandırıcı biçimde ortaya konulması ve kamuoyundaki endişe ve tereddütlerin giderilmesi bu bakımdan önem taşımaktadır. Hiç kimseyi haksız yere suçlamak veya şaibe altında bırakmak niyetinde olmadığımızı herkes çok iyi bilmelidir. Ancak, süregelen olaylarda Fethullah Gülen cemaatinin rolü olduğu kanaatinin giderek kök salması karşısında herkes şu hususlar üzerinde çok iyi düşünmelidir." şeklinde başlayan uyarılarını gerek AKP'li yöneticilerin, gerek cemaate yalakalık yapmaya çalışan MHP düşmanlarının sağduyulu bir şekilde yorumlamasını beklemiyoruz. Ama Zaman Gazetesi, her ortamın bu rolcülerini, figüranlarını MHP düşmanlığı için kullanarak sadece cemaatin yapısına zarar vermektedir.

MHP Lideri Sayın Devlet Bahçeli'nin, Fetullah Gülen'e bir kez daha seslenerek "Sayın Fettullah Gülen Bey'in bugünkü Zaman Gazetesini görmesini isterim." demesi de kalite yoksunu kişilerin cemaate yalakalık yapmak için sıraya duruşunu görmesini istemesinden kaynaklanmaktadır.

Türkiye'nin gerçekleri üzerinden değerlendirme yapan Sayın Bahçeli bir tarafta, cemaate yalakalık sırasına girmiş MHP düşmanları diğer tarafta…

MHP Lideri Devlet Bahçeli'nin açıklamaları cemaatin sağduyulu fertleri nazarında çok olumlu karşılanmıştır. Çünkü suçlama değil uyarı, düşmanlık değil gerçekler üzerinden tespit yapılmaktadır.Cemaatin özellikle AKP iktidarı zamanında yaptığı yanlışları da çok net vurgulayan, cemaatin kendine çeki-düzen vermesini de isteyen MHP Lideri olmuştur. Diğer siyasiler cemaate yalakalık kuyruğuna girerken, Sayın Bahçeli dava adamı olarak dik bir duruş sergilemektedir.

Türkiye'yi yöneten AKP iktidarından çok, bazı dava süreçleri Fethullah Gülen cemaati üzerinden değerlendiriliyor, her taşın altında bu cemaat aranıyorsa bu durumu netliğe kavuşturacak Fethullah Gülen'in kendisidir. Fethullah Gülen cemaatine bu süreçlerde iradesi ya da iradesi dışı rol verildiği bir gerçektir.

MHP Lideri Devlet Bahçeli bu durumu da yaptığı açıklama içinde "Eğer bu iddialarda bir hakikat payı varsa, bu durumda şu iki husus akla gelmektedir: Fethullah Gülen Hocaefendi yurtdışındadır. Türkiye'deki cemaatin bu konuda bir dahli varsa, Hocaefendi'nin cemaat üzerinde tam olarak etki ve kontrol icra edemediği, bilgisi ve iradesi dışında bazı unsurların bu işlere karışmış olacağı bir ihtimal olarak karşımızdadır. Diğer akla gelen husus ise Türkiye'deki cemaatin başka odaklar tarafından yönlendiriliyor olabileceğidir. Her iki ihtimal de çok vahimdir." şeklinde değerlendirmiştir. Türkiye'de gün geçtikçe cemaate yönelik alerji ve şüphelerin artmasının temel sebebi bu hususlardan kaynaklanmaktadır. Son yıllarda her türlü olumsuzluğun cemaate fatura edilmesinin yegane sebebi budur. Fethullah Gülen cemaati ANAP, DYP, DSP'den sonra en büyük desteği AKP'ye vermiştir ama en çok yıprandığı, şüpheyle bakıldığı dönem AKP iktidarı zamanı olmuştur.

Yalakalık için kuyruk oluşturanlar, cemaati "MHP dostu, Alparslan Türkeş dostu" gibi gösterip, MHP Lideri Devlet Bahçeli'ye düşmanlık için çığırtkanlık yapmaya çalışsalar da, kendilerine hiçbir kötülük yapmamış MHP'nin ve Başbuğ Alparslan Türkeş'in de hiçbir zaman dostu olmamıştır bu cemaat. Başbuğ Alparslan Türkeş, Fethullah Gülen'in mağdur edilmeye çalıştığı günlerde bile kendisine sahip çıkmış, cemaatin açılışlarına katılmış; ama Fethullah Gülen bunun karşılığı olarak bir konuşmasında Başbuğ Türkeş'e yönelik "Adnan Menderes milletin sevdiği bir adamdı. Affetmem ben Menderes'i asmalarını, düşünün 33 sene geçmiş, affedemedim ve asılmasının % 50 vebali Türkeş'in boynunda." suçlamasında bulunmuştur.

Yine Fethullah Gülen bir söyleşinde "Türkiye'de az insan öldürülmedi ki. O grup onu öldürttü, öbür grup diğerini. 12 Mart'ta da millet kanlı bıçaklıydı. Asker geldi müdahale etti. 12 Eylül'de yine millet kanlı bıçaklıydı. Millet birbirini öldürüyordu. Birbirini öldürerek bir yere varmaya çalışılıyordu. Bunların hepsi teröristti. O taraf da teröristti, bu taraf da. Ama ad koyuyorlardı. Biri diyor ki: "Ben Müslümanlık için yapıyorum." Öbürü de diyor ki: "Ben toprağım için, milletim için yapıyorum." Diğeri de diyordu ki: "Ben kapitalizme, sömürüye karşı savaşıyorum." Onların hepsi bir kısım laflardı. Kur'an-ı Kerim aynen "laf" diyor. Hiçbir kıymet-i harbiyesi olmayan şeylerdi. Ama öldüren öldürene. Ve herkes bir mefkûre uğruna öldürüyordu." (Fethullah Gülen ile röportaj /Nuriye Akman, Zaman, 23.03.2004) sözleri ile 12 Eylül 1980 öncesi vatan, millet, bayrak ve din için mücadele eden Ülkücüleri "terörist" diye tarif etmiştir.

09. 04. 2007 tarihinde de kendi web sitesinde yer alan "Kaos, Kadrolaşma, Ordu ve Okullar" başlıklı yazısında da "Can damarını koparan, kanını içen en büyük hasmını dost zanneder." Evet, artık, "Türk Milleti" diyen, "vatan, ülke, ülkü, bayrak" sözlerini dilinden hiç düşürmeyen ve hatta "din, iman, Kur'an" fedaisiymiş gibi arz-ı endâm eden bir sürü eli kanlı insan bozması var meydanlarda. Bunlar "millî ruh" diye diye milletin önüne kuyular kazıyorlar, 'ruh kökü'nden bahsederken milletin kökünü kesiyorlar ve toplumu ruhsuzlaştırarak, kalbsizleştirerek kimseye sezdirmeden en sinsi planlarını uygulayabiliyorlar." cümleleri ile Ülkücülere büyük hakaretlerde bulunmuştur. Oysa ne Başbuğ Alparslan Türkeş'in, ne de MHP Lideri Devlet Bahçeli'nin cemaate yönelik bir kötü sözünü duyan olmamıştır.

Ama cemaat şimdi olduğu gibi her dönem Ülkücü ve MHP düşmanlığı yapmıştır. MHP Lideri Devlet Bahçeli'nin açıklamalarını kendi menfaatleri ve Türkiye'nin huzuru için satır satır anlamaları ve uygulamaları gerekirken, bir de yalakaların stratejik desteği ile MHP düşmanlığına dönüştürmeye çalışmaktadırlar. Şimdi Ülkücülük kimliğini kullanarak Zaman Gazetesi'nde yalakalık kuyruğu oluşturanlar, Ülkücülere bu hakaretler edildiğinde ve Başbuğ Türkeş'e iftira atıldığında çıkıp tepki gösterirken gören olmuş mudur?

MHP Lideri Devlet Bahçeli'nin "Bu durum karşısında Türkiye'nin geleceği bakımından ve Fethullah Gülen Hocaefendi ve Cemaatinin zan altında kalmaması ve yıpranmaması düşüncesiyle Hocaefendi'nin bu konuda sessiz kalmayarak insiyatif almasının ve net ve kararlı bir tavır koymasının gerekli olacağı düşünülmektedir." sözündeki asaleti ve ölçüyü göremeyenler, kim olursa olsun idrak özürlüdür.

Cemaate yaranmak için bunu ve benzeri sözleri farklı farklı yorumlayan kimler varsa, cemaatin en büyük düşmanı da onlardır. Şu an MHP'ye saldırarak cemaate destek açıklaması yapıyor gözüken kim varsa, cemaat o kişiye tekmeyi basmalı ve Ülkücülere, MHP'ye bugüne kadar yapmış oldukları düşmanlık adına özür dilemelidirler.

Cemaat ve önderi Fethullah Gülen yıpranmıştır. Yanlış yoldan yürüme ısrarlarını sürdürmektedirler. Türk-İslam düşmanı projelerde aktif rol alan AKP ile yol yürüdükçe bu yıpranma daha da artarak devam edecektir. Onlar daha çok MHP düşmanlığı yaptıkça, MHP tabanının Fethullah Gülen cemaatine olan bakışı netleşecektir.

Cemaatin yayın organlarında ve cemaate yalakalık için sıraya girenlerin ağzından MHP'nin CHP'leştiğine dair yorumlar çıkmaktadır. Böyle bir yorum artık cahilliğin bir yansıması olmaktan ziyade ahlaki değerleri yitirmenin göstergesidir. Çünkü bu dünyada AKP ile aynı çizgide yürümekten başka bir büyük utanç yoktur?

Özü-sözü bir olan MHP Lideri Devlet Bahçeli açıklamasında "Bu görüş ve düşüncelerimizin iyi niyet ve samimiyetinden hiç kimse şüphe duymamalıdır." diyerek son noktayı koymuştur ve şimdi sadece cemaate yalakalık kuyruğuna girenleri izlemektedir.

http://www.ortadogugazetesi.net/makale. ... ir&id=8853

Yazar:  ankebut [ 17.05.11, 09:00 ]
Mesaj Başlığı:  Re: Muhterem F. Gülen: 'Eksiğimizi söyleyenin, elini öperiz...'

Fethullah Gülen vazgeçse bile...

Osman Özsoy


MHP lideri Sayın Devlet Bahçeli'nin dün gazetelere yansıyan ifadelerini okuduktan sonra, aslında yazıya biraz da avam tabiriyle, "Bir liderin çuvallayışı" başlığını koymak iyi giderdi.

Sayın Bahçeli'nin dün medyaya yansıyan şu sözlerini akıl ve iz'anla telif etmek mümkün müdür? Şöyle demiş Sayın Bahçeli; "Başbakan Erdoğan, Obama'dan istirham etsin. Gülen'i Türkiye'ye rahatlıkla gönderme imkanı tanısın. Gelsin ve olayları yakından takip etsin?"

Hani halk arasında kulağı tersten göstermek diye bir söz vardır... Aslında Sayın Bahçeli'nin demek istediği şu; "Başbakan Erdoğan Obama'ya söylesin ve Gülen'i ABD'den kovdursun."

Sanki Sayın Fethullah Gülen'in Türkiye'ye dönmesinin önündeki en büyük engel ABD Başkanı Obama'ymış gibi, akla ziyan bir yakıştırmada bulunmuş Sayın Bahçeli?

Eğer Sayın Fethullah Gülen, Türkiye'ye dönmesi konusunda görünüşte önünde hiç bir hukuki engel olmadığı halde, hala ülkesine dönmekte bazı çekinceler yaşıyorsa, bunun temel nedeni, son günlerde olduğu gibi akla gelen her türlü konuyu politize etme eğiliminde olan ve bundan gündelik çıkar sağlamaya çalışan Sayın Devleti Bahçeli ve türdeşi insanlar yüzündendir.

Sayın Gülen'i candan sevenleri bile gelsin diye yırtınıp durmazlarken ve Sayın Gülen ne zaman dönmesi gerektiğini hepimizden daha iyi biliyordur diye düşünürlerken, Sayın Bahçeli'nin illaki gelsin şeklindeki çırpınışlarını nasıl okumak lazım acaba? Bu derin muhabbeti neye bağlamak lazım.

Üç yıl evvel 2008 yılı ocak ayında, "Birand Sordu; Gülen Neden Dönmüyor?" başlıklı yazı kaleme almıştım. Bahçeşehir Üniversitesi'nin 26 Eylül 2008'de gerçekleşen yeni akademik yılı açılışına, Cumhurbaşkanlığı görevinde henüz 1 ayı doldurmamış olan Sayın Abdulah Gül de katılmıştı. Açılış töreni için Cumhurbaşkanı Sayın Abdullah Gül'ü beklerken, Ali Kırca, Mehmet Ali Birand ve Vatan gazetesi yazarı Ruşen Çakır'la sohbet ediyorduk. Gazeteci Birand bir ara bana, "Fethullah Gülen ne zaman dönecek" diye sordu. Gazeteci Ruşen Çakır hemen araya girdi ve Birand'a dönerek şunları söyledi; "Neden gelsin ki abi? Türkiye'nin durumu malum... Birileri çıkar, bulur kendi yandaşı savcıyı, olmadık meseleler yüzünden habire uğraştırır dururlar adamı?" dedi.

Ne Kırca, ne de Birand, "olur mu kardeşim öyle, neden uğraştırsınlar ki adamı?" demedi.

Ne anlıyoruz bu sözlerden? Demek ki, hukuk sisteminin adamına göre işlediği, çok da güven vermeyen çarpık bir yargı sistemi var bu ülkede. Geçtiğimiz günlerde Ümraniye Kültür Merkezi'nde bir araya geldiğimiz gazeteci Mehmet Baransu, bunun sayısız örneklerini anlattı katılımcılara. Hakim ve savcılara siyaset dışı odaklardan açılan telefonlarla, nasıl sürüm sürüm süründürüldüğünden örnekler verdi. Ama yılmamış. Dimdik ayakta maşaallah. Allah'a sırtını dayayan, kuldan korkar mı diyor?

Hatırlarsanız, başta Anayasa Mahkemesi ve HSYK olmak üzere, hukuk sistemini az da olsa revize etmeye yarayan ve belli dünya görüşünü paylaşan insanların tekeli olmaktan çıkarmayı amaçlayan bir düzenleme için, 12 Eylül 2010 referandumunda sandık başına gitmiştik. O referandumda hangi kanattaydı Sayın Bahçeli?

Hukuk sistemi daha çağdaş olsun görüşünü savunan 'evet'çilerin cephesinde miydi, yoksa, 'neyi var hukuk sisteminin, değişiklik gerekmez, bu hali çok iyi?' düşüncesiyle değişikliğe direnen 'hayır' cephesinde mi?

Eğer bu ülke belli bir dönemde yaşanamaz hale geldi ise, bunda eski siyasetçilerin payı az değildir.

Türkiye 2007 yılındaki cumhurbaşkanlığı seçimine doğru hızla yol alırken, o sırada Meclis'te grubu olmayan MHP'nin lideri Sayın Bahçeli'yi parti genel merkezindeki odasında ziyaret etmiş ve Türk siyasetinin içinde bulunduğu durumla ilgili bir müddet sohbet etmiştim.

Sayın Erdoğan ve Gül dahil, AK Parti Meclis'ten kimi aday gösterirse, demokrasinin selameti, Meclis'in demokratik sistem içindeki ağırlığının artması, seçim dönemlerinde gidilen sandığın bir anlam ifadesi ve millet iradesinin Meclis çatısı altında tecellisi açısından bu tabloya dışarıdan da olsa destek vermek gerektiği konusundaki düşüncelerimi paylamıştım. 'Biz de öyle düşünüyoruz' demişti. Eğer MHP'nin genel başkanlık makamındaki görüşmeler gizli veya açıktan kaydediliyorsa, bu görüşmenin ayrıntıları orada vardır.

O günlerde demokratik sistem açısından aklı selim bir çizgide duran ve partisi Meclis'e girdikten sonra 367 sorunu yaşanmadan Sayın Gül'ün cumhurbaşkanı seçilmesi konusunda destek veren Sayın Bahçeli, nedense o olaydan sonra, hızla millet endeksli siyasetten, dünkü Türkiye'nin aktörleri olan siyaset dışı odaklar ekseninde bir çizgi tutturmaya başladı. Partisi de giderek taban kaybetti.

Yazıya başlık olan, "Fethullah Gülen vazgeçse bile..." satırlarını, bir süre önce, "Fethullah Gülen faaliyetlerine bir müddet ara versin" şeklinde açıklama yapan Devlet Bahçeli'nin sözleri üzerine bir köşeye not etmiştim. Biraz bekledim. Sayın Bahçeli büyük tepki çeken bu açıklamasını tashih eder şeklinde bir umut taşıdım. Aksine, giderek daha da agresifleşti.

Sayın Bahçeli şunu iyi bilmeli?

Türkiye'nin onurlu geleceğini inşa etme, Türk bayrağını dünyanın dört bir yanında gururla dalgalandırma ve bu hayırlı hizmeti tüm millete mal ederek el birliği ile yol alma konusunda geniş halk kesimleri öylesine motive oldular ki, Sayın Fethullah Gülen bir anlık gaflet eseri "ben vazgeçtim" dese bile, bu kutlu nehrin, geçmişten gelip geleceğe olan ve gittiği her yeri yeşerten o kutlu akışı artık asla durmayacaktır.

Bu nedenle herkes birbirine dua etmeli ve kutlu yolculukta adımların sabit kalması için destekçi olmalı. Güzel günler yakın. Az sabır?

Yazar:  barayev [ 27.07.11, 08:21 ]
Mesaj Başlığı:  Re: F. Gülen Türkiye'ye Neden Dönmüyor?

kıple ehli hiç kimse hakkında zan beslemem ve hepsini din kardeşim biririm

2. sayfa (Toplam 2 sayfa) Tüm zamanlar UTC + 2 saat
Powered by phpBB © 2000, 2002, 2005, 2007 phpBB Group
http://www.phpbb.com/