Sufiforum.com

Aklıma takılan bir soruyu sormak istiyorum:

Safer DAL (k.s) hz.leri yerine halife bıraktı mı?

Bildiğimiz Ömer Tuğrul İnançer Hocaefendi var ama bunu siz de biliyorsunuzdur muhtemelen...

tuğrul İnançer ağabeyi net'te ki muhabbetlerinden tanır severim kendisini "mevlevi cerrahi melami" sentezli bir sima olarak görüyorum.. müşarün ileyh Mürşid değildir (ne kamildir ne de mükemmil) ama güzel hatib güzel düşünür güzel insandır.. o "postnişinlik" meselesini daha ziyade bir dergahı temsil ve o kültürün (geleneğin) yaşatılması emrine matuftur diye düşünmekteyim.. sevgilerle...

sözümü "müdara" anlamışsınız ben müdara nedir bilmem ki aziz kardeşim.. tuğrul İnançer bey ağabeyim "herhangi bir insan" olmayabilir lakin Mürşid ve Şeyh de değildir.. (aksi takdirde hakiki Halifelere hakaret lazım gelir..) zira bir Mürşid her yüzden kavmi/milleti içinde "Peygamber" gibidir: mürşid Muhammed Mustafa'ya (Sav.) teşebbüh eder: (zahiren ve batınen).. bunu tuğrul ağabeyime (sellemehullah) desem itiraz eder mi etmez: o da bilir kendisinin ne ma'naya "postnişin" olduğunu da her neyse... fakir, meşayıh-ı Cerahhileri (ks.hum) baştan aşağı okumuşum.. (misal) 100 yıl önce ki bir şeyh-i Cerrahi ile bugünkünü kıyas edelim arada cihet-i camia var mı?.. onu geçtim; el-an zevahire tealluk eden merasim dahi mefkûddur.. insan bir kültürü/geleneği temsil ve ihya etmeyi bilmelidir eğer bilmiyorsa öğrenmelidir.. (mesela)Mesnevihan olan zatın başı üstünde destarlı sikke-i şerif görmek isteriz bu nasıl kültür ihyası peki?.. ha o şekil bu şekil bunların ne esası/önemi var diyorlar.. o zaman ayin-i şerife devran-ı zikre ne lüzum a kuzum? besteye güfteye âlat-ı mutribeye ne lüzum var demiyorsun sair erkana olmasa da olur(!).. (ve mesela) spor salonunda sema edilmezdir.. meclis-i Sema'da ağyara yer yoktur: yârlar dahi haremlik-selamlık oturur.. ve sonra başı açık tesettürsüz Mesnevihan olmaz.. benim eski işyerimin tepesinde (ben ötesi) güya mesnevi sohbet ederler heyhât ki heyhât!.. meram-ı aşk-ı Mevlana ben'in ve belin altında kaldı ona yanarım.. sevgilerle..

Bu konuyu "tasavvufi irşad yetkisi" açısından tartışmak Cerrahi saliklere düşer...

Mehmet ALTAN "Kent Dindarlığı" diye kitap çıkartırken Ömer Tuğrul İnançer de bırakın "Kent Tekkesi"ni oluştursun. Buna gerek var mıdır ? denilir ise "mezra tasavvufu"nu da gündeme getirmek gerekir ve konu -hiç de istemediğim- başka yerlere gider...

Herşeyin "müşteri"si var âlemde...

Mehmet ALTAN: "Gülen Hareketi Kent Dindarlığı Konusunda Öncü Olmalı..."

Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı Araştırma Merkezi 24 Nisan Cumartesi günü Prof. Dr. Mehmet Altan'ı misafir etti. Kent Dindarlığı üzerine düzenlenen konferansta konuşan Prof. Altan, bu çerçevede Gülen Hareketi'ne dair değerlendirmelerde bulundu.

Yoğun bir katılımın olduğu konferansta Prof. Altan, İslamiyet'i sosyolojik yönden tahlil etti. Kent ya da kırın kendine has bir Müslüman modeli olduğunu dile getiren Altan, konuşmasında Timaş Yayınlarından çıkan "Kent Dindarlığı" kitabını neden yazdığıyla ilgili bilgi vererek konuyu örneklendirdi.

"AK Parti'nin iktidarı toplumda bir kent dindarlığını oluşturdu"

Bir ankete göre AK Parti'ye oy verenlerin hayat şartlarının zor, eğitim durumlarının orta seviyede; CHP'ye oy verenlerin ise rahat, hayatla bir sıkıntısı olmayan, ekonomik ve eğitim durumları iyi kişiler olarak çıkmasını, bu kitabı yazmasına sebep olarak gösteren Prof. Altan, İslami anlayışın Şeyh Galip'ten Taliban'a doğru kaydığını belirtti.

Bunun bir sebebinin tekke ve zaviyelerin kapanması olduğunu ifade eden Altan, "devletin dini olarak sosyalleşemediğini görüyoruz" dedi. Konuşmasına "Ekonomik boyutuyla bakıldığında; 57 Müslüman ülke var ama bunların üretimi sadece Almanya nüfusu kadar. Burada bir fakirlik ortaya çıkıyor." tespitleriyle devam eden Altan, yurt dışı gezilerinde yaşadığı tecrübelerden örnek vererek "bir otel odasında çekmeceye elinizi attığınızda İncili bulursunuz. Bu demek oluyor ki inanç, yaşamlarının her yerinde var." dedi. İslami camiada ise Kur'an'ı hayatın içinde yeteri kadar göremediğimizden yakınan Altan Kur'an'ın hayatın her alanına girmesi gerektiğini belirtti.

Prof. Altan bu konuda yapılması gerekenleri şöyle sıraladı;

1. Kur'an mealinin aynı İncil'in otellerde olması gibi her yerde olması sağlanmalı. Ve devletin bastırıp çoğaltması gerekli; başkalarının istismarı engellenmeli. Bir inanç metninin bizden bağımsız kalmaması gerekli. Cumhuriyet bunun önünü kesti ve biz de sağlıklı bir çözüme ulaşamadık hâlâ.

2. Sosyo-ekonomik yapı. Sosyal hayattan dışlanmış insanların ekonomik olarak çok zor durumda olduklarını görüyoruz. Ve böyle insanlar bunu inanca yükleyebiliyor. Yani inanç sadece sosyal boyutların eksikliği sonucu ortaya çıkmış bir araç olarak görülebiliyor ve bu Taliban'a kadar gidiyor.

Konuşmasında kent dindarlığının nasıl algılanması gerektiği ve doğasıyla ilgili tahliller yapan Prof. Altan, Kent dindarlığının benzeşmemeyi öngördüğünü belirtti. Başörtülü bir gencin yaşamını buna örnek gösteren Altan "üniversiteli genç gibi ya da dilini konuşamayan Kürt vatandaş gibi.. Dindarlığın kendi gibi yaşamayanı dışlaması gibi, tek tip anlayışa sürüklüyor.

İşte bunu insanların daha sağlıklı, rahat bir biçimde daha hoşgörülü, dini bir silah olarak değil bir inanç ve bir kültür olarak bu şekilde düşünülmesinde fayda görüyorum." dedi.

Şeyh Galip'in peygamber sevgisi yorumunun Fethullah Gülen tarafından da benimsendiği, bunu kent dindarlığıyla nasıl açıklamak gerektiği konusunda yöneltilen bir soruya Altan şu cümlelerle cevap verdi:

"Ülkemizde ilahiyatçıların haricinde orta seviyede Müslümanlar bulunmaktadır. Galip gibi kendi gibi düşünmeyenlerin fikirlerine saygı duyma düzeyinde insanlar yetişmekte. Gülen Hareketi sayesinde kent dindarlığı vasfına uygun gençlerin bu noktaya taşındığını düşünüyorum. Eğitim boyutuyla da özellikle düşmanlık düşünmeyen insanların bu gönüllü hareketi Gülen Hareketi ile Kent dindarlığı ile örtüştüğünü ve desteklediğini söylemek isterim."

Konferansa dinleyici olarak katılan Prof. Dr. Mümtaz'er Türköne söz alarak şehir hayatı, şiddet ve dindarlık arasındaki ilişkiyi yorumlamaya çalıştı. Gülen Hareketi'nin toplumda değişim hareketini sağladığını belirten Türköne, "Gülen Hareketi şehirli sınıflara çok iyi hitap ediyor." dedi.

Türköne'nin ifadelerini kent dindarlığının nasıl olması gerektiğini ifade eden cümlelerle genişleten Prof. Altan kentte yaşanan şiddetin çözümüne ilişkin yol önerdi. Öncelikle temel hak ve özgürlüklerin yaygın olarak ortaya çıkması gerektiğini belirten Altan, bu yaklaşımın dinle örtüştüğüne dikkat çekti. Bir diğer çözüm yolu olarak sosyal bir ortamın sağlanması gerektiğini belirten Altan, Gülen Hareketi'nin bu konuda öncülük edebileceğini vurguladı.