Sufiforum.com

2009'da başlayan SUFİFORUM'da İslam; İslam Tasavvuf Geleneği ile ilgili her türlü güncel ya da 'eskimez' konular yer almaktadır. İçerik yenilemeleri tasavvuf.name sitesinden sürdürülmektedir. ALLAH YÂR OLSUN.

Giriş |  Kayıt




Yeni başlık gönder Başlığa cevap ver  [ 6 mesaj ] 
Yazar Mesaj
 Mesaj Başlığı: ‘Hakikat' cemaati önderi Ömer Öngüt vefat etti
MesajGönderilme zamanı: 29.06.10, 17:37 #mesajın linki (?)
Çevrimdışı
Kullanıcı avatarı

Kayıt: 19.09.09, 21:50
Mesajlar: 105
‘Hakikat' cemaati önderi Ömer Öngüt vefat etti

Adı ‘Ergenekon İddianamesi' ile ‘Balyoz operasyonu'nda geçen ve Bursa'da tedavi gördüğü özel hastanede ölen ‘Hakikatçılar' tarikatı Şeyhi Ömer Öngüt bugün Adapazarı'ndaki dergahında öğle namazı ardından kılınan cenaze namazından sonra toprağa verildi. Cenaze sırasında bazı müritler tabuta dokunmak için büyük çaba harcadı. Vakıfta görevli Osman Şafak, 83 yaşında ölen Ömer Öngüt'ün ölüme hazırlık yaptığını, türbesini önceden hazırlattığını ve onun ‘hatemü'l-evliya' olduğunu öne sürdü.

Resim

Cemaatlere karşı yürüttüğü mücadeleyle tanınan ve adı ‘Ergenekon İddianamesi'nde yer alan Ömer Öngüt, 2 yıldır böbrek yetmezliğinden tedavi gördüğü Bursa'daki özel bir hastanede kurtarılamadı. Cenazesi Adapazarı'nda D-100 Karayolu kenarında bulunan dergahına getirildi. Cemalettin Kaplan, Fethullah Gülen, Necmettin Erbakan, Süleymancılar, İsmailağa Cemaati ve Diyanet'e yönelik ağır eleştiri içeren kitaplarıyla tanınan Ömer Öngüt'ün cenazesine Sakarya, İstanbul, Bursa, İzmir, Manisa gibi illerde bulunan müritleri de katıldı.

Sakarya Emniyet Müdürlüğü ekipleri cenazenin kaldırılacağı Beşköprü Mahallesi'nde sıkı önlemler aldı. Dergaha alınan cenaze daha sonra üzerinde sarık olan tabutla çıkartıldı. Bu sırada karşılıklı olarak saf tutan müritleri elleri üzerinde taşıdıkları cenazeyi camiinin önüne getirdi. Hakikat Vakfı sorumlusu Osman Şafak, gazetecilere yaptığı açıklamada Ömer Öngüt'ün saat ı 04.00 sıralarında vefat ettiğini belirterek şöyle dedi: “Böbrek yetmezliği vardı. 2 senedir diyaliz tedavisi görüyordu. Bugüne kadarmış. Zaten hazırlığını yapıyordu. Türbesini hazırlattı. Hatimin evliyadır kendisi.” Bazı müritler cep telefonu ile tabutun fotoğrafını çekerken öğleleyin kılınan cenaze namazı ardından cenaze toprağa verilmek üzere Erenler Mezarlığı'na götürüldü. Tabutun araca konulması sırasında cenazeye katılan 3 bin müritten bazıları tabuta dokunmak isteyince izdiham oldu.

Sakarya başta olmak üzere Düzce, Bursa, Manisa, Ankara ve İstanbul olmak üzere Türkiye'nin çeşitli illerinde 10 bine yakın müride sahip olan Hakikatçıların şeyhi Ömer Öngüt'ün adı son olarak Ergenekon İddianamesi'nde de yer aldı.

Albay Dursun Çiçek imzalı ‘İrtica ile Mücadele Eylem Planı'nda Ömer Öngüt, Adapazarı'nda şeyh iddiasıyla etrafına cemaat toplayan ve hazır kıta bekletilen elemanlar' olarak yer aldı.

Öngüt'ün ‘Kalplerin Anahtarı Külliyatı' adlı 31 ciltten oluşan kitabı da bulunuyordu. D-100 Karayolu Adapazarı çıkışında içerisinde yatakhane, cami, yemekhane ve misafirhane de bulunan 5 katlı dergahı bulunan Ömer Öngüt'ün ölümünden sonra Hakikat Vakfı’nın 8 kişilik vakıf mütevelli heyetinin kontrolüne gireceği bildirildi.

Resim


Başa Dön
 Profil Özel mesaj gönder  
 
 Mesaj Başlığı: Re: ‘Hakikat' cemaati önderi Ömer Öngüt vefat etti
MesajGönderilme zamanı: 29.06.10, 20:52 #mesajın linki (?)
Çevrimdışı
Kullanıcı avatarı

Kayıt: 05.03.09, 09:49
Mesajlar: 311
Alıntı:
Şerâfeddîn ed-Dağıstânî Hazretleri’nin “Dünyaya Teşrîfini Müjdelediği Ulu Zât”:


Şerâfeddîn ed-Dağıstânî -kuddise sırruh- Hazretleri 1927 yılında, bir Pazartesi gecesi bütün talebelerini etrâfına toplamış ve onlara çok mühim bir şey söyleyeceğini açıklamıştı.

Yalova’nın Güneyköy beldesinde herkesçe tanınan ve Şerâfeddîn ed-Dağıstânî -kuddise sırruh- Hazretleri’nin en yakın talebelerinden olan Hacı Fatma Nine -kuddise sırruh- Hazretleri adlı yaşlı hanımın, yüz yaşının üzerinde iken anlattığına göre; Şerâfeddîn ed-Dağıstânî -kuddise sırruh- Hazretleri o gece bütün talebelerine;

“Bu gece çok ulu bir zât dünyaya teşrîf etti. Biz onu göremeyiz amma, kızımız Fâtıma görecek.” diyerek,(3) büyük bir zâtın yeryüzünü şereflendirdiğini duyurmuş; ardından bu büyük lütfun şükrünü yerine getirmek için birkaç tane kurban kesmiş ve bu büyük velînin âlemi şereflendirmesi sebebiyle “Bütün ulu ağaçların sevinç gözyaşı dökerek secdeye kapandığını” haber vermişti.(4) Hazret’in husûsiyetle “ulu ağaçlar”dan sözetmesi, bu “büyük zât”ın asırlardan beri beklenen bir kimse olduğunu gösteriyordu.

O sıralarda elli yaşının üzerinde olan Hacı Fatma Nine -kuddise sırruh- Hazretleri, kendi ifâdesiyle, bu zâtı görebileceğine bir türlü ihtimâl verememişti.(5)

Şerâfeddîn ed-Dağıstânî -kuddise sırruh- Hazretleri’nin bu zâtla ilgili müjdesi, kendisinden günümüze intikâl eden tek eser olan “Menâkîb-ı Şerâfeddîn ed-Dağıstânî”de de yerini almıştı. Hazret bu eserde, müjdelediği “ulu zât” hakkında okuyanları büyük bir hayrete ve şaşkınlığa sürükleyecek, hattâ o “zât”ı tanıyanları bile dehşete düşürecek çok büyük sırları mânâ âleminden bu âleme taşımıştı.



Şerâfeddîn Efendi’nin “Ulu Zât” Hakkında Verdiği Sırlar Nelerdi?

Hazret, varlığını tespit edebildiğimiz tek eseri olan “Menâkîb”ında mânâ âleminde müşâhade ettiği, hiç kimsenin haberdar olmadığı gizli bir hâdiseden sözediyordu. Hazret’in ifâdesine göre; Resulullah Aleyhisselâm hicret edeceği gece “Cibrîl Aleyhisselâm”dan, müşrik ve cin “tâifesinin” kendisine saldıracaklarını haber almış, bu yüzden kendisine “üzüntü ve keder ârız olmuş”tu. Hazret-i “Cibrîl” kendisine üzüntüsünün sebebini sormuş, o da:

“Efrâd-ı ümmetimden çok kimseler, bunların adâvetinden çobansız kalan davar gibi mahv olur ve helâk olur diye düşünüyorum!” buyurmuştu.(6)

Bunun üzerine “emr-i Hakk üzere” Cebrâil Aleyhisselâm “ekâbîr ricâlullâh hazerâtından birkaç zâtı dâvet ederek, birer tâife” hâlinde “huzûr-u Resûlullâh”a dizmiş, bu “birkaç zât”ı gören Resulullah Aleyhisselâm’a “itminân-ı kalb hâsıl” olmuştu.(7)

Şerâfeddîn ed-Dağıstânî -kuddise sırruh- Hazretleri’nin bu sözü doğduğunu müjdelediği zâtın, Hakîm et-Tirmizî’nin bin sene önce âhir zamanda geleceğini söylediği ve hakkında “Resulullah onunla sevinir ve gözü aydınlık olur.”(8) dediği “Hâtemü’l-evliyâ” olan zât olduğunu ortaya çıkarıyordu. Çünkü bu zât dünyaya gelirken, aynı anda âhir zaman da gelip çatmış bulunuyordu.

Bütün “ulu ağaçlar”ın neden “sevinç gözyaşı dökerek secdeye kapandı”ğı da şimdi ortaya çıkmıştı. Demek ki Şerâfeddîn Efendi’nin müjdelediği “ulu zât” Hakîm et-Tirmizî’nin asırlar önce “Hâtemü’l-evliyâ” diyerek müjdelediği “Son evliyâ” dan başkası değildi.

Zâten Hazret de eserinde ondan söz ederken; “Cenâb-ı Hakk”ın ona henüz kendisini “halketmezden evvel, ‘velâyet-i ‘ulyâ’ (en yüksek velâyet) makâmını tevcîh ve ihsân” buyurduğunu söyleyerek,(9) bu “ulu zât”ın o zât olduğunu açıkça ifâde etmekteydi.

Hazret, işte bu “ulu zât”ın Resulullah Aleyhisselâm’a tek başına birer “tâife” olarak takdim edilen zâtlar arasında yer aldığına eserinde işaret ederek, onun “âlem-i Lâhût, âlem-i Ceberût, Mele’i’l-a’lâ, Sidre-i müntehâ isimli dört âlem ve makâmât-ı mübârekede” Allah’a “sırr ve rûh ile ibadete devam eden zât” olduğunu söylüyor;(10) hatta hakkında “dâr-ı dünyaya teşrîfinden itibaren o makâmât-ı mübârekeyi rûh ve cesedle otuz üç kerre ziyâret buyurmuştur. Bu zât dahî, Cibrîl tarafından Efendimiz’e gösterilen zevâtın içindedir.” diyerek, dünyaya geldiğini de açık bir dille müjdeliyordu.(11)

Peki Resulullah Aleyhisselâm’ın ümmeti hakkında, içi neden ancak onu görünce tatmin olmuştu?

Çünkü fitne ve fesâdın kol gezdiği âhir zamanda, ümmetine “hakîkat”i gösterecek ondan başka hiç kimse yoktu. Zâhirî yaşantısında hem dîni ve vatanı içten yıkmak isteyen bölücülerle, hem de küfür ve düşmanlıkları alenî olan hıristiyan ve yahudilerle mücadele ederken yalnız Âyet-i kerîme’lere dayanan bu zâtın bu ulvî fiilinin, insanlardan gizlenen ve perdelenen âlemde hangi kökene ve gizli işe dayandığı da, yine Hazret’in müşâhadesi sayesinde açığa çıkıyordu.

Zîra bu zâtın mânevî âlemdeki durumunu tam bir keşifle müşahade eden Hazret, onun Kur’an okumayı bilmediğini iddiâ eden kıt akıllı ve dar kafalı kimselerin lâflarını âdetâ ağızlarına tıkarcasına, bu “ulu zât”ın; “Cenâb-ı Hakk” henüz kendisinin “zerre”sini “halk ve îcâd ettiği zamandan itibaren, her gece yedi bin kerre Kur’ân-ı kerîm’i hatm” eden zâtlardan olduğunu haber vermekteydi.(12)

Onun en çok göze çarpan alâmetlerinden birisi de; “halk ve insanların kendisine karşı olan inkârına sabretmek”ti.(13) Demek ki ondan halkın anlayamayacağı birtakım fiiller zuhûr edecek ve bu durum bazı kendini bilmezlerin, kendisine karşı düşmanlıkta ve inkârda bulunmalarına sebebiyet verecekti.

Onun başka bir alâmeti de, kendisini tanıyabilme lütfuna erişerek; “zerre miktarında olsun râbıta ve muhabbet eden ve dirhem kadar olsun” kendisine “hidmet eden efrâd-ı ümmete, fazîletini temine salâhiyettâr olmak”tı.(14)

Nitekim bugün “Bize muhabbetle selâm verenden dahî geçmeyiz!” dediği etrâfındaki herkesçe bilinen bu zâtın bu apaçık alâmeti, içten tasarrufu ile kuşatarak, dıştan da ana-baba merhametinden dahi ileri bir merhametle, bu âlemle ilgili her türlü yardım ve desteği sağlayarak kendisine yaklaştırdığı kimselere gizli kalmayacaktı.

Gerçekten de bu zâtın varlığı âhir zamanda yaşayan insanlar için çok büyük bir lütuftu. Çünkü Hazret’in keşfen tespitine göre; “dâr-ı dünyaya teşrîf” etmiş olan bu zât, doğduğu andan “itibaren, her yirmi dört saatte semâdan nâzil olacak yirmi dört bin belâ ve mesâibe (musîbetler)den” ve “arzdan hasıl olacak yirmi dört bin musîbetten dahi ümmet-i Muhammed’in selâmeti içün münacaât” ediyor;(15) hatta bununla kalmayıp, “her vaktü’l-imsâk’ta ümmetin, birinci neferden başlayıp kâffesini zikr”ederek, bu “ümmet-i merhûme”nin “bir saat zarfında” hepsi için “duâ ve münâcaât”ta bulunuyordu.(16)

Şerâfeddîn ed-Dağıstânî -kuddise sırruh- Hazretleri’nin ifâdesine göre; “ekâbîr ricâlullâh” denilen “Allah dostlarının en büyükleri”nden olan bu ulu zât “münâcaât”a başladığı anda, “Cenâb-ı Hakk” yalnız müminlerden değil, “kâfir ve müşriklerden bile gadâbı ref’ ve tahfîf” ediyordu.(17)

Hazret, onun bu apaçık vasıflarını sıraladıktan sonra talebelerine;

“Bu dokuz kerâmete mazhâr olan zevât-ı kirâm bizim asrımızda mevcuttur!” diyerek,(18) o zât hakkında; “sizi evlâtlığa kabul buyurdular ve kendilerinin cemâat ve mürîdânı zümresine idhâl ettiler.” müjdesini vermeyi de ihmâl etmiyordu.(19)



Hacı Fatma Nine’nin “Ulu Zât”ı Görme Lütfuna Erişmesi:

Hacı Fatma Nine, doğuşundan tam elli beş sene sonra, gerçekleşeceğine inanamadığı o büyük lütfa kavuştu. 1927 yılının bir pazartesi gecesi, Şerâfeddîn Efendi’nin “dünyaya teşrîf” ettiğini söylediği o “ulu zât”la iki defâ buluştu. Hacı Fatma Nine Şerâfeddîn ed-Dağıstânî Hazretleri’nin taht-ı terbiyesinde kemâle ermiş olduğu için, yıllar önce vefât etmiş olan Hazret’in, kendisine;

“Kızım sana bahsettiğim zât üç gün sonra gelecek ve seni ziyaret edecek.” diyerek verdiği mânevî işaretin ardından, gerçekten de üç gün sonra o zât çıkageldi ve kendisiyle konuştu.(20)

Yıllardır görmeyi beklediği, müjdelenen “ulu zât” işte oydu!..

O “ulu zât”ı görünce, Hacı Fatma Nine bu zâtın talebelerine, tâbî oldukları zâtın “ilk âdemlerden” olduğunu, hattâ “Hazret-i Süleyman’ın Belkıs’a nişanını götürenin dahî o” olduğunu beyan buyurdu.(21) Yakınında bulundukları hâlde kim olduğunu dahi bilemedikleri o “zât”ın, hafsalaya sığmayacak daha pek çok sırrını açığa vurdu.(22) Bu sözleriyle o “zât”ın talebelerine, kendi mânevî rehberlerinin kim olduğunu göstermeye çalışıyordu. Çünkü o mecliste onun kim olduğunu görebilen kendisinden başka hiç kimse yoktu.



...
(3-5) Hacı Fatma Nine’nin Hakikat Yay. Arş.’deki 1982 yılına ait kasetinden.
(6-7) Dağıstânî, a.g.e., s. 168-169.
(8) Hakîm et-Tirmizî, “Nevâdirü’l-Usûl”, c.1, s. 619. bas. Beyrut, 1988.
(9) Dağıstânî, a.g.e., s. 170.
(10-11) Dağıstânî, a.g.e., s. 112.
(12) Dağıstânî, a.g.e., s. 170.
(13) Dağıstânî, a.g.e., s. 48.
(14-17) Dağıstânî, a.g.e., s. 170-171.
(18-19) Dağıstânî, a.g.e., s. 48.
(20-22) Hacı Fatma Nine’nin Hakikat Yay. Arş.’deki 1982 yılına ait kasetinden.


???

Alıntı:
İslam alemi üzerinde, insanlık için kötü emelleri olan Yahudilerin ve işbirlikçilerinin hiç haz etmedikleri, düşmanlık besledikleri bir din büyüğü Ömer Öngüt.

Ömer Öngüt'ten Cemaatlere Eleştiri:

Hiç kimseye asla garaz ve düşmanlığımız yoktur. Fakat hiç kimsenin küfrüne rızâ gösterenlerden de değilim.
Biz ancak Allah-u Teâlâ'nın hükmünü ortaya koyarız ve o hükme göre onlara cevap veririz. Binaenaleyh ilâhî emirden çıkıp kendi arzusu ile kendi ismi altında ayrı bir din kurucuların üzerine gider ve hep Âyet-i kerime'lerle hakikati ortaya koyarız.

Bizim bütün gayemiz ümmet-i Muhammed'in birleşmesi, Nur-i Muhammedî'nin yayılmasıdır. Onun içindir ki bu bölücülerin bu yanlış hareketlerini açık olarak arzederiz. Fakat hiçbirisinden cevap gelmiş değildir. Bunların hepsinin hakkında kitaplarımız vardır:

“Âhir Zaman Âlimleri”,
“Dinine ve Vatanına İhanet Eden, Nankör Bölücü, Sahte Halife, Sahte Kahraman, Cemalettin Kaplan ve Oğlu’nun İçyüzü”,
“Küfrü Hoş Gören Narcılar’ın İçyüzü”,
“Refah Dini’ne Mensup Mahmud Efendi’nin Mollalarına Cevaptır”,
“Dinleri Süleymancılık, İmanları Para, Has Huyları Gasp, Meslekleri de Dilencilik Olan Süleymancıların İçyüzü”

Ve bu kitaplara şimdiye kadar hiçbir zaman cevap verilememiştir. Mahkemeye başvurmuşlarsa da hiçbir mahkemeyi kazanamamışlardır. Bütün deliller de elimizde mevcuttur. Sizin deliliniz var mı? Haklı olduğunuza dair bir delil göstersenize!

Diyanet derken bizim sözümüz eski Diyanet reisine idi.

Dinimiz İslâm birdir, Kitabımız Kur’an-ı kerim'dir, Peygamber'imiz Muhammed Aleyhisselâm'dır, müslümanlar kardeşimizdir. Her müslümanı kardeş olarak tanırız. Çünkü Cenâb-ı Hakk Âyet-i kerime'sinde: “Müminler ancak kardeştirler.” buyuruyor. (Hucûrât: 10) Ancak bir isimle bir din kurmuş, İslâm cemaatini bölemeye çalışmış, bir taraftan maddesini, bir taraftan imanını çalmış olanların üzerinde ahkâm ile hareket ediyoruz ve üzerlerine gidiyoruz. Ümmet-i Muhammed'i birleştirmek için her bölücünün bölücülüğünü bu şekilde söndürmeye çalışıyoruz. Asıl gayemiz, Nûr-i Muhammedî’nin yayılması, müslüman kardeşlerimizin Allah ve Resul’ünde birleşmesidir. Tefrikaya düşüren bölücü ve tahripçilere emniyet ve iktidâ etmeyiniz. Zira onlar “Cumayı kıldırmamak”la müslümanları münafıklığa, “Fâiz almak helâldir.” diyerek küfre itiyorlar.

Kur’an-ı kerim’de zekât verilecek yerler apaçık belirtildiği halde, gayesi dışında menfaatleri için zekât topluyorlar. Fakirin hakkını gasbediyorlar. İslâm düşmanları ile işbirliğine giriyor, iman ile küfrün karışmasına çalışıyorlar.Bu hareketleri ile hem İslâm’ı aslından uzaklaştırıyorlar, hem Ümmet-i Muhammed’in bölünmesine, hem de güzel vatanımızın parçalanmasına sebep oluyorlar. Gerçekten Allah ve Resul’ünde birleşelim ki, iç ve dış düşmanlara karşı mücadele edelim.

Bu Âyet-i kerime’lerle, bu gerçeklerle, kendi tuttukları yolun vicdanlarında bir muhasebesini yapıp kararlarını versinler. Ya Âyet-i kerime’lere inanacaklar, bölücülükten vazgeçecekler; ya da inkâr edecekler, yoldan çıktıklarını kabul edecekler.

Bize diyorlar ki “Siz bu beyanları ne cesaretle yaptınız, korkmuyor musunuz?” Evet, Allah’tan korktuğum için yapıyorum. Bu âciz kulunu dilerse alır, dilerse bırakır. Bu bizim için farksızdır. Hiç kimseye aslâ garaz ve düşmanlığımız yoktur. Fakat hiç kimsenin küfrüne rızâ gösterenlerden de değilim. Mühim olan “Ey kulum! Müslümanları kendilerine çekip fitne çıkaran, Ümmet-i Muhammed’i paramparça yapan bölücüleri görmedin mi? Onlara karşı ne gibi bir müdahalen oldu?” suâline karşı “Yâ Rabbelâlemin! Bu hâdim-i dervişân, Ümmet-i Muhammed’e yönelen fitne ateşini elimden geldiği kadar söndürmeye çalıştım. Kullarını Allah ve Resul’ünde toplamak ve birleştirmek için tâkatim nispetinde gayret ettim. Rızândan gayrı kimseden bir şey beklemedim ve korkmadım.” diyebileyim. Hakikat yolunu arayana yolunu tarif etmeye çalışıyoruz.

Biz hiç kimseye bağlı değiliz, kimseden de bir şey beklemiyoruz. Biz ancak Hazret-i Allah ve Resul’üne -sallallahu aleyhi ve sellem- sığınırız. Onun içindir ki cesaretle konuşuyoruz. Kimseden de korkumuz yok. Biz “İLÂHÎ GÖRÜŞ BİRLİĞİNE DAVET” ederiz. Gelenlerin gönüllerine Hazret-i Allah ve Resul’ünün -sallallahu aleyhi ve sellem- muhabbetini ve emirlerini koymaya, her türlü bölücülükten arındırmakla yalnız Hazret-i Allah ve Resul’ünde -sallallahu aleyhi ve sellem- birleştirmeye, aralarında gerçek bir kardeşliğin tesisine gayret ederiz. Devlet ittifaktan doğar, devletsizlik ise nifaktan. Müslümanların birbirine yaklaşmaları, birleşmeleri, aralarında bir dayanışma husule gelmesi en büyük arzumuzdur. Hakk Celle ve Alâ Hazretlerimiz’den niyaz ederim ki fakirin bu arzularını basiret sahibi din kardeşlerimin ibret kulaklarına ulaştırsın, feyiz ve bereketini de ihsan buyursun.

Muhakkak iç ve dış din ve vatan düşmanlarına karşı yekvücud olmamız lâzım.


???


Başa Dön
 Profil Özel mesaj gönder  
 
 Mesaj Başlığı: Re: ‘Hakikat' cemaati önderi Ömer Öngüt vefat etti
MesajGönderilme zamanı: 30.06.10, 14:08 #mesajın linki (?)
Çevrimdışı
Kullanıcı avatarı

Kayıt: 05.01.10, 21:01
Mesajlar: 488
Ehl-i kıble olduğu bilinen-görülen bir kişinin ölümünden sonra bize düşen "Allah taksirâtını afv eylesin" demekten ibarettir.

***

Hz. Şeyh Şerâfeddîn ed-Dağıstânî'nin hayat seyri ve Hz. Şeyh M. Nazım Kıbrısî el-Haqqani üzerinden devam eden silsilesi net olarak kayda girmiştir:

http://www.sufiforum.com/viewtopic.php?f=41&t=470


Başa Dön
 Profil Özel mesaj gönder  
 
 Mesaj Başlığı: Re: ‘Hakikat' cemaati önderi Ömer Öngüt vefat etti
MesajGönderilme zamanı: 01.07.10, 09:36 #mesajın linki (?)
Çevrimdışı
Kullanıcı avatarı

Kayıt: 19.09.09, 21:50
Mesajlar: 105
bu konunun başlığını ben böyle atmadım...

başkalarının açtığı konulara (içinde hakaret ve iftira yokken) müdahale edilip kendi beyinlerindeki önyargılarını ve kabullerini korkutucu kelimelerle süsleyip şarjöre sürmek yerine hakikate teslim olmayı deneseniz...

ha sahiden siz zaten "hakikat" e teslim siniz değil mi? kendisine değil de vakfına....


Başa Dön
 Profil Özel mesaj gönder  
 
 Mesaj Başlığı: Re: ‘Hakikat' cemaati önderi Ömer Öngüt vefat etti
MesajGönderilme zamanı: 06.07.10, 17:55 #mesajın linki (?)
Çevrimdışı
Kullanıcı avatarı

Kayıt: 06.07.10, 17:50
Mesajlar: 280
Ebu Hanif yazdı:
bu konunun başlığını ben böyle atmadım...

başkalarının açtığı konulara (içinde hakaret ve iftira yokken) müdahale edilip kendi beyinlerindeki önyargılarını ve kabullerini korkutucu kelimelerle süsleyip şarjöre sürmek yerine hakikate teslim olmayı deneseniz...
ha sahiden siz zaten "hakikat" e teslim siniz değil mi? kendisine değil de vakfına....


Eğer, "Ben de müslümanlardanım." diyorsan, müslüman gibi konuş ve yaşa; yok müslüman değilsen o zaman böyle bir forumda işin ne ?..


Başa Dön
 Profil Özel mesaj gönder  
 
 Mesaj Başlığı: Re: ‘Hakikat' cemaati önderi Ömer Öngüt vefat etti
MesajGönderilme zamanı: 17.12.10, 23:56 #mesajın linki (?)
Çevrimdışı
Kullanıcı avatarı

Kayıt: 06.07.10, 17:50
Mesajlar: 280
Ebu Hanif yazdı:
bu konunun başlığını ben böyle atmadım...

başkalarının açtığı konulara (içinde hakaret ve iftira yokken) müdahale edilip kendi beyinlerindeki önyargılarını ve kabullerini korkutucu kelimelerle süsleyip şarjöre sürmek yerine hakikate teslim olmayı deneseniz...
ha sahiden siz zaten "hakikat" e teslim siniz değil mi? kendisine değil de vakfına....



Konun başlığını sen atmadın ama, senin kafa yapına uygun adım uyanlar atmış beyim ! Yani, daha açık konuşursak şu herkes tarafından bilinen rezil ve rüsva yayınlarıyla maruf Türk Medyası atmış...Sen de gelmiş burada, bu rezillerin haberini asarak, aynen onlar gibi bir rezillik sergilemişsin ! Ondan sonra da kalkmış, hakikatlardan dem vurmuşsun ! Hakikatlara değil de vakfına bağlı olarak itham ettiğin merhumun bağlılarına, sen neden bir hakikat gösterme zahmetinde bulunmuyorsun acaba ? Sen bir hakikat göster de müslümanlar senin gösterdiğin hakikatlara yönelsin ! Hadi ne duruyorsun ? Yoksa, sen de diğerleri gibi, çok ses veren boş tenekelerden biri misin ?


Başa Dön
 Profil Özel mesaj gönder  
 
Eskiden itibaren mesajları göster:  Sırala  
Yeni başlık gönder Başlığa cevap ver  [ 6 mesaj ] 

Tüm zamanlar UTC + 2 saat


Kimler çevrimiçi

Bu forumu gezen kullanıcılar: Hiç bir kayıtlı kullanıcı yok ve 4 misafir


Bu foruma yeni başlıklar gönderemezsiniz
Bu forumdaki başlıklara cevap veremezsiniz
Bu forumdaki mesajlarınızı düzenleyemezsiniz
Bu forumdaki mesajlarınızı silemezsiniz

Geçiş yap:  
cron
   Powered by phpBB © 2000, 2002, 2005, 2007 phpBB Group

Türkçe çeviri: phpBB Türkiye