TûTî yazdı:
ihvan-ı turûk (Tarikat ehli) olan azizlerim emin olsun ki: bediüzzaman hz. ilm-i kelam'da (kelam ilminde) müceddid olsaydı imam-ı Rabbani hz.nin her hususta mâsadakı (doğrulayıcı ve tasdik edicisi) olurdu (yani dediğini derdi demediğini demezdi..) ki aynı dalın fülfülleri (karabiberleri) nasıl olur biri acı ise o biri de acıdır biri tatlı ise diğeri de tatlı, yani aynı yolun (ve nisbetin) ehlinden birisi hanya o biri konya mütalaası (düşüncelerini) yürütmez.. ama hazret üveysi meşrebte meczub (cezbeye kapılmış) bir alim olarak kelam ve hikmet babından (makamından) kutub olabilir o ayrı mesele.. ki öyle bile olsa rüesa-i tarikat (Tarikat reisleri olan Pirler ve Mürşidler) ve efrad-ı hakikate (Hakikat ehline) nisbetle mertebesi yine dûndur (aşağıdır..) şundan sebeb ki müşarünileyh (kendisinden bahsedilen Said Nursi) eğer ecille-i Rical (ks.hum) (fazilet, ilim ve rütbe itibariyle daha yüksek olan Büyükler) ile hemsaye (aynı gölgede) olsaydı onlarla birliğe yiterdi (erişirdi).. (yani her hangi bir eylem veya söyleminde îmâen dahi olsa büyüklerin reviş (hal ve tavırları) ile teamülüne (usülleri ve yapageldiklerine) karşı bir itiraz veya farklılık kokusu bulunmazdı..)
mesela, cümle meşayıh-i kiram (büyük şeyhler) hazeratı tarikat ve mürşid edinmeyi nasihat veriyor; şu gök kubbede asırlardır bu hutbe yankılanıyor öyle mi öyle.. şimdi, sen buna aykırı bir ses/davet duydun mu..? haa dur orda!.. heman anla ki bu o zatların kırat ve kulvarında değil; kendi berzahta (arada, perdede) mazur (özürlü) kalmış alemi de berzaha maruz (uğramış) ve mazur (özürlü) hayal ediyor..
bu şimdi dediğim gibi: şüphesiz bir hal galebesinin (halin baskın gelmesinin), sonsuz esma'nın ve ilahi sıfatların suretlerinin zılal (gölgeler) dairesinden öteye perru bâl açamamanın (kanat açıp uçamamanın) bir neticesidir.. tarikat cadde-i suğra (küçük yol) ve berzah (ara koridor); risale, cadde-i kübra (büyük yol) ve feza (uzay), tarikatin nihayeti (sonu) velayet-i suğra (küçük velayet) ve şatah (manen sarhoş olmuş) risalenin neticesi velayet-i kübra (büyük velayet) ve vâlâ (yüksek) ma'nalı makaleler tesvid eden (yazan) zat keşfinde katiyyen (kesinlikle) hatalıdır ve bizim de bunun ma'zur (özre layık) bir hata olduğunu ilan etme hakkımız vardır..
gördüğüm bir risale-i nur sitesinde yetkili (!) bir kişi kendisine "bize illa tarikat lazım mı değil mi?.." yollu bir soru sormuş bu yetkili zat da bi cevap yazmış ki evlere şenlik orda diyor ki: ".. imam-ı Rabbani ve Geylani ve Nakşbendi gibi zatlar tarikat berzahına (perde ve geçidine) uğramadan (reviş-i risale-i nur emsali) (Risale-i Nur'ın tavrı gibi) bir cadde-i Kübra'dan vasıl oldular vs.vs.." haddini bilmez cüretkarlar!.. edebsizler sizi!..
Hocam, yeni nesil için sözlerinizi sadeleştirelim: Önemli bir tespittir. Kaçırmasın insanlar.