Sufiforum.com

2009'da başlayan SUFİFORUM'da İslam; İslam Tasavvuf Geleneği ile ilgili her türlü güncel ya da 'eskimez' konular yer almaktadır. İçerik yenilemeleri tasavvuf.name sitesinden sürdürülmektedir. ALLAH YÂR OLSUN.

Giriş |  Kayıt




Yeni başlık gönder Başlığa cevap ver  [ 1 mesaj ] 
Yazar Mesaj
 Mesaj Başlığı: Nihilizme Götüren ‘Kut’sama Rüyaları
MesajGönderilme zamanı: 22.12.14, 12:13 #mesajın linki (?)
Çevrimdışı
Kullanıcı avatarı

Kayıt: 05.03.09, 09:49
Mesajlar: 311
Nihilizme Götüren ‘Kut’sama Rüyaları

Cemaat yazarlarının hınç dolu hırçınlıklarının nihilist saikleri, bir açıdan paralel devletin üstündeki kamusal kamuflajların çekilmiş olmasından besleniyorsa, diğer yandan bütün kumpas, şantaj ve espiyonajlara karşın bir türlü rüyalarda muştulanan o ‘küç’e kavuşamamaktan kaynaklanıyor.

Murat Güzel

Göktürklerden beri Türklerin siyasi muhayyilesinin oluşumunda rüyaların önemli bir yere ve işleve sahip olduğu söylenebilir. Sözgelimi amcası Yınal’ı devirerek kağanlık makamına oturan Bilge Kağan’ın veziri ve danışmanı Tonyukuk, rüyasında Tengri’nin (Tanrı’nın) Yınal’dan taplamadığını (memnun kalmadığını, Yınal’ın kağanlığına rıza göstermediğini) görür ve böylelikle Bilge Kağan’ın kağanlığa, Tengri’nin (Tanrı’nın) bahşettiği “kut” ve “küç”le (güçle) oturduğu ispatlanmış olur. (Yınal’ın silah zoruyla tahtan indirilişi de ‘darbeler’in Türklerde nerdeyse genetik olduğunu ve kök tarihinin epey uzunca bir sürece yayıldığını gösteren bir örnektir ya, şimdilik konumuz bu değil!) Yine Selçuklular’ın atası Dukak, rüyasında Tanrı’nın soyuna olan hükümranlık müjdesine nail olur. Yüce Tanrı, Kur’an-ı Kerim’e gösterdiği hürmet dolayısıyla, Dukak’ın soyuna insanlara hükmetmeleri için ‘kut’ vermiştir. (Yeri gelmişken günümüz Türkçesi’ne yansımış haliyle bu ‘kut’ kelimesinin anlamının ‘kudsiyyetten’ çok ‘bereket’e yakın düştüğünü belirtelim.) Benzer bir şekilde, çoğu Osmanlı müverrihinin Ertuğrul Gazi’ye, pek nadirinin ise Osman Gazi’ye atfettiği meşhur rüyada da Osmanlı devletinin üç kıtadaki hükümranlığa, Tanrı kelamına duydukları hürmet dolayısıyla, Tanrı’nın inayetiyle erişeceği müjdelenir. Ertuğrul Gazi (ya da Osman Gazi) Şeyh Edebali’nin evinde göğsüne kök salan çınarın dal ve yapraklarının Asya, Avrupa ve Afrika’yı gölgesi altına aldığını görür.

Şeyh Efendi’nin rüyası

İsmail Kara’nın Şeyh Efendinin Rüyası kitabında da benzeri bir siyasi rüyaya rastlamak mümkün. Ancak, Kara’nın aktardığı rüya, yukarıdaki rüyalardan biraz farklıdır. Her şeyden önce rüyayı gören şahıs yukarıda zikrettiğimiz rüya sahipleri gibi yönetici sınıftan ya da yönetici sınıfa yakın kimselerden değildir. Soyundan sultan ve hükümdarların çıktığı, ‘iktidarı rüyasında gören’ siyasi bir kişilik değildir yani. Cumhuriyetin ilk yıllarında görülür rüya. Bir şeyh efendidir rüyayı gören eni sonu ve gördüğü rüya ne kendisinin ne de yakın olduğu bir başkasının siyasi ikbaline ilişkindir. Ancak şeyh efendinin toplumsal sorumluluk alanına dair yeni bir tavır benimsemesine yol açar bu rüyayı görmesi.

Görülen rüyanın siyasi mesajında da önceki rüyaların sembolikliğinden epey şey kaybedilmiş gibidir, fazlaca bir yoruma ihtiyaç duyulmaz bu sebeple. Auguste Comte’un insanlık tarihine ilişkin yaptığı üçlü tasnife uygun ve görüldüğü dönemin yaygın zihniyetini yansıtacak bir biçimde metafizik aşamadan pozitif aşamaya geçilmiştir sanki rüyada da. Mustafa Kemal’e kahriyye okumak için bir araya gelen şeyh efendilerden biridir rüyayı gören ve gördüğü rüya sonucu bu kahriyye buluşmalarından içtinap eder. Çünkü rüyada Hz Peygamber, İslam dünyasına hükmedecek kişileri belirler ve Türkiye’ye hükmetme görevini de Mustafa Kemal’e tevdi eder.

Tonyukuk’un, Dukak’ın ve Ertuğrul Gazi’nin gördüğü rüyalar bize onlar tarafından, görüldükleri an aktarılan rüyalar değildir. Çok sonradan, mevcut iktidarı meşrulaştırıcı anlatı parçacıkları halinde zikredilirler. Böylelikle tebaanın bilinçdışında da ‘kut’ ve ‘küç’ün rüyaya mazhar olan Bilge Kağan, Dukak ve Ertuğrul (Osman) Gazi ve soyunun hakkı olduğuna dair bir kanaat oluştururlar. ‘Kut’ ve ‘küç’ün bahşedildiği siyasi rüyalar görmek bir nevi hükümranlık alametidir. Kim bilir, nice asi de böyle rüyalar görmüştür belki, ancak isyanları umdukları neticeye erişemediği için görülen rüyalar da bize kadar gelememiştir. İlginçtir, bu rüyalar bize hep iktidara erişmiş “kutlu soy”ların bu ‘kut’u nereden nasıl tedarik ettiklerini makabline şamil (retro-aktif) bir tarzda açıklamaya matuftur. Bu yanlarıyla süregelen iktidar ve saltanatların da yönetilenler nazarında meşrulaştırılması işlevini yerine getirirler. “Halife-i ruy-i zemin”lerin bu ‘küç’ü Tanrı’nın inayetiyle soylarına bahşedilmiş ‘kut’ sayesinde meşru ve kabul edilebilirdir böylelikle. Baldırı çıplaklardan, sıradan insanlardan, kara budundan olmadıklarının da remzidir görülen bu rüyalar.
Kara’nın aktardığı rüya ise öncekilerden farklıdır, bu biraz da iktidara maruz kalanların, madunların rüyası olması sebebiyledir. Fakat bu fark sadece bu kadardır, çünkü rüyanın siyasi önem ve anlamı öncekilerden çok farklı değildir. Rüyanın siyasi mesajı son derece açıktır: Muktedir pozisyonda olan, bu pozisyonunu önceki rüyalarda olduğu gibi Tanrısal bir inayetle edinmiştir! O yüzden de kahriyye vb. okumak hem anlamsızdır, hem de lüzumsuz- yani etkisiz.

17-25 Aralık darbe kalkışmalarından bu yana, yine bir rüya siyasetinin sürekli gündemimize girdiğine şahit oluyoruz. Ancak bu kez Fethullah Gülen ve bağlıları, iktidarda bulunan bir siyasi partiye, AK Parti’ye, onun liderine ve hükümetine karşı görüyor ya da aktarıyorlar bu rüyaları. Bir nevi darbe amaçlı rüyalar bunlar. Önceki rüyalardan en önemli farkları da bu. Kalkışılan darbe amacına ulaşmış, şu anki Cumhurbaşkanı, “dönemin başbakanı” sıfatıyla anılıyor olsaydı bu rüyalar görülür müydü, bu meçhul. Yine rüya görülürdü belki, emir ve talimatları sadece vaazlarla aktarmak ne kadar yeterli olabilir ki?

Kamusal kamuflajlar

Gerçekten ‘kut’ ve ‘küç’ün bu rüyalara nail olanlara verildiğine ilişkin dışarıdan bir işaret, dünyevi bir teyit, bir “başarı kaydı”ndan yoksunuz. Önceki rüyalara dair taşınan “gerçekten görüldüler mi?” şeklindeki kuşku bu kez daha kuvvetlice dile getirilebiliyor bu sebeple pekala. Ama bu kuşkunun berisinde bu rüyaların imlediği başka bir farklılık daha var önceki rüya öbeğiyle arasında. Öncekiler iktidara erişmiş, ‘küç’ü rüyayla nail oldukları ‘kut’ dolayımıyla meşrulaştıran iktidarların rüyası iken, bu kez sahip oldukları ‘kut’ adına ‘küç’ talep eden bir zümre var karşımızda. O ‘kut’a nail olunduğuna ilişkin birer kanıt olarak aktarılıyor bu rüyalar. Yine de ‘kut’a nail olmanın hemen her zaman ‘küç’ getirmediği de ortada. Her ‘kut’a nail olduğunu iddia edene, ‘küç’ bağışlansaydı nice olurdu halimiz, öyle ya!
Buraya kadar söylediklerimiz Fethullah Gülen’in rüyalarının, önceki siyasi rüyalardan biçimsel farklarını vurgulamaya dönük. İçerikte bu iki öbek rüya arasındaki farkın daha da derinleştiğine tanık oluyoruz çünkü. Önceki rüyalar iktidara erişmiş bulunanların iktidarını meşrulaştırıcı petit-recit’lerken, Gülen’in rüyalarında dile gelenin bir tür ütopik meta-anlatıya dönüştüğünü, inandırıcılıklarını asıl bu sebeple yitirdiklerini görüyoruz. Bu meta-anlatılar çerçevesinde sahip olunan ihtirasların gerçekleşemeyişi sebebiyle bu rüyalarla amel edenlerin giderek nihilistçe davranışlara kapılabileceklerini de söylemek mümkün. Mesihçi meta-anlatıların arka yüzünde yer alan bu nihilist metinlere cemaatçi yazarların sözde toplumsal analizlerinde sık sık rastlanması bundan. Önceki siyasi rüyaların inanılırlığını destekleyen siyasi ve toplumsal emareler ‘küç’ün ‘kut’sanışına işaret ederken Gülen’in rüyalarının ‘kut’un ‘küç’lenmesi istemine dönük oluşu, nail olunduğu iddia edilen ‘kut’un o ‘küç’ü sergileyemeyişi sebebiyle, bu rüyaların manevi (anlama müteallik) etki alanlarını da daraltmaktan öteye geçemiyor. Öte yandan Gülen’in rüyalarının ‘küç’ü meşrulaştırıcı olmaktan çok ‘küç’e erişmeyi amaçlayan birer mücadele silahı olarak tedavüle girişi, amaçlananların sağlanamayışının da en önemli sebebi. Bu noktadan sonra yapılan bütün o mülaane ayinlerinin, tebbet ya da kahriye okumalarının neticesinde cemaatin elinde kalanın koskocaman bir hayal kırıklığı oluşu, sözünü ettiğimiz nihilizmin yaygınlaşmasının en önemli kaynağı. Cemaat yazarlarının hınç dolu hırçınlıklarının nihilist saikleri, bir açıdan paralel devletin üstündeki kamusal kamuflajların çekilmiş olmasından besleniyorsa, diğer yandan bütün kumpas, şantaj ve espiyonajlara karşın bir türlü rüyalarda muştulanan o ‘küç’e kavuşamamaktan kaynaklı.

‘Küç’e erişmek için başvurulan kumpas, şantaj ve espiyonajların sarmalında nail olunduğu iddia edilen ‘kut’un çekirdeği de artık salt rüyalarla savunulabilecek olmaktan çıkıyor. Gülen’in rüyalarına atfedilebilecek bir ‘kut’ ve ‘bereket’ de -varsa bile- pekala geniş halk yığınlarında tedirginlik uyandırıcı bir niteliğe bürünüyor. Rüyalardan ‘küç’ ve himmet dilenen, onlardan medet umanlara karşı daha ayağı yere basan, daha rasyonel seçeneklere kail oluyor halk.

muratgzl@gmail.com

STAR/Açık Görüş
21 Aralık 2014


Başa Dön
 Profil Özel mesaj gönder  
 
Eskiden itibaren mesajları göster:  Sırala  
Yeni başlık gönder Başlığa cevap ver  [ 1 mesaj ] 

Tüm zamanlar UTC + 2 saat


Kimler çevrimiçi

Bu forumu gezen kullanıcılar: Hiç bir kayıtlı kullanıcı yok ve 1 misafir


Bu foruma yeni başlıklar gönderemezsiniz
Bu forumdaki başlıklara cevap veremezsiniz
Bu forumdaki mesajlarınızı düzenleyemezsiniz
Bu forumdaki mesajlarınızı silemezsiniz

Geçiş yap:  
cron
   Powered by phpBB © 2000, 2002, 2005, 2007 phpBB Group

Türkçe çeviri: phpBB Türkiye