Sufiforum.com

2009'da başlayan SUFİFORUM'da İslam; İslam Tasavvuf Geleneği ile ilgili her türlü güncel ya da 'eskimez' konular yer almaktadır. İçerik yenilemeleri tasavvuf.name sitesinden sürdürülmektedir. ALLAH YÂR OLSUN.

Giriş |  Kayıt




Yeni başlık gönder Başlığa cevap ver  [ 2 mesaj ] 
Yazar Mesaj
 Mesaj Başlığı: G. Fuller: "BOP, bir Amerikan ideali ve hala masada duruyor"
MesajGönderilme zamanı: 08.02.11, 11:49 #mesajın linki (?)
Çevrimdışı
Kullanıcı avatarı

Kayıt: 15.12.08, 02:19
Mesajlar: 275
Graham E. Fuller, 'Ortadoğu'da yaşananlar yeni bir çağın başlangıcı' diyor.

Fuller, 'ABD'nin 21'inci yüzyılın Amerikan yüzyılı olacağı hayali çöktü. Artık aralarında Türkiye'nin de olduğu başka aktörler sahnede' görüşünde...


RÖPORTAJ: Şenay YILDIZ

Alıntı:
Satırarası...

Ortadoğu bir süredir oldukça hareketli günler yaşıyor. Tunus'ta başlayan eylemlerin ardından Mısır günlerdir bir türlü sakinleşmiyor. Yemen, Ürdün ve Suriye'de de irili ufaklı bazı gösterilere şahitlik ediyor, Ortadoğu'daki yönetimlerin 'domino etkisiyle' birbirleri ardına devrilip devrilmeyeceğini tartışıyoruz hararetli bir biçimde günlerdir. ABD'nin ilk başlardaki temkinli tavrı, yerini yavaş yavaş değişim yanlısı bir söyleme bıraktı.

Biz de Ortadoğu'yu ve dünyanın geleceğinin bu olaylardan nasıl etkileneceğini Amerikan Ulusal İstihbarat Kurulu (CIA) adına Türkiye ve pek çok Ortadoğu ülkesinde görevler yapmış olan Graham E. Fuller'e yorumlattık. CIA'in eski Başkan Yardımcısı Graham Fuller 'Türkiye'nin Yeni Jeopolitiği', 'Türkiye'nin Kürt Sorunu' kitaplarının da yazarı.

Halen Kanada'daki Simon Fraser Üniversitesi'nde dersler veren Fuller, yıllarca bulunduğu Ortadoğu ve İslam coğrafyası üzerine yaptığı değerlendirmelerle tanınmış, Türkiye medyasında oldukça tartışılan bir isim...


CIA'in Ortadoğu ve Türkiye Masası eski Şefi olarak tanıdığımız Graham E. Fuller ile telefonla görüştük. Fuller'in değişen dünya ve Ortadoğu dengeleri ile ilgili AKŞAM'A yaptığı çarpıcı analizler şöyle:

- Neden sizce Ortadoğu'da birbiri ardına gelen bu gösterileri şu anda görüyoruz? Zamanlamanın önemi nedir?
Bence özellikle Arap dünyasındaki sorunlar çok uzun zamandır devam ediyordu ve bu alanda çalışan kişiler yıllardır sorunların ne kadar kötüleştiğinin farkındaydı. Bölgede özellikle ABD'nin desteklediği otoriter liderler konusunda çok büyük rahatsızlıklar vardı. ABD'nin müzakerelerde İsrail ve Araplar arasındaki dengesiz yaklaşımı ve tarafsız bir arabulucu olmayı başaramaması da bu sürece katkıda bulundu. Tüm bu hayal kırıklıkları bir süredir zaten vardı. Bu nedenle 9/11(11 Eylül) olayı bu coğrafyayı çok iyi bilen insanlar için sürpriz değildi. Bu bir şoktu ama bölgeyi bilenler 'Aman tanrım, bu nasıl olabilir!' demedi. Çünkü ortada çok fazla neden vardı.

- 11 Eylül ile bu olayları nasıl bağdaştırıyorsunuz?
Bunlar bence aynı hayal kırıklığı, öfke ve hoşnutsuzluk serisinin yansıması. ABD'nin tek başına tüm bu olaylardan sorumlu olduğunu söylemek istemiyorum, öyle değil. Ortada bu olaylara neden olan yerel sorunlar da var. Ama ABD siyaseti bence sorunları kötüleştirdi. Bir başka deyişle 9/11 mevcut olan rahatsızlığın ortaya konulduğu bir ifade yöntemiydi. Bu nedenle, bölgedeki ılımlı değil, en radikal grubun harekete geçmesi şaşırtıcı değildi. Ama şu anda biz, radikallerin yer almadığı, ılımlı olanların devrimci hareketler ve isyanlar için Arap dünyasındaki pek çok ülkede harekete geçtiğini görüyoruz.

- Mübarek'in ve Mısır'ın geleceğini nasıl görüyorsunuz?
Mübarek kendisi bitti bana kalırsa. Bu, ordunun güç kullanmayı reddettiği günden belli olmuş bir gerçeklik. Ama şu anda kimin Mübarek'in yerine geçeceği konusunda çok özenli bir dans izliyoruz. Bence bir oranda bağımsız görüşleri olan ve eski rejimle ilişkilendirilmeyen herkes geçiş döneminde kabul edilebilir. Ama uzun dönemde halk, seçimlerle ne tür bir lider istediğine karar verecek.

İSLAM DEVRİMİ İHTİMALİ ZAYIF

- Geçiş dönemi sonunda İran'daki gibi İslamcı bir harekete dönüşmesini bekliyor musunuz?
Ben iki hareket arasında yakın benzerlikler görmüyorum. Bu olayda da tıpkı İran Şahı Rıza Pehlevi gibi iktidarda kalma hedefinde olan bir lider (Mübarek) olduğu gerçek. Ama onun dışında daha çok farklılıklar görüyorum. Mesela şu anda ortada Humeyni gibi çok karizmatik ve birleştirici bir figür yok. Sanırım Mısır'ın doğası İran'daki kadar siyasi açıdan şiddetli değil. Ama bekleyip görmemiz gerek tabii ki.

- Müslüman Kardeşler ne kadar radikal?
Türklerin perspektifinden Müslüman Kardeşler çok radikal görülebilir. Ama ben Türkiye'dekiler de dahil Müslüman hareketlere geniş bir uluslararası perspektiften bakmaya çalışıyorum ve dünyadaki diğer İslamcı hareketlerle kıyaslıyorum. Bu açıdan Müslüman Kardeşler'i şiddet kullanan El Kaide, Pakistan'daki köktendinciler veya Afganistan'daki Taliban'la kıyaslayınca o kadar radikal görmüyorum. Müslüman Kardeşler'i çizginin ortasında görüyorum, orta dereceden ılımlıya doğru bir yerde duruyorlar bence.

- 'Müslüman Kardeşler İslam devrimi yapacak' fikrine pek kredi vermiyorsunuz anladığım kadarıyla. Öyle mi?
Hayır, bence bunun olma ihtimali çok düşük. Müslüman Kardeşler çok iyi bilinen bir yapılanma ve neredeyse 100 yıldır ortalıktalar. Örgüt son 50 yıldır Mısır'da hiç şiddet kullanmadı. Sanıyorum, bu konuda öğrendikleri bazı dersler var ve yavaşça ılımlı bir yola doğru evrilmeye devam ediyorlar. 4

ABD'nin Ortadoğu'da olanlara karşı şu ana dek verdiği tepkiyi nasıl değerlendiriyorsunuz?
Korkarım ki şimdiye kadar ABD siyaseti biraz zayıf, yavaş ve yetersizdi.

- Neden böyle oldu?
Çünkü bu olayın nasıl sonuçlanacağını bilemezsiniz. Eğer sadece 1-2 gün sürse, sonra Mübarek tarafından bastırılsa ve ABD hükümeti başından 'Mübarek'in çekilmesini istediğini' söylese, gelecekte çok zor bir durum yaratırdı. Bu nedenle, hükümetlerin mevcut hükümetin çekilmesini istemeden önce bu konuda çok temkinli olmalarına şaşırmıyorum. Özellikle de kendilerinin 30 yıldır destekledikleri bir hükümetten bahsediyorsak...

- Washington'daki genel algı nasıl Müslüman Kardeşler konusunda?
Washington'da farklı yorumlamalar var bence. İlki, İsrail yanlısı gruptan. Bunlar, Müslüman Kardeşler konusunda çok eleştireller ve örgütü 'Geleceğin Humeyni'sini çıkaracak' ve 'Mısır İran olacak' gibi oldukça aşırı şeklinde yaftalamak istiyorlar. Bir de, muhafazakarlar var. Onlar da ideolojikler ama 'demokrasinin her şeye çözüm olduğunu' düşünüyorlar ve içinde Müslüman Kardeşler de olsa Mısır'da işbaşına gelecek hükümete şans vermek istiyorlar. Son olarak da, Obama hükümetinin de içinde olduğu daha liberal bir tavır var. Bunlar, Müslüman Kardeşler'in gelecek hükümette bir miktar mevcudiyet göstermesine razılar. Bunun ülkede bir gerçeklik olması' ve 'aşırıcı bir güç olarak görülmemesi' nedeniyle. Washington İsrail nedeniyle biraz gergin olsa da, orada bu gerçekliği kabul edecek düzeyde gerçekçilik olduğunu düşünüyorum.

- Mısır konusu İsrail ve ABD arasında bir kırılma yaratabilir mi?
Küçük gerilimler yaratabilir ama kırılma yaratmaz. İlişkiler farklı alanlarda çok yakın işbirliği üzerine kurulu. ABD Kongresi'nde İsrail'e neredeyse yüzde 100 destek var. Bu nedenle Washington ile Tel Aviv arasında hiçbir ciddi ayrılık, kırılma beklemiyorum. Washington yapması gerekeni yapmak zorunda ve İsrail'in de bu gerçekliği kabul etmesi gerek. Ama, bir kırılma olmaz.

- Mısır ve Tunus'ta olanlardan sonra Ürdün, Suriye ve Yemen'de alınan önlemler bölgede domino etkisini engelleyebilir mi?
Bence net bir şekilde bölgede domino etkisi görüyoruz. Bunun nedeni aynı hoşnutsuzluk, kızgınlık ve demokrasi yoksunluğunun bölgenin tümüne hakim olması. Tüm bu hareketlerin ne kadar ileri gideceğini görmek zor. Ama Ürdün, Suudi Arabistan ve Yemen, Libya, hatta Fas bile bu durumdan etkilenebilir.

İlginç bir şekilde Amerikan yanlısı, sağ gelenekten gelen rejimler en gergin olanları. Daha sol gelenekten gelenler veya çok ulusalcı olanlar çok gergin değil. Burada, mesela Suriye veya İran'dan bahsediyorum. Her ikisinde de bir miktar gerginlik olabilir ama kendilerini çok özgüvenli hissediyorlar. Çünkü kimse onları 'Amerikan kuklası olmak' veya 'Amerikan gücünü ülkede kurmaya çalışmakla' suçlamayacak. Bu nedenle çok özgüvenli konuşuyorlar. Bu, bence olayın çok önemli ve ilginç bir yanı. Özellikle Amerikan yanlısı rejimler en korku içinde olanlar. Bunun temel nedeni, uluslarının bu siyasetleri benimsememiş olması.

- Ortadoğu'da olanlarla yeni bir çağa mı giriyoruz?
Evet, kesinlikle yeni bir çağa doğru gidiyoruz. Burada dört dönem var: Birinci Dünya Savaşı ve İkinci Dünya Savaşı ile mevcut sorunlara askeri çözüm bulma dönemlerinin ardından ABD ile Sovyetler arasında iki kutuplu dünyayı yaşadık. Sonra da Sovyetlerin yıkılışıyla beraber ABD'nin tek güç olduğu dönem vardı. Ama, şu anda bu dönem bitiyor ve dünyada pek çok güç merkezinin olduğu çok kutuplu bir dünyaya gidiyoruz. Bence, bu çok olumlu bir durum. Gelişmekte olan pek çok ülkeden yeni oyuncular sahneye geliyor. Çin birkaç yüzyıl önce de uluslararası bir güçtü ama özellikle son 15-20 yılda çok gelişti. Hindistan, Türkiye ve Latin Amerika'daki uzun zaman diktatörler tarafından yönetilen ve ABD'nin kontrol etmeye çalıştığı ülkeler değişiyor. Ben ABD veya Batı emperyalizmini bugünkü pek çok sorundan dolayı tek başlarına sorumlu tutmuyorum ama onlar sorunların artmasına neden oldu. Bugün Washington ve Avrupa çok farklı bir dünya ile karşı karşıya. Kesinlikle yeni bir dünya düzeni kuruluyor.

Fuller, bölgede en çok ABD yanlısı rejimlerin kendilerini tehdit altında hissettiklerine işaret ederek, 'Bu Amerikan dış politikasının başarısızlığının kanıtı. ABD her zaman Amerikan yanlısı rejimleri demokratikleşmeye tercih etti. Bu, bölgede durumu kötüleştirdi. Önce 11 Eylül, ardından bugünkü protestolar geldi' diyor

Türkiye'nin dış politikası akılcı

Özellikle Yeni Türkiye Cumhuriyeti kitabımda bu konuda çok şey yazdım biliyorsunuz. Ama özetlemek gerekirse, Türkiye'nin Ortadoğu konusunda izlediği politika bence son derece akılcı, yaratıcı, uzak görüşlü ve bölgedeki en olumlu düşünceleri yansıtıyor bugün. Komşularla sıfır sorun politikası da buna dahil. Bu siyaset Ahmet Davutoğlu ile ortaya çıkmış yepyeni bir şey değil. Ecevit döneminde de bunun bazı unsurlarını görmüştük. Ama Davutoğlu bu siyaset konusunda en açık vizyonu olan kişi ve Başbakan Erdoğan ve hükümetinin yüzde 100 desteğini sağladı. Ben Türkiye'nin dış politikasını destekliyorum ve eğer ABD akıllıysa 'Bazı açılardan direnmek yerine, aynı siyaseti desteklerdi' diye düşünüyorum.

Washington demokratikleşmeyi desteklemedi

Amerİka'nIn bölgedeki dış politikası çok uzun yıllar içinde başarısızlığa uğradı. ABD Arap-İsrail sorununda dengeli bir rol oynamayı reddetti ve başaramadı, diğer oyuncuların müzakere veya kolaylaştırıcı rol oynamasını engelleyemedi. Bu nedenle bugün Türk hükümeti, geçmişte ise Avrupa ile sorunlar yaşandı. ABD genel olarak bölgede demokratikleşmeyi de desteklemedi. Demokratikleşme retoriği her zaman oradaydı ama hiçbir zaman gerçekten desteklenmedi. Washington her zaman Amerikan yanlısı rejimleri demokratik rejimlere tercih etti. Bu nedenle, bu çok uzun yıllar içinde gelişen bir başarısızlık ve bunun ilk sonuçlarını baskıya uğramış kalabalıkların 9/11'de olduğu gibi tepki göstermesiyle görüyoruz.

Amerikan yüzyılı hayali bitti

ABD kendisinin baskın hegemonik rolünün tüm dünyaya hakim olmasını istiyordu. Özellikle Sovyetler yıkılıp, ortada başka süper güç kalmayınca '21'inci yüzyılın Amerikan yüzyılı olması' umudu ortaya çıktı. Amerikan hedeflerinin dünya genelinde kabul göreceği ve ABD'nin olumlu bir şekilde dünyayı yönetebileceği düşünüldü. Bunu komplike hale getirebilecek hiçbir bölgesel güç Washington'da mutlu bir şekilde karşılanmadı. Ama, dünya değişti ve 21'inci yüzyılın ABD yüzyılı olacağı ideali bir şaka gibi artık. Bunun dışında yeni küresel ortamda rol almak isteyen çok sayıda büyüklü küçüklü bölgesel güçler ortaya çıkıyor. Türkiye, kesinlikle bunlardan biri. Türkiye'nin dış politikası bu anlamda çok akılcı. Müzakere yolu arıyorlar, uzlaşmazlıktan ziyade ve sadece arkadaşlarla değil, herkesle konuşmaya çalışıyorlar. Hamas ve Hizbullah gibi bölgede çok önemli güçlerle görüşüyorlar, İran'la gerilimin azalması ve nükleer politikalarını revize etmesi için çalışıyorlar.

***

BOP, bir Amerikan ideali ve hala masada duruyor

Haftalardır gündemi belirleyen ve Ortadoğu'da birbiri ardına yaşanan gösterilerin dünya dengelerini nasıl etkileyeceğini bugün de Graham Fuller ile konuşmaya devam ediyoruz.

Alıntı:
Satırarası...

Haftalardır gündemi belirleyen ve Ortadoğu'da birbiri ardına yaşanan gösterilerin dünya dengelerini nasıl etkileyeceğini bugün de Graham Fuller ile konuşmaya devam ediyoruz. CIA'nin eski Başkan Yardımcısı Graham E. Fuller Türkiye ve çeşitli Ortadoğu ülkelerinde yaptığı istasyon şefliği görevi nedeniyle Ankara'yı da yakından tanıyor.

Farklı konularda yaptığı açıklamalarla her dönem Türk medyasında oldukça tartışılan Fuller'in Ortadoğu'nun yanı sıra, Türkiye ve Fethullah Gülen Hareketi üzerine de kitapları bulunuyor. Kanada'daki Simon Fraser Üniversitesi'nde dersler veren Fuller'la telefonla yaptığımız söyleşinin bugün yayınladığımız son bölümünde, ABD'nin çok tartışılan Büyük Ortadoğu Projesi, Türkiye'nin bu proje çerçevesinde Arap dünyasına model ülke olarak görülmesi, Fethullah Gülen Hareketi ve dünyada diplomasiyi alt üst eden WikiLeaks'i mercek altına alıyoruz.

Graham Fuller, Büyük Ortadoğu Projesi için 'Bu bir Amerikan ideali' diyor. Bölgedeki tek liderliğin Türkiye olduğunu belirten Fuller, 'Türkiye gerektiği zaman Washington'a 'hayır' diyebiliyor. Arap ülkelerinin hiçbiri bunu diyemiyor. Çünkü Washington'a bağımlılar' görüşünde




CIA'nın Türkiye ve Ortadoğu Masası'nın eski şefi Graham Fuller'ın AKŞAM'a yaptığı çarpıcı değerlendirmeler şöyle:

- Büyük Ortadoğu Projesi artık masada değil denilse bile, bu konudaki komplo teorileri ve şüphe devam ediyor. Bölgede olanlara bakınca sanki projenin varmak istediği sonuçlar bir bir gerçekleşiyormuş gibi. Siz bunları nasıl değerlendiriyorsunuz?
Bu çok ilginç bir soru ve ABD siyasetinde yıllardır var olan zıtlıkları ortaya koyuyor. Bu çerçevede içinde 'komplo' kelimesinin kullanılmasından rahatsızım. Büyük Ortadoğu Projesi anons edilmeden önce dahi bunlar ABD'nin vizyonuydu. Bu hedefler yeni değil. Amerika her zaman ABD-İsrail yanlısı ve demokratik Ortadoğu istiyordu. Bence Washington rüyalarında halen bunu istiyordur. Bu, Amerikan ideali.


- Hala masada olduğunu düşünüyorsunuz yani projenin öyle mi?
Fakat isim orada değil artık. Çünkü, Büyük Ortadoğu ismi pek çok olumsuz algıya neden oldu. Ama bu basit istekler halen orada. Hatta bugün bile. Ortadoğu'nun demokratik, Amerikan ve İsrail yanlısı olması ihtimali oldukça zayıf olduğu konusunda daha artan bir gerçekçilik var özellikle Irak konusunda yaşanan başarısızlık sonrası. Bu hedeflerin hiçbiri başarılamadı. Sadece demokrasi getirilmesi konusunda biraz ilerlenme sağlanmış olabilir. Bu önemli ve çok memnunum. Ama Irak'ta güçlü Amerikancı, İsrail yanlısı ve İran karşıtı bir hükümet var mı? Hayır.


MODEL ÜLKE
- Türkiye için 'model ülke' tanımlaması yapılması o dönemlerde hem Ortadoğu'da hem Türkiye'de tepki toplamıştı. Ama bugün, Türkiye için model ülke teriminin kullanılmasına kimsenin tepki göstermemesinin sebebi nedir?
Türkiye Batı, ABD ve İsrail yanlısı, NATO üyesi, radikal devletlerin karşısında ve iç siyasi dengeler açısından istikrarlı bir ülke olarak 'sadık' bir müttefikti. Türkiye, Ortadoğu halkları veya gelişmekte olan ülkelerin çoğu için bir model değildi. Çünkü, bu şekilde 'Batı'ya sadık' bir müttefikleri olsun istemediler. Türkiye'nin bazı diğer başarılarını takdir etseler dahi, kendi Müslüman geleneğine karşı düşmanca görünen bir devletle uzlaşmadılar. Bugünse, ironik bir biçimde, Türkiye Ortadoğu ve gelişmekte olan pek çok ülke için bir model oldu. Övgüye değer ekonomik ve demokratik başarıları ve bölgeyi çevreleyen Müslüman kültürlerin kabul edilmesi bunda çok önemli. Türkiye artık kendi dindar geçmişine veya bir zamanlar lideri olduğu bölgenin İslamcı kültürüne düşmanlık beslemiyor. Ayrıca, Türkiye ilk kez 'Batı'nın müttefiki' değil (pek çok diğer ülke bunu istemesine rağmen) 'egemen' olarak algılanmaya başlandı. Bazı konularda Washington'la çalışabilir, ama çıkarlarına uymayan bazı konularda da Washington'a 'hayır' deme gücü ve özgüveni var.


MISIR'IN LİDERLİK UTANCI
- Mübarek sonrası Ortadoğu'da güçler dengesi nasıl şekillenecek?
Ortadoğu son on yıldır eğitim, toplumsal gelişim, kadınların durumu... vs açısından dünyanın en geri kalmış yerlerinden birisiydi. Bölge yapay olarak baskı altında ve kapasitesini açıklamakta yetersizdi. Bugün, Ortadoğu ekonomisi petrol dışında neredeyse anlamsız. Mısır'ın şu andaki öneminin neredeyse sıfır olması ilginç. Mısır, eskiden Arap siyasetinin merkezi idi, bugünse bir anlamı yok. Bu temel olarak Washington'un istediği politikaların devam ettirilmesi, hiçbir hayal gücü ve girişimciliğin olmamasından kaynaklanıyor. Yeni Mısır'ın farklı olacağını düşünüyorum. Türkiye bölgede ileri görüşlü, yaratıcı, bölge sorunları karşısında dinamik vizyonu olan tek aktif ülke. Ama sanıyorum Mısır'da Türkiye'nin bu rolü oynaması konusunda bir çekişme var. Türkiye'nin bunu yapması karşısında biraz utanç duyuyorlar. Mısır'ın gelecekte eski rolüne dönmeye çalışacağını düşünüyorum.

- Mısır zaman içinde liderlik rolünü geri alabilir mi?
Evet, alabilir. Ama, şu anda bölgede tek liderlik Türkiye. İkinci olarak, Türkiye şu anda pek çok Müslüman ve diğer ülkelerin dikkatini çekmiş durumda dış politikadaki vizyonu ve iç siyasette kaynaklanan ilerlemeleri nedeniyle. Demokratikleşme ve Kürt sorunu konusunda attığı adımlar da çok önemli. Türkiye, bugün Irak'taki en önemli ikinci ülke. Ben Türkiye'ye bakınca çok olumlu işaretler görüyorum. Son olarak da, Türkiye gerektiği zaman Washington'a 'hayır' diyebiliyor. Bu, Arap ülkelerinin hiçbirinin yapamadığı bir şey. Araplar kendi hükümetlerinin Washington'a hiçbir koşuda 'hayır' diyemediğini düşünüyor. 'Hayır' diyemiyorlar, çünkü Washington'a bağımlılar. Her konuda Türkiye'nin konumu oldukça heyecan verici Arap dünyası için.

GÜLEN HAREKETİ APOLİTİK
- Türkiye'nin bugünkü siyasi tablosuna bakınca Gülen Cemaati'ni halen siyasi olmayan bir sosyal hareket olarak mı görüyorsunuz?
Gülen Hareketi ile ilgili bir şey söylemeye çekiniyorum. Çünkü, Türk toplumunun büyük bölümü Gülen Hareketi'nin CIA tarafından desteklenen, kontrol edilen bir hareket olduğu konusunda ikna olmuş durumda görünüyor. Gerçekte benim Hareket'te iyi bazı sinyaller görmem hareketin CIA tarafından desteklenen bir hareket olduğu algısını geliştiriyor adeta. Siyasi partisi olmadığı ve siyasette hareketi temsil eden adayları olmaması anlamında apolitik görüyorum. Tabii dünyadaki tüm sosyal hareketlerinin tümünün siyasi sonuçları oluyor. ABD'dekiler de böyle.

- Fethullah Gülen'e ABD'deki yeşil kart başvuru sürecinde desteğinizden dolayı sanıyorum sizin bunda kişisel payınız var...
Ben onun yeşil kart almasını desteklemedim. Yaptığım, hakkında benden istenen bir mektup yazmaktı. Ben Gülen'in Amerika için bir güvenlik tehdidi veya radikal bir güç olduğuna inanmadığımı anlatan bir mektup yazdım. Zaman zaman pek çok mektuplar yazmam istendi benden bazı figürler konusunda. Benim mektubum, dünyadaki İslami Hareketler konusunda bir araştırmacı olarak yaptığım çalışmalardan dolayı kişisel görüşlerimi içeren bir mektuptu. Kendisinin kart alıp, almamasıyla ilgilenmedim. Bu konuda saklayacak hiçbir şeyim yok.

Ama İslami hareketlere baktığım zaman dünyada Gülen Hareketi'ni dünyadaki modernist olan hareketlerden biri olarak görüyorum. Cami yerine eğitime odaklanılması oldukça ilerici. Müslüman dünyasında eğitimin artırılması ve bu ülkelerin modernize edilmesi son derece önemli.

Türkiye'nin İslam'ın rolü konusunda ikiye bölünmüş olduğunu görüyorum. Dünyadaki İslami hareketlere baktığım zaman, pek çoğu ilkel, yok sayıcı, rasyonel olmayan, toleranssız, şiddet içeren ve negatif hareketler. Gülen Hareketi'ni çağımızdaki İslami düşüncenin modern, akılcı, olumlu, yapıcı, sosyalleşmiş, barışçıl ve toleranslı olarak evrilmekte olan göze çarpan bir örneği olarak görüyorum. Bu perspektiften Gülen Hareketi çok iyi görünüyor. Ben bunun 'Türkiye'nin geleceği olduğunu veya Türkiye'yi yönetmesi gerektiğini' söylemiyorum. Sadece onu bir küresel güç olarak diğerleriyle kıyaslıyorum.

Sıfır sorun için sihirli formül yok
Davutoğlu'nun sıfır sorun politikası oldukça yaratıcı bir fikir ama ortada hiçbir sihirli formül yok mükemmel ilişkiler için. Bu politikanın bile kendi içinde zayıflıkları var. Bunu, birbiriyle savaş halinde olan iki ülke ile arkadaş olmaya çalışırken görüyorsunuz. 'Tüm dünya Davutoğlu'nun dediğini denemeli' demiyorum, ama yine de bu fikir uluslararası ilişkilerde çok ilginç bir konsept. Washington için bunun ilginç bir ders olduğunu düşünüyorum. Ayrıca ABD'nin dünyadaki her durumun ABD için 'derin tehdit' olmadığını ve kendisinin dünyada sorunları çözebilecek tek ülke olmadığını anlayıp, başka ülkelerde de sürece müdahil olma, sorumluluk alma hakkını vermesi gerekir. Bugün ABD'nin taşıdığı oldukça negatif bir valiz var dünyada sorunları çözme konusunda. Bu nedenle diğer ülkelerin de rol alması gerektiğini düşünüyorum.

Dünya dindarlasıyor
Dünyanın pek çok açıdan dindarlaştığını düşünüyorum. Ama bildiğiniz gibi İslamsız Dünya kitabımdaki temel argümanım İslam'ın Batı ve Doğu arasındaki gerilimin temel nedeni olmadığı idi. Din, diğer konularda pankart olma özelliğine sahip. Tüm dünyada dini milliyetçilikle harmanlamak, dini emperyalist güçlere karşı ülkenin kimliğini güçlendirmek için etkin bir odak olarak görme eğilimi hakim. Aynı zamanda bu dönemde insanlar, pek çok materyal ihtiyaçlarının karşılandığını görüyor. Hepimizin arabaları, küçük güzel elektronik aletleri var ama materyal şeylerin yeterli gelmediğini ve ahlaki değerlerimiz olması gerektiğini fark ediyoruz ve bu nedenle bir dine dönüş yaşanmıyor. Ama hepsi bu değil, din siyaset ve devletler tarafından kendi amaçlarına ulaşmak için kullanılabilir.

WikiLeaks'i destekliyorum
WikiLeaks'i desteklediğimi söylemek zorundayım. Yeni çağda özellikle ABD'de devletin gücü inanılmaz büyük. Öyle ki, manipüle etmek, manipüle etmeye çalışmak için çok aşırı gücü var. Kamuoyu, haberler, bilgi, medya, dünya hakkındaki haberler... ABD, Kanada ve diğer demokratik ülkelerde basın ne yazık ki az sayıda kişi tarafından yönetiliyor. Bu tüm dünya için çok tehlikeli. Bizim medya sahipliğinde çeşitliliğe ihtiyacımız var kamuoyuna farklı perspektifleri sunabilmek için. Bu açıdan, WikiLeaks'i hükümetleri gerçeklerle uğraşmaya zorlamak ve gerçekliği saklamalarını zorladığı için memnuniyetle karşılıyorum. Evet, utanç verici olabilir bazı konularda, ama diplomatların utanç duyması, kamuoyunun bilgilenmesi ile kıyaslandığında oldukça küçük bir şey.

ÇOK AZ SÜRPRİZ VAR
- ABD hükümetinin tartışmalı bazı işlere karışmış olduğunu görmekten utanç duydunuz mu bir Amerikan vatandaşı olarak?
Hayır. Çünkü, eğer bir insan aktif olarak dış politikayı ve uluslararası ilişkileri takip ediyorsa, WikiLeaks'te çok az sürpriz var. Dış politikayı iyi bilenler, ABD'nin dış politikasının doğasını çok iyi bilirler ve orada çok az ilginç detay var aslında. Pek çok Amerikan diplomat bu raporlarında entelektüel ve dengeli görünüyorlar. Türkiye hakkında biraz utanç verici olanlar var gerçi ama... Temel olarak, Amerikan diplomatlar entelektüel yorumlar yapmış ama yürütülen siyaset iyi değil. Fakat bunda da yeni keşfettiğimiz bir şey yok.

-BİTTİ-

Şenay Yıldız
senay.yildiz@aksam.com.tr


Başa Dön
 Profil Özel mesaj gönder  
 
 Mesaj Başlığı: Re: G. Fuller: "BOP, bir Amerikan ideali ve hala masada duruyor"
MesajGönderilme zamanı: 19.11.12, 14:20 #mesajın linki (?)
Çevrimdışı
Kullanıcı avatarı

Kayıt: 15.12.08, 02:19
Mesajlar: 275
Hayâller Bitmez!


Başa Dön
 Profil Özel mesaj gönder  
 
Eskiden itibaren mesajları göster:  Sırala  
Yeni başlık gönder Başlığa cevap ver  [ 2 mesaj ] 

Tüm zamanlar UTC + 2 saat


Kimler çevrimiçi

Bu forumu gezen kullanıcılar: Hiç bir kayıtlı kullanıcı yok ve 3 misafir


Bu foruma yeni başlıklar gönderemezsiniz
Bu forumdaki başlıklara cevap veremezsiniz
Bu forumdaki mesajlarınızı düzenleyemezsiniz
Bu forumdaki mesajlarınızı silemezsiniz

Geçiş yap:  
cron
   Powered by phpBB © 2000, 2002, 2005, 2007 phpBB Group

Türkçe çeviri: phpBB Türkiye