Sufiforum.com

2009'da başlayan SUFİFORUM'da İslam; İslam Tasavvuf Geleneği ile ilgili her türlü güncel ya da 'eskimez' konular yer almaktadır. İçerik yenilemeleri tasavvuf.name sitesinden sürdürülmektedir. ALLAH YÂR OLSUN.

Giriş |  Kayıt




Yeni başlık gönder Başlığa cevap ver  [ 1 mesaj ] 
Yazar Mesaj
 Mesaj Başlığı: “Herkesle ve hiç kimsesiz”
MesajGönderilme zamanı: 07.10.10, 20:55 #mesajın linki (?)
Çevrimdışı
Kullanıcı avatarı

Kayıt: 31.12.08, 16:59
Mesajlar: 308
“Herkesle ve hiç kimsesiz”

Yaşar Nuri Öztürk

Başlığımız, tasavvuf düşüncesinde, sonsuzluk adamının yalnızlığını ifade için kullanılan ‘Bâ heme vo bî heme’ farsça sözünün Türkçesidir. Yaratıcı ruhun yalnızlığını, bir başınalığını dile getiren en güzel söz bence budur…

Bu sözde ifade bulan yaşama şekline ‘halvet der encümen‘ (kalabalıkta yalnızlık) diyor sûfî düşünce…

Kur’an düşüncesinin ölümsüz ismi Muhammed İkbal (ölm.1938), yaratıcı ruhlara özgü bulduğu bu yaşam şeklini yeğlemekle birlikte kalabalığa katılmak zorunda kalanlara şöyle sesleniyor Câvidname’sinde:

“Ey kervana katılan! Herkesle yürü, fakat yalnız ol!”


Tüm yaratıcı ruhlar, bu üreten ve yücelten yalnızlığı bir biçimde dile getirip övmüşlerdir. Muhammed İkbal‘in fikir kaynaklarının üçünden, İbn Arabî, Mevlâna Celaleddin ve Nietzsche‘den birer örnek verelim.

İbn Arabî (ölm. 638/1240), insanlığın henüz anlama düzeyine ulaşamadığı Fütûhât‘ında şöyle yazıyor:

“Sonsuzluk yolcusunun yalnızlıkla ilişkisi, Allah ile insan kalbi arasındaki ilişkiye benzer. Nasıl ki, Yaratıcı, en büyük tecellisini insan kalbinde buluyor, aynen bunun gibi, insan da en yüce tecellisini yalnızlıkta bulur…” (Fütûhât, 2/150)

Mevlâna Celaleddin, o ölümsüz Mesnevî‘sinin o ünlü ilk 18 beytinde kendi yalnızlığını, anlaşılmamışlığını ifadeye koyan şu dizelere yer vermiştir:

“Ben, her meclisin ağlayanıyım; iyilerin de kötülerin de arkadaşıyım. Herkes kendi sanısına göre dost oldu bana, ama içimdeki sırlarımı hiç kimse fark edemedi. Benim sırrım, feryadımdan uzak değil, ama göz ve kulakta o ışık yok. Ham kişi pişkin kişinin halini anlar mı hiç! O halde, sözü kısa kesmek gerek, vesselam!”

Ve Nietzsche (ölm.1900), zamanın üstüne çıkmış eseri Zerdüşt Böyle Dedi‘de yaratıcı yalnızlığı şu sözlerle kutsuyor:


“Ey inziva, ey yurdum, ey yuvam! Bütün varlıklar hakkında her düşünce bana sende gelir. Sende her varlık dile gelmek ister ve her oluş senden konuşmayı öğrenmek diler. İnsanlar arasında yaşanırsa insan unutulur…”

Çünkü insanlar içinde eriyip giden, kütle denen etten robotun bir parçası haline gelen insan her şeyden ve herkesten önce kendini unutur. Kendini unutan, benliğini yitirir. Ve benliğini yitirenden kimseye hayır gelmez!..

Ay nı za man da ho cam ve dü şün ce ön cü le rimden bi ri olan ba bam, bağ lı ol du ğu tasavvuf disiplinin bu önemli ilkesini sık sık sohbet ko nu su ya par dı. Ya ra tı cı ru hun, çev re si nin in­san lar la do lup taş tı ğı nı, elinin-eteğinin öpül dü ğü nü, kendi si ne hizmetler-nimetler su­nulduğunu, fakat böyle bir ben liğin ger çek te hep yal nız, hep kim se siz ol du ğu nu uzun uzun anlatır, de rin derin iç çekerdi.

Yi ne bu ko nu yu an lat tı ğı bir soh betin den ba zı notla rı mı, kıs men sa de leş ti re rek yazmak is ti yo rum:

“Hak ada mının Al lah’tan gay rı dos tu ol ma ma lı dır. Bu nun ak si, işin ta bi a tı na ters dü şer. Çün kü ga rip lik, kim se siz lik, an la şıl maz lık Hak yo lu nun (ba bam bu na in ce yol der di) ka çı nıl maz lık la rın dan bi ri dir… Hak ada mı nın et ra fı nı sar­ma la rı onu an la dık la rın dan, onun la birlik ol duk la rın dan de ğil, onun ver dik­le ri ni baş ka yer de bu la ma dık la rın dan dır. Hak ada mı bu nu bil me li dir. Bi le­cek ki, in san dan bir şey bek le mek gi bi bir ha ta ya düş me sin. O ha ta ya düş­meyecek ki, ha yal kı rık lı ğı na uğ ra ma sın. Hak ada mı nın azığı ve ödü lü yal nız Hak’tan ge lir. Ka la ba lık, Hak ada mı na ödül ola rak sa de ce al kış ve re bi lir. Al kış ise Hak ada mı nı ra hat sız eden ku ru gü rül tü ler den bi ri dir.”

“Ba bam, Hak ada mı nın yal nız lı ğı ko nu su nu çok sık ele alır dı” de dim.

Bir örnek vereyim:

Ölü mü ne ya kın gün ler de İs tan bul’a gel miş ti. O gün ler de yap tı ğım ko nuş ma lar çev re me epey in san top la mış tı. Bu du ru mu bir ay ka dar bir sü re iz le yen ba bam mut lu ol mu yor de ğildi ama bu ruk bir acı duy du ğu da göz den kaç mı yor du.

Ni ha yet, bir gün, bah çe de uzun bir sü re baş ba şa kal mış, ta rif siz gü zel lik te bir soh bet le ‘in ce yol‘un in ce lik le ri ne uzan mış tık. Gök ma vi si göz le ri ni bir süre al nım da odak laş tır­dık tan son ra âdeta va si yet gi bi şun la rı söy le di:

“Et ra fı na adam top la ma ma ya gay ret gös ter. Ka la ba lık se ni sa kın al dat ma sın. Şu nu bil ki, oğ lum, sen hep ka la ba lık lar la bir lik te olur sun, ama ha ki kat te yal nız ya şar, yalnız ölürsün.”

Bu soh bet ten bir kaç gün son ra İs tan bul’dan ay rı lan ba bam, on dan bir kaç gün son ra da bu dün ya dan ay rıl dı. Ken di ifa de siy le ‘ince yolu yürüyenlerin varacağı yere, Dost’a dön dü!’

Hak Dos tu‘nun Dost’a dö nü şü üze rin den 34 yıl geç ti.

Yalnızlık ve yalnızlarla ilgili bu garip kader, öteleri görebilen gözlerden biri olan Tebrizli Şems (ölm. 645/1247) tarafından bir cümle ile açıklığa kavuşturulmuştur. Diyor ki büyük Şems:

“Sen ne kadar önde gidersen arkandan gelen o kadar az olur.” (Şems; Makaalât, 2/32)

Se be p açıktır:

Önde giden, daha çok şeyi daha erkenden görür. Gördüğünü söyleyince de göremeyenler ya rahatsız olurlar yahut da inkâr eder.

İşte mesele budur.

Önde giden, her zaman herkesle görünebilir, görülebilir. Ne var ki, bu görünme onun herkes tarafından anlaşıldığını göstermez. Bu gerçek, düşünce tarihinde belki de en muhteşem ifadesini ölümsüz Mevlâna’nın Mesnevî’sinde bulmuştur.

Ölümsüz ruh, ölümsüz eserini oluştururken belki de yaptığı işin kendisi bile tam farkında değildir. En muhteşem balları sentezleyen arının, balı asla anlatamadığı gibi. Evet, balı arı yapar, ona ne içirirseniz onu bala çevirir ama balı asla anlatamaz. Heidegger (ölm.1976) üzerine yazan Richard Palmer, ölümsüz Heidegger’i anlatırken şu cümleyi de kullanmıştır:

“Taklit edilemez düşünce penceresinden bakarsak, her büyük düşünür tam anlamıyla hiçbir zaman ifade edilemeyecek bir tek düşünceyi seslendirir.” (Palmer, 140)

‘ince yol‘ dediği hikmet yolunu bana belleten ba ba mı rah met le anı yor, bir yan dan da şi i rin büyük ustalarından biri olan Ne cip Fa zıl‘ın şu di ze le ri ni tek rar lı yo rum:

“Ga rip gel dik, gi de riz; ra fa koy evi-bar kı;
Tek, du dak tan du da ğa geç sin ölümsüz şar kı!”

Ölümsüz şarkıdan nasiplenenlere selam olsun!

Hürriyet / 29 Eylül 2008


Başa Dön
 Profil Özel mesaj gönder  
 
Eskiden itibaren mesajları göster:  Sırala  
Yeni başlık gönder Başlığa cevap ver  [ 1 mesaj ] 

Tüm zamanlar UTC + 2 saat


Kimler çevrimiçi

Bu forumu gezen kullanıcılar: Hiç bir kayıtlı kullanıcı yok ve 2 misafir


Bu foruma yeni başlıklar gönderemezsiniz
Bu forumdaki başlıklara cevap veremezsiniz
Bu forumdaki mesajlarınızı düzenleyemezsiniz
Bu forumdaki mesajlarınızı silemezsiniz

Geçiş yap:  
cron
   Powered by phpBB © 2000, 2002, 2005, 2007 phpBB Group

Türkçe çeviri: phpBB Türkiye