Sufiforum.com

2009'da başlayan SUFİFORUM'da İslam; İslam Tasavvuf Geleneği ile ilgili her türlü güncel ya da 'eskimez' konular yer almaktadır. İçerik yenilemeleri tasavvuf.name sitesinden sürdürülmektedir. ALLAH YÂR OLSUN.

Giriş |  Kayıt




Yeni başlık gönder Başlığa cevap ver  [ 1 mesaj ] 
Yazar Mesaj
 Mesaj Başlığı: Post-Heterodoxy üstüne sorular / Ömer Lekesiz
MesajGönderilme zamanı: 21.06.10, 12:42 #mesajın linki (?)
Çevrimdışı

Kayıt: 04.01.09, 01:40
Mesajlar: 24
Post-Heterodoxy üstüne sorular

Ömer Lekesiz
oflekesiz@hotmail.com


21 Haziran 2010

Heterodox kelimesi, “farklı” anlamındaki “heteros” ile “öğreti” anlamındaki “doxa” kelimelerinden oluşmuş.

Redhose’ta “heterodox” kelimesi “kabul edilmiş dini esaslara aykırı olan”, “heterodoxy” ise “kabul edilmiş dini doktrinlere muhalefet” olarak tanımlanmış.

Bu iki kelimenin Al-Mavrid’teki karşılığı “iptidai” ve “iptida’, bid’a” şeklindedir.
Bid’a’nın, “bid’at, yeni doktrin, sonradan meydana çıkan, benzersiz” demek olduğu malumdur.

Anadolu’nun Müslüman halklarla tanışmaya başladığı günden bu yana maruf olan kelimelerdir bunlar.

Tarihte kimi zaman, Zerdüştiliğin ve Şamanizmin kültürel etkilerini de taşıyan, oturmamış, netleşmemiş bir din anlayışı olarak çıkar karşımıza, kimi zaman da İslam’ın Anadolu’da tüm müesseseleriyle yerleşmesinden sonra, iktidarın yanlış uygulamalarına karşı başkaldıran “tasavvufi unsurlar”ın ortadan kaldırılmasını mazur gösteren bir yafta olarak çıkar…

Bu bağlamdaki tarih okumalarımda asıl ilgimi çeken konu, Hazreti Mevlana ile (1207-1273) bilahare onun takipçilerinin istilacı Moğollar’la örtülü bir uyum içinde olmalarının “özel siyasi bir tercih” olarak değerlendirilip, hiçbir şekilde heterodoxye dahil edilmemesidir.

Bundan da ilginci, günümüzde Hazreti Mevlana ile Yunus Emre gibi iki müstesna Müslüman’ın isimleri ve inançları üstünden “sevgi, kardeşlik dini” lejandıyla “dinlerarası diyalog” adlı yanlış bir şuûrun meşrulaştırılmasına yönelik çalışmaların da yine heterodoxy kapsamında değerlendirilmeyişi ama konu “Alevi Açılımı” olunca heterodoxy muterizlerinin birden bire seslerini yükseltiverip, olumlu niyetleri olumsuza tahvil etmeye çalışmalarıdır.

Ben bir tarafa düşman ya da dost olduğumdan söylemiyorum bunları. Sahiden neden ve sonuçlarıyla birlikte konuyu anlamaya çalıştığımdan söylüyorum.

Eğer konu Anadolu’ya mahsus heterodoxy ise, şunca yıldır Sünniliğin ünsiyet kurduğu heterodoxy ile aralarında “siyaseten” varola gelen problemleri bitirmeksizin, onu kanayan bir yara olarak açıkta bırakıp da neden Hıristiyan dünyaya ve İsrail’e şirinlik muskası dağıtmaya çıkıyoruz?

Eğer söz konusu problem “siyaseten” bir problem değil de “akidevî” bir problemse, yüzyıllardır birlikte yaşadığımız bu topraklarda, farklı akidelere rağmen yine huzur içinde yaşamanın bir yolunu aramıyoruz da neden iş İsrail’in otoritesini benimsetmeye, gücünü kutsamaya gelince hakkaniyet sahibi kesiliveriyoruz?

Sahiden, ama sahiden anlamak istediğim için soruyorum.

Daha kararları bile ilan edilmeden, durumdan vazife çıkartarak, akideyi ilgilendiren konularda –tesettür başta olmak üzere- alelacele uygulamalar üreten kesimler yüzünden adı “post-modern darbe” olarak kalan 28 Şubat’tan sonra, şimdi de post-heterodoxy merkezli yeni bir darbeye mi tanık oluyoruz?

Diğer bir söyleşiyle, heterodoxye ilişkin “yerel problemleri”, uluslararası bir post-heterodoxy ağı içinde “kendi bildikleri şekilde” çözmeye niyetli kesimlerle mi yüz yüzeyiz?

Eğer böyleyse, post-heterodoxy siyaseten bir seçim olmaktan çok doğrudan akidenin tahrifine mahsus yeni bir problemin adı olmaz mı?

Bu konu, post-modern zamanların “zorunlu bir dayatması” ise, kimilerinin apriori olarak “post-modern insan” ünvanını yakıştırdıkları İbn Arabi’nin, “İslâm’a ve Müslümanlara –ki onlar ne kadar da azdır- en çetin gelen iş, şehirlerinin üzerinde çan sesinin, inançsızlık göstergelerinin ve kelime-i şirkin yükselmesi, Müminlerin Emîri Ömer b. Hattab’ın zimmet ehline getirdiği kısıtlamaların kaldırılmasıdır.” sözleriyle İzzeddin Keykâvus’a o emir-nameyi tüm maddeleriyle hatırlatmasını post-heterodoxynin neresine sığdıracağız?

Elbette, post-heterodoxsy’e taraftar olanları “Onların kalplerinde hastalık vardır, Allah da hastalıklarını artırmıştır’ İlâhî hükmünce bir kalemde silip geçebiliriz.
Ama mesele bu değil.

Mesele, “tarihtir tekerrür eder” diyerek, heterodoxy planında günümüzün işgalci Moğollarıyla ünsiyet kurmaya çalışanların bu niyetlerini ve bunun muhtemel sonuçlarını açık açık tartışmak, varolan ünsiyet üstünden Alevisinden Ermenisine, Kürdünden Keldainisine bu toprağın tüm mensuplarıyla birlikte problemsiz yaşamanın yolunu bulmayı dinlerarası diyalogun mutlaka ama mutlaka önüne almaktır.

Siyasi otorite tarafından adı konulan açılımlarla, Mavi Marmara’yı bu açıdan bir şans olarak görmenin gerekli olduğu kanaatindeyim.

Evet “kan”, yitimin, zulmün ve acının adı olduğu kadar, dirimin ve dirilişin habercisidir; acziyetin, korkaklığın ve cam fanusta mücahitlik oynamanın değil…

Kapalı kapıların arkasından değil, Anadolu’nun ortasından konuşmak zamanıdır.

Eğmeden, bükmeden, tevil etmeden, aba altından sopa göstermeden, tartışmanın erdemine, istişarenin gerekliliğine inanarak konuşma zamanı…

Bunun aksi, küfrü ve buğzu çoğaltır sadece…

(YENİ ŞAFAK, 21 HAZİRAN 2010)


Başa Dön
 Profil Özel mesaj gönder  
 
Eskiden itibaren mesajları göster:  Sırala  
Yeni başlık gönder Başlığa cevap ver  [ 1 mesaj ] 

Tüm zamanlar UTC + 2 saat


Kimler çevrimiçi

Bu forumu gezen kullanıcılar: Hiç bir kayıtlı kullanıcı yok ve 3 misafir


Bu foruma yeni başlıklar gönderemezsiniz
Bu forumdaki başlıklara cevap veremezsiniz
Bu forumdaki mesajlarınızı düzenleyemezsiniz
Bu forumdaki mesajlarınızı silemezsiniz

Geçiş yap:  
   Powered by phpBB © 2000, 2002, 2005, 2007 phpBB Group

Türkçe çeviri: phpBB Türkiye