sufiforum.com http://sufiforum.com/ |
|
Hz. Celaleddin:Bu hoş koku, Yusuf'un gömleğinin kokusu..." http://sufiforum.com/viewtopic.php?f=157&t=4139 |
1. sayfa (Toplam 1 sayfa) |
Yazar: | dua [ 28.04.10, 12:36 ] |
Mesaj Başlığı: | Hz. Celaleddin:Bu hoş koku, Yusuf'un gömleğinin kokusu..." |
Bu hoş koku, Yusuf'un gömleğinin kokusudur, yahut da Mustafa(s.a.v.)'in hırkasının kokusudur. Müstef'ilün, Müstefilün, Müstef'ilün, Müıtef'ilün (c.1, 12) • Ey bahçeleri güldüren, çimenleri gebe bırakan aşıkların ilkbaharı, bizim sevgilimizden haberin var mı? • Ey aşıkların feryadına koşan hoş kokulu rüzgar. Ey candan da mekandan da temiz olan aziz varlık, sen neredeydin? Nerede kaldın, seni göreceğimiz geldi? • Ey Rum diyannın da, Habeş diyarının da fitnesi olan rüzgar, şaşırdım kaldım, bu pek hoş, bu pek güzel koku, ya Yüsufun gömleğinin kokusudur, yahut da Mustafa (s.a.v.)'in hırkasının kokusudur. • Ey doğruluk ırmağı, sen bizim sevgilimizin arkından akıyorsun, sen getirdiğin hoş kokularia gönüllerin Tur-ı Sîna'sı oluyor, canlara can katıyorsun.. • Ey sözü, konuşması, bütün davranışları, halleri hoş olan sevgili! Ey "ay"ların, "yıl"ların kendine kul oldukları güzel, senin "ay"ın da hoş, "yıl"ın da hoş. Dîvân-ı Kebir'den Seçmeler Çev. Şefik CAN |
Yazar: | dua [ 28.04.10, 12:42 ] |
Mesaj Başlığı: | Re: Bu hoş koku, Yüsuf'un gömleğinin kokusudur, |
Bu gömlek ya da hırka,nasıl bir hırkadır acep. Yusufun kurtların parçalayamadığı, kan bulaştırılmış gömleği, Kuyuda cebrailin hz. yusufa giydirdiği, hz. yakubun kokusunu aldığı, Hz. İbrahime ateşe atıldığında giydirilen, Hz.Muhammedin veysel karaniye gönderdiği, kaside i bürde şairine verdiği, ... birde ayet var "en hayırlı libas takva libasıdır" diye.Bu gömlek, hırka, bu batıni takva libasının şehadet alemindeki zahir karşılığımıdır acep. bu hırka nice hırka,bu koku nice kokudur ey erenler.Nasıl giyilir,nasıl rayihası duyulur,bilenler deyiversin hele. |
Yazar: | dua [ 28.04.10, 15:30 ] |
Mesaj Başlığı: | Re: Bu hoş koku, Yüsuf'un gömleğinin kokusudur, |
Alıntı: "Ey doğruluk ırmağı, sen bizim sevgilimizin arkından akıyorsun, sen getirdığın hoş kokularia gönüllerin Tur-ı Sîna'sı oluyor, canlara can katıyorsun.." Bu beytinde şerhini isterük. Rable mülakatın mekanı turi sina ile Şems k.s özdeşleştirilmiş. |
Yazar: | Kudsî [ 28.04.10, 15:35 ] |
Mesaj Başlığı: | Re: Bu hoş koku, Yüsuf'un gömleğinin kokusudur, |
hocam önce siz şerh edin sonra biz de bir şeyler deriz inşallah.. |
Yazar: | dua [ 01.05.10, 19:25 ] |
Mesaj Başlığı: | Re: Bu hoş koku, Yüsuf'un gömleğinin kokusudur, |
Soruya cevap bu gün Ömer Dağıstani k.s. den geldi.Allah makamını ali eylesin. HIRKA NEDİR? SORU : Sûfiyye ricâlinden bazılarının âdetleri üzere müridlerine hırka giydirmeleri, onlardan söz alarak kendilerine zikir telkin etmeleri, edep ve tarikatın gereklerini öğretmeleri şer'-i şerife uygun bir hareket midir? CEVAP : Meşrû ve oldukça güzel karşılanan bir davranıştır. Zira bir kimsenin, giyim-kuşam veya diğer güzel yönleriyle kendisini iyi ve sâlih kimselere benzetmeye çalışması müstehap olduğu gibi, kendisine şeyhi tarafından giydirilen hırkayı gören mürid, şeyhinin hal-Tavır ve hareketlerini hatırlayarak, ona karşı duyduğu sevgi hissi ve muhabbet rabıtası artar, böylelikle müridin kazanacağı feyz çoğalır. SORU : Sûfîler arasında âdet olan; şeyhlerin giydikleri hırka ve kaftan, kendilerine ve tarikatlarına has özel şekliyle ucunu sarkıtarak bağlamakta oldukları sarık ve imâme gibi kisveleri müridlerine giydirerek onlardan söz almaları, zikir telkin etmeleri ve onları terbiye etmek maksadıyla tarikat telkininde bulunmaları gibi konularda yeteri kadar sağlam deliller var mıdır? Mezkûr husûsları ele alan ve genişçe îzâh eden şey nedir? CEVAP: Bir kimsenin sâlih ve salim kimseleri benimseyerek onların kıyâfetine bürünmesi ve onlar gibi giyinip- kuşanmaya çalışması oldukça güzel karşılanan ve istenen bir husûstur. Sevenlerin sevdiklerine benzedikleri ve onların karakterini kazandıkları bilinen bir gerçektir. Zamanımızdaki müridlerin hırka giymelerinin genellikle teberrük için olduğu dikkatten uzak tutulmamalıdır. Yani müridin kendisinden hırka giydiği şeyhine karşı duyduğu inanç ve i'timad ile beslediği hüsn-i zan ve iyi niyetin kazandıracağı güzel hasletler dolayısıyladır. Giydiği hırka ile şeyhinin davranışlarına benzemeye, onun hal, tavır ve hareketlerini benimsemeye çalışmak içindir. İlmin genellikle taklîd ile başlayan bilgilerle öğrenildiği, hele üstün duygular beslediğimiz ve benimsediğimiz kişilerin karakter yapılarının taklid ile kazanıldığı unutulmamalıdır. Mürid tarafından giyilen hırka veya sarılan sarık ve kuşak ile, müridin dikkati mürşidine yönelir, onun davranışlarını devamlı hatırında tutar ki, O'nun hayır duaları, Allah'a yakın olduğu vakitler, kendisinde de tecelli etsin. Bunun böyle olması için şeyh, çevresinde saygı gören, hürmet edilen ve insanlar arasında sözü sohbeti müessir bir kimse olmalıdır. Mürid ise, dünyâdaki maddi ve ma'nevî durumunu düzeltmek ve mürşidinin himâyesine sığınmak için, onun kisvesine bürünür ve onun gibi olmaya, onun gibi giyinmeye ve onun gibi ibâdet etmeye çalışır ki, şeyhinin ma'nevi terakkisine yaklaşabilsin. Sûfiyye ricâlinden bazıları, konu ile ilgili Hz. Peygamber sallâllahü aleyhi ve sellem'den gelen şu rivayetleri naklederler: HIRKA NEDİR «Bir kavme benzeyen, onları taklid eden ve benimseyen kimse onlardandır.» «Kişi kıyamet günü sevdikleriyle birlikte haşrolunacaktır. » «Bir topluluğu seven ve benimseyen kimseyi Cenâb- ı Hakk onlardan sayar.» Kötü ve ahlâksızlar gibi giyinip-kuşanmak ve onlara benzemeye çalışmak nasıl çirkin bir şey ise, iyi ve sâlih kimseler gibi giyinmek ve onları taklid ederek benimsemeye çalışmak da o kadar güzel, faydalı, müessir ve istenilen bir husûstur. Hırka giymenin aslı ve esasi; tasavvufun ideal hedef olarak seçtiği mâ-sivâdan, hevâ ve hevesten, nefsin aldatıcı tuzaklarından kurtulmayı gerçekleştirmek, şeyh ile mürîd arasındaki ma'nevi ilgi. irtibat ve alâkayı te'min etmek, müridin nefsi üzerinde mürşidin murâkabe, muhâkeme ve ma'nevi denetimini tesis etmek içindir. (Fetâvâ-yı Halîlî) Ebû Hüreyre radıyallahü anh'den şöyle dediği rivâyet edilmiştir: «Yâ Rasûlâllah! ben sizden oldukça çok hadîs duyuyor fakat çok çabuk unutuyorum» dedim. Hz. Peygamber sallâllahü aleyhi ve sellem de bana: «Kaftanını yere yay» buyurdu. Ben de yaydım. Sonra Rasûlüllah elini kaftanımın üzerinde gezdirdi ve «Onu al giyin » buyurdu. Ben de giyindim. Artık hiçbir şeyi unutmadım. » (Sahîh-i Buhârî, Kitâbü'l-ılm) Hırka Giyme ve Giydirmenin Sünnette Yeri SORU : Yukarıda anlatılagelen hırka, giymek ve giydirmek konusunda, sahâbe zamânında seri bir delil var mıdır? CEVAP: Vardır. Nitekim Mi'rac gecesinde, Hz. Peygamber sallâllahü aleyhi ve sellem Efendimiz'e Cebrail tarafından bir hırka giydirildi. O da aynı hırkayı hulefâ-i râşidin'e giydirdi. Ayrıca Kâ'b İbni Züheyr radıyallahü anh Bânet Suâd kasidesini Hz. Peygamber sallâllahü aleyhi ve sellem'in huzurunda okuduğu esnada: «Muhakkak Allah'ın Rasûlü, Cenâb-ı Hakk'ın, kınından sıyrılmış pırıl pırıl parlayan ve parıltısıyla insanlığı aydınlatan bir kılıcıdır» mısra'ına gelince, hemen arkasındaki hırkayı çıkanp Kâ'b İbni Züheyr'e giydirmiştir. Hırka giyilmesi konusunda Cenâb-ı Peygamber sallâllahü aleyhi ve sellem Efendimiz'den şöyle bir rivâyet nakledilmektedir. Rasûlüllah sallâllahü aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur: «İsrâ (mi'rac) gecesi, Cebrail aleyhisselâm beni aldı ve nûrdan bir kubbenin içerisine götürdü. Orada bulunan kilitli bir sandığı açarak içerisinden fakr sâhiplerinin giyimine has bir hırka çıkardı ve bana giydirdi. Rasûlüllah sallâllahü aleyhi ve sellem o günkü giydiği hırkayı bilâhare Hz. Ebû Bekir, Hz. Ömer, Hz. Osman, Hz. Ali ve Enes İbni Mâlik radıyallahü anhüm'a giydirdi.»Bu hırka giydirilme hâdisesinden itibâren, sûfiy- ye ricâli de, Rasûlüllah sallâllahü aleyhi ve sellem'in zaman-ı sa'âdetlerinden beri hırka giymeye devam etmişler, müridlerine giydirilmesine de ayrı bir önem vermişlerdir. Bu durum muhâfaza edilerek günümüze kadar gelmiştir. Çünkü, halife, vekil, mürid veya öğrenci, hırkayı kokladığı zaman, kendisini Allah yoluna götüren şeyhini bulur ve hatırlar. Hırkayı görerek Allah'ın ni'- metleri aklına gelir. Böylece ma'nevi ahvâli elde etme arzûsu kendinde iştiyak hâline dönüşür. Bu husûsta ciddî ve coşkulu bir gayrete girişir. Yüce makamlara erişmeye çalışır. Hırka giyme mes'elesi şeyh ile mürid arasında ma'nevî bir irtibat kurmak, şeyhin mürid üzerindeki murâkabe, denetim ve hakemliğini te'min etmek içindir. » (Fetâvâ-yı Halîlî) Merhûm müellif Ömer Zıyâüddin-i Dağıstâni kaddesallahü sirrahu verilen bu bilgi ve aktarılan rivâyetlerden sonra hırka giyme ve giydirme mes'elesi ile ilgili başkaca bir delile lüzûm yoktur, çünkü bu rivâyetler tevatür derecesine varmıştır diyor. Nitekim Kâ'b İbni Züheyr radıyallahü anh, zamanının en değerli şâir ve edîblerindendi. O küfr içinde bulunduğu dönemlerde «kasideler yazıyor ve onlarla Hz. Peygamber sallâllahü aleyhi ve sellem ve ashâbını hicvediyor, küçük gösterme şe gözden düşürmeye çalışıyordu. Efendimiz aleyhissalâtü vesselâm bunu duyunca; «Kâ'b'ın kanının helâl olduğunu ve nerede bulunursa öldürülmesini» emretti. Bu emrin verildiği toplulukta Kâ'b'ın müslüman olan kardeşi de bulunmakta idi. O, küfr içinde bulunan kardeşi Kâ'b İbni Züheyr'e şöyle bir mektup yazdı: «Senin için Rasûlüllah sallâllahü aleyhi ve sellem'in yüce huzûruna ve müşfik kapısına sığınmaktan başka çâre yoktur. Buraya iman etmiş ve müslüman olmuş olarak gelirsen ne âlâ, aksi halde Rasûlüllah'ın ashâbı tarafından kuduz köpekler gibi öldürüleceksin. Onlar Hz. Peygamber sallâllahü aleyhi ve sellem'- in rızasını kazanabilmek için bu görevi kendilerine büyük bir ni'met biliyor ve onu yerine getirebilmek için can atıyorlar.» Bu mektup Kâ'b İbni Züheyr'e ulaşınca, Kâ'b İbni Züheyr Rasûlüllah'a sığındı ve teslim oldu. Rasûlüllah'ın da bulunduğu bir sırada Mescid-i Nebevi'ye girdi. Ashâb-ı kirâm, Efendimizin çevresinde bulunmakta idi. Efendimiz: «Sen kimsin?» diye sordu. O da: kelime-i şehâdet getirdikten sonra kendisini: «Ben Kâ'b İbni Züheyr'im» diye tanıttı. Bunun üzerine Hz. Ali kerremallahü vechehu: «Rasûlüllah âmir olduğu halde O'na me'mûr diye hitâp eden sen değil misin?» dedi. O da: «Ben. me'mûr değil me'mûn, güvenilen ve inanılan bir kimsedir» dedim» dedi. Mescid içinde bir yere oturdu ve meşhûr Bânet Su'âd kasidesini okumaya başladı. Bazı beyitler okunurken Rasûlüllah sallâllahü aleyhi ve sellem hırkasını çıkarıp, Kâ'b'ın sırtına koydu ve giydirdi. Hırkayı kendisine hediyye etti. Kâ'b İbni Züheyr vefat edince, Hz. Mu'âviye bu hırkayı mirasçılarından 1000 dinar ya da daha fazlaya satın aldı ve devlet hazînesine bıraktı. Rasûlüllah'ın Kâ'b'a hediyye ettiği bu hırka, hâlen İstanbul'da Sultan Fâtih Câmii yakınlarındaki Hırka-i Şerif Câmii'nde bulunmaktadır. Ayrıca Rasûlüllah'ın kendisine ait olan ve bizzat çıkardığı bir hırka da Ayasofya yakınların- daki Topkapı Sarayı'nda Hırka-i Sa'âdet Dâiresi'nde bulunmaktadır. Nakledilen bu rivayetlerden güzel ses ve nağmelerle camilerde kaside okumanın, karşılıklı hediyelesme ve bağış yapmanın câiz olduğunu düşündüm. SORU : Hırka giymek erkekler için meşrû olduğu gibi kadınlar için de caiz midir? Bununla ilgili asr-ı sa'âdette vukû bulmuş bir misâl var mıdır? CEVAP : Meşrû ve vâkidir. Nitekim Nebiyy-i Ekrem Efendimiz sallâllahü aleyhi ve sellem Ümmü Hâlide radıyallahü anhâ'ya bir hırka giydirmiş ve hediyye etmiştir. Bu konuda netice olarak şunları söyleyebiliriz : Erkek ve kadınların kâmil bir şeyhe intisâb etmeleri, belirli ma'nevî bir seviyeye erdikten sonra mürşidleri elinden hırka giymeleri, sûfiyye ricâli arasında âdet olduğu gibi, onların şeyhlerinin hüküm ve tasarruflarına teslim ve tefvîz-i umûr etmelerinin, dolayısıyla da Allahü Te'âlâ'nın ve Rasûlüllah'ın hükmü altına girmelerinin bir alâmeti, ayrıca. Rasûlüllah sallâllahü aleyhi ve sellem'e bi'at edip söz verme medâsiminin sünnet-i seniyye olarak ihyâsı ve devam ettirilmesidir. Nitekim Nebiyy-i Ekrem Efendimiz: Ümmü Hâlide radıyallahü anhâ'ya kendi mübarek elleriyle dört köşeli ve desenli bir hırka hediyye etmiş «Bunu sırtına giy ve eskit» diye iki def'a tekrar ettikten sonra «Bu hırka senâ ve övgü alâmetidir» buyurmuştur. (Rûhü'l-beyân) Geniş bilgi için bkz. Yakup ÇİÇEK, Hariri-zâde Mehmet Kemâleddin Hayatı, eserleri ve Tibyânü vesâili'l-hakâyık fi beyâni selâsi- li't-tarâik, muhtevâsı ve kaynakları, 88-93; Hariri-zâde, Tibyân, I, 7 b - 9 a Evliyaullah'a Ait Eşyaya Hürmet SORU : Peygamberlerle velîlerin kendilerine has bir kisve olarak seçtikleri hırka, pabuç, tâc ve kavuk gibi eşyâlara, giyeni düşünerek ve sâhibine saygı ve hürmet hissi besleyerek ziyâret etmek, teberrüken ve teyemmünen ta'zîm etmek şer'an câiz midir? CEVAP: İbâdet ve kulluk niyyetiyle olmaksızın, feyz ve bereket almak gâyesiyle yapılan ziyâretler câiz ve güzel bir davranıştır. Zira yapılan bu ziyâret ve gösterilen bu hürmet, hissiz, duygusuz ve cansız olan eşyaya değil, onların şahsında giyenlere yöneliktir. Ancak gerek giyene, gerekse giyilen eşyaya, ibâdet ve kulluk kasdıyla yapılan ziyâret ve hürmet hem küfür, hem de büyük bir hatâdır. Halbuki bu tür ziyâret ve hürmetten maksad, bereket, himmet, feyz ve şefâ'at ummaktan başka bir şey değildir. Ayrıca peygamberlerin ve velilerin elbiselerinden kerâmetlerin zuhûr ettiği dikkatten uzak tutulmamalıdır. Nitekim Ca'- fer el-Hâlidî: «Başıma geçirdiğim derviş başlığı ile ormanlarda bana yırtıcı ve yabanî aslanlar tevâzû gösterdi. Bana itâ'at etti» diyerek buna işâret etmiştir. Hz. Yûsuf'un kanlı gömleği, Hz. Ya'kub aleyhisselâmın gözlerine sürüldüğü zaman âmâ olan gözleri aniden açılmıştır. Ca'fer el-Hâlidi'den nakledilen bu hâdise bir başka şekilde şöyle anlatılmaktadır: «Bir gün şeyhlerden birinin huzûruna girdim. Bana bir başlık hediyye etti ve onu giydim. Sonra o bölgeden uzaklaştım. Yolum ormanlık ve ağaçlık bir yerden geçerken yırtıcı hayvanlarla karşılaştım. Onlar bana yaklaşıyor ve itâ'at gösterisinde bulunuyorlardı. Hayretler içinde kaldım. Başlığı çıkardım. Bir de ne göreyim. Onlar aynı davranışlarını başlığa yapıyor ve bereketinden istifâde etmeye çalışıyordu. Dervişlerin elbiseleri, en güzel ve en temiz giyim-kuşam, en şerefli kisve, sevab ve ecir yönünden de Allah indinde en makbûl olanıdır. Başa konulmaya değer olan taç o taç, giyildiğinde her türlü belâyı defetmek için gerekli olan başlık yine o başlıktır. Bu sebeple sûfi ve dervişler, taç, hırka ve benzeri kıyafetleri giydirecekleri kimselerde bazı şartların bulunmasını istemiş, şeyhlerimiz de halifelerine ve ma'nevi mirasçılarına bunları intikal ettirerek günümüze kadar gelmesini te'min etmişlerdir. (Fetâvâ-yı Halîlî) Hırka Giymenin Tarihçesi SORU : Hırka giydirme hâdisesinin mevcûdiyeti diğer peygamberler döneminde de var mıydı? Böyle bir rivâyet ve delil mevcût mudur? CEVAP: Evet, mevcuttur. Enes İbni Mâlik radıyallahü anh'den rivâyet edildiğine göre; Rasûlüllah sallâllahü aleyhi ve sellem : «Şimdi benim şu gömleğimi götürün. Babamın yüzüne sürün de gözü açılsın. Ve bütün ailenizle birlikte gelin» (Yûsuf (12), 93) âyet-i kerimesi hakkında konuşurken şöyle buyurmuştur: Zâlim Nemrût, İbrahim aleyhisselâm'ı ateşe attığı zaman. Cenâb-ı Hakk cennetten bir gömlek ve sandalye ile Cebrail aleyhisselâm'ı O'na gönderdi. Hz. Cebrail gömleği İbrahim'e giydirdi ve sandalye üzerine oturttu. Kendisi de O'nunla beraber oturdu ve konuşmaya başladılar. İbrahim aleyhisselâm bu gömleği İshâk'a, o, Ya'kub'a, Ya'kub da Yûsuf aleyhisselâm'a giydirdi. Hz. Yûsuf bu gömleği çürüme ve benzeri tehlikelerden korumak için bir sandığın içine koydu ve kilitledi. Bilâhare kardeşleri onu götürüp kuyuya atarken üzerinde bulunan kanlı gömlek bu gömlekti. Üzerinde cennet kokusu bulunduğu için. ona dokunan ve onu koklayan her hasta ve her dertli devâ buluyor, şifâya kavuşuyordu. Te'vilât-ı Necmiyye'de buna işâret edilerek şöyle denmektedir: Yûsuf alevhisselâmm sırtındaki gömlek. Cenâb-ı Hakk'ın peygamberlerine giydirdiği cennet elbiselerinden bir elbisedir. Bu kisveler O'nun cemâl nûrunu taşımakta idi. Hz. Ya'kub aleyhisselâm onu koklayarak yüzüne-gözüne sürdüğü zaman, âmâ olan gözleri aniden açılıvermiştir. Bu esrardan dolayı sâlih kimselerin kisvelerinin de kendine has te'sirinin var olabileceğini düşünmüşler ve müridlerine hırkalarını giydirmişler ki, onların gönül dünyâsına ârız olan ma'nevi körlük giderilebilsin. Gönüller, içerisine dolan dünyâ sevgisi ve dünyevi şeylerle aşırı ilgiden körelir. Bâzı hadis hâfızları: Hz. Âli kerremallahü vechenin Hasan-ı Basri rahmetullah ileyhi'ye hırka giydir diği şeklindeki rivâyeti imkânsız addederler. Hadis imamları, Hasan-ı Basri'nin Hz. Ali kerremallahü vec- he'den değil hırka giymek, Ondan hadis bile işitmediğini ileri sürmüşlerdir. İsmail Hakkı Bursevi Hazretleri: «Hırka giyme ve giydirme mes'elesi, mezkûr hâdiselerden dolayı sûfiyye ricâli arasında bir âdet olmuştur. Hem kendileri teberrüken hırka giymiş, hem de giydirmişlerdir. Hiç kimsenin böyle bir âdete karşı çıkmaya hakkı yoktur. Ben Konya'da titiz bir şekilde korunan ve cennet elbiselerinden olduğu söylenen, bir ucu içi su dolu tasta bulunan hırkayı ziyâret ettim. Suyu ile yüzümü yıkadım. Zâhiri ve bâtını hastalıklardan kurtulmak için o sudan içtim. el-Hamdü lillâh» buyurmaktadır. (Geniş bilgi için bkz. Ya'kûp ÇİÇEK, Age., 90 - 92; Hariri-zâde, Tibyân, I 9 a - 9 b.) Hırka Giymenin Niyyeti SORU : Hırka giyebilmek için husûsi bir şart ve bununla ilgili yapılması gereken bir niyyet var mıdır? CEVAP : Vardır. Hırkayı giyerken, güzel her türlü ahlâka bürünmek, kendi elbiselerinden soyunurken de bütün kötü ahlâktan, çirkin âdet ve alışkanlıklardan kurtulmaya niyyet etmek esastır. Sûfiyye ricâlinden bazıları hırka giymenin şartlarını şöyle açıklamaktadır: Yalancılık elbisesini doğrulukla, hiyânet elbisesini emânetle örtmek ve bu inanç ve şu'ûr içinde hırka giymek gereklidir. Sonra da lüzumsuz ve faydasız yere konuşmaktan sakınmak, gözü haramlara bakmaktan korumak, verâ, hüsn-i zan, kanaat, tevâzû, cömertlik, namaz, oruç, zikir gibi gü- zel ahlâk ve ibâdetierle donanmak, bütün mü'minlere merhamet nazarı ile bakmak, gereksiz yere âvâre - âvâre çarşı-pazarlarda dolaşmak, cemiyet içerisinde fazla bulunmak gibi insanı zihnen ve ma'nen meşgul edici kötü alışkanlıklardan uzaklaşmak ileri sürülen şartlar arasındadır. |
1. sayfa (Toplam 1 sayfa) | Tüm zamanlar UTC + 2 saat |
Powered by phpBB © 2000, 2002, 2005, 2007 phpBB Group http://www.phpbb.com/ |