Sufiforum.com

2009'da başlayan SUFİFORUM'da İslam; İslam Tasavvuf Geleneği ile ilgili her türlü güncel ya da 'eskimez' konular yer almaktadır. İçerik yenilemeleri tasavvuf.name sitesinden sürdürülmektedir. ALLAH YÂR OLSUN.

Giriş |  Kayıt




Yeni başlık gönder Başlığa cevap ver  [ 1 mesaj ] 
Yazar Mesaj
 Mesaj Başlığı: `Risalei Nur ve Tasavvuf Geleneği`
MesajGönderilme zamanı: 06.10.10, 22:34 #mesajın linki (?)
Çevrimdışı
Kullanıcı avatarı

Kayıt: 20.01.09, 10:20
Mesajlar: 239
`Risalei Nur ve Tasavvuf Geleneği` tartışması

İstanbul İlim ve Kültür Vakfı tarafından gerçekleştirilen `Risale-i Nur ve Tasavvuf Geleneği` konulu toplantıya katılan 15 bilim adamı Said Nursi`yi farklı yönleriyle ele aldı.

İstanbul İlim ve Kültür Vakfı tarafından gerçekleştirilen `Risale-i Nur ve Tasavvuf Geleneği` konulu uluslararası müzakereli toplantılar, 16-17 Ağustos 2005 tarihlerinde gerçekleşti. Teknolojik gelişmeler ve maddi refahın artmasına paralel olarak, özellikle Batı Dünyasında, insan ruhunu adeta mahveden bir manevi boşluğun oluştuğunu, bunun da insanları manevi değerleri arayışa ittiğini belirten vakıf yetkilileri, son yıllarda mistisizme ve tasavvufa yönelmelerin başladığını vurguladı. Özellikle ABD`de Budizm`in en hızlı büyüyen din durumuna gelmesinin yanı sıra İslami Tasavvuf, Mevlana ve benzeri şahsiyetlere de ilginin arttığını belirten Vakıf yetkilileri, bu ihtiyaca bir nebze katıda bulunmak amacıyla `Risale-i Nur ve Tasavvuf Geleneği` konulu uluslararası müzakereli toplantılar düzenlediklerini belirttiler. İstanbul İlim ve Kültür Vakfınca düzenlenen bu toplantılardan ilki İslam Dünyasından gelen ilim adamlarının katılımıyla, 26-27 Temmuz 2005 tarihinde gerçekleşmişti.

Serinin ikinci müzakereli toplantısı ise Batı Dünyasından gelen ilim adamlarıyla 16-17 Ağustos 2005 tarihinde Eyüp Belediyesine bağlı toplantı salonunda yapıldı. `Risale-i Nur ve Tasavvuf Geleneği` konulu uluslararası müzakereli toplantıya katılan Batılı ilim adamları şunlar oldu:

1. Prof. Dr. Massimo Introvigne (İtalya) Roma Üniversitesi

2. Prof. Dr. Kamran Mofid (İngiltere)

3. Prof. Dr. Stephen Hirtenstein(İngiltere) Oxford University

4. Prof. Dr. Ibrahim Abu Rabi (ABD) Hartford Seminary

5. Prof. Dr. Marcia Hermansen(ABD) Loyola University

6. Prof. Dr. Yohanen Friedmenn (İsrail) Hebreww University

7. Prof. Dr. Christian Gremmels (Almanya)

8. Prof. Dr. Bilal Kuşpınar(Kanada) Mc Gill University

9. Prof. Dr. Lucinda Alen Mosher (ABD) Newyork University

10. Doç. Dr. Said Özervarlı (Türkiye) İSAM

11. Dr. Ahmed Wolf Aries(Almanya)

12. Şükran Vahide(Türkiye)

13. Fred Reed(Kanada)

14. Prof. Dr. Yehezkel Landau(ABD) Hartford Seminary

15. Sheila Guillaume(ABD) Hartford Seminary

İki günlük müzakerenin sonunda toplantıya katılan ilim adamları 17 Ağustos akşamı Nesil Şirketler grubu toplantı salonunda, gerçekleştirilen müzakereler ve Risale-i Nur hakkındaki görüşlerini kısaca açıklama fırsatı buldular. Çok sayıda misafirin takip ettiği bu toplantının başkanlığını ve tercümanlığını İstanbul İlim ve Kültür Vakfı genel sekreteri Prof. Dr. Faris Kaya yaptı. Prof. Kaya önce kısaca toplantıya katılan ilim adamlarını tanıttıktan sonra, sözü Prof. Dr. Lucinda Alen Mosher`a verdi. ABD Newyork Üniversitesinden toplantıya katılan Mosher`ın Bediüzzaman Said Nursi tarafından telif edilen Mesnevi-i Nuriye ve Cevşen`deki tasavvufi konular üzerine çalışmaları var. Aynı zamanda bir Hıristiyan ilahiyatçısı olan Lucinda Mosher, gelen misafirleri selamlayarak konuşmasına başladı:

`İyi akşamlar, Newyork`tan size selam getirdim. İstanbul`da bulunmak benim için büyük bir zevk. Fikir alışverişinde bulunduğumuz ve benim için çok öğretici olan bu iki günlük toplantıdan dolayı çok teşekkür ederim. Ben bu iki gün içersinde şu noktaya geldim. Tebliğim Mesnevi-i Nuriye üzerineydi; ama daha çok Mesnevi üzerine çalışmam gerektiğini anladım. Özellikle insanlar bana, bir Hıristiyan ahlakçı olarak Said Nursi`nin eserlerinde ne bulduğumu soruyorlar. Çalışmam Mesnevi ve Cevşen üzerine; bu konuda bulduğum ilginç noktaları sizlerle paylaşmak istiyorum. Mesnevi`ye baktığınız zaman İslamın derinliğini, geniş boyutlarını görüyorsunuz.. Aslında Mesnevi`yi okumak, Said Nursi`yi okumak, harika olan Türk insanlarıyla tanışmama, onların derinliğine ulaşmama vesile oluyor. Teşekkür ederim.`

Lusinda`nın ardından ABD`deki Hartford Seminary`de doktora yapan ve daha önce Mayıs ayında da Türkiye`yi ve İstanbul İlim Kültür Vakfını ziyarete gelen, Amerikan Deniz Kuvvetlerinde rahibe olarak görev yapan Sheila Guillaume bir konuşma yaptı. Risale-i Nur`u ve İslamı daha derinliğiyle öğrenmek için, bu toplantıya kendi imkanlarıyla katılan Sheila şunları söyledi:

`Connecticut eyaletinde yaşıyorum. Böyle bir toplantıya katılma, Said Nursi`yi ve eserlerini tanıma imkan tanıdığı için Allah`a şükrediyorum. Said Nursi ve eserlerini okudukça cihanşümul barışı ve güzellikleri içersinde bulundurduğunu görüyorum ve bu yüzden daha fazla okuma gayreti içersindeyim. Harfort Seminary`de doktora çalışması yapıyorum. Amacım doktora çalışmamda Said Nursi`nin düşünceleri üzerinde çalışmalar yapmak. Tekrar aranızda bulunmaktan dolayı çok mutluyum. İnşallah, ümit ediyorum, birbirimizi tanıma ve barış noktasında dünyaya hizmet ederiz.`

Üçüncü konuşmacı İngiltere Oxford Üniversitesinden Prof. Dr. Stephen Hirtenstein`dı. İbn-i Arabi konusunda dünya çapında uzman olan Hirtenstein konferansta İbn-i Arabi ile Bediüzzaman Said Nursi`nin tasavvuf görüşlerini karşılaştırdı. Türkiye`ye sık sık geldiğini söyleyen Stephen Hirtenstein şunları söyledi:

`İyi akşamlar, ben çok az Türkçe biliyorum. O yüzden İngilizce konuşacağım. Toplantıyı organize edenlere teşekkür ediyorum. Bizi kucakladılar, bizi ağırladılar, bizi ağırlamada gösterdikleri güzellikler için ayrıca teşekkür ediyorum. Modern dünyada açık kalplilik, takdir edilmesi gereken bir davranış. Ben bu toplantının organizatörlerinde de bunu gördüm. 30 senedir Muhiddin-i Arabi üzerine çalışmalar yapıyorum. Son 5 senedir de çok sık Türkiye`ye geliyorum ve Türkiye`deki kütüphanelerde çalışmalar yapıyorum. Muhiddin-i Arabi ile ilgili çalışmalar sırasında, Türkiye`deki kütüphanelerde Türklerden çok büyük destek gördüm. Said Nursi`yle ilgili çalışmama çok yakın geçmişte yani bu tebliği hazırlarken başladım. Bu konuda da gerçekten inanılmaz destek görüyorum. Şunu ifade edebilirim, Türkiye`de tasavvufun, ruhaniyetin okyanusları var. Sizlerin kaburgalarınıza kadar o maneviyatla dolduğunuzu biliyorum, hissediyorum. Teşekkürler.`

Dördüncü konuşmacı olan ve İngiltere`den katılan Prof. Dr. Kamran Mofid`in tanıtımı yapan Prof. Faris Kaya bu ilim adamıyla geçtiğimiz Haziran ayında Moskova`daki bir konferansta tanıştıklarını; o zamandan beri Risale-i Nur`u tanıdığını ve okuduğunu söyledi. Mofid`in ekonomist olduğunu, fakat son zamanlarda ekonomi ve tasavvuf konularını birlikte incelediğini vurgulayan Prof. Kaya, 23 senelik üniversite hayatını bırakarak bu konularda çalışmalar yaptığını belirtti. Maneviyatsız ekonominin tahripkar olduğu ve insanlığı mahvettiği görüşünde olan Kamran Mofid şunları söyledi: `İstanbul`da bulunmaktan çok mutluyum ve bahtiyarım. 53 sene önce doğduğum yere çok yakın olduğundan dolayı, bu toprakların sıcaklığında hissediyorum. Tahran`da doğdum, 35 senedir İngiltere`de yaşıyorum. İstanbul`da bulunmama vesile oldukları için İstanbul İlim Kültür Vakfına, dostum Faris ve Cemal Beylere çok teşekkür ediyorum. Ben bir ekonomistim; ama diğer ekonomistler gibi değilim. Şefkatin, merhametin, maneviyatın, aynı zamanda paranın da içinde olduğu bir ekonomiden yanayım. Aşkın, muhabbetin, şefkatin, merhametin para ile el ele gitmesi gerekir. Beni Said Nursi`yle tanıştırdıklarında dolayı çok mutluyum. Biz İngiltere`de şöyle bir İslama muhtacız: Herkes barış içersinde olsun, şefkatli olsun, başkalarıyla bir arada yaşamayı kabul etsin, herkes kendi din anlayışını yaşayabilsin. Ben nihayet aradığım İslami anlayışı buldum, o da Nursi`nin İslami anlayışı. Bu konuda yıkılmış köprüleri tamir edecek bir köprü buldum o da İstanbul şehri.`

Bir sonraki konuşmacı olan Prof. Dr. Yehezkel Landau Musevi bir ilim adamı olarak Hartford Seminary`de öğretim üyeliği yapıyor. Tasavvuf konferansında rüya konusunu ele alan Landau, sunduğu tebliğinde Sekizinci Mektubun başında yer alan rüya konusunu Yahudi geleneğindeki rüya konusuyla karşılaştırdı. Üçüncü kez Türkiye`ye geldiğini belirten Yehezkel Landau, konuşmasında şunları söyledi: `Beni davet ettiğiniz için takdirlerimi ve teşekkürlerimi ifade ediyorum. Bu konferansla aklımız, kalbimiz ve ruhumuz birleştirilmiş oldu. Biz güzel şeylere muhatap olduğumuz zaman bu duayı okuruz: Allah`ım sana hamd olsun, teşekkür ediyoruz. Bizi böyle bir ana kavuşturdun, bundan sonra da bize böyle anları nasip et. `Ben üçüncü seferdir İstanbul`a geliyorum. Her geldiğimde hem İstanbul`un kendisine hem de insanlarına adeta aşık oluyorum. Normalde aşk başladı mı biter, bu aşk büyüyor her geçen gün artıyor. Yeni tanışmış olduğum Kamran kardeşimin dediği gibi, bizi olduğumuz çizgilerden öteye götüren ve doğru istikametteki çizgimizde kırılmalar meydana getirenlere fırsat vermememiz lazım. Birbirimizi anlamamız, birbirimizi sevmemiz ve barış içersinde yaşamamız için bizi yanlış yola itenlere karşı kesinlikle taviz vermeden hareket etmemiz lazım. Ben Amerika`ya gitmeden önce Kudüs`te yaşıyordum. Şunu ifade etmek isterim ki, Kudüs`ün de İstanbul gibi çok güzel tarihi var; fakat çok kanlı tarafı da var. Şu noktaya gelmemiz lazım: kutsalı tutup ayağa kaldırmamız, kutsala değer vermemiz gerekir. Kudüs kutsaldır. Onun ötesinde siyasi hareketlere, politik hareketlere pabuç bırakmamak lazım. Ben daha evvel de bunu söylemiştim; birçok İsrailli Türkiye, Antalya, İstanbul`a gelmek istiyor. Filistin, İsrail ve Türkiye arasında kutsala dayalı, barışa dayalı ortak bir zemin oluşturmamız şart. Barışın bu ülkelerde olmamasının sebebi bu manevi ortamın olmamasıdır. Bu 3 milletin birbirini kutsallıktan dolayı sevmemesidir; ancak bu kutsal bağları, manevi bağları oluşturabilirsek politikacılarda ister istemez bize uyarlar. Çektiğimiz sıkıntı kaybettiğimiz, yitirdiğimiz manevi değer bu manevi bağların zemininin olmayışıdır. Ben o manevi zemini oluşturmaya katkıda bulunmak için aranızdayım.`

Faris Kaya daha sonra Almanya`dan katılan ilim adamı Prof. Dr. Christian Gremmels ve çalışmaları hakkında tanıtıcı bilgiler verdi. Gremals, Almanya`da İkinci Dünya Savaşı sırasında Hitler`in zulmüne karşı çıktığı için katledilen çok değerli din adamı olan Dietrich Bonhöffer ve aynı ismi taşıyan bir vakfın başkanlığını yürütüyor. Almanya`da gerçekleştirilen Risale-i Nur`la ilgili sempozyumların üçüne de katılan Christian Gremmels konuşmasında `Bu benim İslam dünyasıyla ilk kontağım, ilk irtibatım, ilk defa bir İslam ülkesine geldim. Ben evet ilk defa buradayım; ama yeni gelen birisi olarak burada değilim.`

Yedinci konuşmacı Prof. Dr. Massimo Introvigne idi. İtalya`dan katılan ve İtalya Başbakanı Berlusconi`nin danışmanlarından olan Prof. Dr. Introvigne bir ekonomist. Aynı zamanda İtalya`da yayınlanan bir gazetede köşe yazarlığı yapıyor. Prof. Introvigne 25 Mayıs 2005 tarihinde, Berlusconi ile Türkiye`ye geldiğinde İstanbul İlim ve Kültür Vakfının yetkililerine e-maille ulaşarak, Said Nursi konusunda çalışmalarını olduğunu ve bu çalışmaları onlarla tartışmak istediğini belirtmişti. Daha sonra Prof. Dr. Introvigne, Said Nursi`yle ilgili çalışmalarını sunmak üzere davet edildi. 17 Ağustos günü İtalya`daki köşesinde konferanstan ve Bediüzzamandan bahseden Introvigne konuşmasında şunları dile getirdi:

`Ben bir sosyoloğum, sosyal siyasetle ilgileniyorum. Türkiye`deki din sosyolojisini incelemem Said Nursi`yle ilgili çalışmalarımla başlamış oldu. Türkiye`deki laikle ilgili konuşmak istemiyorum, o hamur çok su götürür. Ben size bir hikaye anlatacağım. İtalya`nın ikinci büyük gazetesinde köşe yazarıyım. Genellikle dini konularda yazmaktayım. Nur cemaatiyle ilgili yazım bu gün çıktı. Bu toplantıyı birkaç milyon okuru olan bir gazetede, Said Nursi ve Risale-i Nur`u hiç bilmeyen insanlara bunları ve toplantının mahiyetini anlatmış oldum. Said Nursi`nin hayatını, eserlerini ve felsefesini de anlattım. Ayrıca bu toplantıyla ilgili kısa bir bilgi de verdim. Tabii 11 Eylül`den sonra İslama bakış açısı çok farklılaştı, çok değişti. Maalesef bazı gazeteler ve gazeteciler bütün Müslümanları terörist boyasıyla boyadılar ve öyle tanıtmaya başladılar. Bazı müspet çalışmalar bu kötü durumu biraz iyileştirebildi. Şimdi İtalyanların nazarında İslam iki sınıftır: bir kökten dinciler ve aşırılar, bir de ılımlı Müslüman, yani radikal olmayan Müslümanlar. `İtalya`daki basın organlarında, ne yazık ki Müslümanları ya köktenci, ya da laik gösteriyorlar. Ama sosyologların gözüyle bakarsanı; İtalya`da yaşayan 800 bin civarındaki Müslüman nüfusun büyük çoğunluğu, ne o uçta, ne öbür uçta; ortada, dinlerini yaşayan sadık Müslümanlar. Oradaki Müslümanların yüzde 80`i ne siyasi anlamdaki aşırı uçlara kaymışlardır, ne de İslamdan taviz vermişlerdir. Konuyu özetleyecek olursak; İtalya`daki Müslümanların problemi şu: Esas mutavassıt olan ekseri gruplar kendilerini televizyonlarda tam olarak tanıtamıyor, ifade edemiyorlar. Onlar adına ya politik liderleri, ya da aşırı derece liberal olup İslamı yaşamayanlar İslamı temsil ettikleri iddiasıyla öne çıkıyorlar. Benim ortaya atmak istediğim konu şu: Nur cemaati de İtalya`daki bu orta grubu temsil ediyor. Ama itiraf etmek gerekir ki, İtalya`daki Müslümanlarla buradaki Nur cemaati arasında çok büyük farklılıklar var. Bu da kültür farklılığından kaynaklanıyor olabilir.

`Ben buraya beni davet ettiğiniz için size teşekkür ediyorum. Aradaki kültürel farklılıkları bir tarafa bırakarak Said Nursi`nin fikir ve düşüncelerini İtalya`ya ulaştırın. Nursi`nin fikirlerine acil ihtiyaç var. Bu ve benzeri toplantıları İtalya`da da organize etmemiz gerekiyor.`

Bir sonraki konuşmacı Türkiye`ye daha önce de defalarca gelen ve Almanya`daki sempozyumların üçüne de katılan Müslüman Ahmed Wolf Aries oldu. İkinci memleketi olarak tanımladığı Türkiye`ye gelmekten çok mutlu olduğunu belirten Aries şunları söyledi: `Bu iki gün içinde yaptığımız toplantılar gibi toplantıların çok önemli olduğuna inanıyorum. Bizim birbirimizden öğreneceğimiz çok şey var. Avrupa`nın farklı kültürel durumları için Said Nursi`nin verebileceği çok farklı değerler, imkanlar var. Avrupa ekonomik ve siyasi anlamda birleşiyor; ama kültürel ve dini anlamda birleşme yok, zayıf maalesef. Siyasal ve ekonomik olarak birleşiyoruz; ama Alman Müslümanlar, Fransız Müslümanlar, İtalyan Müslümanlar gibi ayrı ayrı Müslüman gruplar oluşuyor. Dolayısıyla bu grupların kendilerine göre Risale-i Nur konusunda farklı görüşleri var. Bazen bir Alman veya İngiliz Müslüman`ın risaleyle ilgili görüşlerini duyduğunuzda, bir sürprizle karşılaşabilirsiniz; ama hakikatte hepsi aynı. İstanbul İlim Kültür Vakfı bize Almanya`da 3 tane sempozyum düzenledi. Gerçi ben ona 2 tane diyorum. Birincisi Türkçeydi ve sadece Türkler katılmıştı. Diğer ikisine Almanlar da katılmıştı. Birincisinde 100 kadar Nur talebesi vardı; ama hiç Alman yoktu. İkincisinde ve üçüncüsünde % 50 oranında Almanlar da katıldı. Biz risalelere Türk gözüyle değil de, Almanya`daki Müslümanlar olarak, Alman gözüyle bakmak istiyoruz. Bizim Almanya`da bir seminer grubumuz var. Bu gruba Almanya, Hollanda, Avusturya İsviçre, Lüksembourg`tan katılan birçok genç var. Risale okuyor tartışıyor daha iyi anlamak için sorular soruyorlar ve sorularına cevap arıyorlar. Bu son sempozyumda bazı Alman profesörler bana geldiler ve şunları söylediler; `Allah Allah, burada başörtülü kızlar var; fakat çok ilginç sorular soruyorlar, Almanca konuşuyorlar ve ciddi ciddi sorular yöneltiyorlar ve yorumlar yapıyorlar.` Genellikle erkek yoğunluklu bir oturumu başörtülü bir kız yönetti ve onun güçlü Almancası oraya gelen Almanları şok etti. İşte biz de gördüğünüz gibi gelişiyoruz. İşte her şey değişiyor, değişmez gibi görünen şeylerin de değiştiğini ve geliştiğini görüyoruz, müşahede ediyoruz.`

Chicago yakınlarındaki Loyola Üniversitesinde görev yapan Prof. Dr. Marcia Hermansen dokuzuncu konuşmacı oldu. 2 aydır Türkiye`de Türkçe öğrenen Hermansen, Almanca, Fransızca Arapça, Farsça, Urduca ve İspanyolca biliyor. Konferansta Tebliğ Cemaati ile Nur hizmetinin tasavvuf görüşlerini karşılaştıran Marcia Hermansen şunları söyledi.

`Buraya bizi davet ettikleri için vakıf yetkililerine teşekkür ediyorum. Zaman daraldığı için ben kısa bir konuşma yapmak istiyorum. Bu sıradan bir toplantı değildi. Said Nursi`nin tasavvuf görüşleri üzerine olan bir toplantı gerçekleştirildi. Bu toplantıda, hem tasavvuf, hem de diyalog kurmamız açısından bu iki faktör önemli rol oynamıştır, bileşen olmuştur. Said Nursi`nin, Nur talebelerinin ve genç nur talebelerinin etrafa yaydıkları ışıklar altında toplantı yaptığımızı söylemek isterim. Bizim çoğunluğumuza baktığımızda Risale-i Nurlarla tanışmamız çok daha yeni başladı. Bu kadar süre içinde bu kadar insanın tanışması Risale-i Nur hareketinin dünyaya açılma noktasına geldiğinin işaretidir. Başlangıçta yanlış yaptığımızın farkındayım. Biz üniversitede İslamı okurken İslam dünyası Hindistan Pakistan İran ve Arap ülkelerinden ibaretti. Fakat şimdi aklımız başımıza geldi. Esas İslam Türkiye`deymiş. Onun için Türkçe`ye yöneldim. İnşaallah bundan sonra Türkçe`yi, Türkiye`yi daha yakından öğrenme gayreti içersinde olacağım. Selamun Aleykum.` Son konuşmacı olarak Kanada`dan katılan Fred Reed tanıtıldı. Daha öncede defalarca Türkiye`ye gelen ve toplantılara katılan gazeteci yazar Fred Reed`in 1998`de Anadolu Kavşağı adı altında Türkçe`ye bir kitabı çevrildi. İran, Suriye Türkiye ile ilgili kitapları bulunan Fred Reed toplantıda şunları söyledi: `Bacılarım ve kardeşlerim, sabırla ve dikkatle dinlediğiniz için size teşekkür ediyorum. Biz buraya İstanbul İlim ve Kültür Vakfının davetlisi olarak geldik. Çoğu zaman biz ilim ürettiğimizin hayalini yaşıyoruz. Gerçekte biz bir şey üretmiyoruz, Risale-i Nur`dan manevi enerji alıyoruz. Ben şanslı insanlardan birisiyim. Bu enerjiyi ilk defa bu binada, 1998 yılında tanıştığımda almıştım. Bu binaya geldiğim zaman çok duygusal anlar yaşıyorum ve o noktadan heyecanlanıyorum. Ben Bediüzzaman Said Nursi`yi burada gördüm. Ben kendimi onun huzurunda hissediyorum. Sanki o burada karşımda duruyor. Bana göre o hayatta yaşıyor, o Risale-i Nur`da yaşıyor ve şu anda bu topluluk içersinde. Benim başka söyleyecek bir şeyim yok.`

Kalımcıların kısaca Risale-i Nur ve tasavvuf konferansı hakkındaki görüşlerini bildirmelerin ardından, dinleyiciler tarafından yöneltilen bazı sorulara cevaplar verildi. Son olarak da, misafirler arasında bulunan Van milletvekili Hacı Biner, toplantı hakkındaki görüşlerini ve değerlendirmelerini aktardı.

Risale-i Nur Araştırma Merkezi

Kaynak:Haber7


Başa Dön
 Profil Özel mesaj gönder  
 
Eskiden itibaren mesajları göster:  Sırala  
Yeni başlık gönder Başlığa cevap ver  [ 1 mesaj ] 

Tüm zamanlar UTC + 2 saat


Kimler çevrimiçi

Bu forumu gezen kullanıcılar: Hiç bir kayıtlı kullanıcı yok ve 3 misafir


Bu foruma yeni başlıklar gönderemezsiniz
Bu forumdaki başlıklara cevap veremezsiniz
Bu forumdaki mesajlarınızı düzenleyemezsiniz
Bu forumdaki mesajlarınızı silemezsiniz

Geçiş yap:  
cron
   Powered by phpBB © 2000, 2002, 2005, 2007 phpBB Group

Türkçe çeviri: phpBB Türkiye