ketebe: Bediüzzaman (rh.a)
Alıntı:
"..Feyzi kardeşim, Sen Isparta vilayetindeki kahramanlara benzemek istiyorsan, tam onlar gibi olmalısın. Hapishanede-Allah rahmet eylesin-mühim bir şeyh ve mürşid ve cazibedar bir Nakşî evliyasından bir zat, dört ay mütemadiyen Risale-i Nur'un elli altmış şakirtleri içinde celbkârâne sohbet ettiği halde, yalnız birtek şakirdi muvakkaten kendine çekebildi. Mütebakisi, o cazibedar şeyhe karşı müstağni kaldılar. Risale-i Nur'un yüksek, kıymettar hizmet-i imaniyesi onlara kâfi olarak kanaat veriyordu.
O şakirtlerin gayet keskin kalb ve basireti şöyle bir hakikati anlamış ki: Risale-i Nur'a hizmet ise, imanı kurtarıyor; tarikat ve şeyhlik ise, velayet mertebeleri kazandırıyor. Bir adamın imanını kurtarmak ise, on mümini velayet derecesine çıkarmaktan daha mühim ve daha sevaplıdır. Çünkü iman, saadet-i ebediyeyi kazandırdığı için bir mümine, küre-i arz kadar bir saltanat-ı bakiyeyi temin eder. Velayet ise, müminin Cennetini genişlettirir, parlattırır. Bir adamı sultan yapmak, on neferi paşa yapmaktan ne kadar yüksek ise, bir adamın imanını kurtarmak, on adamı velî yapmaktan daha sevaplı bir hizmettir.
İşte bu dakik sırrı, senin Ispartalı kardeşlerin bir kısmının akılları görmese de umumunun keskin kalbleri görmüş ki, benim gibi biçare günahkâr bir adamın arkadaşlığını evliyalara, belki de eğer bulunsaydı müctehidlere dahi tercih ettiler. Bu hakikata binaen, bu şehre bir kutup, bir gavs-ı âzam gelse, "Seni on günde velayet derecesine çıkaracağım" dese, sen Risale-i Nur'u bırakıp onun yanına gitsen, Isparta kahramanlarına arkadaş olamazsın.."
RNK Kastamonu Lâhikası, Sikke-i Tasdik-i Gaybî[/b]
şimdi sormak lazım: o şakirtleri Nakşibendî evliyasından (ks.hum) müstağni (hayal) ettiren şey nedir?.. said efendinin (rh.a) şakirtler üzerinde ki yüksek tasarrufu mu?.. yoksa kendi cehil ve enaniyetleri yüzünden istiğna fikrine kapılmaları mı?..
fakirin görüşüne göre:
bu bîganelik tamamıyla nasibsizlik ve istidadsızlıktan kaynaklanan 'fıtrî' firasetsizliğin neticesidir..
bir 'Aziz Hüdai' damenine tutunup teveccühü ile nurul-Envar'a mazhar olmak dururken onun nefesini nazarını kimyasını bırakıp destursuz (irşadsız ve süluksuz) bir cereyana kapılmak, ferdî (ındî) planda kalmayı tercih etmek ve işin daha da garibi
tarikat-i aliyyeyi hizmet-i imaniyyeden ayrı ırak ve aşağı bir meslekmiş gibi itikad (hayal) etmek insanı gerçekten hayret ve infiale sevkediyor..
Vallahi ben hayatımda böyle garib bir mütalaa görmedim?!..
yukarıda verilen misal hakikaten tuhaflığın çok çok ötesinde.. bi kere on mü'minin velayet derecesine çıkması ne demektir?..
el-cevap: on güneşin on karanlık iklime tulû etmesine ve bu da o coğrafyada yaşayan ne kadar imansız varsa cümlesinin irşadına ve bin-netice imanı kabil olanların imanlarının kurtarılmasına medar olmak demektir.. (isterse veli olarak yetiştirilen zat ümmî olsun..)
Allah aşkına ya, şimdi bu zat velayeti cennatın vüs'at ve cilasından ibaret mi görüyor acaba?..
bi defa velayet müteaddi bir ma'nadır yani onun tesiri 'geçişlidir' kişiye hatta cemiyete sereyan eder.. (mü'min olacağı düşünülen) sıradan bir âdem ise lazım ma'nada 'geçişsiz' olduğu içün -tesiri- kendine müslümandır (irşad ve delalet cihetinden) gayrılara faydası dokunmaz..
sonraki misal de bir acaib (daha açıkcası galat!) aslında şöyle olması gerekirdi: bir adamı veli olarak yetiştirmek bir adamı sultan etmeye benzer; cemiyet ve tevabi' ondan müstefad olsun içün.. velide ki o müteaddi ma'na öyle muazzam bir iştir ki onun vücudunun gülbangiyle (salâsıyla) on binlerce gavurun tevbe edip imana gelmeleri kuvvetle muhtemeldir.. (ister o velinin irşad yetkisi olmasın, isterse ukala-i meczubinden bir ferd olsun.. nitekim: said-i nursi efendi -rh.a- bu babda kendi cezbedar durumunu bile fehm edememiş..)
alıntı:
Alıntı:
"..İşte bu dakik sırrı, senin Ispartalı kardeşlerin bir kısmının akılları görmese de umumunun keskin kalbleri görmüş ki, benim gibi biçare günahkâr bir adamın arkadaşlığını evliyalara, belki de eğer bulunsaydı müctehidlere dahi tercih ettiler. Bu hakikata binaen, bu şehre bir kutup, bir gavs-ı âzam gelse, "Seni on günde velayet derecesine çıkaracağım" dese, sen Risale-i Nur'u bırakıp onun yanına gitsen, Isparta kahramanlarına arkadaş olamazsın.."
hey mübarek âdem ya!..
acep o evliyalar ve müctehidler ve müceddidlerle yârân (beraber) olmak 'imanları kurtarma' davasını terk etmek, ta'tile uğratmak, iptal etmek demek midir?.. bu nasıl bir fedakarlık cinsidir, tevazu mudur tekebbür müdür?.. neyi neye tercihdir anlamak mümkün değil!...
8 -) acizane, ben de bir Hû'cu olarak Nur'cu kardeşlerime şöyle bir ihtarda bulunayım: eyyühel ahî! bir gavs-ı âzam gelip sana bizzat o daveti yapsa ve sen de ondan i'raz u imtina edüp yanından firar eylesen -gayrın imanını kurtarmak şöyle dursun- bu cürmünün edebsizliğinin ve ahmaklığının bir cezası olarak belki de kendi imanını yele verirsin..
(el-ıyazüBillah!..)
Allah'ın rızası ve Hakk'ın hakkı içün yazdım; ha bu nameyi alın da bir güzel fehm ediverin inşallahu Teala...