Kudsî yazdı:
22. mes'ele: garib misaller tuhaf kıyaslamalar hakkında..
"..O şakirtlerin gayet keskin kalb ve basireti şöyle bir hakikati anlamış ki: Risale-i Nur'a hizmet ise, imanı kurtarıyor; tarikat ve şeyhlik ise, velayet mertebeleri kazandırıyor. Bir adamın imanını kurtarmak ise, on mümini velayet derecesine çıkarmaktan daha mühim ve daha sevaplıdır. Çünkü iman, saadet-i ebediyeyi kazandırdığı için bir mümine, küre-i arz kadar bir saltanat-ı bakiyeyi temin eder. Velayet ise, müminin Cennetini genişlettirir, parlattırır. Bir adamı sultan yapmak, on neferi paşa yapmaktan ne kadar yüksek ise, bir adamın imanını kurtarmak, on adamı velî yapmaktan daha sevaplı bir hizmettir. İşte bu dakik sırrı, senin Ispartalı kardeşlerin bir kısmının akılları görmese de umumunun keskin kalpleri görmüş ki, benim gibi biçare günahkâr bir adamın arkadaşlığını evliyalara, belki de eğer bulunsaydı müctehidlere dahi tercih ettiler. Bu hakikate binaen, bu şehre bir kutup, bir Gavs-ı Âzam gelse, “Seni on günde velayet derecesine çıkaracağım” dese, sen Risale-i Nur'u bırakıp onun yanına gitsen, Isparta kahramanlarına arkadaş olamazsın..” (Kastamonu Lahikası, 104)
yukarıda verilen misaller (ve kıyaslamalar) tuhaflığın çok çok ötesinde.. bi kere on mü'minin velayet derecesine çıkması (yetiştirilmesi) ne demektir?.. o belki on (manevi) güneşin on karanlık iklime tulû etmesine benzer ve bu da o arzda yaşayan ne kadar imansız varsa cümlesinin irşadına ve bin-netice imanı kabil olanların imanlarının kurtarılmasına medar olmak demektir.. isterse veli olarak yetiştirilen zat ümmî olsun.. nitekim: "Allahu Teala cahilden Veli edinmez: eğer edinirse Öğretir.." buyrulmuştur..
dolayısıyla o yine el-Hâdî mazharıdır.. "Qum fe-enzır.. Kalk ve Uyar!.." hitabının sırrıyla imanın her mertebesine celb ve cezb eder.. hele ki irşad velisidir "müeyyed min-ındillah" olduğu için daveti en azılı kafirler üzerinde bile tesir icra eder.. zira tasarruf ve teveccüh sultasına maliktir.. binaenaleyh mürşidin misyonu muallakta kalmaz..
sonra, velayet cennatın vüs'at ve cilasından ibaret değildir.. velayet şanında müteaddi bir ma'na vardır (yani) onun feyzi tesiri "geçişlidir" kişiye hatta bütün bir cemiyete sereyan eder.. (mü'min olacağı düşünülen) sıradan bir âdem ise lazım ma'nada 'geçişsiz' olduğu içün -tesiri- kendine müslümandır (irşad ve delalet cihetinden) gayrılara faydası dokunmaz.. (fark ve neticeler salim kafayla kıyas oluna!..)
bir adamı veli olarak yetiştirmek o adamı topluma sultan (mutasarrıf) etmeye benzer; cemiyet ve tevabi' ondan müstefad olsun içün.. velide ki o müteaddi ma'na öyle muazzam (tılsımlı) bir iştir ki onun vücudunun (nefesinin) gülbangiyle (salâsıyla) on binlerce gavurun (kısa bir sürede) tevbe edip imana gelmeleri hatta imandan sonra kurb ve kuds menzillerini bile kat' etmeye başlamaları her zaman muhtemel ve mücerreb (daha önce defaatla tecrübe edilmiş şahid olunan) işlerdendir..
ben şu soruyu "Allah Aşkı" için sormak istiyorum: acep o evliyalar ve müctehidler ve müceddidlerle yârân (beraber) olmak "imanları kurtarma" davasını terk etmek, "imana hizmet" mesleğini ta'tile uğratmak, "iman harekatını" iptal etmek demek midir?.. Allah Allah !.. bu nasıl bir fedakarlık cinsidir?.. tevazu mudur?.. tekebbür müdür?.. neyi neye tercihdir anlamak mümkün değil!...
şimdi acizane, ben de bir Hû'cu olarak Nur'cu kardeşlerime şöyle bir ihtarda bulunayım: eyyühel ahî! bir Gavs-ı âzam gelip sana bizzat o daveti yapsa ve sen de meslekî tefaddul (işini üstün görme) hayaline kapılarak o zatı hakir tutsan (emrini ve yarlığını yabana atsan) ve o senin ayağına kadar gelmişken sen kalkıp yanından firar ediversen: helak ve zelil olursun -gayrın imanını kurtarmak şöyle dursun- bu cürmünün edebsizliğinin ve ahmaklığının bir cezası olarak belki de kendi imanını yele verirsin.. (el-ıyazüBillah!..) Allah'ın rızası ve Hakk'ın hakkı içün yazdım (yazıyorum).. ha bu nameleri alın da bir güzel fehm ediverin inşallahu Teala...
Said nursi efendinin bu misal sözleri bizide şaşırtmaktadır.Velilik,bir makam sevdası değildir ki,
"ben erdim".
"Eeee,"
"şöle dünyadan el etek çekeyim ,inzivaya çekileyim, Başkasından banane"
demek değil ki.
Kendinden başkasına faydası olmayan adam demek değil ki.
Ve irşad görevide çocuk oyuncağı değil ki.
Dinin Rasulullahtan Alındığı asli şekliyle taşınması lazım insanlığa.
Kalben terakki etmemiş biri,gönlüne imanı hakiki yerleşmemiş biri,kendi kafasındaki dine davet eder ancak.