Sufiforum.com

2009'da başlayan SUFİFORUM'da İslam; İslam Tasavvuf Geleneği ile ilgili her türlü güncel ya da 'eskimez' konular yer almaktadır. İçerik yenilemeleri tasavvuf.name sitesinden sürdürülmektedir. ALLAH YÂR OLSUN.

Giriş |  Kayıt




Yeni başlık gönder Başlığa cevap ver  [ 16 mesaj ]  Sayfaya git 1, 2  Sonraki
Yazar Mesaj
 Mesaj Başlığı: "Zaman Tarikat Zamanı Değil"
MesajGönderilme zamanı: 09.01.10, 19:25 #mesajın linki (?)
Çevrimdışı
Kullanıcı avatarı

Kayıt: 20.01.09, 10:20
Mesajlar: 239
"Zaman Tarikat Zamanı Değil"

Said-i Nursi


***

"Zaman Tarikat Zamanı Değil" sözü GOOGLE araştırmasına göre değişik sayfalarda kaç kez tekrarlanmış:

"zaman tarikat zamanı değil" için yaklaşık 6.850 sonuç

Resim


En son ankebut tarafından 09.01.10, 19:41 tarihinde düzenlendi, toplamda 1 kere düzenlendi.

Başa Dön
 Profil Özel mesaj gönder  
 
 Mesaj Başlığı: Re: "Zaman Tarikat Zamanı Değil"
MesajGönderilme zamanı: 09.01.10, 19:30 #mesajın linki (?)
Çevrimdışı
Kullanıcı avatarı

Kayıt: 20.01.09, 10:20
Mesajlar: 239
Bu sonuçlardan yazanı ve yazılanları açısından İlginç Bir ÖRNEK:

İki tarikat bir hakikat

EYÜP CAN
e.can@zaman.com.tr


Geçen hafta medyada gündemi iki tarikat belirledi. Pop şarkıcısı Çelik ile birlikte gündeme gelen İhsan Güven’in Dost Tarikatı ve Tuzla Akfırat beldesinde ‘sahte şeyhin haremi’ nitelemesiyle anılan Yaşar Yılmaz’ın Edep Tarikatı.

Her ikisi de tasavvuf terminolojisinde büyük önemi haiz isimlere sahip; dost ve edep. Her ikisi de tarikat olarak nitelendiriliyor. Ha bir de her ikisinde de kıskançlık, aşk ve entrika (intikam) üçgeni belirleyici. Fakat her ikisinin de ‘marjinal birer yol’ olmanın ötesinde ne kadar tarikat oldukları tartışılır.

Dost Tarikatı’nın lideri emekli Albay İhsan Güven. Müritleri ondan ‘Güzeller güzeli dost’ diye bahsediyor. Atatürkçülüğünü her platformda vurgulamaktan geri durmuyor. 1996 yılında Uzay Heparı’nın ölümüyle gündeme gelmiş olsa da yaklaşık 20 yıldır etrafındaki sır perdesini aralamak istemiyor. İddialara göre dua–büyü karışımı birtakım teknikler kullanıyor ve kendisini peygamber olarak niteliyor. Yarı tanrısal bir otorite ile müritleri arasında beğendiği kadınları bir zaman sonra eş ediniyor. İşte bu noktada devreye Ayşe Ersoy’un itirafları giriyor. Anlattıklarına bakılırsa Ayşe Ersoy, Dost Tarikatı’na girdikten sonra, şeyhi İhsan Güven’in isteği ile eski eşinden ayrılıp onunla evleniyor. Fakat platonik bir biçimde, o dönemde Dost Tarikatı’na mensup olan ve 28 Şubat konjonktürünün de etkisiyle en Kemalist söylemlerle şarkılar söyleyen şarkıcı Çelik’e âşık oluyor. Tabii bunu hiç belli etmiyor; çünkü şeyhi bunun bir test olduğunu söylüyor ve Çelik için şarkı bestelemesini istiyor. Bir zaman sonra Çelik yarı seküler–yarı Kemalist–yarı kutsallaştırılmış bu gruptan kopunca, Ayşe Ersoy da dayanamayıp hem eski şeyhi ve kocası İhsan Güven hakkında, hem de eski ihvanı ve aşkı Çelik hakkında beste hırsızlamaktan, kendisini tanrısallaştırmaya varan suçlamalarda bulunuyor. Böylece kıskançlık–aşk–entrika üçgeninde, 28 Şubat konjonktüründe neşvü nema bulan, yarı Kemalist–yarı tanrısal Dost Tarikatı medyanın gündemine düşüyor.

Bütün bu suçlamalar karşısında bir gazeteye açıklama gönderen İhsan Güven, iddialara cevap vermezken, Atatürkçülüğe inanmış biri olarak kendisini en çok ‘tarikat şeyhi’ ifadesinin üzdüğünü söylemekle yetiniyor. Dost Tarikatı bize 21. yüzyıl Türkiye’sinde seküler–Kemalist–kutsal bir tarikattan işaretler sunuyor.

Edep Tarikatı’nın lideri ise bir zamanlar Kasımpaşa’da imamlık yapan Yaşar Yılmaz. Müritleri ondan ‘mehdi’ diye söz ediyor. Nakşi Tarikatı’na bağlı olduğunu vurgulamaktan geri durmuyor. Yaklaşık on yıl önce Yalçın Pekşen tarafından medyada gündeme getirilmiş olsa da etrafındaki sır perdesini korumak istiyor. 1992 yılında müritleriyle birlikte Tuzla Akfırat beldesine yerleşen ve burada tamamen içe kapalı yarı komünal–yarı uhrevi–yarı pagan bir tarikat kuran Yılmaz, F.Ş. isimli bir bayanın suçlamaları ve Jandarma’nın 8 aylık takibi sonucunda eşlerinden biri ile evinde basılıyor. Dost Tarikatı’ndan farklı olarak Edep Tarikatı’nın lideri bir yandan ‘harem’ diğer yandan da ‘şeriat devleti’ kurmak amacıyla örgüt oluşturmakla suçlanıyor. Yaşar Yılmaz’ın Akfırat köyündeki çiftliğinde yapılan aramada, büyü yapmak için kullanılan, naylonlara sarılı üzerinde Türkçe ve Arapça yazıların bulunduğu aslan pençesi, aslan gözü, aslan midesi, aslan dili, tavşan kulağı, dana yüreği, geyik boynuzu ve çeşitli kuşların gagaları ile kutular içinde baharatlar bulunuyor. Yılmaz, Jandarma’ya verdiği ifadesinde, çiftliğinde bulunan hayvan uzuvlarını kendisine şifa bulmak için müracaat edenleri iyileştirmek için kullandığını ifade ediyor.

Hakkındaki suçlamalar karşısında bir komplo ile karşı karşıya kaldığını belirten Yılmaz, ‘Bütün bunları yaşatmaktansa Allah canımı alsa daha iyiydi.’ demek zorunda kalıyor. Edep Tarikatı bize 21. yüzyıl Türkiye’sinde komünal–uhrevi–pagan bir tarikattan izler sunuyor.

Bediüzzaman tarikat tartışmalarının en canlı olduğu bir dönemde ‘Zaman tarikat zamanı değil hakikat zamanıdır.’ derken giderek köhneleşen birtakım tarikatları mı kastediyordu bilemiyoru ama kendisi de bir tarikat şeyhi olan Mevlana ‘Söz gemi mana ise denizdir.’ derken mana denizlerine açılmayan tarikat gemilerinin bir süre sonra köhneleşeceğini sebepsiz anlatmıyordu.

Birbirine taban tabana zıt marjinal grupların, tarikat nitelemesiyle ortak bir biçimde gündemi belirlemesi, konjonktürel olarak ‘cici ya da öcü’ ilan edilmesi ancak ve ancak din–devlet ilişkisinin sağlıklı bir zemine oturtulamadığı Türkiye gibi ülkelerde mümkün. En uçuk örneklerine rağmen, Amerika ve Avrupa ülkelerinde, bu tip marjinal tarikatlar, marjinal muamele görür, ülke gündemini belirleyemezler. Bizimkisi gibi din–devlet ilişkileri bağlamında, hastalıklı bir bünyeye sahip ülkelerde ise, Tuzla’nın Akfırat beldesinde toplam nüfusu 300’ü geçmeyen yarı komünal bir virüs, nezleye bile sebep olamayacakken, kanserojen bir tehlike olarak sunulabilir!

Ne de olsa Türkiye yarı seküler–yarı komünal tarikatlar ülkesi!

22.01.2003

http://arsiv.zaman.com.tr/2003/01/22/ya ... yupcan.htm


Başa Dön
 Profil Özel mesaj gönder  
 
 Mesaj Başlığı: Re: "Zaman Tarikat Zamanı Değil"
MesajGönderilme zamanı: 09.01.10, 19:43 #mesajın linki (?)
Çevrimdışı
Kullanıcı avatarı

Kayıt: 20.01.09, 10:20
Mesajlar: 239
Fasıldan Fasıla-1

"Zaman Tarikat Zamanı Değil, Hakikat Zamanıdır"

Fethullah Gülen

05.05.2004

Üstat Bediüzzaman Hazretlerinin (ra) 'Zaman tarikat zamanı değil hakikat zamanıdır' sözünü nasıl anlamalıyız?

Bu söz belirli bir devreye aittir ve bizim düşüncelerimizi aşan bir derinlik ifade eder.

Bu hususta şu mülahazalar gözetilmiş olabilir:

Bediüzzaman'ın (ra) yetiştiği devrede medrese ve tekyeler kendi üzerlerine düşen görevi yapamıyorlardı ve yenilenmeleri lazımdı. Ama, ehl-i dünya ve ehl-i dalâlet ile uğraşıldığı bir dönemde medreselerle hesaplaşmaya gitmek kat'iyen doğru değildi.

O dönemde tarikatlar yakın takibe alınmıştı. Zaten nurlardan dolayı tarassut edilen bir insan, bir de tarikatçılık vehmiyle mi durumunu ağırlaştırsaydı? Kaptanın gemisindeki tayfayı koruması gibi Bediüzzaman da cemaatini koruma ve kollama durumundaydı. Yoksa, Efendimizin tavsiye etmiş olduğu züht ve takvayı esas alan tarikatlara Bediüzzaman gibi engin ve ledûnnî birisinin karşı olması asla düşünülemez.

http://tr.fgulen.com/content/view/11496/3/


Başa Dön
 Profil Özel mesaj gönder  
 
 Mesaj Başlığı: Re: "Zaman Tarikat Zamanı Değil"
MesajGönderilme zamanı: 09.01.10, 19:54 #mesajın linki (?)
Çevrimdışı
Kullanıcı avatarı

Kayıt: 20.01.09, 10:20
Mesajlar: 239
Bir başka İlginç Analiz:

'Uluslararası tarikat' modeli

Fethullahçıların hareket tarzı ile Katolik Opus Die ve Koreli Moon tarikatlarınınki arasında önemli benzerlikler var

Ruşen Çakır

Fethullah Gülen 1970 başlarında Nurculuktan koptuğunda bu hareket derin bir kriz içindeydi: Said Nursi'nin eserlerini (Nur Risaleleri) okuyup okutmaktan ve koyu bir sağcılıktan ibaretti. Gülen, önce politikadan uzak durdu; ardından epey bir emek gerektiren risaleleri hatmetmeyi sadece en yakın talebelerine zorunlu kıldı. Onun yerine kendi vaaz ve yazıları cemaatin temel eğitim kaynakları oldu. Bu yüzden kimi Nurcular Gülen'i, kendisini Said Nursi'nin yerine koymak, hatta ondan da ileri göstermekle suçladılar.
Nurculukta kısmen var olan iç demokrasiyi rafa kaldırdı; katı bir hiyerarşi ve disiplini temel aldı ve merkeze de kendisini koydu. Öyle ki uzun bir süre gençlerin eğitimiyle bilfiil meşgul oldu; cemaat içinde ondan habersiz en ufak adım atılamadı.

Eğitim hamlesi

Gülen'in zaman içinde Türkiye'nin en önemli İslami cemaat lideri haline gelmesinin bir dizi nedeni var. Her şeyden önce Gülen, Said Nursi'nin "devir tarikat devri değil, imanın yeniden ihdası devridir" sözüne sahip çıktı. Yani diğer cemaatler gibi zaten dindar olan kişilere değil, dinden uzak olduğunu düşündüğü kişilere yöneldi. Onları kazanmak için de diğer cemaatlerle değil, "laik" kesimle rekabet içine girdi.
Bu rekabet esas olarak eğitim alanında yaşandı. Said Nursi'nin "İslam ile pozitif bilimleri bağdaştırma" prensibinden hareketle cemaate bağlı üniversiteye hazırlık dershaneleri ve özel liselerde Türkiye'nin eğitim sistemine uygun, "başarılı" öğrenciler yetiştirildi. Ancak bu başarıların nasıl ve ne pahasına kazanıldığı sorgulanmadı.


Opus Dei

Gülen'in Türkiye'de yepyeni bir çığır açtığı tartışma götürmez. Ama dünya için aynı şeyi söylemek mümkün değil. Örneğin onun öyküsü İspanyol Josemaria Escriva'nınkiyle (1902 - 1975) epey benzerlikler taşıyor. Katolik bir papaz olan Escriva, daha 26 yaşındayken, Tanrı'dan aldığını söylediği bir ilham sonucu bir avuç yol arkadaşıyla birlikte kendi cemaatini kurmuştu. Ona göre "aziz" olmak için illa din adamı olmak gerekmiyordu; insanlar gündelik hayatlarını, mesleklerini aksatmadan da bu mertebeye ulaşabilirlerdi. Yani önemli olan laiklerin dindarlaştırılmasıydı.
Escriva'nın "Opus Die" (Tanrı'nın Eseri) adlı tarikatı, Vatikan'ın da onayıyla esas olarak eğitim alanında faaliyet gösteriyor. Cemaat önce İspanya, ardından İspanyolca konuşulan Latin Amerika ülkelerinde ve nihayet tüm dünyada okullar açmış durumda.
Opus Die çok sıkı hiyerarşik ve disiplinli örgütlenmesiyle "Beyaz Masonluk", karmaşık ve şaibeli mali yatırımları nedeniyle "Aziz Mafya" gibi yaftalara maruz kalmış. Ama tarikata en yoğun eleştiri siyasetle ilişkisi nedeniyle geliyor. Örneğin İspanya'da faşist Franco'nun dokuzuncu hükümetinde 19 bakandan 12'si tarikat üyesiydi. Günümüzde Jose Maria Aznar hükümetinde de dört tarikatçı bakan olduğu söyleniyor.
Opus Die'nin etkisi İspanya'yla sınırlı değil. Latin Amerika'da diktatör danışmanları ve sağcı politikacılar arasında çok sayıda tarikatçı kadro mevcut. Aynı şekilde Fransa, Belçika gibi ülkelerde sağ hükümetlerde Opus Die kökenli bakanlar olduğu biliniyor.

Kim olursa olsun

Opus Die, başarısını üyeleri kadar "işbirlikçi"lerine de borçlu. Bunların Katolik, Hıristiyan, hatta inançlı olmaları gerekmiyor; örgütün başarısını istemeleri ve mali yardımda bulunmaları yeterli. Aynı tür kişiler Gülen cemaatinde de karşımıza çıkıyor. Birtakım politikacı, gazeteci, sanatçı, bilimadamı / kadını, işadamı / kadını, kamuoyunda bilindikleri kimliklerini aynen muhafaza ederek Gülen'i destekler oldular. Hatta içlerinden bazıları cemaatin sözcüsü gibi görünebildi.
Gülen cemaati 1995'ten itibaren "dışa açılma" iddiasında. Ancak bu süre boyunca, kamuoyu, Gülen dışında cemaatten pek kimseyi tanımadı, onların yerine destekçileriyle muhatap oldu. Aslında bu kişiler de, Gülen dışında cemaatten fazla kişi tanımadılar, zaten cemaatin işleyişini de sorgulamadılar, başkalarının sorgulanmasına da engel oldular.


Meşhurlarla meşruiyet

"Dışa açılma" stratejisi Gülen cemaatini Batı'daki "yeni dinsel hareketler"le de benzeştiriyor. Hemen tümü karizmatik bir lider etrafında şekillenen bu modern tarikatlar genellikle "beyin yıkama" yöntemlerine başvurdukları ve "sapkın" amaçlar taşıdıkları iddiasıyla eleştiriliyorlar. Sonuçta bu hareketlerin büyük kısmı, toplumda kendilerine meşru bir alan açmak için ya popüler konuları sahipleniyor ya da meşhurlardan yararlanıyorlar.
Örneğin Güney Kore kökenli Moon tarikatı uzun yıllar "anti - komünizm"in bayraktarlığını yaptı, dinler arasında diyalog tesis etmeye çalıştı; son yıllarda spora ve "dünya kardeşliğine" ağrılık veriyor.
Son yılların en gözde tarikatı "Scientology" ise John Travolta, Tom Cruise, Chick Corea gibi starları öne çıkartıyor. Hatta tarikat hakkında derin bir soruşturma yürüten Almanya hükümetinin Cruise'un bir filmini yasaklama girişimi, bu ülke ile ABD'nin arasını açmıştı.

http://www.milliyet.com.tr/ozel/dosya/g ... aliz1.html


Başa Dön
 Profil Özel mesaj gönder  
 
 Mesaj Başlığı: Re: "Zaman Tarikat Zamanı Değil"
MesajGönderilme zamanı: 09.01.10, 20:00 #mesajın linki (?)
Çevrimdışı
Kullanıcı avatarı

Kayıt: 20.01.09, 10:20
Mesajlar: 239
BU bir diğer "garip" Risaleci yaklaşım:

Alıntı:
...Bir diğer husus da; o devirdeki, belki biraz da bu devirdeki Şıh, derviş anlayışı İslam'ın anlayışından fersah fersah uzakta.. Onun için Bediüzzaman "devir tarikat devri değil, imanı kurtarmak zamanıdır" demiş ve tarikatın bugün için gerekmediğini izah etmiş. Bediüzzaman'ın bu tarzdaki yazıları sebebiyle geçenlerde Şeyh Nazım Kıbrisi'nin hücumunu görmüşsündür zannederim.

...

Muzaffer Deligöz

http://muzafferdeligoz.blogcu.com/Mustafa+Kemal+ve+Din


Aynı kişinin bir diğer yazısı:

Şeyh Nâzım Kıbrısî Hz. nin konuşmasına Cevap
http://muzafferdeligoz.blogcu.com/Seyh+ ... __ye+Cevap


Başa Dön
 Profil Özel mesaj gönder  
 
 Mesaj Başlığı: Re: "Zaman Tarikat Zamanı Değil"
MesajGönderilme zamanı: 11.01.10, 17:39 #mesajın linki (?)
Çevrimdışı
Kullanıcı avatarı

Kayıt: 05.01.10, 21:01
Mesajlar: 488
ankebut yazdı:
Bu sonuçlardan yazanı ve yazılanları açısından İlginç Bir ÖRNEK:

İki tarikat bir hakikat

EYÜP CAN
e.can@zaman.com.tr


Geçen hafta medyada gündemi iki tarikat belirledi. Pop şarkıcısı Çelik ile birlikte gündeme gelen İhsan Güven’in Dost Tarikatı ve Tuzla Akfırat beldesinde ‘sahte şeyhin haremi’ nitelemesiyle anılan Yaşar Yılmaz’ın Edep Tarikatı.

Her ikisi de tasavvuf terminolojisinde büyük önemi haiz isimlere sahip; dost ve edep. Her ikisi de tarikat olarak nitelendiriliyor. Ha bir de her ikisinde de kıskançlık, aşk ve entrika (intikam) üçgeni belirleyici. Fakat her ikisinin de ‘marjinal birer yol’ olmanın ötesinde ne kadar tarikat oldukları tartışılır.
(...)

Bütün bu suçlamalar karşısında bir gazeteye açıklama gönderen İhsan Güven, iddialara cevap vermezken, Atatürkçülüğe inanmış biri olarak kendisini en çok ‘tarikat şeyhi’ ifadesinin üzdüğünü söylemekle yetiniyor. Dost Tarikatı bize 21. yüzyıl Türkiye’sinde seküler–Kemalist–kutsal bir tarikattan işaretler sunuyor.

Edep Tarikatı’nın lideri ise bir zamanlar Kasımpaşa’da imamlık yapan Yaşar Yılmaz. Müritleri ondan ‘mehdi’ diye söz ediyor. Nakşi Tarikatı’na bağlı olduğunu vurgulamaktan geri durmuyor. Yaklaşık on yıl önce Yalçın Pekşen tarafından medyada gündeme getirilmiş olsa da etrafındaki sır perdesini korumak istiyor. 1992 yılında müritleriyle birlikte Tuzla Akfırat beldesine yerleşen ve burada tamamen içe kapalı yarı komünal–yarı uhrevi–yarı pagan bir tarikat kuran Yılmaz, F.Ş. isimli bir bayanın suçlamaları ve Jandarma’nın 8 aylık takibi sonucunda eşlerinden biri ile evinde basılıyor. Dost Tarikatı’ndan farklı olarak Edep Tarikatı’nın lideri bir yandan ‘harem’ diğer yandan da ‘şeriat devleti’ kurmak amacıyla örgüt oluşturmakla suçlanıyor. Yaşar Yılmaz’ın Akfırat köyündeki çiftliğinde yapılan aramada, büyü yapmak için kullanılan, naylonlara sarılı üzerinde Türkçe ve Arapça yazıların bulunduğu aslan pençesi, aslan gözü, aslan midesi, aslan dili, tavşan kulağı, dana yüreği, geyik boynuzu ve çeşitli kuşların gagaları ile kutular içinde baharatlar bulunuyor. Yılmaz, Jandarma’ya verdiği ifadesinde, çiftliğinde bulunan hayvan uzuvlarını kendisine şifa bulmak için müracaat edenleri iyileştirmek için kullandığını ifade ediyor.

Hakkındaki suçlamalar karşısında bir komplo ile karşı karşıya kaldığını belirten Yılmaz, ‘Bütün bunları yaşatmaktansa Allah canımı alsa daha iyiydi.’ demek zorunda kalıyor. Edep Tarikatı bize 21. yüzyıl Türkiye’sinde komünal–uhrevi–pagan bir tarikattan izler sunuyor.

Bediüzzaman tarikat tartışmalarının en canlı olduğu bir dönemde ‘Zaman tarikat zamanı değil hakikat zamanıdır.’ derken giderek köhneleşen birtakım tarikatları mı kastediyordu bilemiyoru ama kendisi de bir tarikat şeyhi olan Mevlana ‘Söz gemi mana ise denizdir.’ derken mana denizlerine açılmayan tarikat gemilerinin bir süre sonra köhneleşeceğini sebepsiz anlatmıyordu.

Birbirine taban tabana zıt marjinal grupların, tarikat nitelemesiyle ortak bir biçimde gündemi belirlemesi, konjonktürel olarak ‘cici ya da öcü’ ilan edilmesi ancak ve ancak din–devlet ilişkisinin sağlıklı bir zemine oturtulamadığı Türkiye gibi ülkelerde mümkün. En uçuk örneklerine rağmen, Amerika ve Avrupa ülkelerinde, bu tip marjinal tarikatlar, marjinal muamele görür, ülke gündemini belirleyemezler. Bizimkisi gibi din–devlet ilişkileri bağlamında, hastalıklı bir bünyeye sahip ülkelerde ise, Tuzla’nın Akfırat beldesinde toplam nüfusu 300’ü geçmeyen yarı komünal bir virüs, nezleye bile sebep olamayacakken, kanserojen bir tehlike olarak sunulabilir!

Ne de olsa Türkiye yarı seküler–yarı komünal tarikatlar ülkesi!

22.01.2003

http://arsiv.zaman.com.tr/2003/01/22/ya ... yupcan.htm


Bu Eyüp Can SAĞLIK ilginç bir adam. Çok hızla yükseldi.( Hızlı yükselişler baş döndürür !) Yakın zamana kadar Hürriyet'de yetkili yapılmıştı. Geçenlerde "Ertuğrul ÖZKÖK'ten boşalan yere getirilmeyince tepki gösterip istifa etti" haberi vardı.

Bir de ayrıntı: "Baba ve Piç" yazarı Elif Şafak ile evlidir.


Başa Dön
 Profil Özel mesaj gönder  
 
 Mesaj Başlığı: Re: "Zaman Tarikat Zamanı Değil"
MesajGönderilme zamanı: 11.01.10, 20:56 #mesajın linki (?)
Çevrimdışı

Kayıt: 30.04.09, 09:08
Mesajlar: 148
03.02.1990 tarihli sohbetinde, Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN (Rh.A.) Hocafendi, bir alimin (Said-i Nursi Rh.A.)

"Zaman tarikat zamanı değil hakikat zamanıdır" sözlerinin hatırlatılması üzerine, Tarikat'ın Hakikat'e götüren bir yol olduğunu izah ediyor.

http://www.facebook.com/video/video.php?v=1142206046391

"Zaman Tarikat Zamanı Değil" dediği iddia edilen Zat rh.a hakkında Prof. Dr. M. Es'ad Coşan çok önemli açıklamalarda bulunuyor.


Başa Dön
 Profil Özel mesaj gönder  
 
 Mesaj Başlığı: Re: "Zaman Tarikat Zamanı Değil"
MesajGönderilme zamanı: 12.01.10, 00:04 #mesajın linki (?)
Çevrimdışı
Moderator
Kullanıcı avatarı

Kayıt: 20.12.08, 03:44
Mesajlar: 190
Alıntı:
"Yaşamış en büyük insanlar olan peygamberlerin belgelerini okuduğumuzda,onların en çok kabir hayatından ve öbür dünyada kendilerini nelerin beklediğinden endişe ettiklerini görürüz."

"Bu 40gün 40 gecelik inzivada olan kişi,nefisini ateşini söndürmeye ve ibtidai arzularını ortadan kaldırmaya yönelik dua ve pratikleri kendisine salık veren bir şeyhin gözetimi altındadır.

Tek başına veya düşüncesizce bu zikir yerine getirilemez.tehlikeler korkunçtur.


Bu,daima yaşayan bir mürşidin rehberliğine muhtaç olmanın nedenlerinden biridir"

Sufi Tıbbı; Şeyh Muinüddin Çişti;
İnsan yayınları.


Mürşid bir doktor ise mürid ise şifa arayan bir hastadır.herhangi birinin verdiği zikir ve esma'yı çekmek komşudan ilaç tavsiyesi almak gibidir kimi iyi gelir kimi kötü.öyleyse her zaman bir doktora her an sorabileceğimiz gözetiminde olacağımız bir doktor'a ihtiyaç vardır.

Tarikat sadece zikir çekmek değildir aslında; tarikat şeriat'la başlar zaten.

İslam'ı tam anlamıyla yaşamakla hakikat'e ulaştıran bir yoldur. Kimileri tarikat tatlıdır önce ana yemek olmalı diyor oysa tarikat bir bütündür İslam'ı hakiki yaşamaktır. Kuralları yaşarken "kurallar" için yaşamak değil kuralların da amacı olan "öz"ü Allah aşkını yaşamaktır.

Öyleyse hangi tarikata ihtiyaç olmasın ki??

Zaten tarikat tamamını kapsar..

_________________
asl'olan AŞK'tır..


Başa Dön
 Profil Özel mesaj gönder  
 
 Mesaj Başlığı: Re: "Zaman Tarikat Zamanı Değil"
MesajGönderilme zamanı: 12.01.10, 09:24 #mesajın linki (?)
Çevrimdışı

Kayıt: 24.12.09, 22:13
Mesajlar: 147
raber yazdı:

Alıntı:
"Yaşamış en büyük insanlar olan peygamberlerin belgelerini okuduğumuzda,onların en çok kabir hayatından ve öbür dünyada kendilerini nelerin beklediğinden endişe ettiklerini görürüz."

"Bu 40gün 40 gecelik inzivada olan kişi,nefisini ateşini söndürmeye ve ibtidai arzularını ortadan kaldırmaya yönelik dua ve pratikleri kendisine salık veren bir şeyhin gözetimi altındadır.

Tek başına veya düşüncesizce bu zikir yerine getirilemez.tehlikeler korkunçtur.


Bu,daima yaşayan bir mürşidin rehberliğine muhtaç olmanın nedenlerinden biridir"

Sufi Tıbbı; Şeyh Muinüddin Çişti;
İnsan yayınları.


Mürşid bir doktor ise mürid ise şifa arayan bir hastadır.herhangi birinin verdiği zikir ve esma'yı çekmek komşudan ilaç tavsiyesi almak gibidir kimi iyi gelir kimi kötü.öyleyse her zaman bir doktora her an sorabileceğimiz gözetiminde olacağımız bir doktor'a ihtiyaç vardır.

Tarikat sadece zikir çekmek değildir aslında; tarikat şeriat'la başlar zaten.

İslam'ı tam anlamıyla yaşamakla hakikat'e ulaştıran bir yoldur. Kimileri tarikat tatlıdır önce ana yemek olmalı diyor oysa tarikat bir bütündür İslam'ı hakiki yaşamaktır. Kuralları yaşarken "kurallar" için yaşamak değil kuralların da amacı olan "öz"ü Allah aşkını yaşamaktır.

Öyleyse hangi tarikata ihtiyaç olmasın ki??

Zaten tarikat tamamını kapsar..


güzel ve mübarek kardeşim,
doğru söylersin, tüm tariklerin yolu, islamı hakiki yaşamaktır, nihayetinde Allah aşk'ını yaşamaktır. ne mutlu o insana.

"zaman tarikat zamanı değildir" derken Üstad Said Nursi, bunu bir cephe, yanlışlama, yadsıma olarak anlamadığınızı da düşünüyorum.
kime?, neden? niçin? söylediğine de bakmak lazımdır, nihayetinde kimi öğrencilerini dönemindeki kimi ehl-i tarikten Şeyh'lere bağlanması için salık da vermiştir.

bu cümleyi söylerken, şu anki zamanın bir sıkıntısı neticesinde söylendiğine de dikkat etmek isterim.
bir ehl-i tarikseniz, belki yıllarca mürşidinize hizmet etmeniz gerekir ki, onun rehberliğinden en azami derecede faydalanabilesiniz, nasiplenebilesiniz.

ancak, özellikle şu şehir hayatında, değil bir tekkede ders görmek ders alabilmek, çoğu zaman vakit namazlarımız için camiye dahi gidemiyoruz. en yakın ahbabımızı belki aynı şehirde olmamıza rağmen 1-2 ay gibi göremiyoruz. eğer ki evliyseniz haftada bir gün tatiliniz kendi evinizin işlerini halletmenize dahi yetmiyor. bu kadar belki gereksiz yoğun şehir hayatında (özellikle istanbul) benim ehl-i tarik olmam sadece, söz de mi kalır, fiil de mi??

bu işin sadece bir cenahı...

Üstad Bediüzzaman bu söze söylemişken, emin olun ki siz ehl-i tariklere karşı ve tarikatlara karşı söylememiştir. Belki, bu cemaat yapılanmasının yıllar sonraki nihayi noktası tarikatlar olabilir. Zamanında Hz. Peygamber ve ashabı da ufak bir cemaat olduğunu hatırlamak lazım...

ben şahsen Bediüzzamanın bir talebesi olmamakla birlikte, sık sık bu cümlesinin ağıza alınmasını ve tekrar tekrar savunma yapılması uygun görmüyorum. diğer 10'dan fazla eserlerinde belki binlerce cümlesinden sadece bu mu görmemiz gereken..??

saygılar vessealam...


Başa Dön
 Profil Özel mesaj gönder  
 
 Mesaj Başlığı: Re: "Zaman Tarikat Zamanı Değil"
MesajGönderilme zamanı: 12.01.10, 09:38 #mesajın linki (?)
Çevrimdışı
Moderator
Kullanıcı avatarı

Kayıt: 14.12.08, 22:59
Mesajlar: 666
Efendim kısa yazalım belki bu sefer insaf edilir:

Şeriatsız Tarikat zındıklıktır. Şeriatsız Tarikat olmaz. Tarikatsiz şeriat de fıska götürür. Nefs u şeytana teslim eder.

Tarikatsız Şeriat ruhsuz bir cesede benzer. Şeriatle o cesedin temizliği kıymeti vardır amenna ama yeterli değildir. Tarikatsız Hakikate çıkmak ise muhal kere muhal bir iş. Hele marifete ulaşmak Hakikate varmadan, Veli olmadan hiç mümkün değildir. Rüyada dahi görülmemiştir.

Nurculuk Şeriatın en çok iman bilgisini temin eder. Şeriatın tamamı değildir.

Şeriatın bir kısmı ile hem Tarikatın hem de Hakikatın hasıl edileceğini söylemek ise hem akla hem de nakle aykırıdır.

Kafasını risaleden kaldırmayanlar için bu sözlerimiz mana ifade etmeyebilir.

Ancak, İslam'ın muteber eserlerini okuyup bilenler, bu sözlerin hakiki kıymetini takdir edeceklerdir.

Kısa dedik ama biraz daha yazalım:

Eğer okumak ile bütün bu mesafeler alınacak olsaydı; Kur'an ve Sünnet (yani Siyer ve Hadis eserleri) yeterdi. Hayır yetmez, okumaksa illa yanına Risale de gerek diyenler kendilerini bu sözle tehlikeye atıyorlar. Neden yetmesin? Madem okumak her şeydir, niye Kur'an ve Sünnet yetmesin?! Kur'an ve Sünnetin sırf okunmakla verecekleri nerede noksan kalıyor da risale okumak imdada yetişiveriyor? İnsan kafasını iki elinin arasına almalı, bu iddianın aslında ne demek olduğunu idrak etmeli... Tehlikesini fark etmeli...

Biz ise diyoruz. Kur'an da okuyunuz, Hadis de... Alimlerimizi de.. Risale'yi de... Mücerred bir okuma, malumat sahibi olma ile Hakikate çıkacağınızı ise sanmayınız. İlla bir Mürşid-i Kamil gerekir. Bir kere okumakla beraber tatbikat ve salih amel de edilmeli. Sonra ihlas ile salih amel işlenmeli. İhlas sahibi olmalı.

Bugün bu sözümüze kail olmayanlar, pek yakın bir zamanda kimin doğru söylediğini iyice anlayacaklardır ama inşallah iş işten geçmeden bu anlaşılır.


Başa Dön
 Profil Özel mesaj gönder  
 
Eskiden itibaren mesajları göster:  Sırala  
Yeni başlık gönder Başlığa cevap ver  [ 16 mesaj ]  Sayfaya git 1, 2  Sonraki

Tüm zamanlar UTC + 2 saat


Kimler çevrimiçi

Bu forumu gezen kullanıcılar: Hiç bir kayıtlı kullanıcı yok ve 3 misafir


Bu foruma yeni başlıklar gönderemezsiniz
Bu forumdaki başlıklara cevap veremezsiniz
Bu forumdaki mesajlarınızı düzenleyemezsiniz
Bu forumdaki mesajlarınızı silemezsiniz

Geçiş yap:  
   Powered by phpBB © 2000, 2002, 2005, 2007 phpBB Group

Türkçe çeviri: phpBB Türkiye