Sufiforum.com

2009'da başlayan SUFİFORUM'da İslam; İslam Tasavvuf Geleneği ile ilgili her türlü güncel ya da 'eskimez' konular yer almaktadır. İçerik yenilemeleri tasavvuf.name sitesinden sürdürülmektedir. ALLAH YÂR OLSUN.

Giriş |  Kayıt




Yeni başlık gönder Başlığa cevap ver  [ 36 mesaj ]  Sayfaya git Önceki  1, 2, 3, 4  Sonraki
Yazar Mesaj
 Mesaj Başlığı: Re: "Tarikat-ı Said-i NURSİ" ("Risaleci"yye Tarikatı)
MesajGönderilme zamanı: 31.01.10, 14:36 #mesajın linki (?)
Çevrimdışı
Moderator
Kullanıcı avatarı

Kayıt: 24.12.08, 14:54
Mesajlar: 417
Realite görünemiyor. Mahviyyet ve mahfiyyet ehlini nasıl göreceksiniz? Gözünüz dışarı bakar ise, ortada daha çok kal ehlini göreceksiniz.


Başa Dön
 Profil Özel mesaj gönder  
 
 Mesaj Başlığı: Re: "Tarikat-ı Said-i NURSİ" ("Risaleci"yye Tarikatı)
MesajGönderilme zamanı: 01.02.10, 02:35 #mesajın linki (?)
Çevrimdışı
Kullanıcı avatarı

Kayıt: 22.01.10, 04:41
Mesajlar: 345
Ebu Hanif yazdı:
zatın eserleri ortada...hem adem cinsinden hem de kitap cinsinden...

siz hala boş lakırdı peşindesiniz...

bir nazar etse şöyle olur, böyle olur...ALLAH dilerse olur..amenna...

lakin eserlerine bakıyoruz...

her gün nazar yiyenleri görüyoruz...

ideal ile realite örtüşmüyor beyler...


ben derim ki:

gerçeklerin gereği; erenlere ermektir..
her işlerin gerçeği; bilenleri bilmektir..


racül-i real olmanın ilk adımı rical-i real ile söz kesmektir.. siz daha birinci babı tefhim edemediniz ki!.. külli kaide şudur: bir insan yetenek ve şahsiyet itibarıyla taş odun kaya mermer kadar dahi katı olsa bir gönül sahibine kavuştu mu (inkıyadı ile) eşsiz bir cevhere dönüşür.. evliyaullahın (ks.hum) himmeti nazarı ve teveccühü berekâtı mütevatiren sabittir; sen şimdi buna mı boş lakırdı diyorsun!?.. hey gidi hey!.. dipnot: derviş idealist olursa elbette muhakkak realiteden alacağını alır.. 8-)


Başa Dön
 Profil Özel mesaj gönder  
 
 Mesaj Başlığı: Re: "Tarikat-ı Said-i NURSİ" ("Risaleci"yye Tarikatı)
MesajGönderilme zamanı: 01.02.10, 08:28 #mesajın linki (?)
Çevrimdışı
Kullanıcı avatarı

Kayıt: 31.12.08, 09:14
Mesajlar: 764
TûTî yazdı:

ben derim ki:

gerçeklerin gereği; erenlere ermektir..
her işlerin gerçeği; bilenleri bilmektir..


racül-i real olmanın ilk adımı rical-i real ile söz kesmektir.. siz daha birinci babı tefhim edemediniz ki!.. külli kaide şudur: bir insan yetenek ve şahsiyet itibarıyla taş odun kaya mermer kadar dahi katı olsa bir gönül sahibine kavuştu mu (inkıyadı ile) eşsiz bir cevhere dönüşür.. evliyaullahın (ks.hum) himmeti nazarı ve teveccühü berekâtı mütevatiren sabittir; sen şimdi buna mı boş lakırdı diyorsun!?.. hey gidi hey!.. dipnot: derviş idealist olursa elbette muhakkak realiteden alacağını alır.. 8-)


kalbinize sağlık hocam.şu sabah üzerimde buluna manen sersem halime şifa oldu ..Allah razı olsun..

_________________
Ehl-i Bidat-ı Red ve Tahkir Ediyoruz |


Başa Dön
 Profil Özel mesaj gönder  
 
 Mesaj Başlığı: Re: "Tarikat-ı Said-i NURSİ" ("Risaleci"yye Tarikatı)
MesajGönderilme zamanı: 01.02.10, 12:49 #mesajın linki (?)
Çevrimdışı
Moderator
Kullanıcı avatarı

Kayıt: 14.12.08, 22:59
Mesajlar: 666
Aşağıya alacağım hatıra ve sözler aslında ufuk açıcıdır. Said Nursi Hz.lerini tebrie eden bir nakildir. Bugün Said Nursi'nin diye, taleblerinin görüşlerini tartışıyor olabiliriz:

***

Dün önemli bir mülakat gündeme düştü: Şeyh Said Palevi'nin torunu Şeyh Muhammed Said Fırat, amcalarından (yani Şeyh Said'in oğullarından) naklen, amcalarının Said Nursi merhumla vefatına çok yakın görüştüklerini bildirdi. O görüşmede Said Nursi merhum, ŞEYH SAİD PALEVİ'NİN OĞULLARINA (Şeyh Selahattin ve Şeyh Ali Rıza Efendiye), "1950'DEN BERİ hafızama güvenemiyorum, o tarihten sonra talebelerim benim adıma, benden habersiz fikirler yazıp yaydılar, onların iddia ettiği davalardan uzağım, söylediklerinin benimle alakası yok" diyor.. Zaten matbaa ile basılan Risalelerin Eski Said dönemindeki 3-5 tanesi hariç TAMAMI 1950'den sonra BASILMIŞTIR.

Bu bomba bilgi, Risaledeki aykırı fikirlerin, farklı kokuların, tartışmalı metin ve kasidelerin, bir öyle bir böyle şeklinde tenakuzların, alıntı hatalarının, aşırı ötesi aşırı övmelerin, kendini Kur'an ile kıyaslamaların ve ispatlamaların, ve tabi Mehdilik anlamına gelecek bilimum lastik ifadelerin neden mevcut olduğunun bir izahı olabilir.

Bilmiyorum, bu önemli mülakatın kaç kişi farkına varabildi?


Alıntı:
Şeyh Said Palevi'nin torunu Şeyh Muhammed Said Fırat:

Said Nursi1950 yılına kadar şuurum yerinde ben düşüncelerimi kaleme almışım, fikrime güvenirdim. 1950 yılından sonra benden habersiz talebelerim bazı hususları söylemiştir. Ben bu davada yokum. Eğer isterseniz tayin edeceğim bir vekil bu hususları çok güzel anlatır“ demiştir. Çünkü amcam kendilerine demiş ki bazı hususlarınız aykırıdır, bunu sizin adınıza kabul edemem” o da bunun üzerine, “Altı talebem var. Bunlardan birisini vekil seçmem için kuvvetim yerinde değil. Kolhisara geleceğim hangisini beğenirseniz ben onu vekil tayin edeceğim” dedi. Ne yazık ki bu olmadı kendisi Urfa’ya geliyor orada vefat ediyor. Amcam Şeyh Ali Rıza Efendi de Sivas Kampı’na ailemizden 11 kişi ile sürgün edildi.

***

Peki, tekrar Şeyh Said ve Said Nursi arasındaki mektuba dönersek...

Said Nursi amcama devamla şunları söylediBen Van’da iken Şeyh Said’in mektubu bana ulaştı. Beni de bu hizmete davet etti. Ben de mektubuna cevaben dedim ki bana görev ver ki ben de bu hizmete buradan katılayım. Mektubun ulaşıp ulaşmadığını bilmiyorum. Sonra Şeyh Said tutuklandı. Benim mektubumdan dolayı beni de götürürler dedim ama beni götürmediler. Bunun üzerine ağladım sızladım. Sonra istedim ki Şeyh Said oğullarını göreyim. Bugün bana nasip oldu beni kardeş kabul etsinler. Ben bu manevi üzüntüden kurtulayım. Beni manevi evlat kabul etsinler. Ben de manevi evlat olarak huzura çıkayım. Kolhisar’a gelip kalacağım. Altı talebem içinde hangisi uygun görülürse onu vekil tayin edeceğim."

Şeyh Ali Rıza Efendi 1959 yılında Ankara’da ameliyat oldu. Bir gün Abdülmelik Fırat’ın evinin kapısı çalıyor sabah namazında, çünkü bizimkiler ona misafir. Gelen kişi diyor ki “Üstad ben çok yaşlıyım ve hastayım gelemem Şeyh Said’in oğulları otele gelsin görüşelim” diyor. Bunun üzerine bizimkiler gidince talebeler bekletiyor ve iletmiyor. Bunun üzerine Şeyh Ali Rıza Efendi “Ben hastayım bekleyemem, neden haber vermiyorsunuz. Kendisi beni çağırmış” diyince Said Nursi kapıyı açıyor ve bizimkilerle görüşüyor. Şeyh Selahattin ve Şeyh Ali Rıza Efendi ikisi de görüşüyor Said Nursi ile. Ancak bu görüşmeyi Nurcular yazmadı.

http://www.haber5.com/said-firat-said-n ... i-52477.aw


Başa Dön
 Profil Özel mesaj gönder  
 
 Mesaj Başlığı: Re: "Tarikat-ı Said-i NURSİ" ("Risaleci"yye Tarikatı)
MesajGönderilme zamanı: 01.02.10, 14:25 #mesajın linki (?)
Çevrimdışı
Kullanıcı avatarı

Kayıt: 19.09.09, 21:50
Mesajlar: 105
TûTî yazdı:
evliyaullahın (ks.hum) himmeti nazarı ve teveccühü berekâtı mütevatiren sabittir; sen şimdi buna mı boş lakırdı diyorsun!?..



hayır buna değil, bediuzzzamanın ne olup olmadığı hususunda icra edilen lakırdılara boş diyorum...adamın eserleri ortada...


Başa Dön
 Profil Özel mesaj gönder  
 
 Mesaj Başlığı: Re: "Tarikat-ı Said-i NURSİ" ("Risaleci"yye Tarikatı)
MesajGönderilme zamanı: 01.02.10, 21:58 #mesajın linki (?)
Çevrimdışı

Kayıt: 24.12.09, 22:13
Mesajlar: 147
Ruhan yazdı:
Aşağıya alacağım hatıra ve sözler aslında ufuk açıcıdır. Said Nursi Hz.lerini tebrie eden bir nakildir. Bugün Said Nursi'nin diye, taleblerinin görüşlerini tartışıyor olabiliriz:

***

Dün önemli bir mülakat gündeme düştü: Şeyh Said Palevi'nin torunu Şeyh Muhammed Said Fırat, amcalarından (yani Şeyh Said'in oğullarından) naklen, amcalarının Said Nursi merhumla vefatına çok yakın görüştüklerini bildirdi. O görüşmede Said Nursi merhum, ŞEYH SAİD PALEVİ'NİN OĞULLARINA (Şeyh Selahattin ve Şeyh Ali Rıza Efendiye), "1950'DEN BERİ hafızama güvenemiyorum, o tarihten sonra talebelerim benim adıma, benden habersiz fikirler yazıp yaydılar, onların iddia ettiği davalardan uzağım, söylediklerinin benimle alakası yok" diyor.. Zaten matbaa ile basılan Risalelerin Eski Said dönemindeki 3-5 tanesi hariç TAMAMI 1950'den sonra BASILMIŞTIR.

Bu bomba bilgi, Risaledeki aykırı fikirlerin, farklı kokuların, tartışmalı metin ve kasidelerin, bir öyle bir böyle şeklinde tenakuzların, alıntı hatalarının, aşırı ötesi aşırı övmelerin, kendini Kur'an ile kıyaslamaların ve ispatlamaların, ve tabi Mehdilik anlamına gelecek bilimum lastik ifadelerin neden mevcut olduğunun bir izahı olabilir.

Bilmiyorum, bu önemli mülakatın kaç kişi farkına varabildi?




güzel ve muhterem kardeşim,
sizin bu yukarıdaki metinleri alıp kopyalamanız ayrılıkçılıktan ve yadsımaktan başka bir şey değildir, çünkü;
yukarıdaki tarihi olmuş olayın, risale-i nurlar ile en ufak bir alakası da yoktur. şöyleki,
1- üstad zaten 50'li yıllarda basılacak risaleleri bizzat kendisi elden geçirmiştir. bunlar basılsın demiştir. bu konuda aykırılık ve ayrılık yoktur.

2- Şeyh Said ve beraberindekiler tarihteki Şeyh Said isyanı ile anılan olaydan hemen önce Said Nursi'den destek için görüşmüşlerdir.
Belki de, Said Nursi, kendileri ile görüşen bu kişilerin, kendisi ile aynı fikirde olduğunu sandıkları için gelmiş olduklarından bunu söylemiş olabilir. Zaten bu görüşmenin sonunda da, demiştir ki:

"Yaptığınız mücadele kardeşi kardeşe öldürtmektir ve neticesizdir. Türk milleti İslâmiyete bayraktarlık etmiş, dini uğrunda yüz binlerle, milyonlarla şehid vermiş ve milyonlar veli yetiştirmiştir. Binaenaleyh kahraman ve fedakar İslam müdafiilerinin torunlarına, yani Türk milletine kılınç çekilmez ve ben de çekmem."

vesselam...


Başa Dön
 Profil Özel mesaj gönder  
 
 Mesaj Başlığı: Re: "Tarikat-ı Said-i NURSİ" ("Risaleci"yye Tarikatı)
MesajGönderilme zamanı: 02.02.10, 10:58 #mesajın linki (?)
Çevrimdışı
Moderator
Kullanıcı avatarı

Kayıt: 14.12.08, 22:59
Mesajlar: 666
tanhu yazdı:
Ruhan yazdı:
Aşağıya alacağım hatıra ve sözler aslında ufuk açıcıdır. Said Nursi Hz.lerini tebrie eden bir nakildir. Bugün Said Nursi'nin diye, taleblerinin görüşlerini tartışıyor olabiliriz:

***

Dün önemli bir mülakat gündeme düştü: Şeyh Said Palevi'nin torunu Şeyh Muhammed Said Fırat, amcalarından (yani Şeyh Said'in oğullarından) naklen, amcalarının Said Nursi merhumla vefatına çok yakın görüştüklerini bildirdi. O görüşmede Said Nursi merhum, ŞEYH SAİD PALEVİ'NİN OĞULLARINA (Şeyh Selahattin ve Şeyh Ali Rıza Efendiye), "1950'DEN BERİ hafızama güvenemiyorum, o tarihten sonra talebelerim benim adıma, benden habersiz fikirler yazıp yaydılar, onların iddia ettiği davalardan uzağım, söylediklerinin benimle alakası yok" diyor.. Zaten matbaa ile basılan Risalelerin Eski Said dönemindeki 3-5 tanesi hariç TAMAMI 1950'den sonra BASILMIŞTIR.

Bu bomba bilgi, Risaledeki aykırı fikirlerin, farklı kokuların, tartışmalı metin ve kasidelerin, bir öyle bir böyle şeklinde tenakuzların, alıntı hatalarının, aşırı ötesi aşırı övmelerin, kendini Kur'an ile kıyaslamaların ve ispatlamaların, ve tabi Mehdilik anlamına gelecek bilimum lastik ifadelerin neden mevcut olduğunun bir izahı olabilir.

Bilmiyorum, bu önemli mülakatın kaç kişi farkına varabildi?




güzel ve muhterem kardeşim,
sizin bu yukarıdaki metinleri alıp kopyalamanız ayrılıkçılıktan ve yadsımaktan başka bir şey değildir, çünkü;
yukarıdaki tarihi olmuş olayın, risale-i nurlar ile en ufak bir alakası da yoktur. şöyleki,

1- üstad zaten 50'li yıllarda basılacak risaleleri bizzat kendisi elden geçirmiştir. bunlar basılsın demiştir. bu konuda aykırılık ve ayrılık yoktur.

2- Şeyh Said ve beraberindekiler tarihteki Şeyh Said isyanı ile anılan olaydan hemen önce Said Nursi'den destek için görüşmüşlerdir.

Belki de, Said Nursi, kendileri ile görüşen bu kişilerin, kendisi ile aynı fikirde olduğunu sandıkları için gelmiş olduklarından bunu söylemiş olabilir. Zaten bu görüşmenin sonunda da, demiştir ki:

"Yaptığınız mücadele kardeşi kardeşe öldürtmektir ve neticesizdir. Türk milleti İslâmiyete bayraktarlık etmiş, dini uğrunda yüz binlerle, milyonlarla şehid vermiş ve milyonlar veli yetiştirmiştir. Binaenaleyh kahraman ve fedakar İslam müdafiilerinin torunlarına, yani Türk milletine kılınç çekilmez ve ben de çekmem."

vesselam...


Muhterem kardeşim,

1- M Sıddık Şeyhanzade der ki: "Said Nursi Hz.leri latinceden tek bir harf dahi bilmediğini söylemiştir. Latince basılacak Risaleleri tek tek eline alıp tashih ettiği bilgisi doğru değildir. Hem latince okuyamayacak hem tashih edecek, olabilecek bir iş midir?"

Nursi'nin talebesi Mustafa Acet'e yakın Şeyhanzade, böylelikle yüzlerce tahrifattan ispatlı olarak bahsediyor. Hatta koca bölümlerin dahi çıkarılıp yayınlanmadığını filan iddia ediyor. Bu değiştirmeleri cemaat abilerinin de bildiğini, ama biz bilelim dışarısı bilmesin dediklerini söylüyor. Said Nursi merhumun tahrif edilerek basıldığına ilişkin başka haberler de vardır. Mesela Nursi'nin talebesi Hulusi efendi'ye yakın Molla Muşi tarafı.. Onlar da bugünkü dinlerarası diyalog akımının böyle bir tahrifat neticesinde peyda edildiğini iddia ediyorlar. Mesela kimi Tarikat şeyhleri de söylemiştir. Adapazarından bir Şeyh efendiden yıllar önce böyle bir haber gelmişti... Mesela, Şeyh Adnan efendiden bizzat dinledim. Çevresine çöreklenen zındıkanın adamları, onu değiştirip bastırdılar filan diyordu. Şeyh Adnan efendiye göre, nurcuların Tarikate uzak ve soğuk durmalarının sebebi bu. Yani olmayacak iş değildir. Yabana atılır bir ihtimal de değildir. İşte Şeyh Said Palevi'nin oğullarına da Said Nursi Hz.leri bizzat söylemiş. 50'den sonra talebelerim benden habersiz fikirler yaydılar diyor, bizzat kendisi... Önce teksirlerle basılıp dağıtılırken, zaten matbaada latince eserlerin tamamı 1950'den sonra özellikle 1954'den sonra basılıyor.

En açık ve açıklayıcı haber Şeyh Said'in oğullarından olandır. Onları yalanlamak kolaydır. İftira ediyorlar demek basittir. Yalan söyledikleri, iftira ettikleri ispatlanmadığı müddetçe Müslüman yalan söylemez ilkesine göre, verdikleri ciddi, önemli ve zihin açıcı bir haberdir. Hak ve hakikat namına dikkate alınması gerekir. (nurcular ilgili görüşmeyi yazmamışlar!)

2. maddedeki "lacivert" sözün Şeyh Said'in oğullarıyla olan 1960 yılındaki görüşmeyle ilgisi yok. Bu sözün hatta söylenmediği, sonradan çıkarıldığı filan da iddia ediliyor. Neyse, şimdi o konumuz değil, 1960 yılında vefatından hemen önce Said Nursi merhum noktayı koymuş. Risale'de de yazılı, bizzat okudum: Nursi merhum Şeyh Said başkaldırması hadisesi üzerine nefsini düşünerek Van'da mağaraya çekiliyor. 40 gün sonra kalemle cihad et, diye içine bir fikir doğuyor. Bu sırada Burdur'a sürülüyor. İlk Risalesini de Burdur'da yazarak, kalemle cihadına başlıyor.

Vefatına yakın Şeyh Said oğullları ile karşılaşıp, üzüntülerini ifade ediyor diyor ki: "O zaman babanıza (Şeyh Said Palevi'ye) bir mektup yazmıştım. Ulaşıp ulaşmadığını bilmiyorum. Ben mağaraya çekilmiştim. Orada, Şeyh Said kılıçla cihad etti sen de kalemle cihad et diye bir fikir içime doğdu. Öylece risale yazmaya başladım" diyor.

Aynı görüşmede, oğul Ali Rıza efendi "Risalede aykırı, küfür fikirler var, bunları nasıl yazarsın?" deyince de Nursi merhum noktayı koyuyor: "1950'den beridir hafızama fikirlerime güvenemiyorum. O tarihten bu yana talebelerim benden habersiz fikirler yazıp yaydılar. Ben onların iddia ettiği davalarda yokum. Size manevi evlat olmak isterim. Bu durumlarımı size anlatacak altı talebem vardır. Kendi yerime bir vekil dahi seçme gücüm yok; siz hangisini beğenirseniz benim de kabulümdür" diyor Said Nursi Hz.leri... Bunca zamandır insanlar Nursi merhumu tartışırlar, bundan daha aydınlatıcı bir haber de duymamıştım.

Buna göre, Risaledeki aykırı fikirler ve aşırı övgü ve abartmalar; el hasıl Tarikat rekabeti ve soğukluğu Said Nursi merhuma ait değilse, mübarek tebrie olmuştur (üzerinde leke kalmamıştır). Can u gönülden inanıyorum, inanmak istiyorum. Son gelen haberle beraber Said Nursi merhum, talebelerinin yumurtalarından ve onların itikad ve ifradlarından uzaktır, uzak tutulmalıdır.

Halidiye'de iken, bir gardaşımız hocasından naklen anlatmıştı: Hocası, rüyasında, Said Nursi merhumu camiden çıkarken görüyor. Bir kalabalık da onu bekliyor. Said Nursi merhum, o hocaya soruyor; "Bu bekleyenler kim?" "Sizin talebeleriniz efendim?" Nursi merhum: "Ben bunları tanımıyorum"

Bu tarzda bir rüya idi. Manası nice zaman sonra tabir olmuştur. Allahu alem.

Ves'selam.


Başa Dön
 Profil Özel mesaj gönder  
 
 Mesaj Başlığı: Re: "Tarikat-ı Said-i NURSİ" ("Risaleci"yye Tarikatı)
MesajGönderilme zamanı: 02.02.10, 11:27 #mesajın linki (?)
Çevrimdışı
Moderator
Kullanıcı avatarı

Kayıt: 14.12.08, 22:59
Mesajlar: 666
Yeni Said döneminde külliyatın telifi ise; (Şeyh Said hadisesinden 1 yıl sonra) 1926'da Nurun İlk Kapısı ile Burdur'da başlamış; 1948-1949'da Elhüccet-üz Zehra risalesinin telifi ile tamamlanmıştır. Telif süresi; Kur'an’ın inzal suresine tevafuken 23 yılda ikmal edilmiştir. … Telif sırası ile külliyattaki risalelerin tasnif ve tertip sırası çok farklıdır. Burada da Kur'an’ın tanzim tarzına tevafuk söz konusudur. On yılı aşkın Barla ve Isparta hayatında, büyük mecmuaların ekserisi telif edilmiştir.

1950 yılına kadar teksir makineleriyle çoğaltılan risaleler; 1950’den sonra yeni harfle Türkçe olarak matbalarda basılmaya başlanmıştır. Yeni harfle matbada ilk basılan eser, Üstadımızın Küçük Tarihçe-i Hayat'ıdır.

1954’ den itibaren de külliyatın matbalarda Latin harfleriyle bastırılması azami derecede inkişaf etmiştir.

(http://www.sorularlarisaleinur.com/subp ... a&id=11096)


Başa Dön
 Profil Özel mesaj gönder  
 
 Mesaj Başlığı: Re: "Tarikat-ı Said-i NURSİ" ("Risaleci"yye Tarikatı)
MesajGönderilme zamanı: 02.02.10, 12:37 #mesajın linki (?)
Çevrimdışı

Kayıt: 24.12.09, 22:13
Mesajlar: 147
güzel ve mübarek kardeşim,

dersiniz ki : "1- M Sıddık Şeyhanzade der ki: "Said Nursi Hz.leri latinceden tek bir harf dahi bilmediğini söylemiştir. Latince basılacak Risaleleri tek tek eline alıp tashih ettiği bilgisi doğru değildir. Hem latince okuyamayacak hem tashih edecek, olabilecek bir iş midir?"

zaten böyle bir şey yok, tabiki Osmanlıca yazılmış Risaleleri, basımının ve dağıtımının yapılması için tek tek elden geçirmiştir.
yoksa talebeleri her yazılan risaleleri "haydi bunları da matbaada basalım yayalım" dememişlerdir.

vesselam.


Başa Dön
 Profil Özel mesaj gönder  
 
 Mesaj Başlığı: Re: "Tarikat-ı Said-i NURSİ" ("Risaleci"yye Tarikatı)
MesajGönderilme zamanı: 02.02.10, 14:39 #mesajın linki (?)
Çevrimdışı
Moderator
Kullanıcı avatarı

Kayıt: 14.12.08, 22:59
Mesajlar: 666
tanhu yazdı:
güzel ve mübarek kardeşim,

dersiniz ki : "1- M Sıddık Şeyhanzade der ki: "Said Nursi Hz.leri latinceden tek bir harf dahi bilmediğini söylemiştir. Latince basılacak Risaleleri tek tek eline alıp tashih ettiği bilgisi doğru değildir. Hem latince okuyamayacak hem tashih edecek, olabilecek bir iş midir?"

zaten böyle bir şey yok, tabiki Osmanlıca yazılmış Risaleleri, basımının ve dağıtımının yapılması için tek tek elden geçirmiştir.

yoksa talebeleri her yazılan risaleleri "haydi bunları da matbaada basalım yayalım" dememişlerdir.

vesselam.


Benim efendim, şu kısacık cevabınızdan pek bir şey anlamadım. Böyle bir şey yok dediğiniz: Bugün Osmanlıca risaleler mi basılıp yayılıyor? Yok dediğiniz kısmı anlamadım. Yok ise peki bu kadar latince tab (baskı) nereden çıktı?

Sorularlarisale sitesi 1950'den sonra latince baskılar yapıldığını, resailin matbaada basıldığını; hatta başka konularda, bu baskıların basımdan evvel bizzat Said Nursi merhumca kontrol edilip tashih edildiğini söylüyor.

Ne dediğinizi lütfen izah ediniz. Biz de anlamış olalım.


Başa Dön
 Profil Özel mesaj gönder  
 
Eskiden itibaren mesajları göster:  Sırala  
Yeni başlık gönder Başlığa cevap ver  [ 36 mesaj ]  Sayfaya git Önceki  1, 2, 3, 4  Sonraki

Tüm zamanlar UTC + 2 saat


Kimler çevrimiçi

Bu forumu gezen kullanıcılar: Hiç bir kayıtlı kullanıcı yok ve 8 misafir


Bu foruma yeni başlıklar gönderemezsiniz
Bu forumdaki başlıklara cevap veremezsiniz
Bu forumdaki mesajlarınızı düzenleyemezsiniz
Bu forumdaki mesajlarınızı silemezsiniz

Geçiş yap:  
cron
   Powered by phpBB © 2000, 2002, 2005, 2007 phpBB Group

Türkçe çeviri: phpBB Türkiye