Sufiforum.com

2009'da başlayan SUFİFORUM'da İslam; İslam Tasavvuf Geleneği ile ilgili her türlü güncel ya da 'eskimez' konular yer almaktadır. İçerik yenilemeleri tasavvuf.name sitesinden sürdürülmektedir. ALLAH YÂR OLSUN.

Giriş |  Kayıt




Yeni başlık gönder Başlığa cevap ver  [ 19 mesaj ]  Sayfaya git 1, 2  Sonraki
Yazar Mesaj
 Mesaj Başlığı: Risale-i Nur Enstitüsü'nden Cübbeli Ahmed Hoca'ya Cevap...
MesajGönderilme zamanı: 17.12.09, 12:32 #mesajın linki (?)
Çevrimdışı
Kullanıcı avatarı

Kayıt: 31.12.08, 09:14
Mesajlar: 764
Risale-i Nur Enstitüsü, Habertürk programıyla ilgili açıklama yaptı. Enstitü, Cübbeli Ahmet olarak bilinen Ahmet Ünlü'ye cevap verdi:

İşte o cevap:

13 Aralık 2009 Pazar günü Habertürk Televizyonunda “Teke Tek” programına konuk olan Cübbeli Ahmet Hoca olarak da tanınan Ahmet Ünlü, Fatih Altaylı'nın “Risale-i Nur nedir?” sorusuna verdiği cevapta, birkaç sayfası dışında Risale-i Nur’u okumadığını ifade etmekle birlikte üç konuda Risale-i Nur’a yönelik iddialarda bulunmuştur.

Cübbeli’nin iddiaları şu şekilde özetlenebilir:

(1) Risale-i Nur’un dili ağır ve anlaşılmazdır.

(2) Risale-i Nur tefsir değildir. (

3) Said Nursi gayr-i Müslimlerin de –mesela Anzaklar- “şehit” olabileceğini ileri sürmüştür.

Öncelikle şunu ifade etmek isteriz ki, bütün ömrünü “Kur’an’ı ve İslami ilimleri en detayına varıncaya kadar öğrenmek ve öğretmek” için vakfettiğini beyan eden Hoca’nın Risale-i Nur’u okumamış olması onun noksanıdır. Zira Risale-i Nur, çağımız İslam dünyasında -Hoca’nın da ilgi alanına giren konuları kapsayacak şekilde- telif edilmiş en kapsamlı ve etkin metinlerden oluşan bir tefsir külliyatıdır. Ne demek istediğimizi şu örnekle açıklayabiliriz: Şayet Hoca, 26. Söz olan Kader Risalesi’ni okumuş ve anlamış olsaydı, söz konusu programda Fatih Altaylı’nın kader konusundaki soruları karşısında bocalamazdı.

Cübbeli Ahmet Hoca’nın iddialarına karşı cevaplarımız şu şekildedir:

İddia 1: “Risale-i Nur’un dili ağır ve anlaşılmazdır.”

Cevap 1: Risale-i Nur, 20. yüzyılın ilk yarısında Osmanlıcanın hâkim dil olduğu bir dönemde kaleme alınmıştır. Dolayısıyla o günlerden bugüne dilimizdeki fukaralaşma Risale-i Nur’la ilk defa karşılaşanlarda iddia edildiği gibi bir izlenim bırakabilmektedir. Ancak bu yargının doğru olmadığı dönemin diğer dini ve seküler metinleriyle yapılan kıyaslamada hemen anlaşılacaktır. Risale-i Nur'da Osmanlıca bir tabir ya da terkibin hemen ardından, o zamana göre fazlasıyla sadeleştirilmiş bir "tercümesi"nin kullanılması, müellifinin eserlerindeki dili, özel bir seçimle kullandığını gösterir. Said Nursi isteseydi, meselâ, "levh-i mahv isbat" yerine "yazar-bozar tahta", "irae eder" yerine "gösterir", "beyder" yerine "harman" kelimelerini kullanabilirdi. Aynı cümlenin içinde bu kelimeleri ardarda sıralayabilen[1] biri olarak, "eski" dil ile "yeni" dili birarada kullanmak istemiştir, yeni dilden habersiz olduğu için eski dile mecbur kalmış değildir. Bu tercih, dile zenginlik kattığı kadar, okuma ve anlamaya da akıcılık ve kolaylık katmaktadır.

Risale-i Nur'un dilinin bir başka özelliği ise Kur'ân’daki kelimelerin konuşma diline aktarılması, Nebevî kavramları Türkçe konuşanlar başta olmak üzere her insanın zihnine yerleştirmesi gibi bir misyonu yerine getirmesidir. Gerçekten de, Risale-i Nur'u okuyanlar özel bir Arapça eğitimi almadıkları halde, pek çok vahyî kavramı, Kur'ân kelimelerini dağarcıklarına almış ve konuşma diline aktarmışlardır. Şu halde, Risâle-i Nur diğer dilleri konuşan milletler için, Kur'an kelimelerinin ve Nebevî terminolojinin konuşma diline aktarılması konusunda, bir prototip, bir çalışma örneği olarak değerlendirilmeli.

Cübbeli Ahmet Hoca okumak ve anlamak için emek sarf etmediği Risale-i Nur’u “dili ağır ve anlaşılmaz” diyerek zamanın dışında bırakma gayretlerinden vazgeçmelidir. Kendisinden beklenen, seküler saldırılarla iğdiş edilen zihnimizi Asr-ı Saadetle, Kur’an ve Peygamber lisanıyla aşina kılan Risale-i Nur’u okuması ve anlamaya gayret etmesidir.

İddia 2: “Risale-i Nur tefsir değildir.”

Cevap 2: Bu da yeni bir iddia değildir. Risale-i Nur'un bilinen klasik tefsirler şeklinde –Cübbeli Hocanın ifadesiyle- Fatihayla başlayıp Nâsla biten sıra içinde kelime ve cümlelere mana verip yorumlayan bir kitap olmadığını gören bir kısım hocalar ve bazı muhalif insanlar "Risale-i Nur bir tefsir değildir" demişlerdir. Bu iddialar karşısında "Risale-i Nur Kur'ân'ın çok kuvvetli, hakikî bir tefsiridir" diyen Said Nursi, bu itiraza açıklık getirmek için iki kısım tefsir bulunduğunu ifade eder. Özetle şöyle der:

"Birisi malûm tefsirlerdir ki, Kur'ân'ın ibaresini ve kelime ve cümlelerinin manalarını beyan ve izah ve isbat ederler. İkinci kısım tefsir ise, Kur'ân'ın imanî olan hakikatlerini kuvvetli hüccetlerle beyan ve izah ve isbat etmektir. Bu kısmın pek çok ehemmiyeti vardır. Zahir malûm tefsirler bu kısmı bazen mücmel bir tarzda dercediyorlar. Fakat Risale-i Nur, doğrudan doğruya bu ikinci kısmı esas tutmuş, emsalsiz bir tarzda muannid feylesofları susturan bir manevî tefsirdir."[2]

Kur'ân'ın kelimelerini ayrı ayrı inceleyerek lûgat ve ıstılahî manalarını araştıran ve bu şekilde Kur'ân cümlelerine mana vermeye çalışan pek çok klasik tefsir vardır. Ancak çağın asıl problemi olan iman zaafına Kur'ân'dan reçeteler sunan tefsirlere şiddetle ihtiyaç vardır. İşte Risale-i Nur, Kur'ân'ı Kerim'in asrımızın ihtiyaçlarına cevap veren ayetlerini tefsir etmiş ve bu konuda orijinal yorumlar ortaya koymuştur.

İddia 3: “Said Nursi gayr-i Müslimlerin de –mesela Anzaklar- “şehit” olabileceğini ileri sürmüştür.”

Cevap 3: Risale-i Nur’un hiçbir yerinde Anzaklar’ın şehit sayılabileceğinden bahsedilmez. Evet, Said Nursi bir mektubunda “kâfir” de olsalar bazı kişilerin ölümlerini “bir nevi şehadet mertebesi” olarak nitelendirmiştir. Ancak bu kişiler Çanakkale’ye savaşmak için gelen Anzak askerler değildir. Said Nursi’nin şefkat ve merhamet hissi ve “adalet-i mahza [tam adalet]” anlayışıyla bahsettiği şartlar/kişiler şu şekilde tasnif edilebilir:

1. Felâket, helâket, sefalet ve açlık gibi semavi musibetlere maruz kalanlar

a. On beş yaşından küçük iseler hangi dine mensup olursa olsun zaten masumdurlar, bir nevi şehit sayılırlar.

b. On beş yaşından büyüklerin hepsi aynı kategoride değerlendirilmemiştir. Burada, “masum ve mazlum” Hıristiyanlardan bahsedilmiştir. Masum ve mazlum olan Hıristiyanlardan kastedilen de Hz. İsa’nın din-i hakikisine sarılan Hıristiyanlardır. Zaten Ahirzamanda Hz. İsa’nın din-i hakikisinin İslamiyetle omuz omuza geleceği, tevhid inancında birleşeceği dikkate alınırsa, Hıristiyanların cehennemden kurtulması ya da ölümlerinin “bir nevi şehadet” olarak değerlendirilmesi daha doğru anlaşılabilir.

2. Mazlumların yardımına koşanlar, insanlığın rahatı, huzuru, güveni ve sağlığı için mücadele edenler, dini ve mukaddes değerleri korumak için çalışanlar ve insan hakları mücadelesini sürdürenlerin başlarına gelen musibetler onlar için dünyevi ve uhrevi şeref vesilesidir.
Söz konusu programda Cübbeli Hoca’nın verdiği örnekte de olduğu gibi, bir gemide dokuz cani bir masum olsa, o bir masumun hakkı için o gemi batırılamaz hükmünü koyan Allah, hiçbir suçu, günahı, sorumluluğu olmadığı halde zalimlerin zulmüne maruz kalan veya umumun günahlarına binaen başına gelen felaketlerden zarar gören masumların hukukunu da koruyacaktır.

Said Nursi’nin bahse konu mektubunda[3] ifade ettiği hususlar da bundan ibarettir.


[1] Risale-i Nur'da metnin akışı içinde gizli bir lûgatçe ile Kur'an kelimelerinin sade karşılıklarını da verir. Aşağıda, Sözler'den seçilmiş 'iç lûgatçe' örnekleri sunulmaktadır.

".... o Sultana muhâtab ve halîl ve dost ol!"
halîl = dost

"O rahmetin kuvvetidir ki, zîşuurun nazarlarını celbeder, kendine çeker."
celbetmek = kendine çekmek.

"Nihayet ihtilât içinde ve karışmış oldukları halde, nihayet derecede imtiyaz ve farkla birbirinden ayrılıyor."
ihtilât = karışıklık
imtiyaz = fark = ayrı durmak

"Hakikî istib'ad, hakikî muhaliyet ve akıldan uzaklık..."
istib'ad = muhaliyet = akıldan uzaklık

"Merdâne kabre bak, dinle ne taleb eder. Erkekçesine ölümün yüzüne gül, bak ne ister."
merdâne = erkekçesine
ne taleb eder = ne ister

"Onu bütün hakaikına temel taşı ve üssü'l esas yapıyor."
üssü'l esas = temel taşı

"... levh-i mahv ve isbat namında yazar-bozar tahtası hükmündedir."
levh-i mahv ve isbat = yazar-bozar tahta

"Mahşer ise bir beyderdir, harmandır."
beyder = harman

[2] Bediüzzaman Said Nursi, Tarihçe-i Hayat, Yeni Asya Neşriyat, İstanbul 2007, s. 917.

[3] “Şiddet-i şefkat ve rikkatten, bu kışın şiddetli soğuğuyla beraber manevi ve şiddetli bir soğuk ve musibet-i beşeriyeden biçarelere gelen felâketler, helâketler, sefaletler, açlıklar şiddetle rikkatime dokundu. Birden ihtar edildi ki:
Böyle musibetlerde kâfir de olsa hakkında bir nevi merhamet ve mükâfat vardır ki, o musibet ona nispeten çok ucuz düşer. Böyle musibet-i semaviye masumlar hakkında bir nevi şehadet hükmüne geçiyor.
Üç dört aydır ki, dünyanın vaziyetinden ve harbinden hiçbir haberim yokken, Avrupa’da, Rusya’daki çoluk çocuğa acıyarak tahattur ettim. O manevi ihtarın beyan ettiği taksimat bu elîm şefkate bir merhem oldu. Şöyle ki:
O musibet-i semaviyeden ve beşerin zalim kısmının cinayetinin neticesi olarak gelen felâketten vefat eden ve perişan olanlar, eğer on beş yaşına kadar olanlar ise, ne dinde olursa olsun şehit hükmündedir. Müslümanlar gibi büyük mükâfat-ı maneviyeleri, o musibeti hiçe indirir.
On beşinden yukarı olanlar, eğer masum ve mazlum ise, mükâfatı büyüktür, belki onu Cehennemden kurtarır. Çünkü ahirzamanda madem fetret derecesinde din ve din-i Muhammedîye (a.s.m.) bir lâkaytlık perdesi gelmiş. Ve madem ahirzamanda Hazret-i İsa’nın (a.s.) din-i hakikîsi hükmedecek, İslamiyetle omuz omuza gelecek. Elbette şimdi, fetret gibi karanlıkta kalan ve Hazret-i İsa’ya (a.s.) mensup Hıristiyanların mazlumları, çektikleri felâketler onlar hakkında bir nevi şehadet denilebilir. Hususan ihtiyarlar ve musibetzedeler, fakir ve zayıflar, müstebit büyük zalimlerin cebir ve şiddetleri altında musibet çekiyorlar. Elbette o musibet onlar hakkında medeniyetin sefahetinden ve küfranından ve felsefenin dalâletinden ve küfründen gelen günahlara keffaret olmakla beraber, yüz derece onlara kârdır diye hakikatten haber aldım, Cenab-ı Erhamürrâhîmine hadsiz şükrettim. Ve o elim elem ve şefkatten teselli buldum.

Eğer o felâketi gören zalimler ise ve beşerin perişaniyetini ihzar eden gaddarlar ve kendi menfaati için insan âlemine ateş veren hodgâm, alçak insî şeytanlar ise, tam müstehak ve tam adalet-i Rabbaniyedir.
Eğer o felâketi çekenler mazlumların imdadına koşanlar ve istirahat-i beşeriye için ve esasat-ı diniyeyi ve mukaddesat-ı semaviyeyi ve hukuk-u insaniyeyi muhafaza için mücadele edenler ise, elbette o fedakârlığın manevi ve uhrevî neticesi o kadar büyüktür ki, o musibeti onlar hakkında medâr-ı şeref yapar, sevdirir.”

(Kastamonu Lahikası, Yeni Asya Neşriyat, İstanbul 2007, s. 146-148)

_________________
Ehl-i Bidat-ı Red ve Tahkir Ediyoruz |


Başa Dön
 Profil Özel mesaj gönder  
 
 Mesaj Başlığı: Re: Risale-i Nur Enstitüsün 'den Cübbeli'ye cevap
MesajGönderilme zamanı: 17.12.09, 12:35 #mesajın linki (?)
Çevrimdışı
Kullanıcı avatarı

Kayıt: 31.12.08, 09:14
Mesajlar: 764
Alıntı:
Öncelikle şunu ifade etmek isteriz ki, bütün ömrünü “Kur’an’ı ve İslami ilimleri en detayına varıncaya kadar öğrenmek ve öğretmek” için vakfettiğini beyan eden Hoca’nın Risale-i Nur’u okumamış olması onun noksanıdır. Zira Risale-i Nur, çağımız İslam dünyasında -Hoca’nın da ilgi alanına giren konuları kapsayacak şekilde- telif edilmiş en kapsamlı ve etkin metinlerden oluşan bir tefsir külliyatıdır. Ne demek istediğimizi şu örnekle açıklayabiliriz: Şayet Hoca, 26. Söz olan Kader Risalesi’ni okumuş ve anlamış olsaydı, söz konusu programda Fatih Altaylı’nın kader konusundaki soruları karşısında bocalamazdı.


:mrgreen:

1- risale okuyanlar günümüzde osmanlıcadan mı okuyorlar.evlerde durum nedir.? ki elbetd eosmanlıcadan okuyan var amma az.

bir risaleci beni davet etmişdi . bende sordum türkçe mi osmanlıcamı okuyorsunuz.dedi türkçe.

dedim aslı ne bunun.osmanlıca.? niye okumuyorsunuz..dedi dili ağır . :=)

bende osmanlıcadan okursanız geleceğim dedim.

not : cubbeli osmanlıca bilmiyor değil ki.!!

2 - risale -i nur tefsir olmadığını yani kilasik manada tefsir olmadığını onlarda dediler böylelik ile.

tefsir değildir diyoruz alınıyorlar.lakin onlara göre tefsir imiş amma bizim kastetdiğimiz şekilde değil.

işin başka boyutu bu çağın gerektirdiklerine cevab veriyormuş.

aslında vermediği 3.cevabında geçiyor nasıl mı.bakınız madde 3

3 - demişler ki.

Alıntı:
1. Felâket, helâket, sefalet ve açlık gibi semavi musibetlere maruz kalanlar


yani bu durumdakiler bunlara göre bir nevi şehit imiş.bunlar arasında kafir olması aksini söylemeye ispat değildir demek istiyor.kafirde olsa şehitdir.!! [1]

yine ne demişler bunu izah sadedinde.

Alıntı:
a. On beş yaşından küçük iseler hangi dine mensup olursa olsun zaten masumdurlar, bir nevi şehit sayılırlar.


müşriklerin çoçukları hakkında efdal olan görüş buluğa ermemiş iseler cennetde olacaklarına dairdir.

bazılarıda müşriklerin çoçukları buluğa ermemiş olsalarda cehennemdedirler demişlerdir.

yok buluğa eripde babalarının dinlerinde iseler onların cennetde olacaklarını hiç bir ehli sünnet kelam alimi beyan etmemişdir.[2]

Alıntı:
b. On beş yaşından büyüklerin hepsi aynı kategoride değerlendirilmemiştir.

Burada, “masum ve mazlum” Hıristiyanlardan bahsedilmiştir. Masum ve mazlum olan Hıristiyanlardan kastedilen de Hz. İsa’nın din-i hakikisine sarılan Hıristiyanlardır. Zaten Ahirzamanda Hz. İsa’nın din-i hakikisinin İslamiyetle omuz omuza geleceği, tevhid inancında birleşeceği dikkate alınırsa, Hıristiyanların cehennemden kurtulması ya da ölümlerinin “bir nevi şehadet” olarak değerlendirilmesi daha doğru anlaşılabilir.


demek ki bu zamanda bu sapkınlara göre hz.isa a.s ın dini hakikisine sarılan hristiyanlar var imiş.!! bu madde dahi başlı başına şeriatı garraya muhalifdir.bunu söyleyen isterse saidi nursi olsun farketmez.!!!

yine demişler ki.

Alıntı:
2. Mazlumların yardımına koşanlar, insanlığın rahatı, huzuru, güveni ve sağlığı için mücadele edenler, dini ve mukaddes değerleri korumak için çalışanlar ve insan hakları mücadelesini sürdürenlerin başlarına gelen musibetler onlar için dünyevi ve uhrevi şeref vesilesidir.


şeref ancak cennete gidenler içindir [4]..cehenneme gidenin ne şerefi vardır.??

[1] [2] [3] bu maddelerin hiç birinin şeriatda yeri yok.

[4] cehenneme giripde sonra af ile cennete gidecek olan yani cenabı hakkın kendi tayin etdiği müddet kadar günahlarının cezasını çekmelerini takdir buyurdukları müstesna.!!

_________________
Ehl-i Bidat-ı Red ve Tahkir Ediyoruz |


En son Ebu Hamza tarafından 17.12.09, 18:33 tarihinde düzenlendi, toplamda 1 kere düzenlendi.

Başa Dön
 Profil Özel mesaj gönder  
 
 Mesaj Başlığı: Re: Risale-i Nur Enstitüsün 'den Cübbeli'ye cevap
MesajGönderilme zamanı: 17.12.09, 13:01 #mesajın linki (?)
Çevrimdışı

Kayıt: 17.11.09, 20:45
Mesajlar: 96
b. On beş yaşından büyüklerin hepsi aynı kategoride değerlendirilmemiştir. Burada, “masum ve mazlum” Hıristiyanlardan bahsedilmiştir. Masum ve mazlum olan Hıristiyanlardan kastedilen de Hz. İsa’nın din-i hakikisine sarılan Hıristiyanlardır. Zaten Ahirzamanda Hz. İsa’nın din-i hakikisinin İslamiyetle omuz omuza geleceği, tevhid inancında birleşeceği dikkate alınırsa, Hıristiyanların cehennemden kurtulması ya da ölümlerinin “bir nevi şehadet” olarak değerlendirilmesi daha doğru anlaşılabilir.




burada aktarılan metinden anlaşılacağı gibi bu hristiyanlar peygamber efendimizi ve kuranı kerimin iman hususunda ki bağlayıcı hükümlerini kabul etmeden nasıl olrda islamiyetle omuz omuza olabilirler ....


Başa Dön
 Profil Özel mesaj gönder  
 
 Mesaj Başlığı: Re: Risale-i Nur Enstitüsün 'den Cübbeli'ye cevap
MesajGönderilme zamanı: 17.12.09, 13:03 #mesajın linki (?)
Çevrimdışı
Kullanıcı avatarı

Kayıt: 31.12.08, 09:14
Mesajlar: 764
1hadim yazdı:
Alıntı:
b. On beş yaşından büyüklerin hepsi aynı kategoride değerlendirilmemiştir. Burada, “masum ve mazlum” Hıristiyanlardan bahsedilmiştir. Masum ve mazlum olan Hıristiyanlardan kastedilen de Hz. İsa’nın din-i hakikisine sarılan Hıristiyanlardır. Zaten Ahirzamanda Hz. İsa’nın din-i hakikisinin İslamiyetle omuz omuza geleceği, tevhid inancında birleşeceği dikkate alınırsa, Hıristiyanların cehennemden kurtulması ya da ölümlerinin “bir nevi şehadet” olarak değerlendirilmesi daha doğru anlaşılabilir.



burada aktarılan metinden anlaşılacağı gibi bu hristiyanlar peygamber efendimizi ve kuranı kerimin iman hususunda ki bağlayıcı hükümlerini kabul etmeden nasıl olrda islamiyetle omuz omuza olabilirler ....


hayreddin karamanın ehli kitap için iman esaslarını sıralarken

1 - Allah'a iman

2 - Ahirete iman ve de kendi kitaplarında geçen salih amelleri işlerlerse ..demesi boşuna değildir..[1]

fefhem cidden.!!!

[1]
Alıntı:

_________________
Ehl-i Bidat-ı Red ve Tahkir Ediyoruz |


Başa Dön
 Profil Özel mesaj gönder  
 
 Mesaj Başlığı: Re: Risale-i Nur Enstitüsün 'den Cübbeli'ye cevap
MesajGönderilme zamanı: 17.12.09, 13:51 #mesajın linki (?)
Çevrimdışı
Kullanıcı avatarı

Kayıt: 19.09.09, 21:50
Mesajlar: 105
m ali bulut dün akşan sıradışı programında risaleleri yani saidi nursinin beyanlarını klasik gelenek içinde yetişmiş cematlar ve tarikatlar tarafından anlaşılamayacağını zira saidi nursi nin çok farklı ve aykırı şeyler söylediğini 20 yerde ehli sünnete muhalif yer var sözünün doğru olabileceğini kendisine göre daha çok meselede "GELENEKLE ÇATIŞTIĞINI. ÇOK FARKLI YAKLAŞIMLAR SERGİLEYEREK ÇOK FARKLI (GELENEKTEN) ŞEYLER SÖYLEDİĞİNİ İTİRAF VE KABUL ETMİŞTİR...


Başa Dön
 Profil Özel mesaj gönder  
 
 Mesaj Başlığı: Re: Risale-i Nur Enstitüsün 'den Cübbeli'ye cevap
MesajGönderilme zamanı: 17.12.09, 13:53 #mesajın linki (?)
Çevrimdışı
Kullanıcı avatarı

Kayıt: 19.09.09, 21:50
Mesajlar: 105
@ahmethc Ahmet Bey cübbeli şimdi fatih altaylının maskarası olarak ekrana çıkarılarak iyice bilinir hale getiriliyor. Operasyon yakındır!

yukarıdaki beyanlar NUH GÖNÜLTAŞA aittir...twitter nam sitede yazmıştır...

ahmethc nikli kişi ise aynı sitede yazan Ahmet Hakan Coşkun dur...


Başa Dön
 Profil Özel mesaj gönder  
 
 Mesaj Başlığı: Re: Risale-i Nur Enstitüsün 'den Cübbeli'ye cevap
MesajGönderilme zamanı: 17.12.09, 14:08 #mesajın linki (?)
Çevrimdışı
Kullanıcı avatarı

Kayıt: 31.12.08, 09:14
Mesajlar: 764
onların planı varsa hak tealanında planı vardır elbet..nuh gönültaşı iyi biliriz..hödük ruhlu [1] bir kişidir.

asıl ahmet hakan cubbelinin anlattıklarına israliyat diyor idi..acaba anlattıklarından hangilerinin israliyat olduğunu söylemişler mi.? merak ediyoruz da.!!!

[1]hödük kelimesinin bir çok manası bulunmak ile beraber biz burda anlayışı kıt biri olarak demek istiyoruz.. öteki manalarını üzerine alınabilir dilerse tabi..

_________________
Ehl-i Bidat-ı Red ve Tahkir Ediyoruz |


Başa Dön
 Profil Özel mesaj gönder  
 
 Mesaj Başlığı: Re: Risale-i Nur Enstitüsü'nden Cübbeli Ahmed Hoca'ya Cevap...
MesajGönderilme zamanı: 17.12.09, 22:05 #mesajın linki (?)
Çevrimdışı
Moderator
Kullanıcı avatarı

Kayıt: 14.12.08, 22:59
Mesajlar: 666
Hocam

[4] cehenneme giripde sonra af ile cennete gidecek olan yani cenabı hakkın kendi tayin etdiği müddet kadar günahlarının cezasını çekmelerini takdir buyurdukları müstesna.!!

Bu maddede söyledikleriniz Müslümanların Cehenneme ceza için girmiş olanları değil mi?


Başa Dön
 Profil Özel mesaj gönder  
 
 Mesaj Başlığı: Re: Risale-i Nur Enstitüsü'nden Cübbeli Ahmed Hoca'ya Cevap...
MesajGönderilme zamanı: 17.12.09, 22:06 #mesajın linki (?)
Çevrimdışı
Moderator
Kullanıcı avatarı

Kayıt: 14.12.08, 22:59
Mesajlar: 666
Risaledeki ilgili kısım şudur: Bundan başka bildiğim kadar bahis yoktur. Özellikle kalınlaştırdığım yerlere dikkat ediniz:

Kastamonu Lâhikası | Birden İhtar Edilen Bir Mesele | 79

Üç dört aydır ki dünyanın vaziyetinden ve harbinden (dünya savaşından) hiçbir haberim yokken, Avrupa'da, Rusya'daki çoluk çocuğa acıyarak tahattur ettim (hatırladım). O manevi ihtarın beyan ettiği taksimat bu elîm şefkate bir merhem oldu. Şöyle ki:

O musibet-i semaviyeden ve beşerin zalim kısmının cinayetinin neticesi olarak gelen felâketten vefat eden ve perişan olanlar, eğer on beş yaşına kadar olanlar ise, ne dinde olursa olsun şehit hükmündedir. [COLOR=Red]Müslümanlar gibi büyük mükâfât-ı maneviyeleri, o musibeti hiçe indirir.


On beşinden yukarı olanlar, eğer masum ve mazlum ise, mükâfâtı büyüktür, belki onu Cehennemden kurtarır. Çünkü ahirzamanda madem fetret derecesinde din ve din-i Muhammedîye (a.s.m.) bir lâkaytlık perdesi gelmiş.

Ve madem ahirzamanda Hazret-i İsâ'nın (a.s.) din-i hakikîsi hükmedecek,
İslamiyetle omuz omuza gelecek. Elbette şimdi, fetret gibi karanlıkta kalan ve Hazret-i İsa'ya (a.s.) mensup Hıristiyanların mazlumları, çektikleri felâketler onlar hakkında bir nevi şehadet denilebilir.

Hususan ihtiyarlar ve musibetzedeler, fakir ve zayıflar, müstebit büyük zalimlerin cebir ve şiddetleri altında musibet çekiyorlar. Elbette o musibet onlar hakkında medeniyetin sefahetinden ve küfranından ve felsefenin dalâletinden ve küfründen gelen günahlara keffaret olmakla beraber, yüz derece onlara kârdır diye hakikatten haber aldım, Cenab-ı Erhamürrâhîmine hadsiz şükrettim. Ve o elîm elem ve şefkatten teselli buldum.

Eğer o felâketi gören zalimler ise ve beşerin perişaniyetini ihzar eden gaddarlar ve kendi menfaati için insan âlemine ateş veren hodgâm (yalnızca kendini dert edinen), alçak insî şeytanlar ise, tam müstehak ve tam adalet-i Rabbaniyedir.

Eğer o felâketi çekenler mazlumların imdadına koşanlar ve istirahat-i beşeriye için ve esasat-ı diniyeyi ve mukaddesat-ı semaviyeyi ve hukuk-u insaniyeyi muhafaza için mücadele edenler ise, elbette o fedakarlığın manevi ve uhrevî neticesi o kadar büyüktür ki, o musibeti onlar hakkında medâr-ı şeref yapar, sevdirir.


Kaynak: Risaleara com


Başa Dön
 Profil Özel mesaj gönder  
 
 Mesaj Başlığı: Re: Risale-i Nur Enstitüsü'nden Cübbeli Ahmed Hoca'ya Cevap...
MesajGönderilme zamanı: 17.12.09, 22:15 #mesajın linki (?)
Çevrimdışı
Kullanıcı avatarı

Kayıt: 31.12.08, 09:14
Mesajlar: 764
Ruhan yazdı:
Hocam

[4] cehenneme giripde sonra af ile cennete gidecek olan yani cenabı hakkın kendi tayin etdiği müddet kadar günahlarının cezasını çekmelerini takdir buyurdukları müstesna.!!

Bu maddede söyledikleriniz Müslümanların Cehenneme ceza için girmiş olanları değil mi?


aynen öyle hocam.

_________________
Ehl-i Bidat-ı Red ve Tahkir Ediyoruz |


Başa Dön
 Profil Özel mesaj gönder  
 
Eskiden itibaren mesajları göster:  Sırala  
Yeni başlık gönder Başlığa cevap ver  [ 19 mesaj ]  Sayfaya git 1, 2  Sonraki

Tüm zamanlar UTC + 2 saat


Kimler çevrimiçi

Bu forumu gezen kullanıcılar: Hiç bir kayıtlı kullanıcı yok ve 2 misafir


Bu foruma yeni başlıklar gönderemezsiniz
Bu forumdaki başlıklara cevap veremezsiniz
Bu forumdaki mesajlarınızı düzenleyemezsiniz
Bu forumdaki mesajlarınızı silemezsiniz

Geçiş yap:  
cron
   Powered by phpBB © 2000, 2002, 2005, 2007 phpBB Group

Türkçe çeviri: phpBB Türkiye