Sufiforum.com

2009'da başlayan SUFİFORUM'da İslam; İslam Tasavvuf Geleneği ile ilgili her türlü güncel ya da 'eskimez' konular yer almaktadır. İçerik yenilemeleri tasavvuf.name sitesinden sürdürülmektedir. ALLAH YÂR OLSUN.

Giriş |  Kayıt




Yeni başlık gönder Başlığa cevap ver  [ 33 mesaj ]  Sayfaya git Önceki  1, 2, 3, 4
Yazar Mesaj
 Mesaj Başlığı: Re: Cübbeli Ahmed Hoca'dan Risalecilere Açık Davet
MesajGönderilme zamanı: 11.01.10, 10:22 #mesajın linki (?)
Çevrimdışı
Kullanıcı avatarı

Kayıt: 05.01.10, 21:01
Mesajlar: 488
Ruhan kardeşim ;

İmam-ı Rabbani terminolojisi bilmeyen ile Mektubat-ı Rabbani müzakeresi yapmak anlamsızdır. Kemalat makamlarından ötedeki Hakikat makamlarını ( ki sayıları 7'dir) anlatan İmam-ı Rabbani'nin tarif ettiği istasyonlar ile seyri ilalallahın son durağını Velâyet-i Kübra sanan Said-i Nursi hz. nin kılavuzluğu ile nasıl bulunsun?

Ayrıca Tasavvufta Makamat'ın İmam-ı Rabbani tarafından çizilen dairelerinin de ezbere bilinmesi gerekli.
Bakınız: Tasavvufta Makamat konusu.
viewforum.php?f=151

***

HHISIK tercumelerinin yaldızı da her dokunulan yerden dökülüyor.

Şimdi anlaşılıyor inşaallah Mektubat-ı Rabbani için Abdulkadir AKÇİÇEK tercumesinin önemi. Fakat bu forumdaki Abdulkadir AKÇİÇEK tercumesine erişim henüz kolay olmuyor. (Google arama motorunun cilvesi)

Bu yüzden Mektubat-ı Rabbani alıntıları yaparken mütercim: Abdulkadir AKÇİÇEK notunu her mesaja eklemek gerekiyor.


Başa Dön
 Profil Özel mesaj gönder  
 
 Mesaj Başlığı: Re: Cübbeli Ahmed Hoca'dan Risalecilere Açık Davet
MesajGönderilme zamanı: 11.01.10, 17:07 #mesajın linki (?)
Çevrimdışı
Moderator
Kullanıcı avatarı

Kayıt: 14.12.08, 22:59
Mesajlar: 666
tanhu yazdı:
efendim, teveccühünüz,

iman hakikatleri kelimesi, farklı dillere tercüme etsek,
imanın aslı,
imanın doğrusu,
etraflı ve derin bir iman,
imanı, iman yapan kaideleri, yolları vb kelimelerle anlam itibari ile özdeş olacaktır.

dolayısı ile ben kelimelere takılmaksızın, cümlelerin ne anlatmak istedikleri ile ilgileniyorum.
bu sebepten bir hata göremiyorum. bu noktada kalbimde bir şüphe yok, ilgili Mektubat-ı Rabbani'nin sayfalarını okudum gördüm.
Risale-i Nur Mektubatındakiler (özet olarak) doğru alıntıdır.

evet artık kıyaslamalardan çekiliyorum, çünkü;
ben ne bir ehl-i tarik'im ne de ehl-i cemaat, ne de arapça bilen biriyim.
bu işi; varsa şüpheleri bu işin ehillerine bırakıyorum.
çünkü,
gördüm ki, Mektubat-ı Rabbani ile Risale-i Nur Mektubatı niyet ve amaç ve yol açısından birbirlerini tamamlar mahiyette eserlerdir.
İki müellife bunlar yazdırılmış ve takipçileri yüzbinler insanlar var,
(Allah korusun) haddimi aşar yanlış bişey yazarım, yada kalbime yanlış bişey gelir, vebali ağır olabilir, vazgeçiyorum.

vesselam...


Muhterem kardeşim, (Aleykum selam ve rahmetullah)

Daha içeriğe geçmeden hükmünüzü peşinen verdiniz. Neyse... Kelimeler ve kavramlar üzerinden gitmek daha anlaşılır olacaktı. Fakat bunun önemini gösterecek/belli edecek bir vasat olmadığından dolayı vazgeçiyorum. Doğrudan sonuca gelelim:

Farz edelim ki Yakin = İmanı kuvvetlendirmek = İman hakikatleri olsun.. Hadi diyelim. Tamam.

210. Mektupta geçen bu eşit "ifadelerin" Tarikat dışında, haricinde, ona gerek kalmadan olacağı mı yazıyor?

Yoksa Tasavvuf/uygulamada Tarikat vasıtasıyla mı?

Lütfen insaf edelim. Hakkı gizlemeyelim ve alimlerimizi kendimize göre oraya buraya uydurmaya çalışmayalım. BUNUN VEBALİ VARDIR. Hesap gününe inanan insanlarız. Elhamdulillah.

Risale iddia ediyor, Velayet-i Kübra ile tasavvuf berzahına (perdesine, koridoruna) girmeden iman hakikatlerine (yakine, kuvvetli imana, hakiki imana vs.) ulaştıran bir yol var diyor ve bunun Nurculuk olduğunu belirtiyor.

Sizin getirdiğiniz 210. Mektup ise daha en başından Risaleyi tekzip ediyor:

Yakine (hakiki imana, delillerle inanmaktan müşahade ve keşfe, bütünden ayrıntıya ya da sizin deyiminizle kuvvetli imana) Tasavvufla ulaşılır. Önce itikadı sağlam edin. Sonra fıkıh öğrenip amel edin. Ve en son Tasavvufa girin deniyor. Hatta Tasavvuf içinde de Nakşibendi Tarikatı özellikle tavsiye edilip AYNIYLA SAHABE MESLEĞİ budur diye ortaya konuyor. Onların, Resulullah Efendimizin sohbetinde ilk başta elde ettikleri kâr ve kemalin, yani sonun başlangıca getirilmesinin yoludur Nakşilik diyor. (Nerededir tasavvuf berzahının atlanması?!)

Risale ne iddia ediyor: Tasavvufa hususen Nakşiliğe uğramayan, kestirme bir yol açtık... Yani düşününüz ki Sahabe-i Kiram'ın MESLEĞİNE dahi ihtiyaç bırakmayacak yeni bir yol açılmış güya... Sahabenin mesleğini dahi atlayan bir kestirme üstü kestirme yol! İmam Rabbani Hz., Nakşibendi = SAHABE MESLEĞİ diyor çünkü... Bunu inkar edemezsiniz, getirdiğiniz Mektupta kayıtlı.

Neticeyi yazıp bırakıyorum:

1- "Ben kelimeleri değil manayı buldum, manayı önemserim" diyerek alakasız yerleri ortaya koyabildiniz. Bu ilk baştaki ifademizin ispatıdır: Risale alıntılarında geçen kavram ve terimler Mektubat-ı Rabbanide yoktur. Kendiniz itiraf etmiş oldunuz.

2- Risalenin ifade ettiği manalar da Mektubat-ı Rabbani'de yoktur. Hatta tersine manalar bolca mevcuttur.


İlgili kısmı bir daha görmek için sadece orayı alıntılıyorum. Okuması yazması olan herkes fark edecektir. Kimi ifadelerini bu sefer büyüterek gösterelim:



Ruhan yazdı:
RABBANİ MEKTUB - 210

(Abdulkadir AKÇİÇEK Tercumesi)

Öncelikle itikadını düzeltmelisin. Sonra, dini yönden zaruri olarak, öğrenilen şeyleri tasdik etmelisin, zaruri olarak, fıkıh kitaplarının beyan ettiği (yazdığı) şeyleri, bilmeli ve gereği ile amel etmelisin..

Anlatılanlardan sonradır ki: Tarikat-ı Sufiye'ye girmek matlub olur (TALEB EDİLİR, İSTENİR)..

Ancak bu tarikat talebi: Gaybi sayılan suretler ve şekillerin müşahede edilmesi, şüphesi olmayan elvan (şekiller) ve envar (nurlar) gözle görülebilmesi için olmayacak.. Zira böyle şeyler, oyun ve oyalanma kabilinde şeylerdir.

Bu suretlerde ve hisse dayalı nurlarda ne gibi bir noksanlık vardır ki insan bunları bırakıp da gaybi suretlere ve nurlara iştiyak duya.. Hem de bunları, çeşitli riyazetlerin irtikabı ile araya..

Gerek bu suretler ve nurlar, gerekse öbür suretler ve nurlar hepsi de Allah'ın mahlukudur. Hepsi de, yaratıcılarının varlığına delalet ederler..

Bu şehadet aleminde (görünen alemde, cisimler aleminde) bulunan ayın ve güneşin nuru, misal aleminde bulacağın ayın ve güneşin nurundan daha meziyetlidir. Ancak, bunun görüntüsü, devamlı olduğu, havasın (üstün insanların) ve avamın (sıradan insanların) ona bakmakta ortak olduğu için onları itibardan düşürmüştür. Bunun üzerine, gayb alemindeki nurlara iştiyak (aşırı istek ve ihtiyaç) duymaya başlamışlardır.

Bir şiir:

Ne değeri var suyun, daima aksa;
İnsanın kapısında Kevser de olsa.

Sufiye yoluna süluk (yolculuk) etmekten maksad: Şer'an (İslam'ın emir ve yasaklarınca) itikad edilmesi gereken işlere karşı yakinin (şüphesiz, kesin bilginin) artmasıdır. Ta ki: İstidlal (delillerle bilme, kitaplardan okuyarak elde etme) darlığından, keşif alanına çıkasın, icmal (toplu ve özet) yolundan tafsile (ayrıntıyla bilmeye) giresin..

Mesela: Vacib'ül-vücud Yüce Allah'ın varlığını ve birliğini; önceleri, istidlal (şer'i ilimlerin deliliyle, okuyarak) veya taklid yollu bulur da, bunların mikdarına göre yakin hasıl olursa.. Tarikat-ı Sufiyeye süluk müyesser (nasip) olduğu zaman, o istidlal ve taklid, keşfe ve şühuda tebdil olur (dönüşür).. Ekmel (EN KAMİL) manada yakin hasıl olur..


Sair (diğer) itikada dair meseleleri dahi buna göne kıyas edebilirsin..

Aynı zamanda, bu sufiye yoluna girmekle; fıkha dair hükümlerin edası (yerine getirilebilmesi) için kolaylık meydana gelir; nefs-i emmare tarafından hasıl olan güçlük kalkar.

Bu Fakir'in yakini (kesin kanaati) odur ki: Sufiye yolu, şeriat ilimlerine hizmet eder: Onun dışında kalan ayrı bir şey değildir. Bunu, kitaplarımda ve risalelerimde inceleyerek yazdım. Sair (diğer) tarikatlar arasında Nakşibendiye Tarikatını tercih etmek ise, bu mananın hasıl olması içindir. Bu manada, pek uygun ve pek münasib olduğu içindir. Zira, bu Tarikatın büyükleri, sünnete tabi olmayı bırakmayıp bid'attan kaçmaya devam etmişlerdir. Bunun içindir onları: Bu mütabaat (tabi olma) dolayısı ile ferah ve sevinçli görürsün: İsterse, kendilerine hallerden yana bir şey hasıl olmasın.

Hallerin varlığı ile, Resulullah'a tabi olma yolunda bir kesiklik olurlarsa, o halleri hiç bir şey yerine koyup kabul etmezler.. Bu manada Hace Ahrar Hz. şöyle dedi:

- Bana haller ve vecidler verilmiş olsa da; mesela, HAKİKATİM ehli sünnet vel-cemaat itikadına muvafık olmasa, o anlatılan halleri hizlandan (MAHRUMİYET) ve şekavetten (iç dünyayı KÖTÜ ve ÇİRKİN eden şeyden) başka bir şey olarak göremem.. Ama, bana ehli sünnet vel-cemaat itikadı verilmiş olsa, bütünüyle o hallerden mahrum olsam; bunun için hiç gam çekmem..

Sonra..

Bu tarikatta, nihayetin bidayete derc edilmiş (sonun başlangıca getirilmiş) olması vardır. Şöyle ki: Bu tarikat ehli, ilk adımda, başkalarının taa işin sonunda bulacaklarını bulur.

Aralarında bir fark varsa, o dahi icmalde, tafsilde, şümulde (kapsaması) ve şümulün olmayışındadır.

Böyle bir intisap (bağlanıp maiyet ve emrine girme), AYNİYLE (tıpkısıyla) Ashab-ı Kiramın intisabıdır. Zira onlar. Resulullah Efendimizle ilk sohbetlerinde öyle şeyler bulmuşlardır ki; o şeyler, kendileri dışında bu ümmetin evliyasına, işin nihayetinde (SONUNDA) hasıl olur mu bilinmez..

Bu mana icabıdır ki: Tabiinin en faziletlisi olduğu halde; Veys'el-Karani, Hazret-i Hamza'nın katili Vahşi'nin r.a. mertebesine yetişemez.. Bunun sebebi de, bir defa olmak üzere, Hayr'ül-beşer Resulullah'ın sohbetine nail olmamasıdır. Ona salat ve selam olsun..

Şundan ki: Resulullah ile sohbet fazileti, bütün faziletlerin ve kemallerin üstündedir. Çünkü: Onların imanı şühudidir; böyle bir devlet onlardan başkasına müyesser olmaz.

Resim

{{NOT: 210.Rabbani Mektub'un tanhu tarafından altı çizilen yerlerinin ve tercumelerde mor renkte gösterilen satırları gösteren Arabca metindir. Arabca Mektubat-ı Rabbani 1.cild. 317 sayfa. MODERATÖR}}



Başa Dön
 Profil Özel mesaj gönder  
 
 Mesaj Başlığı: Re: Cübbeli Ahmed Hoca'dan Risalecilere Açık Davet
MesajGönderilme zamanı: 11.01.10, 17:26 #mesajın linki (?)
Çevrimdışı
Kullanıcı avatarı

Kayıt: 05.01.10, 21:01
Mesajlar: 488
Bu konu temel kavramlara yabancı kişiler (iyi niyetli olsalar da hakikati anlayamayacakları için) böyle münazara tarzında değil de müstakil makale olarak işlense evladır.

Muhyiddin ibn Arabi k.s.un "bizim kitablarımızın rumuzlarına aşina olmayanlar okumasınlar" ikazını hatırlatıyor..


Başa Dön
 Profil Özel mesaj gönder  
 
Eskiden itibaren mesajları göster:  Sırala  
Yeni başlık gönder Başlığa cevap ver  [ 33 mesaj ]  Sayfaya git Önceki  1, 2, 3, 4

Tüm zamanlar UTC + 2 saat


Kimler çevrimiçi

Bu forumu gezen kullanıcılar: Hiç bir kayıtlı kullanıcı yok ve 2 misafir


Bu foruma yeni başlıklar gönderemezsiniz
Bu forumdaki başlıklara cevap veremezsiniz
Bu forumdaki mesajlarınızı düzenleyemezsiniz
Bu forumdaki mesajlarınızı silemezsiniz

Geçiş yap:  
cron
   Powered by phpBB © 2000, 2002, 2005, 2007 phpBB Group

Türkçe çeviri: phpBB Türkiye