Sufiforum.com

2009'da başlayan SUFİFORUM'da İslam; İslam Tasavvuf Geleneği ile ilgili her türlü güncel ya da 'eskimez' konular yer almaktadır. İçerik yenilemeleri tasavvuf.name sitesinden sürdürülmektedir. ALLAH YÂR OLSUN.

Giriş |  Kayıt




Yeni başlık gönder Başlığa cevap ver  [ 1 mesaj ] 
Yazar Mesaj
 Mesaj Başlığı: Ahmed Şahin Hocadan bir ricamız var.
MesajGönderilme zamanı: 31.10.09, 15:28 #mesajın linki (?)
Çevrimdışı
Kullanıcı avatarı

Kayıt: 20.01.09, 10:20
Mesajlar: 239
Ahmed Şahin Hocadan bir ricamız var.

Ahmet N. Güvener

nguvener@gmail.com

30.10.2009

Uzmanlık alanlarına girmemek gibi bir hassasiyetim vardır. Hele de, ömrünü alanlarına vermiş, uzun yıllar zihni çaba göstermiş kimselere hem saygı duyarım, hem de saygı duyulmasını öneririm. Fikirleri benden farklı olan kimseler için de durumum ve duruşum değişmez.

Son ayların gözde konusu Demokratik Açılım. Gülen grubu da bu açılıma destek veriyor. Prensip olarak söylemek gerekirse, bu türden bir açılım zorunluydu ve Türkiye’de demokratik işleyişin sorunlarından ayıklanması için atılacak her samimi adım desteği hak etmektedir. Şu ana kadar yazdığım her yazıda bu çizgiyi savundum. Bundan sonra da demokratik ve sivil bir Türkiye adına atılacak tutarlı ve samimi her adıma destek vereceğim.

Demokratik açılım süreci de dahil olmak üzere bu türden sivil adımlara yönelik eleştirim, üslup ve samimiyet yönünden olmuştur. Demokrasinin gelişmesi için bugünkü cevvaliyetlerini olumlu saydığım kişi, grup ve çevrelerin çok zor günlerdeki suskunluklarını gündeme getirdim zaman zaman. Fakat bu eleştirilerim hiçbir zaman, “Madem ki 28 Şubat sürecinde gereken cesareti göstermediniz, o halde şimdi de demokrat ve sivil bir Türkiye’den yana olamazsınız” anlamına gelmemekteydi. Eleştirilerimin sebebi, ani ve keskin tavır değişikliğine ilişkin kuşkularımdan kaynaklanmaktaydı.

Fakat bu yazıda ele alacağım başka bir husustur. Birkaç gün evvel, Zaman gazetesinin saygın isimlerinden Ahmed Şahin köşesinde bir yazı yayımladı. Ahmed Şahin Hoca, Hz. Ömer, savaştaki kardeş katiliyle barışta nasıl kol kola gezdi? Başlıklı yazısında, Hz. Ömer’den yola çıkarak barış yanlısı bir üslup öneriyordu. Barış yanlısı bir üslubun önerilmesine kim karşı çıkabilir ki? Anlaşılan o ki Ahmed Şahin Hoca, dağdan inen ve Habur’dan ülkeye giriş yapan PKK militanlarına yönelik tepkiyi sakinleştirerek barış sürecine katkı sunma çabasında. Hoca’nın niyeti halis. Ne var ki Hoca’nın kıyasının uygunluğu konusunda benim kuşkularım var. Acaba yazıda sözü geçen örnek, bugünkü durumla ne derece örtüşüyor?

Yukarıda linkini vermiş olsak da, yazıda Ahmed Şahin Hoca’nın anlattığı durumu yine de özetleyelim. Hz. Ömer’in kardeşi Zeyd, yalancı peygamber Müseyleme’ye karşı Yemamede açılan savaşta şehid olmuştur. Savaştan bir müddet sonra barış olmuş ve İslam ordularına karşı savaşanlar Müslüman olmuşlar, hatta Medine’de rahatlıkla dolaşabilir hale gelmişlerdir. Bugünlerden birinde, Hz. Ömer, kardeşini şehid eden adamla çarşıda karşılaşır ve aralarında şu konuşma geçer:

“-Kardeşim Zeyd`i şehit eden sen misin? Adam sakin bir sesle cevap verdi:

-Ya Ömer, dedi. Üzüntünün derinliğini anlıyorum. Ancak beni önce bir dinle. Ben senin adaletine güveniyorum. Sonra ne istiyorsan onu yap, diyerek inancını şöyle anlattı:

-Zeyd o savaşta beni küfür üzere iken öldürse de şu anda kavuştuğum iman nimetinden beni mahrum etseydi, Zeyd ne kazanırdı beni imansız olarak cehenneme göndermekle?.. Bununla da kalmadı devam etti:

-Ama dedi, Rabb`imin rahmetine bak ki, Zeyd`in eliyle beni cehenneme göndermedi, beni koruyup iman nasip etti. Benim elimle de Zeyd`e şehitlik verip cennetin şehitlik makamına yüceltti. Konuyu şöyle bağladı:

- Sen bu İlahi takdirin hangi yanından üzüntü duyuyorsun ya Ömer? Benim Zeyd`in eliyle küfür üzere ölmeyip bana iman nasip etmesinden mi, yoksa Zeyd`in savaş şartları içinde benim elimle şehit olup da cennetteki şehit makamına yükselmesinden mi? Kaldı ki işte ben artık inkardan vazgeçerek imana gelen mümin kardeşiniz olarak adaletinize teslim oluyorum. Artık takdir sizin yüce adaletinizdedir!.. Bu sözleri derin bir tefekkürle dinleyen Hz. Ömer`in bir vasfı da vakkaflıktı. Yani doğruyu bulunca anında fren yapıp durmak!. Yine öyle oldu. Aynı vasfını burada da göstererek dedi ki:

-Şükrederim Rabb`ime ki, savaşta kardeşimin şehadetine sebep olan katiline, barışta iman nasip ederek bize din kardeşi eylemiş. Adaletimize güvenerek de gelip bize teslim olmakta mahzur görmemiş.. Sözlerini şöyle bağlar Hz. Ömer:

-Tut elimden de birlikte dolaşalım seninle Medine çarşısında. Kimse seni düşmanlık duygusuyla karşılamasın bundan sonra. Biz seninle din kardeşiyiz artık.”

Sahiden de Ahmed Şahin Hoca, İslam ahlakının ne olduğuna ilişkin ibretlik bir tablo sunmuş. Tablonun ihtişamına diyecek yok. Fakat itiraz ettiğimiz nokta, bu örneğin günümüzle ne kadar örtüştüğüdür. Hz. Ömer’in kardeşi Zeyd’i şehid eden fakat daha sonra Müslüman olarak pişmanlığını dile getiren adamla, “Kürt halk önderi sayın başkan Abdullah Öcalan”ın talimatıyla barış elçisi olarak Türkiye’ye dönen kişi aynı mıdır? Elbette dağdakiler insin. Elbette barış ve kardeşlik hüküm sürsün. Ancak, “Bizler Abdullah Öcalan’ın önderliğine bağlılıktan ve tutturduğumuz yoldan dönmüş değiliz. Abdullah Öcalan Kürt halk önderidir ve bize dağdan inme talimatı vermiştir. Biz buna uyuyoruz” diyen bir kişi ile, “Kaldı ki işte ben artık inkardan vazgeçerek imana gelen mümin kardeşiniz olarak adaletinize teslim oluyorum. Artık takdir sizin yüce adaletinizdedir!” diyen kişi nasıl aynı olabilir?

Şu sorunun sorulduğunu duyar gibiyim: “Evet, dağdan inen kişiler İslam yolunda olmayabilirler. Peki TSK Hz. Ömer’in yolunda mı?” TSK, mütedeyyin kitleyi rencide eden pek çok faaliyetin altına imza atmış, 28 Şubat’ta dindar insanlara yönelik bir kampanya yürütmüştür. Fakat, TSK bunları yaptı diye, PKK’nın ve Öcalan’ın yolunda ilerlediklerini saklamayan ve en ufak bir pişmanlık işareti göstermeyen Kürtçü-ateist militanları hoşgörmek zorunda mıyız? Hadi diyelim ki TSK ve PKK arasında bir savaş vardı ve karşılıklı çatışmalar oldu. Ve bu sebepten PKK’lıların yaptıkları olağan karşılandı bazılarınca. Peki PKK’nın dağdan inen militanları, PKK’nın masumlara, sivillere karşı yürüttüğü şiddet politikası hususunda pişman olmuşlar mıdır? Kimlerden mi söz ediyorum? PKK baskınlarında harabeye dönen köylerin sivil sakinlerinden elbette.

PKK’yı yok etmeye yönelik faaliyetler boyunca insan haklarını ihlal eden pek çok örnekle karşılaşıldı. Ve bu satırların sahibinin bu konudaki tavrı çok nettir. Ben diyorum ki, Mardin’in Cizre ilçesinin Yeşilyurt beldesinde köylülere pislik yedirenler; Diyarbakır cezaevinde mahkumlara işkence yapanlar; güvenlik gerekçesine sığınarak köy yakanlar, ortaya çıkarılmalı, sorgulanmalı, teşhir edilmeli ve adalete sevkedilmelidirler. Bu kimselere yönelik en ufak bir müsamaha gösterilmesi düşünülemez. Fakat, Mardin’in Cizre ilçesi Yeşilyurt köyünde köylülere pislik yediren TSK mensubu yargılanırken, Mardin’in Ömerli ilçesine bağlı Pınarcık köyünde 16’sı çocuk, 8’i kadın, toplam 30 Kürdü katleden PKK’ya ve hala o fikriyatta olanlara “özgürlük savaşçısı”, “mazlum yavrucaklar”, “kader mahkumları” muamelesi çekilmesin.

Elbette barış. Ancak, önce adalet. Habur sınır kapısından giriş yapan PKK’lı, “Kürtlere yönelik baskıların ortadan kaldırılmasını hala istiyorum. Lakin, PKK’nın ve Öcalan’ın yolunun İslami ve insani olduğunu düşünmüyorum” mu demiştir? Hayır! Peki nasıl olur da bu militan, İslam ile şereflenmiş ve nedamet getirmiş bir kimseyle bir tutulabilir?

Ahmed Şahin Hoca, eli kalem tutan bir din adamıdır. Dini alanda zihni mesai sarfetmiş bir kimse olarak kendisinin güncel bir meselede İslam tarihinden bir olayı hatırlatması gayet doğaldır. Ahmed Şahin Hoca’nın hangi meselede yazı yazacağına karar verme hakkı bize değil, kendisine aittir. Ancak merakımızı celbeden bir husus var ki, değinmeden geçmek mümkün değil. Güncele gönül düşürmeden hemen daima okurlarını dini konularda bilgilendirme gayretinde olan Ahmed Şahin Hocamız, acaba neden böylesi güncel bir hususta durumdan vazife çıkarıp yazı kaleme alma lüzumunu hissetmiştir? Ahmed Şahin Hoca güncel konulara bu kadar düşkün ise, Siyonistler tarafından şu günlerde tecavüze uğrayan Mescidi Aksa ile ilgili neden bir yazı kaleme almamaktadır acaba? Hz. Ömer’in, kardeşinin katili ile barış yapmasını yazı konusu edinen Ahmed Şahin Hoca, elbette Hz. Ömer’in aynı zamanda Kudüs fatihi olduğuna da bilir. Artık güncele dair yazılar da kaleme alan Ahmet Şahin Hocamızdan, Kudüs’ün Hz. Ömer tarafından fethi ve bu şehrin Müslümanlarca önemi hakkında da bir yazı beklediğimizi acizane bildirmek isteriz.

Ahmed Şahin Hoca’ya sağlıklı, hayırlı ve uzun ömür dilerken, kaleminden beklediklerimiz de böylece ifade etmiş olalım.

http://www.boyuthaber.com/Yazar/Ahmet-N ... iz-var.php


Başa Dön
 Profil Özel mesaj gönder  
 
Eskiden itibaren mesajları göster:  Sırala  
Yeni başlık gönder Başlığa cevap ver  [ 1 mesaj ] 

Tüm zamanlar UTC + 2 saat


Kimler çevrimiçi

Bu forumu gezen kullanıcılar: Hiç bir kayıtlı kullanıcı yok ve 7 misafir


Bu foruma yeni başlıklar gönderemezsiniz
Bu forumdaki başlıklara cevap veremezsiniz
Bu forumdaki mesajlarınızı düzenleyemezsiniz
Bu forumdaki mesajlarınızı silemezsiniz

Geçiş yap:  
cron
   Powered by phpBB © 2000, 2002, 2005, 2007 phpBB Group

Türkçe çeviri: phpBB Türkiye