Başka bir zaman ve mekanda aynı nakil kendisine sorulan Gülbey isimli dervişleri de derlemede yer alan nakli değerlendirmiştir. Bu derviş, Dede Paşa Hz.lerine çok yakın olmak ve bizzat hizmetlerini yapmakla tanınmıştır. İşte söyledikleri:
"Evet, kutupluk tacı diyerek sorduğun bu kelamları işittik. Doğrudur. Bu kelamını dinleyip muhafaza eden Nurcular, peki neden Paşam Hazretlerinin diğer başka kelamlarını önemsemiyorlar, dinleyip tutmuyorlar? (1)
Paşam Hazretleri zamanında, Nurcular, bayramlarda seyranlarda 5-10 kişi ziyaretine gelirlerdi. Mecliste bulundukları sırada, Paşam Hazretleri tabii ki onların gönlüne göre söyler, buyurur, onları överdi. Efendim, çünkü bizde tenkid yoktur. Çekişme yoktur. Bir adamın doksan dokuz kusuru olsa, bir tane mahareti, marifeti olsa; o doksan dokuz tanesini ört, gizle; o bir tanesini söyle... Hem de her yerde söyle. Hem de kırk sefer söyle. Bizdeki ölçü, Paşam Hazretlerinin yaptığı budur.
Evet, 'tacı' boşlukta kalmıştır. Ama hangi 'tacı"? Said Nursi merhumun tacı. Boşlukta kalan Peygamber Efendimizin tacı değildir, efendim. (O taca Mürşid-i Kamiller varis olmaya devam ediyorlar. Her zaman, Peygamber Efendimizin varisi bir Kutbu'l Aktab yeryüzünde yaşamaktadır. )
Bakın şimdi,
Adamın biri, afedersiniz bir öküz çalıp Mürşid-i Kamil'in birine götürmüş. Mürşid-i Kamil, bu hayvan çalıntı diye kabul etmiyor, geri çeviriyor. Adamı da gönderiyor. Aynı adam, çaldığı hayvan ile beraber, bu sefer başka bir Mürşid-i Kamil'e varıp ona hediye olarak arz ediyor. O mübarek ise hayvanı kabul edip kestiriyor.
Sonra adam, kabul eden Mürşid-i Kamil'e diyor ki: 'Bu hayvanı filan Veli'ye götürmüştüm, o kabul etmeyip beni göndermişti.' Kabul eden Mürşid-i Kamil, diğer Velinin ismi geçince hürmet edip saygı gösteriyor. Peşinden buyuruyor ki: 'O bahsettiğiniz Veli kimse, öyle bir Zümrüd-i Anka'dır ki her leşe konmaz...'
Aynı adam sonra beriki kabul etmeyen Mürşid-i Kamil'e varıp: 'Sizin kabul etmediğinizi filan Veli kabul edip kestirdi' diyor. Bu mübarek de diğerinin ismi geçince hürmet saygı gösteriyor ve diyor ki: 'O bahsettiğin Veli kimse öyle bir deryadır ki bir damla kir o deryayı kirletmez..'
Abdurrahim Reyhan Efendim Hazretleri buyurdular ki:
"Her Velide az çok müridlerin sayısını çoğaltmak arzusu olur. Dede Paşam Hazretlerinde ise bu arzu yoktu." (2)
Paşam Hazretleri buyurdular ki:
'Cumhuriyet zamanında, önceden yol kesip insanları soyan eşkıyalar, haydutlar olurdu. Onlarınki İslam'a uymayan bir suçtur, tamam. Suçlular. Kasem olsun, ahirette asıl suçlu olacaklar, asıl cezayı çekecekler ise Allah'a giden yolları kesen eşkıyalardır.'
Yine Paşam Hazretlerinden işitmiştik, yine yemin ile söyledi:
'Allah ve Resulullah Efendimiz, asla 'ben' dememişlerdir. Hep 'biz' demişlerdir." Yani mü'minlerle, velilerle, meleklerle beraber...
Eğer bir kimse (kürsüde bir hoca), Allah namına 'ben böyle, ben şöyle' diye anlatıyorsa Allah'a iftira ediyor.
Bir Hacı Celal vardı. Paşamdan ders aldı. Bir gün, Erzincan'daki Terzi Baba'nın terfiini (manevi derecesini) sordu Paşama... Paşam buyurdu ki: 'Velilerin terfiini Veliler bilir. Terzi Baba, şüphesiz bir Velidir. Biz ise ne bülek terfiini? Benim nefsim hiç bir şey bilmez...' ”
Dervişin anlattıklarının özeti budur. Bu konuşmamız bittiğinde, ihtiyaç için tam dışarıya çıkacakken döndü, bendenizi yanına çağırdı ve aynen şunları söyledi:
"Biz, 30 sene (kimi) Nurculara dedik ki Süleyman Demirel'e oy vermeyin…. Madem söz dinliyorlarmış, neden yapmayın dediğimizi dinlemeyip Demirel'i desteklediler!"
--------------------
(1) Dede Paşam Hazretlerinin, insan terbiyesinde Mürşid-i Kamilin gereği hususlarında çok kelamları vardır. Mesela buyurmuşlardır: "Bize Allah’ın lutfu mürşid-i kâmildir. Mürşide teslim olan bu lutfa erer. Dervişliğin yani müridliğin en büyük kârı bu ki Allah kapusunda her bir derdinin dermanı mürşid-i kâmile teslim olmuştur. Çünkü mürşid-i kâmil, bizim yaratılışımızın icabı, bize alettir. ” Mesela “Mürşidsiz Müşkil (zor) hallolmaz. Şeyhsiz gidenlerin kimi mülhid oldu kimi dehri. Kimi cebri oldu kimi kaderi…” Mesela: “İnsanın ruhu, Evliyaullahın hizmetine geçip terbiyesine girmedikten sonra kemaline, iktidarına malik olmaz. Ruh, evliyaullahın sohbetini dinlemedikten sonra halinden haberdar olamaz. Ruhun, hakikatına malik olunca; beşeriyet, noksan sıfat, ten mezbeleliği ve anasır zıddiyeti zail olur (temizlenir). Akıl mecazdan külle geçer. Yine kuldur amma, Allah’tan iktidar alan bir kul olur.." Bunun gibi nice kelamları vardır. Özet: Canlı kanlı bir Mürşid-i Kamil, terbiye ve tezkiye için mutlak lazım.
Nursi merhumun talebeleri ve onların takipçileri ise ısrarla Tarikat, Mürşid-i Kamil devrinin kapandığını; kıyamete kadar Mürşide ihtiyaçları kalmadığını; Mürşid-i Kamil yerinde kitap okuyarak bütün manevi mertebeleri, hakikati, marifeti, terbiyeyi elde edeceklerini söyler dururlar. Özet: Canlı kanlı bir Mürşid-i Kamil, terbiye ve tezkiye için mutlak lazım değil. Kitap okumak ve ilim yeter.
“Peki neden Paşam Hazretlerinin diğer başka kelamlarını önemsemiyorlar, dinleyip tutmuyorlar?” sorusunda bu inceliğin bulunduğuna dikkat etmenizi istirham ederim.
(2) Abdurrahim Reyhan Efendi, Dede Paşa Hazretlerinin tek irşad Halifesidir. Ondan sonra 25 sene post-i şeriflerinde oturmuşlardır. Vefatları 1998’dir.
|