Sufiforum.com

2009'da başlayan SUFİFORUM'da İslam; İslam Tasavvuf Geleneği ile ilgili her türlü güncel ya da 'eskimez' konular yer almaktadır. İçerik yenilemeleri tasavvuf.name sitesinden sürdürülmektedir. ALLAH YÂR OLSUN.

Giriş |  Kayıt




Yeni başlık gönder Başlığa cevap ver  [ 99 mesaj ]  Sayfaya git Önceki  1, 2, 3, 4, 5, 6, 7 ... 10  Sonraki
Yazar Mesaj
 Mesaj Başlığı: Re: Mürşid'in ve Tarikatin lüzumu beyanında açık mektup..
MesajGönderilme zamanı: 13.03.10, 20:22 #mesajın linki (?)
Çevrimdışı
Kullanıcı avatarı

Kayıt: 19.09.09, 21:50
Mesajlar: 103
erbainer yazdı:
Ebu Hanif yazdı:
Meselenin özünü münazara ediyorsunuz...

lakin işin "usta" ları sustuğu sürece bir arpa boyu yol alınamayacaktır...


Konuş bre "usta" !...

***

...


eskiden olsa "okkalı" bir cevap alırdın...

yazdığım "usta" lafzıyla kendimi kast edecek kadar ahmak değilim...benim bunu kast etmeyeceğimi anlayamayacak kadar salak olduğunu da düşünmüyorum...



münazaranız zararınız olmasın...


Başa Dön
 Profil Özel mesaj gönder  
 
 Mesaj Başlığı: Re: Mürşid'in ve Tarikatin lüzumu beyanında açık ihtar !..
MesajGönderilme zamanı: 19.03.10, 17:26 #mesajın linki (?)
Çevrimdışı
Kullanıcı avatarı

Kayıt: 22.01.10, 04:41
Mesajlar: 342
14- mes'ele: risalelerde hz.İmam'a nisbet edilen sözler.. (mesela) "hakayık-ı imaniyyenin inkişafı binler ezvak ve keramattan üstün ve bütün tarikatların ahir ve neticesidir.." gibi..

yaptığım onca araştırmalara rağmen yukarıda ki cümleye (birebir) eş anlamda hiç bir ibareye rastlayamadım.. ama hz.İmam efendimizin (ks.) mütalalarına aşina olduğum kadarıyla söyliyeyim ki: işin aslı hayal ve zannedilenin çok ötesindedir.. hz.İmam ve Mektubat-ı Rabbani risale-i nur'da tekrar edilen mezkur cümleye ve onun etrafında tavaf edilircesine yapıla gelen şu söylemlere (iddialara yakıştırmalara..) delil ve referans olarak gösterilemez..

said efendi (rh.a) defaatla "hakayık-ı imaniyenin inkişafı.." diyor ya.. halbuki o ibare mektuplarda öyle geçmez; şeriatın ve sünnetin (unutulmuş yabana atılmış her hangi bir mes'elesinin) inkişafıdır o.. rabbani Mektubat'ın 'hakayıkı' risalede anlatılanların çok çok ötesindedir.. bi kere (kamil ma'nada) hakayık-ı imaniye'nin inkişafı Nakşbendî nisbetinin inkişafına (o da mürşid-i kamille irtibata) men'uttur.. okumayla yazmayla divitle hokkayla "Hakayık" inkişaf etmez.. daha önce 1 milyon kerrat söyledik bu da 1 milyon 1. olsun..

on beş yıl önceleri risale-i nur cemaatından bir grub (yazıcılar) "yevm-i cuma haricinde camilere gitmeyin cemaatı risale evlerinde eda edin halka karışmayın vs.." derlerdi (buna bizzat şahidim şimdi ne diyorlar bilmiyorum..) imanın hakayık'ından bir mes'elenin inkişafı da camiye cemaata berdevam olmaktır..(sünnet-i müekked).. ee hani (o meselede) inkişaf?..

sonra, hakayık-ı imaniyeye "sîne açılmak" içün Mektubat ve Mesnevi-i şerif de okumak lazımdır bu şaheserler adama ne der ne anlatır haberleri var mı acaba?.. [yıllar önce bir risalecinin yanında kitapçıdan Mesnevi-i şerif takımı satın alıyordum.. Allah karşılaştıracak ya, (o tanıdık) adam şöyle bi mal mal yüzüme baktı ve: "nedir o mesnevi mi o? ne gereği var şimdi ya falan(!).." deyiverdi.. "hani bunlara mı düştün(!).." gibilerden..] ne kadar ayıp tuhaf şey ya !..

bu adamlar var ya tıb coğrafya tarih edebiyat ve felsefe gibi gayr-ı şer'î sahalar haricinde hiç bir "Dini" kitabın mütalaasını benimsemiyorlar.. bundan daha tuhaf olan şeyi size haber vereyim mi.. bunların (abilerin) derslerine (sohbetine) devam eden kişiler Şer'î medrese ilimlerinden dahi soğutuluyorlar hatta (açıktan) men ediliyorlar.. (buna da bizzat şahidim..) ne derler: "..aman sakın oralara gitme ha!.. şu kadar (cm.) kalınlıkta bu kadar (adet) kitabı ezber ettirmeye zorluyorlar.. bunlar sıkar boğar seni.. sonra mazallah risale-i nur dairesini terk edersen helak olursun.. şimdi bunların zamanı değildir.. hem tefsir hadis fıkıh sahasında türkçe eserler var onlar bize yeter vs..vs.."

denemesi bedava merak edenler o abilere gidip sorsun bakalım tepkileri ne olacak..

hangi imanın (hangi hakayıkının) inkişafında kalmıştık?.. evliyaullaha imandan soruluyor onlar amelden fiilden islam'dan (teslimiyetten) bahsediyorlar.. şeriat ve sünnet (-in ne ilmi ne ameli) tamam olmadı.. o ma'nada tarikatla mürşidle de bi alaka (irtibat) yok.. ee hakayık-i iman nereden ve nasıl inkişaf edecek ?..


Başa Dön
 Profil Özel mesaj gönder  
 
 Mesaj Başlığı: Re: Mürşid'in ve Tarikatin lüzumu beyanında açık ihtar !..
MesajGönderilme zamanı: 19.03.10, 22:22 #mesajın linki (?)
Çevrimdışı

Kayıt: 24.12.09, 22:13
Mesajlar: 145
14. meselenizin cevabıdır:

Kudsî kardeşime ve diğer, Risalei nurlardaki, Mektubatı Rabbaniden alıntılar gerçek değil diyen kardeşlerime,

Risalei Nurlara karşı hüsnü zân beslemeniz niyetiyle;

şimdi, Üstad gibi hem molla, hem medrese eğitimini tamamlamış hem alim biri, yazdığı kitaplarda yalan yanlış alıntı
yapacak ve İmam Rabbaninin sözlerini çarpıtacak diyorsunuz.

bi kere Üstad, (29.mektup, 3.mesele, üçüncü risale)de, Mektubatı Rabbaniden bire bir cümle alıntı yapmamış, ordaki 2 paragrafın
özünü teşkil edecek mahiyette meal hükmünde kendi cümlelerini yazmış desem yanlış olmaz sanırım.

çünkü Mektubatı Rabbani 210. Mektubu ben de okudum (ilgili cümleleri defalar kere) ve gördüm ki Üstad sizin de iddeanız gibi yalan yanlış konuşmamış.

ispat:

Risalei Nurlarda ne demiş:

"İmam-ı Rabbânî ve Müceddid-i Elf-i Sânî Ahmed-i Farukî (r.a.) demiş:
“Hakaik-i imaniyeden birtek meselenin inkişafı ve vuzuhu, benim indimde binler
ezvak ve kerâmâta müreccahtır. Hem bütün tarîkatlerin gayesi ve neticesi,
hakaik-i imaniyenin inkişafı ve vuzuhudur.”



(hakaik-i imaniden kasıt: iman hakikatleri, ehl-i sünnet vel'cemaatin itikadıdır.)

şimdi de Mektubatı Rabbani 210. Mektubun tercümesinden bakıyorum, (kaldı ki Üstad bunu arapçasından okuyacaktır.)

Hâce Ubeydüllah-i Ahrâr hazretleri buyuruyor ki, (Ahvâl ve mevâcîdi bize verseler, fekat, Ehl-i sünnet vel-cemâ'at itikâdını
içimize yerleşdirmeseler, kendimi mahv olmuş bilirim. Eğer, Ehl-i sünnet vel-cemâ'at itikâdını verseler,
ahvâl ve mevâcîd hiç vermeseler, hiç üzülmem).

(ahval ve mevacid : haller ve kendinden geçme, ehl-i kerametin hali)


şimdi burdan Kudsî hocam siz ne anlıyorsunuz?;

benim anladığım "kalpteki iman esasları, kerametten daha evladır, daha önemlidir, daha tercih edilmelidir. Risalei Nur Mektubattaki cümlenin anlamı ile aynı. hiç de iddea ettiğiniz gibi de yakıştırma değilmiş!


yukarıdaki RN Mektubattaki 2 cümlenin anlamını yine ben Mektubatı Rabbanide görüp okuyabilirken, siz neden göremiyorsunuz farsça ve belki de arapça bilmenize rağmen!

Mektubatı Rabbani (alıntı:)
"Bundan sonra, fıkh kitâblarında yazılı olan şeyleri öğrenmek ve yapmak zarûrîdir. Bundan sonra da, tesavvuf yolunda ilerlemek gelir. Fekat bu, kimsenin bilmediği şeyleri öğrenmek, kimsenin görmediği gizli şeyleri görmek için de değildir. Nûrları, renkleri görmek için değildir. Bunlar oyun, keyf verici şeylerdir. Herkesin gördüğü şeyler ve renkler yetişmiyor mu ki, bunları bırakıp da, riyâzetler, sıkıntılar çekerek, bilinmiyen şeyler ve renkler aranılsın? Bu şeyler ve renkler de, o şeyler ve renkler de, hep Allahü teâlânın yaratdığı şeylerdir ve Onun varlığını ve yaratıcı olduğunu gösteren işâretlerdir. ...."

şimdi Kudsî kardeşim İmam hz.lerinin bu cümlesinden ne anlıyorsunuz?

benim anladım tam da Risalei Nur Mektubattaki "Hem bütün tarîkatlerin gayesi ve neticesi,
hakaik-i imaniyenin inkişafı ve vuzuhudur." anladığım cümledir.


O'nun varlığı ve yaratıcı olduğunu gösteren işaretler , hakaik-i imaniye denilen iman hakikatlerinin inkişafi değil midir?

Risalei Nurda da tastik ve delil mahiyetinde Mektubatı Rabbaniden alıntı yapılmış.

hala ısrarla, çok yerde gördüğüm kadarı ile, alıntıların Mektubatı Rabbaniden olmadığını söylemenize bir anlam veremiyor bu fakir!

benim gibi sadece fen (fizik) okumuş biri dahi bunu anlayabilirsa, ve arapça ve farsça bilenler ve benden
daha fazla dini eğitim almışlar anlayamıyorsa, diyecek lafım da yok!

beni mazur görün, kaç defa dedim bu cedelin içine girmeyeceyim diye ama baktım ki, burdaki kardeşim Kudsî bir su-i zân içine girmişler ve 1 sayfasının hatasını bulmak niyeti ile tüm 6000 sayfalık külliyatı yadsımak, reddetmek istemişler. halbuki cedel budur!

son söz olarak da, topic konusu ne, bizim burdaki cedelimiz ne? bunu görünce yine Üstadın şu sözü aklıma geliyor:

"Çünkü bu zamanda enaniyet çok ileri gitmiş. Herkes, kameti miktarında bir buz parçası olan enaniyetini eritmeyip bozmuyor, kendini mazur biliyor; ondan nizâ çıkıyor. Ehl-i hak zarar eder; ehl-i dalâlet istifade ediyor.
İstanbul’da malûm itiraz hâdisesi ima ediyor ki, ileride, meşrebini çok beğenen bazı zâtlar ve hodgâm bazı sofi-meşrepler ve nefs-i emmaresini tam öldürmeyen ve hubb-u cah vartasından kurtulmayan bazı ehl-i irşad ve ehl-i hak, Risale-i Nur’a ve şakirtlerine karşı kendi meşreplerini ve mesleklerinin revacını ve etbâlarının hüsn-ü teveccühlerini muhafaza niyetiyle itiraz edecekler; belki dehşetli mukabele etmek ihtimali var. Böyle hadiselerin vukuunda, bizlere, itidâl-i dem ve sarsılmamak ve adavete girmemek ve o muarız taifenin de rüesalarını çürütmemek gerektir."

evet burda da yazıldığı gibi siz sevgili kardeşim Kudsî, kendi mesleğinizin, yolunuzun değerini korumak için Risalei Nurdaki 1 tek sayfayı çürütmek niyeti ile tüm Risalei Nurları çürütmek niyetine girmişsiniz. bu önceki yazılarınızdan da açıkça belli olmakta.
amma Allah'a ulaşmak için tek yol sizin meslekten mi geçer diye adî bir soru sormaya da beni mecbur ediyorsunuz!

bu cedelden vazgeçin, her fırsatta ve her topic konusunda Risalei Nurları söz konusu yapıyorsunuz. görüyorsunuz ki, bir yere varmak ne mümkün! ispat edemiyorsunuz...ama ehli delalet bundan faydalanabilir...


vesselam..


Başa Dön
 Profil Özel mesaj gönder  
 
 Mesaj Başlığı: Re: Mürşid'in ve Tarikatin lüzumu beyanında açık ihtar !..
MesajGönderilme zamanı: 20.03.10, 03:49 #mesajın linki (?)
Çevrimdışı
Kullanıcı avatarı

Kayıt: 22.01.10, 04:41
Mesajlar: 342
1- 210. mektub-i şerif'de tarikat ehline büyük bir mesaj veriliyor.. orada i'tikad ve amelde istikamet (sırat-ı müstakim) vurgusu yapılıyor, ki nakşbendî tarikının ufku ve ana teması da odur zaten.. siz buradan ne ma'na (söylem) çıkarıyorsunuz?.. "bizim işimiz de o zaten.. elbette bu yol (sırat-ı müstakim) tarikatsız da hasıl olabilir.." mi?..

2- üstad (rh.a) yalan yanlış yazmış demiyorum ma'nen nakl ettiği için kelamı olduğundan (kasd edilen manadan) farklı hale getirmiş diyorum.. hani üstad meşhur sözünde diyor ya "zaman tarikat zamanı değil imanı kurtarma zamanı.." işte görünen o ki o cümleyle bu cümle tasdik ettirilmiş oluyor..(tabii ZOR kullanarak)..

3- elbette İlmî keramet (Allah'ı marifet) kevni kerametten (âdet-fizik dışı işler başarmaktan) üstündür hiç bir zevk ve vecd o ma'naya eş olamaz.. biz aksini mi iddia ediyoruz?.. ihtar edilen mesleğin tam kapısındayız elhamdülillah..

4- siz Mektubat'ı sanki hz.İmam (ks.) tarikat ehlini tarikattan sakındırıyor gibi okuyorsunuz (anliyorsunuz).. bu çok yanlış bir tutum!.. tarikata (haşa) ezvak ve mevacid tahsili için girilmez.. ama siz tarikat talebini dahi bu zaviyeden görüyorsunuz.. davayı çarpıtmayın!..

5- tarikat istidlali bilgiyi keşfî ve aynî'ye mücmel olanı da mufassala çevirir.. tarikat sırat-ı müstakim yoludur sıddikiye mesleğidir.. nisbetin evveline "indiracün nihaye fil-bidaye" derler.. ahirine ise akıl sır ermez.. onun gayesi ve neticesi: (sözün bittiği yerdir) yani: vasl-ı uryandır.. yad-ı daşttır.. daimi surette Zâti huzur ve şuurdur..

6- bunlar nerde "gerçek" olur?.. elbette o "nisbet nuru" kimde ise orada.. yani: o nisbete (nurul-envara) şahid olan ve "yaşayan" kimse o kimsede bulunur.. peki, risale ve nur okumak "muradı hasıl"dan yana ne verir insana?.. sen bu soruyu iyi anla kardeşim..

7- reddiyemiz ehlullahın razı olmadığı (aykırı) noktalara dairdir.. onun dışında risale-i nur kamu için istifadeye açıktır.. hacı salih bilgin efendi hz.(ks.) gibi bazı yerlerini niye okumayalım niye müstefid olmayalım?.. (kendi kadri mikdarınca değerlendirmek suretiyle) ben bundan (risaleye nazardan) imtina etmem..


Başa Dön
 Profil Özel mesaj gönder  
 
 Mesaj Başlığı: Re: Mürşid'in ve Tarikatin lüzumu beyanında açık ihtar !..
MesajGönderilme zamanı: 20.03.10, 11:08 #mesajın linki (?)
Çevrimdışı
Moderator
Kullanıcı avatarı

Kayıt: 26.12.08, 08:19
Mesajlar: 567
tanhu yazdı:
Risalei Nurlarda ne demiş:

"İmam-ı Rabbânî ve Müceddid-i Elf-i Sânî Ahmed-i Farukî (r.a.) demiş:
“Hakaik-i imaniyeden birtek meselenin inkişafı ve vuzuhu, benim indimde binler
ezvak ve kerâmâta müreccahtır. Hem bütün tarîkatlerin gayesi ve neticesi,
hakaik-i imaniyenin inkişafı ve vuzuhudur.”[/b]


(hakaik-i imaniden kasıt: iman hakikatleri, ehl-i sünnet vel'cemaatin itikadıdır.)

şimdi de Mektubatı Rabbani 210. Mektubun tercümesinden bakıyorum, (kaldı ki Üstad bunu arapçasından okuyacaktır.)

Hâce Ubeydüllah-i Ahrâr hazretleri buyuruyor ki, (Ahvâl ve mevâcîdi bize verseler, fekat, Ehl-i sünnet vel-cemâ'at itikâdını
içimize yerleşdirmeseler, kendimi mahv olmuş bilirim. Eğer, Ehl-i sünnet vel-cemâ'at itikâdını verseler,
ahvâl ve mevâcîd hiç vermeseler, hiç üzülmem).

(ahval ve mevacid : haller ve kendinden geçme, ehl-i kerametin hali)


.

Muhterem tanhu kardeş;
İçe yerleşmesini konu edinir işte tasavvuf.

önceki mesajımdada belirtmiştim,Allahın Ehad oluşunun, kitaba yazılmasıyla gönüle yazılması ve de akılla okumakla gönülle okumak arasında dağlar kadar fark vardır. Hakaik-i imaniyeden birtek meselenin inkişafı ve vuzuhunu idrak etmek, yüzlerce keramete değişilmez inanın.Bu idrakiçe yerleşince,yani gönle yazılınca, silinmez bir yazıyla yazılmış olur, yüzlerce okumaklar çıkar ondan.
Hakaiki imaniyenin inkişafından bir mesele böyle olursa,gerisini teemmül edin.
Başkasının gönlüne açılan iman hakikatlerini okumakta güzel velakin,kişi kendi evladını daha çok sever.


Başa Dön
 Profil Özel mesaj gönder  
 
 Mesaj Başlığı: Re: Mürşid'in ve Tarikatin lüzumu beyanında açık ihtar !..
MesajGönderilme zamanı: 26.03.10, 20:18 #mesajın linki (?)
Çevrimdışı
Moderator
Kullanıcı avatarı

Kayıt: 14.12.08, 22:59
Mesajlar: 657
Kudsi ağabeyimin (hususen bu başlıktaki ve diğer) her kelimesinin altına imza atıyoruz. Amenna ve saddakna.

Peki, bu cüreti nereden buluyorum: Evliyaullah'ın mana diyen dillerinden çıkma kelama (beyana *) açık her idrak sahibi bu GERÇEKLERE imza atar. Şeksiz, şüphesiz, acabasız bu anlatılanların, tam da anlatıldığı manada olduğunu bilir. Kendini bildiği gibi bilir.

Haşa bir şey değilim. Günahkarım. Nefsime esir olmuşum. Şeytanlarla arkadaşlığım. Ancak, Elhamdulillah, şükür babında bildirmek isteriz ki kulağımız "Sohbetten" hali değildir. İşte cesaretimin sebebi...

Tanhu kardeşim gibi hakikate talib ve aşık bir Müslüman'a da "Evliyaullah'ın" mana lisanından kalbine, oradan da kalblerin sahibine giden yolu bulmasını tavsiye ederiz. Sözlü veya sözsüz, Nübüvvet kandilinden ziyalanmış, aşkın şarabını sunacak saki olan o sohbet, Tanhu kardeşimin can kulağına erişince o da imzasını atacaktır. Bir an dahi tereddüt etmesinler. Ateşten gömleği giyince...

Ves'selam Ver'rahmet

(*) Allah Teala, manasını, halle, rüyayla, yakazayla, şunla bunla değil; KELAM ile bildirmiştir (indirmiştir). "Biz kulumuzu seversek onu dost ediniriz. O dostumun konuşan dili benimdir. Benimle konuşur. Benimle söyler." Kudsi Hadis-i Şerif mealidir.


Başa Dön
 Profil Özel mesaj gönder  
 
 Mesaj Başlığı: Re: Mürşid'in ve Tarikatin lüzumu beyanında açık ihtar !..
MesajGönderilme zamanı: 27.03.10, 05:04 #mesajın linki (?)
Çevrimdışı
Kullanıcı avatarı

Kayıt: 22.01.10, 04:41
Mesajlar: 342
15.mes'ele: hiç bir kitab ve risale Kur'an-ı Hakim'e mazhar olan ve Sünnet-i seniyye ile muttasıf bulunan bir zatın sohbetine (irşâdâtına) bedel (yerine kaim) olamaz..

risale-i nur 6000 sahife.. ama yukarıda ki ma'nayı tasdik edici 1 tek cümle içermiyor.. halbuki söz konusu hüküm üzerinde kamu meşayıhın imzası ve mührü vardır.. bir yerde ki müttefekun aleyh (icma) ile muaraza var: orada hayat yoktur.. hayattan maksudumuz: hakiki memattır.. yani: mevt-i Fenai.. ve ötesi..

şimdi, hemen sadede giriyorum: hakayık-ı İmaniyye'nin inkişafı hacegân-ı İslamiyye ile (din efendileri ile) aynı kıbâb altında dem-saz olmaya bağlıdır.. bunu kudsî kemter uydurmadı; kıtmiri olduğu Efendiler (ks.hum) öyle söylüyor..

nitekim: "hümül kavmü lâ-yeşqâ celîysühum.. ve [sınfün la yestetıru Rabbe anhum]../ onlar (mürşidin-i kiram) öyle özel bir sınıfdır ki (Rabb onlardan gizli değildir ve) onlarla oturan (irtibatta olan) asla şaki olmaz.." buyruldu..

hz.Mevlana-i Rumi efendimiz (ks.) " insan-ı Kamil (ayna-yı Mevla) ile 1 saat beraber bulunmak 100 sene (kendi başına) zühd u takvadan hayırlıdır.." derken muhammedî hakikatin, ruhullah ve kelamullah nurunun temasına (değdiği yeri yakma hassesine) işaret etmiştir.. (yani) nerde Nur: anda huzur ve şuur.. fefhem cidden!..

kütüb ve resail sâmittir (suskundur).. bize esrar-ı samedaniyye ile nâtık -şöyle- canlı canlı.. melih ve mehib zatların.. Râsih Pirlerin sohbeti lazımdır.. sohbet-i Canan ahlak-ı hamideyi intac eder: ve insanda edebsizlik namına bir şey bırakmaz..

(kıssa) bağdad halifesi bir gün hz.Rüveym'e (ks.) "edebsiz!" demişti.. Rüveym hz. ona dedi ki: "ben mi edebsizim?.. (ama) ben yarım gün hz.Cüneyd ile sohbet ettim..(ne haber?) " yani her kim yarım güncük bile cenab-ı Cüneyd ile sohbet kılsa onda edebsizlik nişanı görülmez -bilakis- edebi (hüsni ahlakı) efzun olur.. demek istedi..

bu zatlarla irtibata (ifade ve istifadeye) "tanıklık" etmeyenler; bir başka tabirle Allah Er'inin neş'esini tatmayanlar (rica ediyorum) bizim yanımıza gelip vıdı vıdı etmesinler.. (hatıra) bir gün Efendi hazretlerinin (ks.) huzurunda iken bana bir şey oldu.. ne oldu?.. ne bileyim ben ne oldu?.. o mübarek yalnızca sükut ediyordu ve gözleri yumuktu.. ben o an adeta havaya uçup aklımı yitirecek hale geldim.. ve Vallahi huzurda bi edebsizlik sergilemekten korktum da fırrr diye kaçtım karşısından...

Allah bizi hakikat erlerinin teveccühünden dûr eylemesin.. amin.. şimdi, bizim fahrimiz elalemin fikir ve istidlal ile hayal ettiği şeyi "görmemizdir".. ve malum olsun ki " (O'nu) Göreni gören.." -lerden "birisi" olmak her halukarda en üstün ve en elzem bir Nisbettir..

(kıssa) hz.Cüneyd-i bağdadi'nin (ks.) yaranı içinde Ebu amr-ı Zeccac (ks.) namında büyük bir veli vardı.. bu zat 40 sene Mekke'de mücavir olmuş ve ömrü boyunca takriben 60 kerre de Hacc eylemiş.. mübarek, Harem-i şerife taziminden ötürü harem dahilinde hiç küçük abdesti bozmamış, saçını da traş etmemiş.. makamı yüce bir insan.. öyle ki Meşayıh meclislerinde reislik/hakemlik yapıyor.. (yani) söz dönüp dolaşıyor hükmü ona havale ediyorlar.. işte bu emir sahibi güzide zat: " ben tam 30 sene hz.Cüneyd'in (ks.) helasını kendi elimle temizledim durdum.." diye övünüyor Dikkat buyrun !..


Başa Dön
 Profil Özel mesaj gönder  
 
 Mesaj Başlığı: Re: Mürşid'in ve Tarikatin lüzumu beyanında açık ihtar !..
MesajGönderilme zamanı: 27.03.10, 10:19 #mesajın linki (?)
Çevrimdışı

Kayıt: 24.12.09, 22:13
Mesajlar: 145
Kudsî yazdı:
15.mes'ele: hiç bir kitab ve risale Kur'an-ı Hakim'e mazhar olan ve Sünnet-i seniyye ile muttasıf bulunan bir zatın sohbetine (irşâdâtına) bedel (yerine kaim) olamaz..
........


(14.meselenizin aslında size ait olduğunu ve mesele değil de açıklayıcı bir cümle olduğunu size göstermiştim.)

15.meselenize dair kafamda 2 soru belirdi:

1.

1-madem olmaz dersiniz; peki Kur'an-ı Hakim'e mazhar olan ve Sünnet-i seniyye ile muttasıf bulunan bir zatın yapmış olduğu sohbetler dairesinde olan ve bu sohbetlerin menbaaı hükmünde olan Mektubat-ı Rabbani gibi bir kitap da mı, onu okuyan ve anlayana bu sohbet misali bedel olamaz ??

(2.sorum, cevabınızdan sonradır)

not: hiç bir kitap derken, kitapların ana kitabı olan, üstadların üstadı olan Kur'an-ı Hakim'den de bahsetmişsiniz ki, cümlenizi nere koysam terazi doğruyu göstermeyecek!
vesselam..


Başa Dön
 Profil Özel mesaj gönder  
 
 Mesaj Başlığı: Re: Mürşid'in ve Tarikatin lüzumu beyanında açık ihtar !..
MesajGönderilme zamanı: 27.03.10, 23:10 #mesajın linki (?)
Çevrimdışı
Moderator
Kullanıcı avatarı

Kayıt: 24.12.08, 14:54
Mesajlar: 409
Olaylara zahir gözüyle bakıyorsunuz sadece.

Sohbet demek sadece ağızdan çıkan sözler demek değildir. Satırlara geçirilebilenler değildir.

Sohbetlerde feyiz akışı vardır, gizli zikr vardır ve ruhaniyet vardır. Efendimiz aleyhisselam'ın dahi teşrif buyurdukları sohbetler vardır. Sohbetin birinde abinin biri ağzından kaçırıvermiş, şimdi Efendimiz buradaydı demiş. Efendimiz'in bulunduğu sohbetin manevi havasını, oraya getirdiği ikramları, inen füyüzatı varın siz düşünün. Silsileki zatlar sohbete gelirler. Salik gece kalkıp manevi dersini yaptığı zaman silsiledeki büyükler teşrif edip, sırtını sıvazlar.

Bir ildeki vazifeli abi, adeti olmamasına rağmen bugün bir tepsi yapın da yiyelim buyurmuşlar. Yaparken getirin bizim de katkımız olsun demişler. Etler yerleştirilirken iki tanesini abi eline almış, sıvazlamış ve tepsinin ortasına yerleştirmiş. Sonra vermişler fırına. Yeteri kadar zaman geçtikten sonra fırıncı tepsiyi çıkartıyor ve bakıyor ki, ortadaki iki tanesi pişmemiş, koyulduğu gibi duruyor. Fırıncı şaşırıyor, bu ne haldir diye sorduğu zaman, filan abimiz koymuştu diyorlar. O zaman anlıyor işi. Abimizin bir yakını bu halden sonra söyleyiveriyor, efendimiz, bizi de şöyle bir sıvazlasanız da bize de ateş dokunmasa. Efendi diyor, biz gece kalkıp dersini yapan ihvanımızın sırtını sıvazlarız..


Başa Dön
 Profil Özel mesaj gönder  
 
 Mesaj Başlığı: Re: Mürşid'in ve Tarikatin lüzumu beyanında açık ihtar !..
MesajGönderilme zamanı: 28.03.10, 02:56 #mesajın linki (?)
Çevrimdışı
Kullanıcı avatarı

Kayıt: 22.01.10, 04:41
Mesajlar: 342
16.mes'ele: her kitab (satır ve sahife) sâmittir.. kitab-ı Hakk'ı sema-ı ruhani ile istima' içün: hazret-i Hakk ile âmir ve nâtık Âdem (vazifeli mürşid) gerek..

ey müslüman kardeşim, Mushaf-ı şerifi duvara asar orda unutursan sâmittir.. (sana bir şey söylemez).. eğer su-i itikad ve cehil ve gaflet karanlığı içinde okursan: O yine sâmittir.. (seninle konuşmaz)..

eğer ki zahiri Kur'an ilimlerinden azcık nasib alarak şöyle ilmel-yakin-i edna ile okursan.. ve bu arada itikad ve ameli de düzeltirsen: O Güzel (el-Kitâb) biraz sana karşı açılmaya başlar.. (mesela: bazen uykulu uykulu okurken birden bire şimşekler çakar gibi olur..sonrası malum..)

ve eğer Kur'an-ı Hakim'i hem ilim bilim evrak ile hem seyir süluk rabıta ile hemi de günah ve ağyardan perhiz tavrıyla okursan: o vakit O'nun ma'naları içinde yüzmeye başlarsın.. mevlana Zahid Kotku hz.nin (ks.) dediği gibi: "artık O'nun nurları içinde dalar dalar gidersin.."

ismail Hakkı Bursevi efendimiz (ks.) "Kur'an: kitab-ı sâmittir.." der.. ve "..O'nu konuşturacak (ma'nalar deryasından inciler çıkaracak) bir Mürşid-i Natık (hazır ve hazık uzman) lazımdır.." diye devam eder...

Kur'an-ı Azîm yağma hasanın böreği değildir.. Kelamullah ile muhatab olacak kişide "Salihlerle Beraberlik" -yani- amelde ve itikadda cihet-i camia (mücaneset ve müşabehet) aranır..

[istidrad: mesela, mealciliğin meali zındıklıktır.. zındıklar fındık kadar (o da çürük ve kof) akıllarıyla derya-yı Kur'an'dan ahkam (ve esrar) incisi çıkarmaya çalışıyorlar.. halbuki hadis-i şrf.de gelmiş: "..sakın ha sizden birini koltuğuna (mağrurane) yaslanmış da (işte) bize Kur'an (inmiş) bu yeterlidir (bugünküler de: "meal yeterli") diye söylenirken görmiyeyim !.." buyruluyor.. hz.peygamber Efendimize (sav.) bu zındıklar gösterildi.. önüne gelen hadisi ve sünneti ya senedini tenkid ya ma'nasını te'vil ede ede iyice yoldan çıkanlara da bir çift lafım var.. hadis ve sünneti (bir şekilde) devre dışı bırakmak (işlevsiz hale komak) iman şartellerinin indirildiğinin alametidir bu cereyanın neticesi: çok karanlık !..]

şimdi, asıl konuya gelelim: mektubat-ı Rabbani bir kitab-ı sâmittir.. (her önüne gelene peçe açmaz).. Mürşid (hazır uzman hazık tabib) ise ol kitab ile (mearif-i Rabbaniyye ile) âmir ve nâtık mürebbîdir..

binaenaleyh mektubat-ı Rabbani ancak mürebbî ile fayda (netice) verir.. ki bila-sohbet ve la-tevassut Mektubat okuyan bir kişi ona istediği ma'nayı verip dilediği yere sapabilir.. ama hz.mürşidin anladığı ve işlediği şeyi takip ederse: imam-ı Rabbani'yi yanında hazır bulur..

acaba Konya'ya hz.Şems-i Ma'şuk yerine posta güvercinleri ile Makâlât ve Tezkiresi (Menakıbı) gelse idi ne olurdu?.. Müderris Celaleddin efendi onları kıyamete kadar okuyup dursa yine de "Mevlâna Hudavendigâr" olamazdı..

nitekim hazret-i Mevlevi efendimiz şöyle buyurur:

hîç kesra pişi hud neşüd: hiç kimse kendi başına bir şey olmadı..
hîç âhen hançer tîz-i neşüd: hiç bir demir kendi kendine keskin bir kılıç olmadı..
hîç Mevlana neşüd mevla-yı rum: Mevlana kendi kendine arz-ı rum'un padişahı olmadı..
tâ mürid-i Şems-i tebrizî neşüd: tâ Şems-i tebrizî'ye mürid (tanış ve teslim) oluncaya kadar..


Başa Dön
 Profil Özel mesaj gönder  
 
Eskiden itibaren mesajları göster:  Sırala  
Yeni başlık gönder Başlığa cevap ver  [ 99 mesaj ]  Sayfaya git Önceki  1, 2, 3, 4, 5, 6, 7 ... 10  Sonraki

Tüm zamanlar UTC + 2 saat


Kimler çevrimiçi

Bu forumu gezen kullanıcılar: Hiç bir kayıtlı kullanıcı yok ve 1 misafir


Bu foruma yeni başlıklar gönderemezsiniz
Bu forumdaki başlıklara cevap veremezsiniz
Bu forumdaki mesajlarınızı düzenleyemezsiniz
Bu forumdaki mesajlarınızı silemezsiniz

Geçiş yap:  
cron
   Powered by phpBB © 2000, 2002, 2005, 2007 phpBB Group

Türkçe çeviri: phpBB Türkiye