Şeyh M. Nazım el-Hakkani: "Risale Okuma Devri Geçti..."
8 KASIM 2007
Alıntı:
Risale-i Nur’u Okumanın Zamanı Geçti!..
28. Şevval 1428 / 8. Kasım 2007
Mevlana Şeyh M. Nazım el-Hakkani
Lefke, KKTC
Bismillahir-Rahmanir-Rahim
İlim talebi, yani ilim öğrenmek kadın ve erkeğe farzdır. İlimden murad; öğrenilecek şey nedir? İlmihaldir, yani ferd olarak kendi halimizi, cemaat ve cemiyet olarak bu insanımızın hal ve şanını öğrenmek…
"Ben doğru yolda mıyım? Benim cemaatim doğru yolda mı değil mi? Doğru yol bugünkü günde nedir? Başlangıcı nedir? Sonu nedir?”
Yani bu Risale okumanın zamanı geçti. Risaleden hiç bir fayda yok şimdi, kimseye fayda yoktur! Yukarıdan gelen talimat.. talimat geliyor bana şiddetli.. bu risaleler bu bizim gençlerimizi bir miktar yaklaştırdı, lakin ondan öteye götüremiyor. Azıcık bir uyanıklık verdi lakin ondan öteye kuvveti yok.
Risale-i Nur'u ne için okur bunlar? Niye okuyor? Okuduklarından ne yapıyor, ne fayda buluyorlar?
İlim, amel içindir. Okudukları ilmi biliyorlar mı? Okudukları onlara ne gösteriyor? Yani mecliste oturup sabahtan akşama, akşamdan sabaha risale okuyup uyuklayıp durmak…
Bu mu Risale-i Nurun size verdiği gösterdiği ışık, işaret veya beşaret? Bu ise olamaz! İçinde bulunduğumuz hali bilmemiz mühimdir. İçinde bulunduğumuz hal iyi midir değil midir? Bunu bilecek. Bilmeyecek kimseler çok var şimdi.
Uyanan bir gençlik var. Uyanan bir okumuş sınıfı var. Uyanan düşünen insanlarımız var. Bunların yazıları var; bunların söyledikleri var. Bunların sözleri ve yazıları bir yere toplanıp okunması lazımdır...
Nasıl düştük bu vartaya? Veya nasıl düşürüldük? Bu milletimiz aldatıldı mı aldatılmadı mı? Risale-i Nur söylüyor mu bunu?
Kütüphanede kitapları var, Risale-i Nur var; isterse bin tane Risale-i Nur olsun, bu benim sorduğum sualin cevabını bulamazsan o okuduğunun on para kıymeti yoktur. Götür, efendim, kabrinin başına koy Said-i Nursi Hazretlerinin, "Sen oku burada" de kendine, yahut bize yol gösterecek adam gönder.
Bu millet bir vartanın içine düştü mü? Düştük mü yoksa dışarda mıyız? Vartanın içinde yani bir kuyuya düşmüş insana benzedi. Nasıl düşürüldük? ... Bu millet düştü mü umumi olarak bu vartanın içerisine? Mesela laiklik var. Laiklik bir vartadır. Laiklik milli töremizde olan bir şey değildir. Neye boyuna bize bunu veriyorlar? Bu Risale-i Nur bunu söylüyor mu? Söylemiyor. Laiklik kelimesi geçiyor mu Risalede? E ne anladık Risale-i Nurdan?!! Risale-i Nurdan ne anladık laikliği izah edemedikten sonra, efendim, laiklik kuyusuna.. o da kör kuyudur; içerisinde su olsa insan içer ve yaşar... kör kuyu da değil içerisine kanalizasyon suyu akan kuyu…
Bu vartaya biz nasıl düştük? Düştük mü düşmedik mi? Yukarıdan bana da şiddet geldi bu konuda dün akşam, bu nedir yukardan büyük zatlardan işaret geldi..
“Nedir bu; ben ne yapayım?” dedim.. Bir sürü gençler gidip geliyor, onlar Risale-i Nur talebesi, Amerika’da Gülen var, onun talebeleri onlardan bize bir şey gelmiyor.. Bu gençliğimizde bir hareketlilik yoktur, bir aksul-amel yoktur… Bu hareketlere karşı; karşı hareket! Bu Risale-i Nurdan bu gençler hislenip kendi hallerini biliyorlar mı, yoksa o Risale-i Nur talebesi veyahut Gülen Beyin talebesi birinci geliyormuş.. Bana ne; birinciymiş? Düştüğü vartalardan haberi olmayan adam nedir o? Bu başka bir tuzak. Söylendi. “Risale-i Nur başka tuzaktır.”
Risale-i Nur başta tuzaktır. Ses çıkarmadı 80 senedir T.C. ona; bıraktı. Uyutur mu uyandırır mı? Uyuttu. Mühim olan nokta... bu vartanın içine düşdük mü düşmedik mi? Düşüren kim? Bu vartanın içine bizi itenler, ne gibi sebeblerle nasıl bizi ittiler? Bunu Risale-i Nur söylüyor mu? Bize lüzum eden budur: “Vartanın içine düşdük mü düşmedik mi?” Düşdüysek, nasıl düşdük?
Bunu yazan şeyler var... uyanan gençlik var, uyanan kalem sahipleri var; güzel yazılar var.. takip ettik. VAKİT gazetesinden acaib makaleler geliyorki; bundan kitap yapıp bunlara okutmak lazım... Bir makale okudum dün gece, ondan yukarıdan emir geldi. Türkiye’de din Hükümetin kontrolunda diyor. Ne demek? Hükümetin başka bir işi yok mu; Milletin dininle uğraşmaktan başka? Bunu yap, bunu yapmama.. Milletin kılığıyla kıyafetiyle; inancıyla yaptığı ibadetiyle, zikriyle fikriyle uğraşmaya memur mudur bu devlet yahu?!
Türkiye’de din devletin kontrolundadır.. 85 senedir Türkiye’de Islam ismi yasaktır.. bir Islam mühesesi söyle.. yok.. Islam üniversitesi de.. Islam topluluğu de.. Islam cemiyeti de.. Islam medresesi de.. Islam hastanesi de.. Islam ticarethanesi de.. hepsi birden yeşil sermaye diyerekden topa tutuyorlar.. ne hakları vardır?? Risale-i Nurda bunlar varmı? Ne okursun be sen? Gazete deki yazı ondan mühüm oldu şimdi.. bu insanların yazılarını... okudumda.. 3 makaledir o.. ikisini buldum bir tanesini bulamadim ...
Bunların üzerine yürüyecek hiçbir kelime yok risalede. 1. lema 2. lema… Bunlardan bize bir fayda yok şimdi. Hiç fayda yok. Hiç.
Hastanın ihtiyacı olan basit bir hapdır. Onu vermıyor en ağırlarını veriyor, hastanın eli ayağı bağlanıp kalıyor. Risale-i Nur bu milleti uyutuyor demektir. Başka bir şey yok. Kaç milyon Risale var. Milyonları istemem. Anlayan insan isterim ben. Biri bu vartaya düşürüldüğümüzü göstersin Risaleden. “Sözler”dir, bilmem “hutbe”dir.. Bunlar beni doyurmuyor. Benim istediğim beni doyuracak ilimdir. Şimdi gideceğim yolu bana aşikâre edecek ilimdir benim istediğim. Fiildir.
Risale-i Nur’da bu yoktur. Yok, hiç yok. Çocuklar oturur ;orada toplanıp birisi okuyacak dinleyeceksiniz diyor. İster anla ister anlama. Ben de diyorum ki Hıristiyanlar da öyle söyler. Hıristiyanlar da bir araya toplandığında bir kimse sorarsa Papaza bu nasıl olur? “Sormayacaksın, inanacaksın!” Bu Hıristiyanların adeti. Sormadan nasıl? İlmin yarısı soru sormaktır. Cahil soru soramaz... Sende Nurcusun?
E ne faydası var? Bu vartadan kurtulmamız lazımdır. Nasıl kurtulacağız? Risale-i Nurdan göstersinler yerini bana... yok yok.. Risale-i Nur’u 1940’tan beri bilirim. 70 sene oluyor. Eskisi de aynı; yenisini de bilirim. Said Nursi Hazretleri hayattaydı o zaman.
Hasıl-ı kelam, şimdi ilimden bahsediyoruz; farz olan ilim. Cenab-ı Peygamber buyuruyor. İlim talebi, yani insanın kurtuluşunu ve saadetini kefalet altına alıp, ona kurtuluşuna ve istikbaline dair yol gösterecek ilim manasınadır o. E şimdi bakıyoruzki Risale-i Nurdaki ibareler, yazılar bu gençlerin hiçbirisi hiç birisini anlamazlar. Koyu Osmanlıca. Koyu Osmanlıca’yı çoktan kaldırdı köprüyü yıktı. Geçemiyor şimdi o tarafa. Ancak kayıklarla.. bir parça ordan buraya burdan oraya belki ipin üstünde geçen çocuklarda var şimdi okuturlar ya... demirin üstünden yol yok sokak yok.. ne okutacan be?
Neyi okutuyorsun sen? Okuma değil mühim olan. Ama bunu yapan kimse kolay okuma yazma.. be kolay okuma yazmayı çingene de yapar. Kolay öğrenip anlamayı sen bu harflerle yapabiliyor musun? Yapamazsın. Niye değistirdin bu harfleri? Kolay okumakla insan alim mi olur? Gazete okumakla insan alim mi olur... Gazete okumaylan insan alim mi olur. Şimdi bir köylüde versen oda okur.. şimdi ne oldu? Hiç bir şeyden anlamaz.. okur ama anlamaz. Okur-anlamaz sınıfı yetiştirdik biz. Boyunla uğraşıyorlar..
Kıbrıste bir üniversite açmadan yani maksat bir şey yoktur erişilecek bir gayemiz yoktur. Bir şey öğreteceksin öğretemiyorsun. Kalitesiz bir sürü üniversiteler açtık. Kalitesiz hesapsız mezun verdik biz. Peki bu adamlar ne halt edecek be? “Ne halt ederse etsin…”
3 makale vardı. Sonunu bitti dediğinden anladım. Aklı başında bir kimse.. aman ne hoş tahliller yapmış; ne güzel anlatmış. Diline sağlık, ömrüne bereket o adamın. Bunları kitap yapıp onlara okutmak lazım. Risale-i Nur’u müzehaneye… Müzehaneye...
Serbest hayat.. şimdi bu mektebleri kiz erkek ayırsan kimse gelmez.. kiz mektebleri ayrı erkek mektebleri ayrı yapsın bakalım kaç kişi gelecek? ... böyle okumamı olur.. milletin ırzını namusunu berbat ettiler..
Böyle bir muhitte yaşıyoruz.. Bunları ne ile terbiye edeceğiz? Kolay okullar.. ABC.. elif be olmiyacak.. sağdan sola olmiyacak.. sağı bıraktık sola taptık manasına o.. soldan başlar ya.. sağdan elif be..
Ya neler, neler.. Bunların hiç birisi Risale-i Nur’da var mı? Ben haşa, minel huzur, Allah benliğimize bırakmasın, lakin söyleyecek olursak Said-i Nursi’nin yazdığı kitapların beş defasını yazdırırım; hem de vakien, yani içinde bulunduğumuz hali göstererekten, kurtuluş yollarını göstererekten. Bunlarda şimdi yok. Çocuklar bize gelir, efendim “Nurcu talebeleri geldi deyince tepem atar zaten, Cumartesi ya da Pazar gelirler, “efendim görüşek”, ne görüşecekler. “Siz fikr-i Sabit sahibi kimselersiniz. Din-i sabittesiniz. Binaenaleyh, yani size ne söylesek “Yok”, “Risale’de böyle şey yok” “Onun için biz Şeyh Efendi ile görüşürüz” Şudur budur. Bundan ibaret. Niye sizinle olayım? Otursunlar bir çay içirin, çorba da içirin, “selamet” deyin hayırlan beraber olsun. Başka ne yapacaksın?
Hasıl-ı kelam yani ilim dediğimiz vakitte ferdi ve cemaati kurtaracak ilimdir, dünyada ve ahirette. Ara sıra latife kabilinden söylüyorum lakin hakikatin ifadesidir...
“Onun için bana şiddet geldi. Bu Risale-i Nur, çocukları ki müsaittir ve istikbalimizi yükleyeceğimiz insanlar bunlardır, bilemiyorlar, vakitlerini öldürüyorlar.. Zayi ediyorlar, en azından malayani sayılır, öğrenemiyorlar, bu cahilliği, bu vartanın içerisine nasıl düşürüldüler.. Ve hala ısrarla bu vartanın çıkmamızı ısrarla istemiyorlar.. Gayet büyük ısrar var.. İstemeyiz diyor.. Bu vartanın içinde kalacaksınız. Teklif bile edemeyeceksiniz bu laiklik meselesinin kalkmasını.. Bizim kaç bin senelik töremizde laiklik var mı?
Allahümme, La havle vela kuvvete illa billah...
Ve minallahi tevfik…
Tövbe Estağfirullah Ya Rabbi…
Estağfirullah el azim…
El-Fatiha.
http://www.naksibendi.net/sohbetler/Ris ... gecti.html