Sufiforum.com

2009'da başlayan SUFİFORUM'da İslam; İslam Tasavvuf Geleneği ile ilgili her türlü güncel ya da 'eskimez' konular yer almaktadır. İçerik yenilemeleri tasavvuf.name sitesinden sürdürülmektedir. ALLAH YÂR OLSUN.

Giriş |  Kayıt




Yeni başlık gönder Başlığa cevap ver  [ 4 mesaj ] 
Yazar Mesaj
 Mesaj Başlığı: Doğanın Sufi'ye Söyledikleri
MesajGönderilme zamanı: 07.07.12, 22:02 #mesajın linki (?)
Çevrimdışı
Moderator
Kullanıcı avatarı

Kayıt: 15.12.08, 23:23
Mesajlar: 664
Doğanın Sufi'ye Söyledikleri


Karşımda Antalya körfezi ve sisle saklanan dağlara ulaşan masmavi deniz duruyor. Aşağıda görünen havuzda eğlenen insanlar ve müzik beni oldukça rahatsız ediyor. Havuz öylesi suni ve doğalın görüntüsünde küçücük bir kıvılcım, yanar gibi dumanlı görünüyor. Kafamı kaldırıyorum, çok uzaklara bakıyor ve yüzerek karşıki dağlara gidiyorum sanki. Sanki çok yorulmuş ve sahile çıkıyor ve dağın en yükseğine tırmanıyorum. Kalbimde keşfetmenin heyecanı ve baktığım her yeşilde hoş geldin mesajı gölgeler sunan yeşilin çam kokusunda yeniden doğmuşçasına ilerliyorum. Akan bir ırmağın kenarında oturmaya karar veriyorum. Doğuşun zamanla getirdiği soğukluk ve çıplaklık tenimi ferahlatıyor ve serinliyorum. Derviş azığı gibi yanımda karpuz, domates, peynir, ekmek ve domatesi çıkınımın içinden dışarıya çıkarıyorum ve yemeye başlıyorum. Etrafımı saran karıncalara hisse ayırıyorum. Kuşların ötüşüne kulak veriyorum. Asuman masmavi, etrafım yemyeşil…

İki gün öncesinde arabamın hararetinin yükseldiği stresten eser kalmıyor, izleri bile… Neredeyse böylesi bir dağın doruğunda kalan ve mısır kaynatıp satarak geçinen köylülerin seslerini işiterek soframdan ayağa kalkıyorum. O köylüleri de soframa davet ediyorum sanki! Onlardan aldığım su kabı yanı başımda, kaynağa gidiyorum. Dolduruyorum ve sofraya taşıyorum. Sanki bir ömürlük içtiğim suya bedel, tadı zemzem gibi öylesi tap taze kanarak içiyorum. Motora konan su bu sefer benim hararetimi alıyor, yorgunluğumu unutuyorum. Tekrar yola çıkmaya hazırım. Hızla doruğa tırmanıyorum. Al yıldızlı bayrağımı en tepeye asıyorum, kurumuş bulduğum bir çam dalına. Sanki Ulubat’lı Hasan’ım, doruk kalenin en yüksek yeri ve İstanbul’u fetheden Fatih gibi hissediyorum kendimi. Oldukça düz ve otların haşmetiyle donanmış toprak parçası üzerinde iki rekât şükür namaz kılıyorum, öylesi huzurlu ve öylesi doyumsuz!

Yoldan geçen kendini bilmez-sonradan görme bir gencin arabasının gaz ile çıkardığı yüksek sesle, sanki ışık hızıyla geri dönüp balkondan bu manzarayı seyrettiğimin farkına varıyorum üzüntüyle. Arabanın şoförüne kızıyorum. Tekrar gerçek dünyaya dönüyorum. Hava öylesi sıcak ve bunaltıcı ve müzik öylesi rahatsız edici… İçeriye giriyorum. Klimanın soğukluğu biraz öncesi hissettiğim serinliği hissettirmiyor. Televizyonu açıyor ve haberlere bakıyorum. Aşırı yağışlardan ölen bir hayli yüksek rakamlı felaket görüntülerini esefle seyrediyorum. Doğanın insana eziyet mi ettiğini düşünmüyor değilim. Fakat eğer yağmur yağmasa o yeşillik nasıl olacak ki diyorum. Tedbirli yaşamak gerekiyor. O felaket anlarına göğüs gerecek yapılar yapılmalı ve kişiler tedbir aldıkları güvenli yerlerde olmalılar bu anlarda… Ama her zaman olduğu gibi felaket anında ve sonrasında bunlar düşünülüyor ve acınası manzaraları yaşamak zorunda kalıyoruz. Elbette bu kader değil. Bu bizim cahilane suçumuz. Ama elden bir şey gelmiyor ki… Dua ediyorum ölenler için üzüntüyle!

Biraz önce hayalen gittiğim ve hissettiğim yerdeki güzelliği, sanki ölenlerle başka bir hayalle hisseder gibi yaşıyorum. Nasıl unuttuysam o hayali o haberi de unutuveriyorum hızlıca. Neleri unutmuyoruz ki,

Şehit haberlerini,
Deprem sonrası yaşananları,
Suriye’de, Filistin’de Irak’ta, Afganistan’da insan kıyımlarını…

Ve hepside insan hayaline değen, anlık üzüntülerle, can yakmayan izlenimler olarak kalıyor kalbimizde… Ateş düştüğü yeri yakıyor ve acı dalgalar halinde bize yaklaştığında feryatlarımızda isyanlar ve aynılar bizi buluyor. Hiçbir şey sebepsiz yaratılmamış ve vazifesini Yaratanından öğrendiği gibi uyguluyor doğa ama biz insanlar başıboş bir hayalin içinde ele avuca sığmayan anlık mutluluklar tadında ve vazifesini asla yapmaya yanaşmayan inatla yaşamımızı sürdürüyor. Acılarda garantili oluyor elbette… Yinede bu manzarada kalmak beni çok etkiledi. Kim bilir böylesi dalışlarla geçecek ömrümde, ebedi istirahatım bir yeşilliğin içinde olacak mı diye düşünüyorum aynı hayal ile. Dahası, etrafımda yeşillik olacak mı? Olsun diye dua ediyorum, Amin!

Saffet Kuramaz


Başa Dön
 Profil Özel mesaj gönder  
 
 Mesaj Başlığı: Re: Doğanın Sufi'ye Söyledikleri
MesajGönderilme zamanı: 20.07.12, 08:06 #mesajın linki (?)
Çevrimdışı
Kullanıcı avatarı

Kayıt: 07.12.10, 00:24
Mesajlar: 424
Alıntı:
Sanki Ulubat’lı Hasan’ım, doruk kalenin en yüksek yeri ve İstanbul’u fetheden Fatih gibi hissediyorum kendimi.


Sen de Fatihler'e baba olacak yaştasın...


Başa Dön
 Profil Özel mesaj gönder  
 
Eskiden itibaren mesajları göster:  Sırala  
Yeni başlık gönder Başlığa cevap ver  [ 4 mesaj ] 

Tüm zamanlar UTC + 2 saat


Kimler çevrimiçi

Bu forumu gezen kullanıcılar: Hiç bir kayıtlı kullanıcı yok ve 1 misafir


Bu foruma yeni başlıklar gönderemezsiniz
Bu forumdaki başlıklara cevap veremezsiniz
Bu forumdaki mesajlarınızı düzenleyemezsiniz
Bu forumdaki mesajlarınızı silemezsiniz

Geçiş yap:  
cron
   Powered by phpBB © 2000, 2002, 2005, 2007 phpBB Group

Türkçe çeviri: phpBB Türkiye