Sufiforum.com

2009'da başlayan SUFİFORUM'da İslam; İslam Tasavvuf Geleneği ile ilgili her türlü güncel ya da 'eskimez' konular yer almaktadır. İçerik yenilemeleri tasavvuf.name sitesinden sürdürülmektedir. ALLAH YÂR OLSUN.

Giriş |  Kayıt




Yeni başlık gönder Başlığa cevap ver  [ 1 mesaj ] 
Yazar Mesaj
 Mesaj Başlığı: Sırrı'nın Sırrı
MesajGönderilme zamanı: 09.02.12, 11:11 #mesajın linki (?)
Çevrimdışı
Moderator
Kullanıcı avatarı

Kayıt: 15.12.08, 23:23
Mesajlar: 664
Sırrı’nın Sırrı

Öyle bir ülkeymiş ki, herkes çok konuşur ama inandığını yaşamazmış. Kimse sır saklamaz, bu yüzden ortalık cehennem gibi olurmuş. Herkes birbirinin kusurunu arar, eğer bulamazsa hasedinden çatlayacağına çamur bulaştırırmış. Dürüstlük nerdeyse budalalık haline gelmiş. Mal çalmak, havadan para kazanmak ve zevki sefa yaşam almış başını gitmiş. Herkes biliyormuş ki, bunu yaşamak anlık ama ısrarla bu bedbaht yaşama devam ediyorlarmış.

Sırrı, otuz üç yaşlarında, çalışkan ve zeki sıra dışı bir gençmiş. Eline ne alırsa en güzelini inşa ediyor, dosta düşmana dudak çatlatıyormuş. Çok az konuşuyor ve çok çalışıyormuş. Dostluk kurduğu, biriyle özel konuştuğu görülmezmiş. Arada sırada ortamdan uzaklaşır, döndüğünde neşe içinde ve pırıltılı gözlerle dönermiş. Çok konuşan ve ortalama bir Müslüman gibi yaşar görünen çevresindekiler onu putperest gibi görür, sevmezlermiş.

Sırrı kalabalıktan kaçar, evinde sadece yaşlı bir annesi ile yaşar, çok az uyur ve çok okurmuş. Annesine ne kadar sordularsa, her defasında oğlunu artık tanıyamadığını ve paylaşamadığını anlatır, üzüntülü haberlerle ağlarmış.

Ne âşık olduğunu, nede herkes gibi zevki sefa içinde yaşamadığını görenler, aslında haline de acırlarmış. Çok kazanır ve fakir bir evde yaşadığını gördüklerinden, cimri olduğunu düşünürlermiş. Kimileri merak etmiş, bankalara sormuşlar hesabı yokmuş, evine hırsızlığa gitmişler çalınacak para, altın gibi eşyalar bulamamışlar. Herkes şaşkınlık içindeymiş, bu kadar kazanırda insan nerede saklar ki… Takip etmişler, ne yapmışlarsa sorularına cevap bulamamışlar.

Bir gün mahalleye yurt dışından yaşlı birisi gelmiş. Herkesin gitmek istediği, herkesin yaşamaya can attığı, herkesin oranın insanı deyip de elinden geldiğince ikram etmekte yarıştığı ve dilini konuşmaya çabaladığı, küçümsenecek görüntülerini sergiledikleri bu kişi onlardan Sırrı’yı sormuş. Nasıl olurda bu kişi, bu zavallı ve anti-sosyal kişiyi arayabilirdi ki… Herkes şaşkınlık içinde onun yerini göstermişler. Bu kişi giderken de arkasında kalabalık artıkça artmış, akmış adeta.

Sırrı’nın annesi ağlayarak açmış kapıyı. Elinde bir not varmış ve yaşlı adama uzatmış. Misafir notu okuduktan sonra kalabalığa seslenmiş,

“Ey ahali bu Sırrı kimdir biliyor musunuz? Sizin beğenmediğiniz aynanızın karası. O Allah dostudur. İyi bir mümindir. Sizin görmediğiniz, yaşamadığınız yanlışları düzletmeye çalışan âlemin erbabıdır. O kadar çok bizlere para yardımı gönderdi ki, Sırrı’ya duası olmayan aile kalmadı çevremde. Bu kadar bozulmuş bir toplumda Sırrı’ların sırlarını paylaşan ne kadar çok insan varmış gelen yardımlardan anladık. O siz uyuduğunuzda uyumuyor ve her yerden bu yardımları topluyor ve ihtiyacı olana ulaştırıyordu. Uyur gibi göründüğüne kanmayın. Bozulmuş çevresine bakınca uykusu kaçıyor ve her birinize içtenlikle dua ediyormuş. Bunu daha önce bize yazdığı mektuplarından okuduk. Şu elimdeki notu görüyor musunuz, ne yazıyor içinde, merak ediyorsunuzdur eminim. Söyleyeyim;

“Sevgili dost bu notu aldığında burada olmayacağım. Lütfen anneme yardım ediniz. Beni merak eden kişilerden tek isteğim haklarını helal etmeleri. Onları düzeltemedim. Doğruyu anlatamadım. Yunus(as) gibi gitmek zorunda kaldım buradan. Eğer kalsaydım, kendimi değiştirerek Lut(as) kavminin isteklerini yaşama arzusunda olan bu topluma benzemek zorunda kalacaktım. Ben fakir ve zayıf bir insanım. Sabır ettim ama sonunda hicret etmem gerektiğine karar verdim. Bana ihtiyacı olan başka bir yere gidiyorum. Selamun Aleykum… “

Siz aynanın görünen kısmına bakıyorsunuz ve gerçeği sanalla karıştırıyorsunuz. Madem inandık diyorsunuz, inandığınız gibi yaşamanızı engelleyen ne var ki… Haydi, gidelim ablacığım…”

Dedi ve Sırrı’nın annesiyle uzaklaşıp sır oldular… Kalabalık şaşkındı. Herkeste dedikodu, dillere dolaşan yalan ile karışık muhabbetler. Kimse, bu gidişten ders almadı. Hatta gidene, kendini beğenmiş dediler. Parasını yiyemedik diye üzüldüler. Evine girdiler, talan ettiler. Ama elde avuçta bir şey yoktu. Aldıklarını hemencecik bitirdiler. Evde yıkıldı, evin içindekilerde unutuldu. Ne düzelen oldu, ne böyle düzeltmeye gelen.

Öyle bir kıtlık, deprem ve afetler geldi ki, herkes parası olmasına rağmen gıdasız kaldı. İnsanlar birbirini öldürerek yedikçe öldüler. Şimdi orası bir harabe… Sessiz ve ıssız bir çöl görünümünde bir yer. Her yel estiğinde Sırrı diye bağıran bir ses duyar oradan geçmek zorunda kalan Sırrı’lar. Sanki bu ses ile yeşillik görür gibi olurlar. Kimse bilmez ki, her isyankâr, her yoldan çıkmış, her zalim, bu topraklarda ebedi uykudadır, susuz ve perişan!

Saffet Kuramaz


Başa Dön
 Profil Özel mesaj gönder  
 
Eskiden itibaren mesajları göster:  Sırala  
Yeni başlık gönder Başlığa cevap ver  [ 1 mesaj ] 

Tüm zamanlar UTC + 2 saat


Kimler çevrimiçi

Bu forumu gezen kullanıcılar: Hiç bir kayıtlı kullanıcı yok ve 2 misafir


Bu foruma yeni başlıklar gönderemezsiniz
Bu forumdaki başlıklara cevap veremezsiniz
Bu forumdaki mesajlarınızı düzenleyemezsiniz
Bu forumdaki mesajlarınızı silemezsiniz

Geçiş yap:  
cron
   Powered by phpBB © 2000, 2002, 2005, 2007 phpBB Group

Türkçe çeviri: phpBB Türkiye