Sufiforum.com

2009'da başlayan SUFİFORUM'da İslam; İslam Tasavvuf Geleneği ile ilgili her türlü güncel ya da 'eskimez' konular yer almaktadır. İçerik yenilemeleri tasavvuf.name sitesinden sürdürülmektedir. ALLAH YÂR OLSUN.

Giriş |  Kayıt




Yeni başlık gönder Başlığa cevap ver  [ 1 mesaj ] 
Yazar Mesaj
 Mesaj Başlığı: Yaşama Felsefesi
MesajGönderilme zamanı: 09.06.11, 09:27 #mesajın linki (?)
Çevrimdışı
Moderator
Kullanıcı avatarı

Kayıt: 15.12.08, 23:23
Mesajlar: 664
Yaşama Felsefesi


Öyle bir kapı ki, açıyorsun yavaş, yavaş... İçinde ne olduğunu merakla başlayan güçlü bir istekle ve davet edilmediğin halde acele ederek içine girmek istiyorsun. Yıllarca yağ görmemiş oynak yerleri zorlukla açılırken, insanı rahatsız edici büyük uğultu ve gıcırtılı sesler çıkarıyor. O sesi duyarken ilk anda çok korkuyorum. Yine de bu merakım korkumu unutturuyor ve ne olacaksa, ne duyulacaksa ortaya çıksın ki... Onun gizledikleri, sahipsizliği ve zamanı hor kullanan mekanizması ortadan kalksın!

Onca yaşadığım tecrübelerime rağmen her adım atışımdaki karanlık noktada duyduklarım ve gördüklerim karşısında ürperiyorum. Acaba... Diyorum. İnsanın bu dünyada var olduğundan beri, kaçının benim hissettiklerimi yaşadığını ve sonuçlarını düşünmenin dehşetiyle sarsılıyorum. Kim bilir hangi depremin kaç kişiyi öldürdüğü şiddetle karşı, karşıyayım. Ruhum sarsılıyor…

Adım attığım her karanlık noktada ortaya çıkan esrarengiz odacıklar... Asırlarca devam eden, büyümeyen ama bölünen sonsuzluğu anlatıyor bana. Kim bilir kimlere isabet eden, yokluğunu düşündüren, içinde çınlayan korkunç seslerini bastıra, bastıra hayat devam etmeli diyen o ilerleyiş... Hani birden adalet yok mu demek geliyor içimden. Sonra kim kime adalet veriyor ki... Diyorum. Sanki verilse, gökyüzündeki bulutlar misali inse yağmurla yere, değişim kime zarar verecekti ki… Bir de temizlenen doğanın verimini düşünmek! Yok, bu basit gibi görünen doğa değişimini bile aklım almıyor. Oysa biz insan olarak, doğanın başarıyla yaptığı bu eylemi yapmakta aciz, deniz hiyerarşisine esir, hangi papağana örneğiz... Bilmiyorum. Akılla övünen ama yinede ona esir... Ne güzelliklerden uzaklaşmaktayız. Keşke sözcüğünün tehlikesiyle avunan, yine keşke... Dedikçe sarsılan nelerin umudunu taşıyoruz geleceğimizde?

İnsanın insana yaptığını, kötüyü duyduğumda ve gördüğümde görene yaptığı zulmü kabul edemiyorum. Kendime yapılmış gibi hissediyor, acısını ruhumda buluyorum. Önlem almanın mümkün olduğu ve gerçekleşmiş bir olayın ardından keşke demenin arkasına saklanan vicdanın huzurunu da anlamsız buluyorum...

Bencilliği, esareti, hasetliği, yoksulluğu kim ister ki? Peki, bunları başkasına bulaştırmadan yaşayan var mı? Odacıklara giren duygularımız, hangi kişiyi başka odacıklara hapsetmeye zorlamıyor ki... Bunalmış ve içine kapanmış duygular çıkışını kurtulmak amacıyla “ bana dokunmasında acısı…” diyerek nöbetini zorla başkasına vermiyor ki?

Yaşarken pişman olduğumuz, olayların başkasına zarar verdiğini hissettiğimiz o kadar iğrenç ve çirkin olan çok şeyler var ki, keşke olmasa demek geliyor içimden... Ne yazık ki, yine keşke ye sığınarak! Ancak, her insanın başkasına farkında olmadan yaşattığı ve bencilliği ile görmediği o kadar değişik dehşetli görüntüler var ki! Her insan kendisine gelmesini istemediği ve yakıştıramadığı her şeyi başkasında gördüğünde tınlamıyor bile... Aynı şeyleri tavsiye ederken birazcık da kendisi ah! Yaşasa...

Adı ne olursa olsun insana yakışmayan hiçbir şeyi, bana dokunmasa bile istemiyorum. “KÖTÜLÜKLERİN ACI SONUNU ANLATMAK, İYİLİKLERİN GÜZELLİĞİNİ SAVUNMAK “ cümlesinin sevdasını yaşamak, ne slogan ne de felsefe olmasın, nefesimde dahi onu samimi olarak görmelerini istiyorum. İçimdeki odacıklarıma nüfuz etmeye çalışan bu mikrobu öldürmenin yolunu arayan, sessizliğin dahi sese yönelişini gören, emredilen değil onu gördüğünde sadık olmaktan vazgeçen, başını değil sonunu düşünen olmak istiyorum.

Esen rüzgâra dur demek mümkün değil elbette. Ama insan olmak yarışına katılmak çok kolay. Eğer insanlar bunun hesabı içinde iseler onların içinde ben de varım. Yoksa sırf YALNIZ kalmamak için, konuşmayı unutmamak pahasına o grubun bir mensubu olamam. Neden odacıklarıma hapsedilmeliyim. Neden her zaman güven duygusunu aramalıyım. Neden... Evet, nedenlerle uğraşacağıma ömrümden geçen onca zamanı benliğim içinde doya, doya yaşamak istiyorum. Ben bunu bu şekilde yaşayamıyorsam, zaten hep YALNIZIM!

İnsanın kendisini bile keşfedemediği bir ömürde tanımak adına başkasını keşfetmek için harcadığı zamana acıyorum. Tiyatro sahnesinde gülerken, oyun sonunda ağlayan sanatçı gibi olmaktansa… Ayıpların, kusurların, alışkanlıkların… Ve daha nelerin sınırladığı ve mahkûm ettiği insanı; konuşurken ve paylaşırken özgür bırakabilmeli, mutlu olabileceğini hissettirebilmeli, eğer ayağı bir yere takılırda düşerse canının acımayacağını yaşatabilmeli ve hissettirebilmeli… bırak ne anlatırsa anlatsın, olduğu gibi davranmasına izin vermeli… Ya sabır! Demek geliyor içimden. Ne olur birisiyle konuşurken birazcık samimi olalım.

Hem niçin süsleniyorum? Yakışıklı olmadığım için mi? Kesinlikle katılmıyorum. Yakışıklı olmayı tarif etmek belki, makarnaya sos koymak gibi bir şeydir. Yok, hiçbir insan gibi ben de çirkin olmadım.

Ben ne yalnızım ne de çirkinim. Ya da ona doğru giden bir hayat tarzım var. İsteyen olsun. Zaten maske takmak ve maskara olmak bir meslek oldu. Hatta bir çok şovmen böyle davranarak çeşitli televizyon programlarında veya başka alanlarda ne paralar kazanıyorlar. Belki vicdanları rahatlatır, bilimsel olsun diye üniversitelerde okutulabilir gelecekte...


Saffet Kuramaz


Başa Dön
 Profil Özel mesaj gönder  
 
Eskiden itibaren mesajları göster:  Sırala  
Yeni başlık gönder Başlığa cevap ver  [ 1 mesaj ] 

Tüm zamanlar UTC + 2 saat


Kimler çevrimiçi

Bu forumu gezen kullanıcılar: Hiç bir kayıtlı kullanıcı yok ve 2 misafir


Bu foruma yeni başlıklar gönderemezsiniz
Bu forumdaki başlıklara cevap veremezsiniz
Bu forumdaki mesajlarınızı düzenleyemezsiniz
Bu forumdaki mesajlarınızı silemezsiniz

Geçiş yap:  
cron
   Powered by phpBB © 2000, 2002, 2005, 2007 phpBB Group

Türkçe çeviri: phpBB Türkiye