Sufiforum.com

2009'da başlayan SUFİFORUM'da İslam; İslam Tasavvuf Geleneği ile ilgili her türlü güncel ya da 'eskimez' konular yer almaktadır. İçerik yenilemeleri tasavvuf.name sitesinden sürdürülmektedir. ALLAH YÂR OLSUN.

Giriş |  Kayıt




Yeni başlık gönder Başlığa cevap ver  [ 1 mesaj ] 
Yazar Mesaj
 Mesaj Başlığı: Topluma İnandıklarımızı Anlatabilmek!
MesajGönderilme zamanı: 10.05.11, 10:59 #mesajın linki (?)
Çevrimdışı
Moderator
Kullanıcı avatarı

Kayıt: 15.12.08, 23:23
Mesajlar: 664
Topluma İnandıklarımızı Anlatabilmek!


Çok uzun zaman acı çeken insanlara acımışımdır. Dert dinlemek, dertlere çözüm bulmak, bir insanı mutlu etmek görevim olmuştu eskilerde. Ağlayanlara omzumu feda etmiştim o sıralarda. Zamanla omzumun çürümesinden anladım ki, insanlar acı çekmeyi seviyor. Acı olmadan hayatın tadı tuzu olmuyor. Eğer insanlara dertli olduğunu söylersen, size yakınlaşıyor. Söylemezsen uzaklaşıyor. Yakınlaştıkça adına sevgi aşk deniliyor. Ne kadar acı çektiğini belli edersen o kadar seviliyor ve aşkla yaşlanıyorsun. Aşk, anladım ki, matematiksel olarak çok iyi hesaplanmış mükemmel bir oyun. Bu oyuna başladığımda, insanları kullandığımı gördüm. Kendimi şahsiyetsiz ve kişiliksiz hissettim. Tersini yaptığımda oynandığını gördüm. En sonunda düşündüm ki, “Yalan üzerine bir şeyler paylaşmak yerine yalnız yaşamak en güzelidir.” Dedim.

Yıkılan hayaller, yıkılan kalpler, yıkılan gelecekler… Harabe içinde ölümler, depremler, intihar edenler… Kenara çekildim ve yeniden bu gözlükte seyretmeye başladım. Cinayetler gördüm. Trafik kazaları… Sakatlananlar, acısını geleceğe taşıyanlar… Yumruk yumruğa girişenler, arenada kırmızıdan başka renk göremeyen boğalar gibi. Nihai darbeyi gurur vurduğunda, geri dönülmez yollara giderek sönen şahane hayatlar! Yaşam o kadar hızlı akıyor ki, benim gibi bu görüntüyü seyretmeyi düşünen insanlar yok bile. Acılar aralıksız insanlara denk geliyor, şikâyet etmek insanlara zevk veriyor adeta.

Eskiden küçük bakkallar vardı, market derken marketler zinciri oldular. Hayatta böyle detaylı ve hataları hızla büyüyen suni paylaşımlara dönüştü. Küçükken sorunları ayrıştırmak kolayken, şimdilerde sorunların adını bile bulmak zorlaştı. Zaman öyle hızlı akıyor ve çoğalan insan sayısı içinde, çözümlerde doğal olarak şiddetle zorlaşıyor. Kimse kimseye kambur olmayı gerektirecek olayları yaşamayacak paylaşımları düşünmeli diyorum. Ama böylesi de o kadar zor ki… Herkes birbirine kefil arıyor. Bir şey alacak, eşyaya, paraya, kooparitife… Ki, alanda verende kimseye güvenmiyor. Mekanik bir paylaşım bize sunulmakta! Ölene, emanete tapar gibi yaşam bize sunuluyor. Seyrederken daha çok ürperiyorum. Sonlar o kadar hızlı ve dayanılmaz ki. İpin ucunu kaçırmak, Formula araba sürmek gibi, ani bir direksiyon hatası, araba takla atacak ve nasıl bir son geleceği belli değil. Öleceğiz eninde sonunda ama ya başkasına muhtaç olursak, felç gibi… Kimse tekerlekli sandalyeye oturmadan, yürümenin değerini, kimse suç işleyip kelepçeyi elinde hissedene kadar özgür yaşamın kıymetini, kimse çaresiz hastalığa düşüp de yatak yorgan ezberlediğinde sağlığının muhteşemliğini anlamıyor.

Seyrediyorum ama aynı filmi seyretmekte bıkkınlık veriyor zamanla. Oyuncuları farklı, kullandıkları kelimeleri aynı bir film bu akışın içinde sürüp gidiyor. Perdesi zamana uymuş, apak ve tertemiz. Koltukları rahata düşkünler için süper ayarlanmış. Sahnede ister canlı, ister görüntülü bir şeyler sergilense, değişen tek şey, uyuyanların çokluğu. Sanki insanlar bu alışılagelmiş senaryoları seyrederken, yatağında uyumaktansa bu koltukları tercih ediyorlar! Artık, yeni senaryoları üretecek değerli beyinlere de ihtiyaç kalmadı. Mirasyedi teknoloji veya senaryo taklidi olarak benimseniyor. Artık, mirası tüketene kadar bu durumlar. Ondan sonraki acıyı da düşünen yok, yok!

Seyrederken, bu görüntü içinde etkileniyorum. Ne kadar inkar etsem onun bir parçası oluyorum. Akşındaki suyun bir parçası bana da sıçrıyor. Bana dokunmayan bin yaşasın diyerek olmuyor ki… Ya içine girip, ben dediğimin güzelliğimi paylaşacağım, anlatana kadar acılar içinde kıvranacağım ya da seyrederken Vandal sıkıntılar içinde kafayı yedikten sonra öleceğim. Sanırım, ilkini seçmem daha iyi olacak. Acıdan kaçılmıyor. Mücadele denilen duygu çok güzel insan olma varlığı içinde değil mi? Belki de benim gibiler artacak zamanla… İzin verirseniz kapınızı çaldım, size misafirim artık…


Saffet Kuramaz


Başa Dön
 Profil Özel mesaj gönder  
 
Eskiden itibaren mesajları göster:  Sırala  
Yeni başlık gönder Başlığa cevap ver  [ 1 mesaj ] 

Tüm zamanlar UTC + 2 saat


Kimler çevrimiçi

Bu forumu gezen kullanıcılar: Hiç bir kayıtlı kullanıcı yok ve 2 misafir


Bu foruma yeni başlıklar gönderemezsiniz
Bu forumdaki başlıklara cevap veremezsiniz
Bu forumdaki mesajlarınızı düzenleyemezsiniz
Bu forumdaki mesajlarınızı silemezsiniz

Geçiş yap:  
cron
   Powered by phpBB © 2000, 2002, 2005, 2007 phpBB Group

Türkçe çeviri: phpBB Türkiye