Sufiforum.com

2009'da başlayan SUFİFORUM'da İslam; İslam Tasavvuf Geleneği ile ilgili her türlü güncel ya da 'eskimez' konular yer almaktadır. İçerik yenilemeleri tasavvuf.name sitesinden sürdürülmektedir. ALLAH YÂR OLSUN.

Giriş |  Kayıt




Yeni başlık gönder Başlığa cevap ver  [ 1 mesaj ] 
Yazar Mesaj
 Mesaj Başlığı: Her Şeyde Sevgi Olmalıdır
MesajGönderilme zamanı: 14.01.11, 15:21 #mesajın linki (?)
Çevrimdışı
Moderator
Kullanıcı avatarı

Kayıt: 15.12.08, 23:23
Mesajlar: 664
Her Şeyde Sevgi Olmalıdır

Düşüncenin sevgiye yönelmesi ve yücelmesi her insan için aranılan bir ihtiyaçtır. Çıkarlardan arınmış bu düşünce tarzı gerçekleri çok daha pozitif kabul edecektir. Kendini beğendirme, bir oyun maskesi içinde başka bir kişilikle ilişki tarzını ispat etme boyutuna yönlendirmemelidir öyleyse. Varlığının ne olduğunu kavramış ve onu yüceltmek için paylaşmaya hazır samimi bir neferdir o düşünce… Elinde var olanı kabul eden ve kalbinde bıraktığı kırıntıların keşkelerden sıyrılarak geleceğine kötü tohumlar bırakmasına izin vermeyen sabırlı bir bekleyiştir. Sahip olduklarını kabul eder ve fazlasını da alabildiği ölçüde heyecanları ile hep zirvededir yaşamı. Sahip olmadıklarında ise ne acele eder, ne hasetlik çeker nede olması yönünde Neron’un Roma’sını yakar gibi sinirle kendini yıkmaz. Ne toplumsal varlığından uzaklaşmak ister nede hayatını yerle bir eden depremlerden korkar. Yolları, azıkları ve aktörleri belli olan yüce bir savaştır ve gereklidir. Bildiği son şey ise sahiplenilmemiş/çıkarsız sevgi ile her geçen gün yeni bir şey öğretecek ve kazandıracaktır kendisine-insan olmayı! Çünkü sevgi insanı zamanla yarıştırarak maksimum yararlar sağlar ve yaşam araçlarını güçlendirir ve zenginleştirir.

Mekânlara sıkışmış, kendisiyle ve topluma ters düşen, dargın kalan bir düşünceyi reddeder. İçindeki sevgisiyle, düşüncenin yorgun bıraktığına inanan ve bunu iletişimlerin yapılmasına engel sayan insan olmayı ise asla…

Sevmek, düşünme yetisini kaybetmiş insanlar için paylaşılırken ucuz gibi görünür. Kıymetsizdir. Bu nedenle insan ilk önce kendisini-mevcut doğallığını- sevmeyi öğrenmelidir. Sevgiden nasiplenen bir toplumda insanın kendisini keşfetmesi kadar kendi varlığını keşfedip sevmesi de şarttır. Bu gerçeğin farkında olan her insan,

• İlk önce kendini keşfederek neye sahip olup olmadığını bilmeli
• Bu değerleri sevgiyle koruyarak yeni güzel değerleri kendine kazandırmalı
• Düşüncelerini hoşgörü zemini üstünde olgunlaştırarak her an öğrenmeye ve öğrendiğini yaşamaya koşmalı.

Bu varsayımları bir örnekle açıklayalım. Sigara içen bir insanın içine çeke çeke ciğerlerine aldığı dumanı değerlendirelim.

İlk önce, ister görünen isterse görünmeyen ister maddi isterse manevi diyelim bir insan iki parçadan oluşuyor, biri baki yani ruh diğeri fani yani beden. Sigara içmekle bedenin parçalarından biri olana akciğere çekilen ve nefesle doldurulan dumanın akciğerde bulunan birçok hücreyi öldürdüğü doktorlarca söyleniyor. Ayrıca dumanla kana geçen nikotinin beyin hücrelerini de etkileyerek sigaraya karşı zamanla bağımlılık kazanılıyor. Bedeni etkileyen bu geçiş manevi dilde istekle başlayarak bağımlılık artmakta, zamanla ruhu tamamen esir etmektedir. Burada manevi arkadaş istek, bedeni arkadaş ise akciğerdir. İlerleyen zaman içinde bedeni arkadaşlarından ayakların kesilmesine, akciğer kanserine, bronşite… Kadar birçok hastalığa sebep olarak kişinin bedenini ruhundan ayıran ölümüne sebep olmaktadır.

Kişinin bu örnekte de görüldüğü gibi gerçek arkadaşını tanımamasının ve gereği gibi sevmemesinin ne kadar büyük hatta geri dönülmez problemlere yol açtığı görülmektedir. Hani bir yemek ikram etsek ve desek ki “bu zehirlidir, yersen ölürsün…” kişi yemeği yemediği gibi bizi öldürmeyi bile düşünebilir. Her sigara dumanında gizli alınan zehir oysa bu kişiyi öldürmekte ve farkında da değildir. Ya da eline bir silah verip birini öldür ve çok para verelim bunun karşılığında desek, kim öldürmek ister ki… Ama kişi zamanla kendini zehirleyerek öldürdüğünün farkından değildir kendisini ve çevresindekileri de pasif içici yaparak öldürdüğünü de… Kendisine, kendi arkadaşına, kendisiyle yaşadığına ihanet etmektir bunun adı!

Sonuçta yaşanılan her acıdan sonra, bu halimize başkalarının acımasının moralden başka bir şey vermediğini ve bu korkunç acıyı sadece kendimizin çektiğini ve yaşadığını unutmamamız gerekir. Başka kişinin acı çekene söyleyeceği, onun için ağlamasının, ah demesinin vah demesinin ne faydası olabilir ki… Çektiği acı hala devam etmektedir ve o acı kendi üzerinde kalıcıdır. Kişi bu acıyı ancak kendisi çekecektir ve ancak kendisi yendiği zaman bitecektir!

Bu nedenle her kişi ilk önce kendisini keşfederek ona sevgisini verecek ve kendisini koruyacaktır. Sonrasında, bunu yaşayan kişi olarak çevresine örnek olacak-kendi öz ışığını yayacaktır güneş gibi. Çevresinde buna benzer yaşananlara seyirci kalmadan iyiliğin doğal koruyucusu ve nöbetçisi de olacaktır.

“Komple düşündüğümüzde, bir toplumda böyle sevgiye inanan iyilerin çok olması matematiksel olarak toplum huzurunu ve mutluluğunu geliştirecektir. Kuraklık, adam öldürme, hastanelerin dolup taşması, trafik kazaları, yangınlar… Son bulacaktır. Başkasını düşünen ve paylaşan bir toplum, ağaç kesmeyecek, ağaç dikip yeşertecektir. Kişiler sonsuz baharı yaşayacaktır. “


Saffet Kuramaz


Başa Dön
 Profil Özel mesaj gönder  
 
Eskiden itibaren mesajları göster:  Sırala  
Yeni başlık gönder Başlığa cevap ver  [ 1 mesaj ] 

Tüm zamanlar UTC + 2 saat


Kimler çevrimiçi

Bu forumu gezen kullanıcılar: Hiç bir kayıtlı kullanıcı yok ve 4 misafir


Bu foruma yeni başlıklar gönderemezsiniz
Bu forumdaki başlıklara cevap veremezsiniz
Bu forumdaki mesajlarınızı düzenleyemezsiniz
Bu forumdaki mesajlarınızı silemezsiniz

Geçiş yap:  
cron
   Powered by phpBB © 2000, 2002, 2005, 2007 phpBB Group

Türkçe çeviri: phpBB Türkiye