Sufiforum.com

2009'da başlayan SUFİFORUM'da İslam; İslam Tasavvuf Geleneği ile ilgili her türlü güncel ya da 'eskimez' konular yer almaktadır. İçerik yenilemeleri tasavvuf.name sitesinden sürdürülmektedir. ALLAH YÂR OLSUN.

Giriş |  Kayıt




Yeni başlık gönder Başlığa cevap ver  [ 1 mesaj ] 
Yazar Mesaj
 Mesaj Başlığı: Ankara için Vadi Kitabevi’nin önemi
MesajGönderilme zamanı: 29.09.10, 12:37 #mesajın linki (?)
Çevrimdışı

Kayıt: 28.09.10, 13:01
Mesajlar: 166
Vadi Kitabevi bu sefer gerçekten kapandı!

Mehmet Aycı

Mehmet Aycı, Ankara için Vadi Kitabevi’nin önemini anlattı.

Şöyle hatırlıyorum; geçenlerde kapanan ve hakkında bir taziye yazdığımız Gökkuşağı Çayevi’nin solundaki kitapçılar çarşısında, daracık dükkânda, sevimli bir porselen demlikten Ercan Şen kendisine çay dolduruyor, çayın rengi mi sakalının rengine, sakalının rengi mi çayın rengine benziyor belli değil, fakir, mahçup bir kitap kurdu olarak, tabii, daha sonra Ercan Şen’in kendi yayıncısı olacağını nereden bilsin, başka şeyleri de nereden bilsin, evet, olanca çekingenliği ve harçlıksızlığı üzerinde içeri süzülüp kitaplara gıpta ile bakıyor, alıyor mu, alıyor da elbette…

Bilim tarihi, felsefe, sosyoloji kitapları yanında, Halime Toros’un, Şükrü Karaca’nın, Nihat Genç’in ilk kitaplarının yayıncısı olan Vadi’nin kapandığını birkaç hafta önce Ercan Şen’le görüştüğümüz telefon konuşmasında öğrenince içim cız etti; nedense o ilk karşılaşmayı hatırladım.

Ankara’da kitap yayıncılığının medar-ı iftiharı Ercan Şen’le tanışmamız böyledir diyemeyeceğim, ancak ilk görüşme kaydettiğim gibidir. Sonrasında elbette kıyamet gibi karşılaştık, oturduk yemek yedik, beraber yolculuk yaptık, aynı sivil toplum çatısı altında bulunduk, onun Bayındır Sokak’taki yayınevi/kitabevinde Hakan Albayrak’tan Nihat Genç’e, Yasin Aktay’dan Osman Konuk’a, Hakan Şarkdemir’den Mehmet Can Doğan’a onlarca ehl-i kalemle halleştiğimiz, konuştuğumuz oldu. Sadece kitapçı yahut yayınevi değildi hani; Ankara’nın buluşulacak, konuşulacak üç beş mekânından biriydi.

Allah’ım şu cümleye bak: “Üç beş mekânından biriydi”; bu kadar soğuk değil elbette, kapandıktan sonra ilk görüşüm, yine Bayındır Sokak’ta bulunan Gezgin Kitabevi’nin mezadına giderken oldu; içi boşalmış, alt katın kepenkleri çekilmiş, Vadi yazısı ve bizim kitap kurdu yeşil karıncamız mekânın alnının çatında olanca sevimliliği ile duruyor ancak ne yazar, orası artık kiralık boş bir dükkândır, Allah bilir ya, simit dünyası mı olur, kebap dünyası mı olur, bir zıkkım olacak yakında, kitapçı olmayacağı ise kesin, kapanışın temel gerekçesi ekonomik ve oranın kirası anasının nikahı hani…

Resim

Şimdi, bu karışık cümlelerden sonra diyeceğim ki, kulakları çınlasın, “O çocuklar öyle mahzun ağlaya gittiler” dizesinin şairi İlhami Atmaca’nın tasarımı Yeşil Karınca logosu tekrar basımlarıyla birlikte bir nice kitap üzerinde, elinde kalemi, kitaplara yaslanmış halde gülümsemeye devam edecek.

Bu logonun ve tabii ki Vadi’nin hikâyesi de ilginç: Ercan Şen’in kendi kaleminden dinlemekte fayda var: “Derken birkaç gün sonra kulağı tırmalamayan, yumuşak tınılı ‘Vadi’ sözcüğü çıkageldi. İki heceli basit yapısı söylenişe kolaylık sağlıyordu; hem de hafızada kalması daha kolaydı. Daha da önemlisi, yeni bir başlangıç simgeliyordu. İnsanı rahminde koruyan, büyüten bir çağrışımı vardı. Üstelik ‘yeşil karıncaların düş gördüğü yer’ isimli bir belgeseli de seyretmiş olmak, bu yerin adını iyice belirginleştirmişti. Alman sinema yönetmeni Werner Herzog'un bir belgeseliydi bu. Avustralya yerlilerinin mitolojisine göre; evren yeşil karıncaların düş görmesiyle oluşuyordu. Her şey bu rüyalarla kaimdi. Eh, biz de bireysel ya da toplumsal bir rüyaya talip değil miydik eni sonu! Vadi’nin logosu da böylece şekillendi. Şair-grafiker İlhami Atmaca ile sabahladığımız 1990 yılının yaz günü, logo doğmuş oluverdi. Sırtını kitaplara dayamış yeşil bir karınca -oldukça egosentrik bir şekillendirmeyle insana benzetene kadar epey uğraştık- bir elinde entelektüelliğin alamet-i farikası pipoyla beliriverdi. Daha sonraki kitaplarımızda o piponun yerini kamış kalem aldı. Bu yeşil karınca, biraz da o hayal mahsulü, hiç şeklini görmesek de kebikeçi, yani kitap kurdunu anımsatıyordu. Ortaya sevimli bir kitap kurdu yeşil karınca çıkmıştı. Sırtını kitaplara yaslayıp dışarıya gülümseyen ve tecrübeyle sabittir, hiç alakaları olmadığı halde çocukların bayıldığı bir kahraman. Büyük boy afişini yaptığımız bu kahraman, onu fuarlarda gören çocukların en fazla istediği basılı materyal oldu. Fakat zamanla onun kitapların gölgesinde kalarak gittikçe küçüldüğünü, üzülerek müşahede etmekteyiz.”

Başkentin okumuş çocuklarının içi sızlayacak

20 yıldır saçını sakalını kitap ve dergi yayıncılığıyla ağartan sevgili Ercan Şen’e ne söylenir bilemiyorum, inşallah gün gelir devran döner, aynı yer olmasa bile mekâna tekrar kavuşuruz da, bu konuştuklarımızı da gülümseyerek memnuniyetle unutur gideriz. Öyle ya, Vadi, Ankara için unutulacak gibi değil.

Sadece Ankara için mi, bir üniversite şehri olan başkentin okumuş çocukları, tahsilini Vadi’de ikmal edenler de, yurdun, hatta dünyanın neresinde olursa olsun, aynı iç sızısını duyuyorlar şimdi.

Yazık oldu Vadi’ye…


Başa Dön
 Profil Özel mesaj gönder  
 
Eskiden itibaren mesajları göster:  Sırala  
Yeni başlık gönder Başlığa cevap ver  [ 1 mesaj ] 

Tüm zamanlar UTC + 2 saat


Kimler çevrimiçi

Bu forumu gezen kullanıcılar: Hiç bir kayıtlı kullanıcı yok ve 5 misafir


Bu foruma yeni başlıklar gönderemezsiniz
Bu forumdaki başlıklara cevap veremezsiniz
Bu forumdaki mesajlarınızı düzenleyemezsiniz
Bu forumdaki mesajlarınızı silemezsiniz

Geçiş yap:  
cron
   Powered by phpBB © 2000, 2002, 2005, 2007 phpBB Group

Türkçe çeviri: phpBB Türkiye