Sufiforum.com

2009'da başlayan SUFİFORUM'da İslam; İslam Tasavvuf Geleneği ile ilgili her türlü güncel ya da 'eskimez' konular yer almaktadır. İçerik yenilemeleri tasavvuf.name sitesinden sürdürülmektedir. ALLAH YÂR OLSUN.

Giriş |  Kayıt




Yeni başlık gönder Başlığa cevap ver  [ 2 mesaj ] 
Yazar Mesaj
 Mesaj Başlığı: Çağdaş Veliler ve Yeni Kerametler
MesajGönderilme zamanı: 26.09.10, 03:04 #mesajın linki (?)
Çevrimdışı
Kullanıcı avatarı

Kayıt: 15.12.08, 02:19
Mesajlar: 253
Çağdaş Veliler ve Yeni Kerametler

Cemal Nar

cemalnar@gmail.com

2010-09-26

Devlet, polis memuru Ahmet Rasih Tayşi Efendiyi “İzmir Müftüsü Akif Salı Hocayı takip et” diye görevlendirmiş. Böylece tanışmışlar bu iki zat-ı muhterem. Sadece tanışmakla kalmamış, çok yakın dost da olmuşlar.

Bu arada yüzlerce hidayet olayı böyle takipler sonucu gerçeği görmelerle olmuştur cumhuriyet tarihimizde, bu da tespiti gereken nazik bir durumdur.

Akif Salı Hoca İzmir'in en büyük camii olan Hisar Camii'nde Cuma hutbesi okurdu. Çok büyük bir âlimdi kendisi. Fatiha Suresini manzum olarak şerh etmişti. Bu şerh, daha sonra basılmıştır.

Bundan sonrasını oğul Tayşi’den dinleyelim:

“Babamla Akif Bey'in dostluğu, babamın hocası Fatin Gökmen'in vesilesiyle olmuş. Bir gün sohbet ederlerken, babam Fatin Bey'in Hukuk'tan hocası olduğunu söyleyince Akif Bey "Fatin Hoca, benim sınıf arkadaşım" demiş. Meğer onlar, İstanbul'da beraber okumuşlarmış.

O sohbetten sonra, araları çok iyi olmuş. Babama "Râsih Bey oğlum", diye hitap edermiş. Emniyetle ilgili herhangi bir husus olduğunda "Râsih Bey oğlum, bu meseleyi nasıl aşalım?" diye baba danışırmış. Emniyet de, babamın 'hacı-hoca takımı ile sıkı-fıkı olmasından epey memnunmuş. Gayeleri, istihbarat bilgisi almak. Oysa babam, zararsız raporlarla durumu güzel idare edermiş.

Akif Salı Bey, babamı zaman içinde tanıdıkça daha çok sevmiş. Babam da onu çok sever, dilinden düşürmezdi. 1959'daki vefatına kadar, baba-oğul samimiyetiyle görüştüler.

Akif Bey, babamı zaman zaman özel sohbetlere, mühim zatların ziyaretlerine davet edermiş. Bir gün babama, Ali Efendi adında bir nakşî şeyhinden söz etmiş. Hatta "Râsih Bey oğlum, eğer veli bir zatı görmek istiyorsan sana göstereyim. Ali Efendi artık velayetin sırlarını fâş ediyor. Ziyaretine gidelim" demiş. Babam o sırada, melamet yoluna yeni intisab etmiş.

Gitmişler. İçeri girer girmez, Ali Efendi, babama bakmış ve “sen polissin" demiş. Hâlbuki babam sivilmiş o gün. Sonra başını önüne eğmiş, gözlerini kapatmış, bir süre tefekkür edip gülümsemiş: "Ama bizdensin."

O sırada babamın aklından şunlar geçiyormuş: "Yahu mübarek adam! Madem böyle veli kulsun, madem tasarruf yetkin var, şu Stalin'in Türkiye'deki adamlarını gebertsen de, biz de bunlarla boğuşup durmasak..."

Babam bunları aklından geçirirken, Ali Efendi söze başlamış: "Stalin'i öldürmek kolay. Ama mesele hallolmaz. Stalin gider, daha şiddetlisi, Ermeni gelir. Ondan sonra Ya¬hudi gelir. Sonra o gider, daha büyük düşman gelir. Allah Amerika'yı Rusyasız, Rusya'yı da Amerika'sız komasın. Sen biliyor musun Efendi, biz rekabet-i düveliye ile yaşıyoruz!"

Babam, Ali Efendi'nin 'hal sahibi' bir adam olduğunu görünce, ona çok sevdiği, ancak İzmir dışında olduğu için cenazesine katılamadığı dostu ve adaşı Râsih Hoca'dan bahisle, "Cenazesine katılamamak içimde bir ukde oldu. Merak içindeyim, acaba bize gönül koydu mu?" diye sormuş.
Rasih Hoca Ali Efendi'nin de askerlik arkadaşıymış meğer. I. Dünya Savaşı'nda beraber cephedelermiş. Ali Efendi murakabeye dalmış, sonra başını kaldırarak: "Şimdi teşrif ettiler.
Şöyle diyor: “Yanındaki arkadaşım Râsih, Gülşeniye'den Şeyh Sezai Efendi ve Beyler Sokağı'ndaki Baha Kitapçı, üçümüz aşağıda beraberiz.” Size kırılmamış evladım."

Babamın içi epey rahatlamış. Ama zihninde son bir soru daha varmış: Soyumuzdaki “siyadet” babamın hep aklına takılır ve kendisine “Acaba biz gerçekten seyyid miyiz, yoksa bunun iddiasını mı güdüyoruz?" diye sorarmış. Bunun cevabını almak için Ali Efendiye dolambaçlı bir soru sormuş babam: "Efendim! Biz Rasûl-ü Ekrem Efendimize hayırlı işler, hizmetler yapamıyoruz. Çünkü bu meslek de bizi biraz zorluyor. Acaba Efendimiz bizden memnunlar mı? Bir lütfetseniz..."
Ali Efendi yine murakabeye dalmış. Başını kaldırıp demiş: "Meraklanmayın, 'Tarîk-i müstakîm üzere, salih bir evlâdımdır', dediler." Babam çok teşekkür etmiş.

Akif Hoca, Ali Efendi'nin yanından çıktıklarında, babama dönmüş: "Bu, sandığı açmış silâh dağıtıyor. Bir velî, böyle, sırları ortaya saçmaya başladığında, onu dünyada bırakmazlar, alıp götürürler", demiş.

Gerçekten de, Ali Efendi, o ziyaretten birkaç gün sonra vefat etmiş.” (Bkz. M. Serhan Tayşi, Ali Emiri İzinde, Timaş y. İst. 2009, s. 130-132.)


Başa Dön
 Profil Özel mesaj gönder  
 
 Mesaj Başlığı: Re: Çağdaş Veliler ve Yeni Kerametler
MesajGönderilme zamanı: 26.09.10, 03:11 #mesajın linki (?)
Çevrimdışı
Kullanıcı avatarı

Kayıt: 15.12.08, 02:19
Mesajlar: 253
Sır Açığa Çıkarsa

Cemal Nar

cemalnar@gmail.com

2010-09-19

İzmir Bayındır'ın “Bînamaz Mehmed Dede” adında, meşhur bir meczubu varmış. Eskicilik yapan Mehmed Dede, cemaatle namaz hic gelmediğinden, Bayındırlılar ona 'Bînamaz' adını takmışlar.

Halkın şikâyetleri üzerine, kaymakam birkaç defa ikaz etmiş. Mehmed Dede gelen görevli jandarmaya demiş ki: "Ben kılıyom evladım namazımı, kılıyom ben."

Şikâyetler birkaç defa tekrarlanınca, kendisini camiye götürmeye gelen jandarma erine dönüp: "Evladım, elini ver bakayım" demiş Mehmed Dede. O sırada tam kapının eşiğindelermiş. Dışarı adımlarını attıkları anda, jandarma eri bir de bakmış ki Mekke'deler!

Mehmed Dede "Aramızda kalsın evladım, kimseciklere söyleme" diye tembihlemiş. Ama çocuk heyecandan bu sözü tutamamış. Gözlerini açıp Bayındır'a döndüklerinde yolda bağırıp çağırarak kaymakamlığa doğru koşmaya başlamış: "Kaymakam bey, kaymakam bey, bildiğin gibi değil. Biz Kabe'de namazı kıldık!" derken kaymakamlığın kapısından girerken ruhunu teslim etmiş. Aynı anda Dede de Hakk'a yürümüş. ( Bkz. M. Serhan Tayşi, Ali Emiri İzinde, Timaş y. İst. 2009, s. 30)

Keramet, velilerin hayatlarında görülen harikulade- olağanüstü olaylardır. Havada uçmak, suda yürümek, kısa bir sürede uzak yerlere gidip gelmek gibi. Ehl-i sünnet alimleri kerametin hak olduğunda ittifak etmişlerdir.

Bilindiği gibi bu olağanüstü - harikulade olaylar, peygamberlerden olursa “mucize”, yine onlardan peygamberlik öncesindeki hayatlarında olursa “irhas”, saf Müslümanlarda olursa “meunet”, kafir ve facirlerde istekleri doğrultusunda olursa “istidraç”, ama isteklerinin zıddına olursa “ihanet” adını alır.

Allah dostlarından kerametin zuhuru klasik ifadesiyle “aklen caiz, naklen sabittir.”

Aklen caizdir; çünkü Allah’ın kudreti karşısında imkansız diye bir şey olamaz. O’nun her şeye gücü yeter ve bir şeyi yaratmak istediğinde irade etmesi yeterlidir. Enbiya elinde mucizeler gerçekleştiren Allah (cc), dilerse evliya elinde de elbette kerametler zuhur ettirebilir. O, dilediğini yapandır. Öyleyse keramette garipsenecek bir durum yoktur.

Naklen de sabittir. Keramet konusunda Kur’an ve sünnetten delillerin varlığı kadar, inkar olunamayacak açık örnekleri de her asırda görülmektedir. Bu delillerden bir kısmını biz “Aydınlanma Yolu Tasavvuf” isimli kitabımızda yazdık, bakılabilir.

Kerametin hikmeti, Allah Tealanın dostlarını desteklemesidir. Tabi bunlara şahit olanların da imanı kuvvetlenir, dinlerine bağlılıkları artar.

Keramet konusunda öteden beri bilinen uyarılar yapılmıştır. Bunların başında gelen uyarı ise kerametin bizatihi bir maksat olmadığıdır. Evet, keramet amaç değildir. Bir üstünlük alameti de değildir. Veli olmak için şart da değildir. Olursa, şükredilir geçilir.

Keramet istemek veya sürekli ondan konuşmak eksikliktir, çünkü bunda nefsin arzusu vardır. Asıl olan istikamettir. Evet, iman, amel ve ahlak çerçevesinde ihlasla İslam’ı yaşamak olan istikamet, en büyük keramettir. Sufiler için önemli olan uçmak, kaçmak değil, adam olmaktır.

Bu yüzden alimler kerameti ikiye ayırtmışlardır:

1-Kevenî Keramet: Bunlar hissî, maddî, şeklî kerametlerdir. Yaygın ifadesiyle havada uçmak, suda yürümek, kabir ahvalini keşfetmek gibi. Halk, seviyesi gereği bunlara daha çok iltifat etmiştir.

2-Hakikî Keramet: Manevî, ilmî keramet de denir. Kamil bir iman, ihlasla amel, güzel ahlak, yaratılmışlara sevgi, şefkat ve hizmet, her türlü kötülüklerden ve halka eziyetten uzak yaşamak, herkesin derdiyle ilgilenmek, iyilik ve takvada halka rehberlik etmek gibi. Tekrar edersek istikamet, en büyük keramettir.

Kerameti gizlemek esastır. Keramet göstermek hoş karşılanmamıştır. Bazen dine yardım, düşmana galebe, sihri iptal, sapıkların şerrinden insanları korumak, sevenlerin muhabbet ve bağlılığını sağlamak, şüphe ve tereddütleri gidermek gibi bir hikmete binaen açığa vurulabilir. Bazen de irade dışı kerametin görüldüğü olabilir. İrade dışı olmuş ve irade dışı açığa çıkmıştır.

Kerameti gizlemek gerektiği için tasavvuf yolunda keramet, “hayz-ı rical” sayılmıştır. Dolayısıyla kerameti açığa çıkan veli utanır, bunun bir ibtila, imtihan olmasından ötürü korkar, endişelenir. Hatta bir mekr-i ilahi, bir istidraç olmasından ödü patlar. Bu yolda daima ihlas esastır. Onun zırhı da gizliliktir.

Şan ve şöhret, Allah dostlarının kaçtıkları şeylerdendir. Eğer insan uyanık olmazsa, keramet bir hicap, Allah’a vuslatta bir engel dahi olabilir.

Kerametin ölçüsü de şeriattır. Şeriata uymayan bir adamdan keramet görülmesi, bir kıymet ifade etmez. Halkın çoğu bundan gafil olduğu için, maalesef aldanmaktadır.

Yukarıdaki “Beynamaz dede” örneği, kerametin gizlenmesi gereğine ilginç bir örnektir. Eskiler “sırrın senin kanındır, açıklarsan ölürsün” derlerdi. Burada maddi ölüm kadar, manevi ölüm de esastır. Nitekim sırrı açığa çıkan veliler, bulunduğu toplumu terk ederek tanınmadıkları yerlere giderlerdi eskiden.

Aşağıda yaşanmış ilginç bir olayı sunalım isterseniz. Böylece bu hallerin hep eskiden hikaye edilir işlerden değil, zamanımızda da olagelir hadiselerden olduğuna da vurgulanmış bulunsun.

Ama öbür pazara. Çünkü yazı çok uzadı.


www.cemalnar.com
www.ilimistan.com


Başa Dön
 Profil Özel mesaj gönder  
 
Eskiden itibaren mesajları göster:  Sırala  
Yeni başlık gönder Başlığa cevap ver  [ 2 mesaj ] 

Tüm zamanlar UTC + 2 saat


Kimler çevrimiçi

Bu forumu gezen kullanıcılar: Hiç bir kayıtlı kullanıcı yok ve 1 misafir


Bu foruma yeni başlıklar gönderemezsiniz
Bu forumdaki başlıklara cevap veremezsiniz
Bu forumdaki mesajlarınızı düzenleyemezsiniz
Bu forumdaki mesajlarınızı silemezsiniz

Geçiş yap:  
cron
   Powered by phpBB © 2000, 2002, 2005, 2007 phpBB Group

Türkçe çeviri: phpBB Türkiye