Sufiforum.com

2009'da başlayan SUFİFORUM'da İslam; İslam Tasavvuf Geleneği ile ilgili her türlü güncel ya da 'eskimez' konular yer almaktadır. İçerik yenilemeleri tasavvuf.name sitesinden sürdürülmektedir. ALLAH YÂR OLSUN.

Giriş |  Kayıt




Yeni başlık gönder Başlığa cevap ver  [ 24 mesaj ]  Sayfaya git 1, 2, 3  Sonraki
Yazar Mesaj
 Mesaj Başlığı: Canlı Bir Kur'an Olabilmek
MesajGönderilme zamanı: 06.01.09, 16:34 #mesajın linki (?)
Çevrimdışı
Moderator
Kullanıcı avatarı

Kayıt: 26.12.08, 08:19
Mesajlar: 583
Canlı Bir Kur'an Olabilmek
O.N.Topbaş
Altınoluk Yıl: 2000 - Ay: Aralık - Sayı: 178

İnsan için vaad olunan dünyâ ve âhıret seâdeti, ancak Kur'ân'a râm olabilmek mukâbilindedir. Her hakîkat Kur'ân'da gizli, her seâdet îmânda zâhirdir. Cihânın en hayırlı ve mes'ûd insanları, Kur'ân gölgesi altında toplanan, onun hayat nûru ile nûrlanan ve onda fânî olanlar, yâni canlı bir Kur'ân hâline gelebilenlerdir. Âyet-i kerîmede Hazret-i Peygamber -sallâllâhü aleyhi ve sellem- hakkında buyurulan:

"(Ey Rasûlüm!) Şüphesiz ki sen, yüce bir ahlâk üzeresin!.." (el-Kalem, 4) beyânındaki hakîkati anlamak için Hazret-i Âişe'ye:

"-Rasûlullâh -sallâllâhü aleyhi ve sellem-'in ahlâkı neydi?" diye sorduklarında mü'minlerin annesi, bu yüce ahlâkı şöyle ifâde etmiştir:

"O'nun ahlâkı Hazret-i Kur'ân idi..." (Müslim, Kitâbu's-salât 746)

Bu bakımdan:

"Rahmân (çok merhametli olan Allâh), Kur'ân'ı öğretti. İnsanı yarattı. Beyânı öğretti." (Rahmân, 1-4) âyetlerinin îzâhında:

"Cenâb-ı Hakk, Kur'ân'ı öğretmek için insanı yaratmış ve beyânı da ona Kur'ân'ı anlaması için öğretmiştir." denilmiştir.

Zîrâ Allâh Teâlâ'nın, bu âyet-i kerîmelerde evvelâ Kur'ân'ı öğretmesinden, sonra da insanı yaratmasından bahsedişi, yaratılış hikmetinin mecâzî bir ifâdesidir. Bu ifâdede, insanın hilkat gâyesinin, sırf dîn ve ilim olduğunun bilinmesi ve Kur'ân'a karşı mes'ûliyetin idrâk edilmesi vardır. Çünkü insan denilen bu varlığın haysiyet ve şerefi Kur'ân ile gerçekleşir.
Dolayısıyla insana verilen beyân selâhiyeti de, ilâhî tâlimâtı almak, muhabbet, hikmet ve gaybî tecellîlere mazhar olacak canlı bir Kur'ân olabilmek hikmetine binâen ihsân edilmiştir. Çünkü dünyevî ve uhrevî seâdetin esrârı, Kur'ân-ı Kerîm'de dercedilmiş ve o kitab-ı ilâhî bizlere bir hayât kitabı ve bir kurtuluş reçetesi olarak takdîm buyurulmuştur.

Rahmân olan Allâh'ın insanlığa rahmetinin en büyük tecelligâhı olan Kur'ân, beşeriyyet için kıymet ve değeri târiflere sığmayacak derece ulvî ve büyük bir nîmettir. O, insan ve kâinâtın temel kanun ve kâidelerinin en mükemmel ve en doğru tercümânıdır. Levh-i Mahfûz'dan indirilmiş yegâne hidâyet rehberidir.

Kur'ân, bizi tefekküre dâvet ediyor. Düşünmemiz için gafletten uyandırıyor. "İnsan nedir?" Aslı nedendir? Varlığı nasıl başlamıştır? Ona Hata! Yer işareti tanımlanmamış. 'ın inceliklerini kim öğretmiştir?" suâllerinin ilâhî cevaplarını veriyor.

Kur'ân'ın en mühim berekâtından biri de, insanı içinden uyandırmak, dış güzelliklerle hislendirmek, âfâk ve enfüs cilveleri içinde onu Rabbinin muhabbetine çekmektir. Rahmân, bilumum kâinât sahnesindeki nîmet, ibret ve kudret akışlarını insana sergiler. Zîrâ insan, Rabb'in bir kudret nişânesi ve îcâd bedîasıdır.

Kur'ân'ın tefekkür âlemine giren fert: "Bu cihân nedir? Bu dünyâ mekânına nereden ve niçin geldim? Ömür takvîmindeki fânî günlerin hakîkati nedir? Yaşayanların istikbâli olan ölüm ve toprak fırtınasının hikmeti, velhâsıl kimin nesiyim, nasıl yaşamalıyım ve nasıl ölmeliyim?!" suâllerinin mâhiyetini çözer ve rızâ-yı ilâhî istikâmetinde ebediyyet iklîmine hazırlanır.

Mü'mine:

"Kur'ân istikâmetinde yaşa, onun ahlâkı ile ahlâklan ve müslüman olarak rûhunu teslîm et!" tâlimâtını veren Kur'ân-ı Kerîm, nûr ve zulmeti yaratan Allâh -celle celâlühû- tarafından insanları nûra çıkarmak için kalb-i Muhammediyye'ye inen bir kitâb-ı ilâhî'dir ki, insanın hayâtı, itmi'nânın rûhu, yerlerin ve göklerin lisânı, seâdet güneşi ve bereket hazînesidir.

Kur'ân ile hâllenmede, itmi'nân ve vicdân huzûru; onun tecellîleri ile hem-hâl olan mü'minde de nâmütenâhîlik vardır. Ondan dolayıdır ki Kur'ânlaşan mü'minlerin kalpleri; Allâh'ın saltanatının, hudûdu çizilmez semâlarıdır.Kur'ân'ın ihtişâmına bürünen, Kur'ânî hakîkatlerin cennetinde yaşayan ve Kur'ânî incelikleri, kalplerinin derinliklerinde hisseden ashâb-ı kirâmda bu husus ne güzel tebârüz etmiştir.

Hazret-i Ebû Bekir -radıyallâhu anh-, Nisâ Sûresi'nin:

"...Kim kötü bir iş yaparsa cezâsını çeker!.." (Âyet, 123) meâlindeki âyeti nâzil olduğunda son derece büyük bir iç titreyişiyle Allâh korkusundan:

"Belim kırılır gibi oldu, kasıldım kaldım..." (S. Uludağ, Kelabâzî, Taarruf, s. 113) buyurmuştur.

Bir gün Hazret-i Ömer -radıyallâhu anh-, bir evin önünden geçerken hâne sâhibinin dışarılara kadar taşan bir sesle Tûr Sûresi'ni okuduğunu duydu. Adam:

"Rabbinin azâbı hiç şüphesiz vâkîdir, onu def edecek hiçbir şey de yoktur." (et-Tûr, 7-8) âyet-i kerîmesine gelince Hazret-i Ömer -radıyallâhu anh-, binitinden indi, bir müddet duvara yaslanarak dinledi. Sonra bu âyetin îkâzındaki şiddetin tesiriyle evinde bir müddet hasta yattı.

Hazret-i Ömer'in şu ifâdesi de, ne düşündürücüdür:

"Bakara sûresini oniki senede hatmettim, bir şükür kurbânı kestim!.."

Çünkü O'nun Kur'ân'ı okuyuşu, sadece lafızlarını telaffuzdan ibâret değildi. Bu okuyuş, Kur'ân'ın hikmet ve esrârına vukûfiyet kesbederek, oradaki ilâhî nükteleri kavrayarak ve yaşayarak bir okuyuştu. Çünkü gerçek mânâda Kur'ân'dan istifâde etmek, ancak böyle mümkündür.

Kur'ân ahlâkı, çok derin ve yüce bir hâldir. Gönüller, Kur'ân'la yoğrulabildiği ölçüde ve ihlâsları derecesinde ondan nasîb alırlar. Bu nasib, kiminde az, kiminde vasat, kiminde ziyâdeli olmak üzere pek muhteliftir. Yâni gönül farkına göredir.

Medîne-i Münevvere'de meskûn Şamlı Abdullâh Efendi vardı. Sâmi Efendi Hazretleri'nin gönül bahçesinde yeşeren müstesnâ kimselerdendi. Bu zâtın, Kur'ân'a olan muhabbet ve aşkı bambaşka idi ve her hâliyle Kur'ân ahlâkına bürünmüştü. Öyle ki, onun Kur'ân'a olan iştiyâk derecesi, ümmî olmasına rağmen kendisine Hakk katından bir gecede hâfızlık verilmesi gibi bir nimetle lutuflandırılmıştı. Hâfızlık, Kur'ân-ı Kerîm'in mûcizelerinden olduğu hasebiyle bu şekilde, yâni bir gecede hâfız olmuş kimseler, müşâhede edilegelmiş lutuf tecellîleridir. İfâde ettiğimiz gibi bu husus, gönül âlemiyle alâkalıdır. Nitekim Şamlı Abdullâh Efendi'den, bir defasında hıfz geri alınmış ve o mübârek şahsiyetin bu lutfa yeniden kavuşması, nice hicranlı gözyaşlarının ardından tahakkuk etmiştir.

Bu hâdise, Kur'ân-ı Kerîm'in sayısız fayda ve tecellîlerinden sadece biridir. Melekleri ilâhî hazlara garkeden, hattâ diğer mahlûkâtı bile tesir altına alıp duygulandıran Kur'ân, kimbilir nefsâniyetten kurtulmuş, nûrâniyete bürünmüş bir gönle sırlarını nasıl fâş eder!..

Onun için Kur'ânî lutuf ve esrâra nâil olabilmek yolunda gönüller canlı bir Kur'ân hâline gelmelidir.

Canlı bir Kur'ân olabilmekse, Kur'ân'ı en güzel şekilde öğrenmek ve yaşamak ile başlar. Bu da; Kur'ân'ın ilim iklîmine girmek, onun hikmet deryâsına dalmak, ibret manzaralarından ders almak, irfân sofrasından gıdâlanmak, ihsân ufkuna yönelmek, musibetler karşısında sabır silâhına sarılmak, ilâhî programa rızâ hamuruyla yoğrulmak, teslîmiyet menbaıyla dolmak, hizmet pınarından içmek ve içirmek, fedâkârlık libasını kuşanmak, muhabbet sarayına dâhil olmak, hakkı ve sabrı tavsıye yolunu tutmak, infâkı tabîat-i asliyye eylemek, istikâmet üzere amel-i sâlihlerde bulunmak, hâsılı gönlü dikensiz bir gül bahçesi hâline getirerek Hakk'ın muhabbet nazarına mazhar kılabilmek demektir. Buna muvaffak olanlar, yâni canlı bir Kur'ân hâline gelenler, ez-cümle onun ilmiyle âmil, hikmetiyle kâmil olurlar. Böylece ârifler, sâlihler, zâhidler, âşıklar ve sâdıklar kervânına dâhil edilirler. Dolayısıyla hayatımızın her noktasına Kur'ân'ın nûrunu aksettirmek ve gönüllerimizi onun kevseriyle nasiplendirerek ebediyyete yönelmek, sonsuz seâdetimizin yegâne vesîlesidir.
Bu istikamette dilini ve gönlünü Kur'ân-ı Kerîm'den başka bir şeyle meşgûl etmeyen, her istediğini Kur'ân-ı Kerîm'den âyet okuyarak isteyen, her sorulanı Kur'ân-ı Kerîm'den âyet okuyarak cevaplayan, lafza ve mânâya vâkıf nice kimseler yetişmiştir. İslâm büyüklerinden Abdullâh İbn-i Mübârek, bu vasıfları taşıyan bir kadının ibret ve hikmetlerle dolu hâlini şöyle nakleder:

" Allah'ın Beytü'l-Haram'ını hac ve Peygamberimiz -sallallahu aleyhi ve sellem- 'in kabrini ziyaret maksadıyla yola çıkmıştım. Yolda bir karartı gördüm. Dikkatlice bakınca ne göreyim: Sırtında yünden bir bürgü, başında da yünden bir başörtüsü bulunan bir kadın!... Kendisine:
"-Esselamü aleyküm ve arahmetullahi ve berekatüh!" diyerek selam verdim.
O'da Yasin Suresi'nden:
"( Bu da) çok esirgeyici Rab'lerinden bir selamdır!".(Yasin 58) ayetini okuyarak selamıma mukabele etti. Ona:

-Allah senin iyiliğini versin! Sen burada ne yapıyorsun?" diye sordum. A'râf Sûresi'nin 186. âyetinden:

"Allâh kimi şaşırtırsa, onu yola getirecek yoktur..." bölümünü okudu.

Anladım ki, yolunu kaybedip orada kalmış. Ona:

"-Nereye gitmek istiyorsun?" diye sordum. İsrâ Sûresi'nin 1. âyetinden:

"Kulunu bir gece Mescid-i Harâm'dan alıp Mescid-i Aksâ'ya götüren..." bölümünü okudu.

Anladım ki, kendisi haccetmiş, Beytü'l-Makdis'e (Kudüs'e) gitmek istiyor. Kendisine:

"-Sen kaç gündür buradasın?" diye sordum. Meryem Sûresi'nin 10. âyetinden:

"Sen sapasağlam olduğun hâlde, üç gece..." bölümünü okudu. Ben:

"-Senin yanında yiyeceğin bir şey göremiyorum?" dedim. Şuarâ Sûresi'nin:

"Beni yediren, içiren O'dur!" mealli 79. âyetini okudu. Ona:

"-Sen ne ile abdest alıyorsun?" diye sordum. Nisâ Sûresi'nin 43. âyetinden:

"...Su da bulamazsanız, o zaman temiz bir toprağa teyemmüm ediniz!.." bölümünü okudu. Ona:

"-Yanımda yiyecek var. Yemek ister misin?" dedim. Bakara Sûresi'nin 187. âyetinden:

"...Sonra, akşama kadar orucu tamamlayınız!.." mealli bölümünü okudu. Kendisine:

"-Bu ay Ramazan ayı değil ki?" dedim. Bakara Sûresi'nin 158. âyetinden:

"...Kim gönlünden koparak (vacip olmayan amellerden) bir hayır işlerse (mükâfâtını görür). Çünkü Allâh, tâatlerin ecrini veren, (her şeyi) hakkıyla bilendir!" mealli bölümünü okudu.

"-Seferde iftar bize mübah kılınmıştı ya?" dedim. Bakara Sûresi'nin 184. âyetinden:

"...Eğer bilirseniz (güçlüğüne rağmen) oruç tutmanız sizin için daha hayırlıdır." mealli bölümünü okudu. Ona:

"-Sen benimle, niçin benim seninle konuştuğum gibi konuşmuyorsun?" diye sordum. Kâf Sûresi'nin:

"İnsan hiçbir söz söylemez ki, yanında gözetleyen, yazmaya hazır bir melek bulunmasın!" mealli 18. âyetini okudu. Ona:

"-Seni deveme bindirip kâfilene yetiştireyim." dedim. Bakara Sûresi'nin 197. âyetinden:

"...Siz ne hayır işlerseniz, Allâh onu bilir..." mealli bölümünü okudu.

Kendisini bindirmek üzere hemen devemi ıhtırdım. Nûr Sûresi'nin 30. âyetinden:

"Mü'minlere söyle; gözlerini haramdan sakınsınlar!.." mealli bölümünü okudu.

Deveye binince, Zuhruf Sûresi'nin 13 ve 14. âyetlerinden:

"...Bunları bize râm eden Allâh'ın şânı ne yücedir! Yoksa, biz bunlara güç yetiremezdik. Biz şüphesiz Rabbimize döneceğiz (demelisiniz)." mealli bölümünü okudu.

Yola koyulunca da Müzzemmil Sûresi'nin 20. âyetinden:

"...Artık Kur'ân'dan, kolayınıza geleni okuyun!.." mealli bölümünü okudu. Ben de;

"...Kime hikmet verilirse ona pek çok hayır verilmiş demektir..." (el-Bakara, 269) âyetinden ilhâmla:

"-Sana çok hayır verilmiştir!" dedim. O da, bu âyetin devâmındaki:

"...Sâlim akıl sahiplerinden başkası iyi düşünmez!" (el-Bakara, 269) mealli bölümünü okudu.

Nihâyet kâfileye yetiştim ve:

"-İşte senin kâfilen bu! Onun içinde senin kimin var?" dedim. Kehf Sûresi'nin 46. âyetinden:

"Servet ve oğullar, dünya hayatının zînetidir..." mealli bölümünü okudu. Anladım ki kâfilenin içinde oğulları var.

"-Onlar hac kâfilesinde necidirler?" diye sordum. Nahl Sûresi'nin:

"Daha nice alâmetler (yarattı). Onlar yıldızlarla da yollarını doğrulturlar." mealli 16. âyetini okudu.

Anladım ki, oğulları kâfilede kılavuzdurlar. Çadırları ve imâretleri kastederek:

"-Şu çadırların içinde seninkiler kimlerdir?" diye sordum. Nisâ Sûresi'nin 125. âyetinden:

"...Allâh, İbrâhim'i bir dost edinmiştir." mealli son bölümü, 164. âyetinden "...Allâh, Mûsâ ile gerçekten konuştu." mealli bölümü, Meryem Sûresi'nin 12. âyetinden; "Ey Yahya! Kitâba var gücünle sarıl!.." mealli birinci bölümü okudu.

Bunun üzerine, ben de:

"-Ey İbrâhim! Ey Mûsâ! Ey Yahyâ!" diyerek seslenince, ay parçası gibi üç genç çıkageldiler.

Gelip oturdukları zaman anneleri, onlara Kehf Sûresi'nin 19. âyetinden:

"...Şimdi siz birinizi gümüş para ile şehre gönderin de, baksın, onun hangi yiyeceği daha temizse ondan size bir erzak getirsin!.." mealli bölümünü okudu.

Gençlerden biri giderek yiyecek satın aldı, onu önüme koydular. Kadın, el-Hâkka Sûresi'nin:

"Geçmiş günlerde işlediğiniz iyiliklerin karşılığı olarak âfiyetle yeyiniz, içiniz!" mealli 24. âyetini okudu.

Fakat ben kadının oğullarına:

"-Şimdi siz onun (ananızın) hâl ve şânını bana haber vermedikçe, taâmınız bana haram olsun!" dedim.

Bunun üzerine, gençler:

"-Bu bizim anamız, Rahmân olan Allâh'a karşı bir hatâya düşme korkusuyla, kırk yıldan beri Kur'ân-ı Kerîm âyetlerinden başkasını tekellüm etmez, konuşmaz!" dediler.

Ben de Cuma Sûresi'nin:

"Bu, Allâh'ın kime dilerse ona vereceği bir fazl (u inâyettir)! Allâh büyük fazl (u kerem) sahibidir!" mealli 4. âyetini okudum.»

İşte canlı bir Kur'ân olabilmenin değişik bir tecellîsi! Merhûm Mehmed Âkif, işte Kur'ân'ın bu penceresini açarak:

"İnmemiştir hele Kur'ân şunu hakkıyla bilin,
Ne mezarlıkta okunmak, ne de fal bakmak için!.." demiştir.

Nitekim İbn-i Abbâs -radıyallâhu anh-, Kur'ânlaşan mü'minlerin o sonsuz kitapta nice nasiplere mazhar olabileceğini, bu sebeple hayât ve Kur'ân'ın ne derece içiçe olması gerektiğini ifâde sadedinde şöyle demiştir:

"Devemin ipi kaybolsa, onu bile Allâh'ın kitâbında bulurdum.."

Zîrâ Kur'ân:

"Şâyet yeryüzündeki ağaçlar kalem, deniz de arkasından yedi deniz katılarak (mürekkep olsa) yine Allâh'ın sözleri (yazmakla) bitmez..." (Lokmân, 27) beyânında ifâde edildiği üzere maddî ve mânevî sonsuz mâlûmat, ilim, sır, hikmet ve mârifet ile doludur.

O, bir anahtardır ki, açamayacağı kapı yoktur. O, öyle bir rahmettir ki, insan, ancak onun yüce iklîmi içerisinde kâinâtın özü olma vasfını koruyabilir, kâinâttaki sayısız manzaraların muhteşem nakışlarına ve bunlarda sergilenen ilâhî kudret tezâhürlerine, kalb inceliğine ve basîrete nâiliyetle vâsıl-ı ilâllâh olabilir. Çünkü Kur'ân, insana her türlü ulvî vazîfeyi ve muhabbeti öğreten mukaddes bir mekteptir. O, insana yaratışılındaki hikmet ve cevheri muhâfaza ettiren, ondaki ilâhî güzelliklerin tezâhürüne vesîle olan bir Hakk nutkudur. Onun terbiyesi altına girerek onda fânîleşenler, akıllarını îmân hakîkatlerine, gönüllerini kudsî manzaralara, ahlâkî neş'elere ve fazîlet duygularına, âzâlarını hayırlı davranışlara adarlar. Canlı bir Kur'ân hâline gelirler.

Böylece Kur'ânlaşan insan, şu koskoca kâinâtın bir yelpâze misâli dürülüp içine sığdığı minyatür bir âlem olma vasfının inkişâfını yaşar. O, tohum içinde gizli koca bir çınar, zerre içinde büyük bir kürre ve ferd içinde cemiyet kabîlinden nice muazzam oluşların özü hâlinde bir varlık olur ve meleklerden üstün bir noktaya gelir. Çünkü o, Kur'ân ahlâkı ile hakîkatte Allâh'ın ve Hazret-i Peygamber -sallâllâhü aleyhi ve sellem-'in ahlâkına bürünmüştür.

Burada ifâde etmelidir ki, kitâbullâha sarılıp canlı bir Kur'ân olabilmek demek, hadîs-i şerîfleri ve sünnet-i seniyyeyi bir kenara bırakmak değildir. Bilâkis kitap ve sünneti bir bütün hâlinde yaşayabilmek demektir ki, bu da:

"...Rasûl size ne verirse onu alın (emrettiklerini yerine getirin, yaptıklarını yapın); o sizi neden sakındırırsa ondan da kaçının!.." (el-Haşr, 7) âyetinde görüldüğü üzere Kur'ân'ın bir emridir.

Dolayısıyla sünnetleri, farzların fazîlet ve şerefiyle kıyaslayarak hafîfe almak veya terketmek, Kur'ân rûhuna muhâliftir. Zîrâ sünnete bağlılık, farzların lâyıkıyla îfâsına ve ikmâline vesîledir. İbâdetin ziyneti ve süsüdür; makbûl olmasına da müessirdir. Unutmamalıdır ki İslâm'ın, insanlığa bir bütün hâlinde takdîm ettiği iki nûr kaynağı vardır:

Biri Kur'ân-ı Kerîm, diğeri de Hazret-i Peygamber -sallâllâhü aleyhi ve sellem-'in sünneti...

Yâ Rabbî! Kalblerimizi Kur'ân-ı Kerîm'in ilim, hikmet, nûr ve sürûruyla süslemek suretiyle bizleri canlı bir Kur'ân hâlinde İslâm'ı yaşayan peygamber âşıklarından eyleyip bütün bir ömrümüzü istikâmet üzre devam ettir!

Bu meyânda içinde bulunduğumuz Ramazan-ı Şerîf'te bize şefâatçi olabilecek oruçlar tutabilmeyi, iftar ve sahurların feyzinden nasîb alabilmeyi, bol bol infaklarda bulunabilmeyi, cümle ibadetlerimizi, namazlarımızı ve teravihlerimizi bizleri mağfirete nâil kılabilecek seviyede îfâ edebilmeyi, her geceyi bir Kadir gecesi olarak yaşayabilmeyi ve bayrama da ebedî bayramı kazanan sâlihler kervanına katılarak erişebilmeyi ihsân eyle!

Allâh'ım! Yine niyâz ediyoruz ki, şu mübârek günler hürmetine vatanımızı ve milletimizi şerîrlerin şerrinden muhâfaza buyur! Şanlı bayrağımızın altında dirlik, birlik ve beraberlikten ayırma!


Âmîn!..


Başa Dön
 Profil Özel mesaj gönder  
 
 Mesaj Başlığı: Re: Canlı Bir Kur'an Olabilmek
MesajGönderilme zamanı: 06.01.09, 17:19 #mesajın linki (?)
Çevrimdışı
Kullanıcı avatarı

Kayıt: 03.01.09, 22:40
Mesajlar: 926
Alıntı:
Mehmed Âkif, işte Kur'ân'ın bu penceresini açarak:

"İnmemiştir hele Kur'ân şunu hakkıyla bilin,
Ne mezarlıkta okunmak, ne de fal bakmak için!.." demiştir.


Ankara'nın en büyük kabristanında nice zamandır Akif'in kemiklerini sızım sızım sızlatan şu beyitin aksi bir hal vardır: Hoparlörden bütün kabristana Kuran tilaveti yaptırılır; hem de mealli olarak...

Şu Kurban arefesinde ziyaret ettiğim İstanbul Eba Eyyubü'l Ensarî Kabristanı'nda işitildi ki aynı hastalık oraya da atlamış...

İnsanların kendi ecdâdına Kur'an okuyamama ayıbını; bunu fırsat bilen üçkağıtçıların -parası ile- "okunmuş hatimler satışı" aşağılığını ; hastalığını örtbas etmek için bir başka hastalık çıkartılmış orta yere...

Şimdi Akif'i bir daha okuyun bakalım:

"İnmemiştir hele Kur'ân şunu hakkıyla bilin,
Ne mezarlıkta okunmak, ne de fal bakmak için!.."


Bu hali gören Arab taifesi; memleketimiz için tepeden bakar olsa hak etmedik mi şimdi?

Hacc'a gidip gelenlere sorun ; Türkiye hacılarının Kur'an ile arası nasıldı diye ?

Sorayım mı ?

_________________
" Hayrlar Feth Olsun ; Şerler Def Olsun !.."


Başa Dön
 Profil Özel mesaj gönder  
 
 Mesaj Başlığı: Re: Canlı Bir Kur'an Olabilmek
MesajGönderilme zamanı: 06.01.09, 17:42 #mesajın linki (?)
Çevrimdışı
Moderator
Kullanıcı avatarı

Kayıt: 26.12.08, 08:19
Mesajlar: 583
değerli sufi7007
bizi soruyorsanız fatihadan öteye geçemedik henüz.

seyru sülukun sonu ne uçmak ne kaçmaktır.
kuransız insan olamayacağını anlamaktır nacizane kanaatim.

Allah aşkını isteyenin,onun üsvei hasenesine,nimet verilenlerin en önde olanına,habibim hitabının muhatabına ittibasız olamayacağına,
bu ittibanında kalıbımızı değil kalbimizi kuranlaştırmakla olacağına imandır..
üsvei hasene,model insan efendimiz aleyhisselatü vesselama uymayan duygumuz,davranışımız,hissiyatımız,iç alemimiz varsa ...... :(

Tabiinin büyüklerinden olan Ebu Abdurrahman Sülemi hazretleri;
"Bizim Kur'an-ı kerim öğrendiğimiz sahabiler, okudukları on âyeti öğrenip bu âyet-i kerimelerde buyurulan hususlarla amel etmeden başka âyet okumazlardı. Bizden sonra gelenler, Kur'an-ı kerim okuyacaklar, onu su gibi içecekler fakat Kur'an-ı kerim boğazlarından aşağıya inmeyecek" buyurmuştur.


Başa Dön
 Profil Özel mesaj gönder  
 
 Mesaj Başlığı: Re: Canlı Bir Kur'an Olabilmek
MesajGönderilme zamanı: 06.01.09, 17:52 #mesajın linki (?)
Çevrimdışı
Kullanıcı avatarı

Kayıt: 03.01.09, 22:40
Mesajlar: 926
Şahsi ahvali sormuyorum ki...
:)

(Ooo... üstelik Fatiha'yı nakş etti iseniz o size yeter de artar bile..

:)

Sadreddin Konevi'nin -Q- Fatiha tefsiri 400 küsur sayfa...

Bu bakımından ben daha iyyake...deyim...)

Hacc'a gidenlerin kavm-i Arab zaviyesinden "Türkiye hacılarının Kur'an'a Fransızlığı" hakkındaki istihzaları ile ilgili ilginç anıları olur...

_________________
" Hayrlar Feth Olsun ; Şerler Def Olsun !.."


Başa Dön
 Profil Özel mesaj gönder  
 
 Mesaj Başlığı: Re: Canlı Bir Kur'an Olabilmek
MesajGönderilme zamanı: 07.01.09, 06:16 #mesajın linki (?)
Çevrimdışı
Moderator
Kullanıcı avatarı

Kayıt: 26.12.08, 08:19
Mesajlar: 583
sn durak
Daha bir selam vermeden hemen eleştiriye başlamışsınız.Sizin yazınızda bize hiç estetik gelmedi doğrusu.
Canlı kuran olmak deyince,esfeli safilin olmaktan kurtulup hakiki insan olabilmek için,kuran ahlakını anlayıp,yaşamak gerektiğini anlıyoruz ki rasulullahın ahlakı kur'andı.
"errahman,allemehul beyan,halakal insan"(rahman,kuranı öğretti,insanı yarattı)ifadesinden anladığımızda,budur.
hazır insan suretiyle yaratılmışız fakat siretler ne alemde. siretimizin insan olması kuranı içselleştirmekle(anlayıp yaşamakla) mümkündür.
Rabbim hepimize nasip etsin.


Başa Dön
 Profil Özel mesaj gönder  
 
 Mesaj Başlığı: Re: Canlı Bir Kur'an Olabilmek
MesajGönderilme zamanı: 11.01.09, 14:16 #mesajın linki (?)
Çevrimdışı
Moderator
Kullanıcı avatarı

Kayıt: 24.12.08, 14:54
Mesajlar: 417
Eskilerin deyimiyle "efradını cami, ağyarını mani" bir yazı olmuş Muhterem Hazretin yazısı. Dursun Durak ne anladı ve ne anlatmaya çalışıyor, hangi vadide geziyor bilemiyorum. Konu gereği söylenmesi gereken sözler en güzel bir tertiple, en veciz şekilde muhataplarına takdim edilmiş. Tabi muhatapların da anlayışları çok farklı olacağından değerlendirmeler de ona göre olacaktır.

Tasavvuf konusunda yetkin bir profesörün bir itirafını buradan paylaşalım; "Efendi hz.leri bir kitap yazdığı zaman eser yayınlanmadan önce konusunda uzman şu kadar profesöre -yalan olmasın 20 yada 50 küsür profesör demişti- tashih ve değerlendirmesi için gönderir -gerek tevazusundan gerekse hassasiyetinden-. Şurası da şöyle olsa idi diyebileceğimiz bir yeri yok ki bir hataya denk gelelim."

-yine yanlış değilsem- Necdet Tosun Beyefendi olsa gerek, yine bir çalışmasını değerlendirmesi için Efendi hz.lerine getirir. Efendi hz.leri çalışmayı görmeden şu sayfaya bir daha baksanız der. Ve Necdet Tosun beyefendi o yere baktığı zaman gerçekten tashih edilmesi gereken bir yer olduğunu görür.

Dursun Durak'ın yazısına gelir isek; Akif'in maksadı herkesçe malumdur. Malumu ilan ederek muhterem yazara nasıl ilişmek istemiş anlamadım. Herhalde yazıyı anlamak ve istifade etmek için okursa kendisinden farklı bir şeyin söylenmediğini görecektir.

Biz Tanrı demek yerine Allah ismi celilini ve diğer mübarek isimlerini tercih ediyoruz. Yazı da bir kabalık, çokluk görmek, estetik bulamamak, Durak'ın estetikten ne anladığı ile alakalıdır. Muhterem Yazar'ın ve Üstad'ının estetik anlayışları ve zevkleri herkesce bilinmektedir. Göremeyenlerin durumu ekstra bir çaba ve inat ile sebebi bizce meçhul bir artniyet ile açıklanabilir.

Yanlış denilen izah ise, yazarın muhtemelen kendi cümlesi değildir. "Denilmiştir" denilerek sahibinin bir başkası olduğu ve kabul gören bir izah olduğu belirtilmiştir.

"Kur'an için insanın yaratılması Kur'an'ı küçümsemektir, insanın tek yapabileceği onu ezberlemektir", gibi cümleler ise zaten anlamsız cümlelerdir. İnsanı kamil kimdir, hazreti insan kime deniliri bir daha okusun Durak.

Bu anlamsız cümlelerden sonra sapla samanı birbirine karıştıran izah ve açıklamalar ise kuru bir gürültüden başka bir şey değil.

Saflık, samimiyet gibi hezeyan cümleleri ise tekrar etmek bile abesle iştigaldir. Nerede kaldı cevabı hak etsin!

Anlamak için önce bir durmak gerekir. Bu hız ile ne anlayabilirsiniz ne de anlatabilirsiniz. Dursun Durak'a tavsiye, önce bir dur! Dur ve anlamak için bir daha oku.


Başa Dön
 Profil Özel mesaj gönder  
 
 Mesaj Başlığı: Re: Canlı Bir Kur'an Olabilmek
MesajGönderilme zamanı: 11.01.09, 15:54 #mesajın linki (?)
Çevrimdışı
Moderator

Kayıt: 01.01.09, 18:04
Mesajlar: 145
Konum: http://askinsonhecesi.com
.


En son aşkınsonhecesi tarafından 21.06.10, 12:38 tarihinde düzenlendi, toplamda 1 kere düzenlendi.

Başa Dön
 Profil Özel mesaj gönder  
 
 Mesaj Başlığı: Re: Canlı Bir Kur'an Olabilmek
MesajGönderilme zamanı: 11.01.09, 16:00 #mesajın linki (?)
Çevrimdışı
Moderator
Kullanıcı avatarı

Kayıt: 26.12.08, 08:19
Mesajlar: 583
kardeşim bu nasıl tepki lütfen silin.böyle savunma olmaz.hocaefendinin uslubunada muvafık değildir. aşırı tepkilerden kaçınalım lütfen.


Başa Dön
 Profil Özel mesaj gönder  
 
 Mesaj Başlığı: Re: Canlı Bir Kur'an Olabilmek
MesajGönderilme zamanı: 11.01.09, 16:09 #mesajın linki (?)
Çevrimdışı
Moderator

Kayıt: 01.01.09, 18:04
Mesajlar: 145
Konum: http://askinsonhecesi.com
.


En son aşkınsonhecesi tarafından 21.06.10, 12:44 tarihinde düzenlendi, toplamda 1 kere düzenlendi.

Başa Dön
 Profil Özel mesaj gönder  
 
 Mesaj Başlığı: Re: Canlı Bir Kur'an Olabilmek
MesajGönderilme zamanı: 11.01.09, 16:11 #mesajın linki (?)
Çevrimdışı
Moderator

Kayıt: 01.01.09, 18:04
Mesajlar: 145
Konum: http://askinsonhecesi.com
7261- "Kafir kimdir? Şeyh-i kamilin imanından haberi olmayandır. Ölü kimdir? Şeyhin ruhundaki yüksekliği bilmeyendir."


Başa Dön
 Profil Özel mesaj gönder  
 
Eskiden itibaren mesajları göster:  Sırala  
Yeni başlık gönder Başlığa cevap ver  [ 24 mesaj ]  Sayfaya git 1, 2, 3  Sonraki

Tüm zamanlar UTC + 2 saat


Kimler çevrimiçi

Bu forumu gezen kullanıcılar: Hiç bir kayıtlı kullanıcı yok ve 10 misafir


Bu foruma yeni başlıklar gönderemezsiniz
Bu forumdaki başlıklara cevap veremezsiniz
Bu forumdaki mesajlarınızı düzenleyemezsiniz
Bu forumdaki mesajlarınızı silemezsiniz

Geçiş yap:  
cron
   Powered by phpBB © 2000, 2002, 2005, 2007 phpBB Group

Türkçe çeviri: phpBB Türkiye