alemde adem/yokluk.. ve boşluk var mıdır yok mudur..? var ise mer'i olmayan o dolgu maddesi nedir..? yok ise fezada ve havada gördüğümüz karanlık ve boşluk nedir ? yok, boşluk var ise Hakiki ve Mutlak Varlık'dan hariç boşluk ve yokluk ne anlama gelir ?
esir mes'elesi tarihde (güya) ilk kez aristo'nun teşhisi imiş.. acaba by aristo bunu nerden duydu/aparttı? ya da kimden intihal etti..? her şeyden evvel esir deyince aslında alet ya da deneyle müsbet kılınamayacak derecede ince ve şeffaf bir maddeden bahsediliyor; ve bit'tabii bu meseleyi hipotez olmaktan kurtaramayan şey de onun gaybi ve keşfi bir nesne olmasından kaynaklanıyor..
Hakk bilir ya.. bu madde-i esiriyye belki de alem-i emr ile şehadet arasını vasl u rabt eden bir sınır çizgisidir.. yani bir cihetiyle a. şehadete diğer ciheti ile emr ve misal alemine açık latif bir nesneden bahsediyoruz...
biz buna (esir'e) alemlerin ruhu da diyebiliriz.. mesela göklerde devasa ecram var.. ha madem ki var öyleyse bunun arzda olduğu şekilde potansiyel bir tarlası olmak iktiza eder.. işte o tarla; manevi bir enerji ve hayevani (canlılığı kaim kılan) ruhdur.. diye düşündürüyor...
filozofların ve fizikçilerin; ' acep bu boşluğun içini dolduran şey nedir ne değildir ?.. şu meşhur esir maddesi manyetik bir alan veya cazibe midir ? atomdan minik zerrecikler midir yoksa yayılmış dalgacıklar mıdır..?' diye hararetle tartışmaları; nesne-i esir'i illa kesif ve mer'i bir madde olarak tahayyül etmelerinden kaynaklanıyor.. halbuki bu şey müsbet değildir gaybi ve keşfidir; dolayısıyla bu şey ne deneyle ne teleskopla ne de mikroskopla müşahede edilemez...
hasılı kelam, bu cahilin kanaati şudur; esiri görürse ancak 'Ruh ve Vücud Kaşifleri' görür gerisi zan ve yalan ve hayal görür.. evet; bize göre de şu kainatta boşluk yoktur.. yani biz göremesek de aslen eşyada boşluk olmamak lazım gelir; kainat cesedinin kendisi ile kaim olduğu bir ruh olmak iktiza eder.. bizim fizik yapımız ve görüş gücümüz gayet mahdut olduğu içün kainatı kuşatan o ruh-i revan misali esiriyyeyi (degişimi hareketi icadı..) göremeyişimiz (seçemeyişimiz) gayet normaldir..
şu sözü edilen 'parçacıklar ve dalgacıklar' bir gün gelip baş gözü ile müşahede edilecek hale getirilse; o zamanda da bu zerrelerin ve dalgaların gark olduğu nihai bir istinadgah aranacaktır; ama nasıl ?yine madde ve obje olarak..
malesef bu (imansız) kafayla maksud olan 'buluş' nihayet bulmayacaktır.. gerçi evet, ne maddi ne de manevi cihetten nihai bir 'buluş' yoktur amma; Tenzih ve kudret-i Kayyumiyet'ten haberdar olan o vücud ve ruh kaşiflerinin mukaddes 'buluşları' her halukarda akıl ve mantık işçilerine -inkişafda- ellibin yıllık fark atacakdır...........
|