Nakşibendîlerin FeyziİBADET
Hz. Şeyh M. Nazım Kıbrısî el-HAQQANÎ
Medet yâ seyyidi; Yâ sahibel-vakt...
Cenâb-ı Hakk kapı açarken anahtar istemez. Sen anahtarla açmaya muhtaçsın, ama O anahtarsız açar,
Evliyâ-ı kiram: onlar Hayy sıfat sahipleridir. Onlar infakı yani vermeyi ikramı severler. Onların emirlerini yürütenlere ve onların vasiyetini tutanlara onlardan ikram gelir. Bizde onlardan bir ihsan olarak bu itikat üzere «tarîkatun assohbê ve hayru ficcemiyye» diye buyurmuş olan Şah-ı Nakşibendî Hz.lerinin emrine ittiba ediyoruz. Rahmet nasıl ekine hayat bahşederse, sohbet esnasında rahmet iner. O; gayb âleminden inen rahmettir.
Alıntı:
Bir gün Hz. Âişe (r.a.) anamız pencereden dışarıya bakınca gökyüzünden yağmur damlalarının sıkça düştüğünü görmüştü. Bu sırada Efendimiz (s.a.v), hane-i saadete döndü ve kendisine sordu: “Çok yağmur yağıyor acaba ıslandınız mı? ”
“Ya Âişe, yağmur yağdığında üzerinde ne vardı? ”
“Ya Rasûlallah, mübarek başınızın üzerine koyduğunuz ridayı (atkı) koymuştum. ” Hz. Âişe Efendimizin örtüsünü başına koyduğunda, dışarıda yağmur yağıyormuş gibi gördü.
Efendimiz; “O, zahirde olan yağmur değildir, gaybda inen rahmettir”
Zahirde olanı herkes görür de maneviyatta olanı herkes göremez. Efendimizden ne haber geldiyse inandık; görelim veya görmeyelim inanmışız.
*Sohbet meclisi nedir?
Sohbet meclisine rahmet iner, onun için sohbet meclisi kutlu bir meclistir. Burada hesaba gelmeyen faydalar hikmetler vardır. En azından buraya inen rahmetler:
* Seni temize çıkarır ve zulmetten kalbini arıtır,
* Aklında bir ağırlık varsa onu alır, götürür,
* Vücuduna bir atalet geldiyse ve hareketlerin yavaşladıysa insana hareketlilik gelir,
* Ümitsizse ümitlenir, korkudaysa aman gelir,
* Dardaysa genişlik olur, karanlıktaysa aydınlığa çıkmış olur…
Hâsılı bir kimse mecliste hazır oldu mu böyle faydalar vardır, o meclisin bu kadar bereketi vardır. İki davar bağlayacak kadar zamanda iki müminin oturup sohbet etmesi, yalnız başına oturup bunca nâfileye çalışmaktan ziyade, onlara daha çok mânevi mertebeler kazandırır. Sohbette muhakkak mânevi mertebeler bulunur, bunu mümin terakki eder. Şimdiki zamanda sohbete ehil olanlar azalmış, ehil olanlar bulunmadığı için herkes meclisi ilahilerle, kasîdelerle kapatıp bitiriyor. Evet, ilahi de fazilet vardır, kasîde söylemek te şüphesiz fayda ve rahmet iner; lâkin insanı harekete geçirecek bir feyz illa sohbetten alınır.
İnsanların yaptığı sohbet iki çeşittir:
* Hakiki sohbet,
* Oradan buradan konuşulan sohbet.
Her iki mecliste hazır olanların sıfatları neyse, inen feyz ona göredir.
Şâh-ı Nakşibendî Hz.lerinin sohbet meclisinde hazır olan kimse sâir tarîkatların meclisinde hazır olan gibi değildir, çünkü Nakşî tarîkatında kuvvet en üstündür. Ona göre hazır olan kimselere feyz kuvveti iner.
* Feyz kuvveti nedir?
Kimi insan az feyz alır, kimisi çok alır. Benzin istasyonuna giden her araba aynı benzini almaz. Bir varil alan da var 100 galon alan da var, belki iki varil kenara koyup yükleyen de var. Kuvvet; yapacağı hizmete, erişeceği mertebeye göre verilir. Dümdüz ovada giden adama verilen başkadır, gökyüzüne fırlamak isteyen kimseye verilen kuvvet ve takviye başkadır. Buna bir misal verelim: 40 beygir gücü kuvvetindeki bir motor seni ve içindeki 5 kişiyi yeryüzünde koşturur, ama gökyüzünde uçuramaz, çünkü 40 beygir gücü bir motor arabayı havalandıramaz. Tayyarelerde onun motor kuvvetini gösteren mecmualar var, içlerinde 70 bin beygir kuvvetinde olan var; kuvvete bak sen! Bu kuvveti motora koyacaksın ki seni havalandırsın.
* Nakşibendîlerin feyzi başkadır,
* Kadirî tarîkatının feyzi başkadır,
* Mevlevîlerin, Şâzelilerin feyzi başkadır,
* Ticânilerin, Çeştîlerin, Halvetîlerin, Rufâilerin feyzleri başka başkadır …
Vesâir 41 tarîkatın her birerlerinin feyzleri başkadır. Kendilerine bağlanmış olan kimseleri, herkesin kendi makamına göre hareket ettirirler.
40 tarîkatın son makamı Cebrail a.s.'ın durduğu Sidretûl Müntehâ makamıdır. Nakşibendîlerin ise Cibril’in durduğu makamdan ileriye doğrudur. Onun için oraya doğru olan kuvvet başka, 40 tarîkatın motorlarının kuvveti başkadır. Nakşî şeyhinin vereceği sohbet öteki şeyhlerin vereceği sohbetten kuvvetli olması muhakkaktır. Gene Nakşibendîlerin içerisinde de, Nakşî tarîkatlarından mezun olan ve izinli olan şeyhlerin de mertebelerine göre feyz gelir. Altın silsile dediğimiz ana kolda ilerleyen kuvvet başkadır.
Misâl olarak: Dîni büyük bir ırmak hesap et; akıyor. Sağdan ve soldan arklar ayrılmakta. Ana koldan yürüyen Nakşî şeyhlerin kuvveti başkadır. Sağ ve soldan kapakları açıp ta kendi tarlasını sulayan kollar başkadır, ana kola yetişemez.
Şeyhimiz, sultânul evliyâ Abdullah Dağıstanî (Allah sırrını takdis etsin) demiştir ki:
“Siz şükrediniz ki; Allah size Nakşibendîliği takdir etti, Meşayıh-ı izamın son halkasına yetiştiniz ve ona bağlandınız. Onun kuvveti geçmişlerinden artıktır, vereceği de geçmiş meşayıhların vereceğinden daha fazladır.”Aylığı 5 milyon olan bir adamın çocuğuna vereceği belki 5 bin lira veya 20 bin liradır. Aylığı bir milyar olan adam çocuğuna milyon da verse korkmaz, zira bin kere milyon alıyor, çünkü almış olduğu kuvvetin vericiliği vardır. Biz Allah c.c.'a şükretmeliyiz ki; şeyhimiz Abdullah Dağıstanî sultanül evliyâdır ve Nakşibendi silsilesinin son halkasıdır. Feyz ondan geliyor. Allah'a yakınlık o feyzin bize yetişmesiyle olur. İlâhi feyzin gelmesi kolay değildir.
Şimdiki zamanlarda ilâhi feyz nadir ve enderdir, çok az bulunur. Meclislerde sefa kalmamış; güzel sesli hafızlarların okudukları ilahilerle insanları bir parça harekete getirmek istiyorlar. O da tıp-tıp-tıp gibi gidiyor. Kıyas edilemez.
Meclisleri ilim meclisi olmayan tarîkatların müridleri veya onlara mensup olan kimseler zayıf kalır, bazen ekin gibi biraz büyür ve durur, bazıları başağa varır... Hakîki izni olan Nakşî şeyhleri bir taneyi ektiğinde yedi başak vermiş her bir başak ta yüz tane olmuş. Bir taneden yedi yüz tane olmuş. Bu kuvvet şimdi Nakşibendîlerdedir.
Sâhibuzzaman Mehdî a.s. zamanında bütün tarîkatlar durur, toplanır ve Nakşibendîlerin izinden yürümeye başlar. Allah o günlere yetiştirsin.
Beklenen gelir demişler. Efendimizin valideleri; "Her yaşayan ölür, her yeni eskir" dermiş.
* Ölüm beklenmektedir; er geç gelecektir,
* Âhiret beklenmektedir; elbet gelecektir,
* Kıyâmet gözlenmekte ve beklenmektedir,
* Yeni ne giymiş olursan ol, her yeni eskiyecektir,
* Her canlı ölecektir,
* Her beklenen gelecektir…
Bu değişmeyen kanundur; beklenen gelecektir.
İlk beklenen ölümdür, herkese er veya geç gelecektir lâkin mühim olan “Haydi gel dünyadaki vaden tamam oldu!”dediklerinde, “Hazırım!” diyebilmelisin. Hazırlıksız yola çıkmayasın. Allah bize huzur ile olan ibadeti müyesser kılsın. Huzur ile olan ibadette;
* Sefa vardır,
* Ferâh vardır,
* Kuvvet vardır,
* Zevk ve neşe vardır.
Huzursuz ibadet ise; yemeğe-içmeye iştahı olmayan adama boyuna yemek yedirmeye benzer.
“-Yahu ye! Bu ballı börektir, sütlaçtır, baklavadır ye!”
“-Yiyemiyor, yiyene yedirt sen onu!”
Sen âhirete ait olandan yemeğe bak. Dünyada abdesthaneye dökeceğine bakma, âhirete götüreceğine bak.
Huzurlu hayat ibadetle geçen hayattır. Huzursuz hayat ibadetsiz hayattır.
Peygamber Efendimiz (s.a.v), müminler için;
“Ölümü temenni etmeyin”* diyor, çünkü yaşayan insanın yaptığı hizmet öldükten sonra devam etmez.
Gerçi salih amellerden yazılır, lâkin kişinin dünyada kendisinin yaptığına, kabre dışarıdan gelen yetişmez.
* Uyanık ol,
* Huzurlu ibadet yap…
Allah seni burada da, âhirette de gözetsin, Efendimizin komşuluğuna tayin olasın.
El-Fatihâ...
-------------------------------------------------------------
* Hadis-i Şerif: «Ölümü temenni etmeyin» ; Ravi; Enes r.a.
Buharî, Merdâ 19, Da'avat 30; Müslim, Zikr 10, (2680); Tirmizî, Cenâiz 3, (971); Ebu Davud, Cenâiz 13, (3108, 3109); Nesâî, Cenâiz 1, (4, 3).
(
31 Mart 1998 tarihli sohbettir.)
KAYNAK: Hz. Şeyh M. Nazım el-HAQQANÎ; DEM BU DEM kitabı. (Hazırlayan: Bahar Hanika) s.38-46.