Sufiforum.com

2009'da başlayan SUFİFORUM'da İslam; İslam Tasavvuf Geleneği ile ilgili her türlü güncel ya da 'eskimez' konular yer almaktadır. İçerik yenilemeleri tasavvuf.name sitesinden sürdürülmektedir. ALLAH YÂR OLSUN.

Giriş |  Kayıt




Yeni başlık gönder Başlığa cevap ver  [ 2 mesaj ] 
Yazar Mesaj
 Mesaj Başlığı: Mevlana Halid-i Bağdadi Sempozyumu
MesajGönderilme zamanı: 30.06.10, 08:39 #mesajın linki (?)
Çevrimdışı
Kullanıcı avatarı

Kayıt: 07.09.09, 09:16
Mesajlar: 29
Mevlana Halid-i Bağdadi Sempozyumu

Prof. Dr. Süleyman Ateş
suleymanates@gazetevatan.com


10 Haziran 2010 Perşembe sabahı saat 05.30’da Van’da düzenlenen Mevlana Halid-i Bağdadi Sempozyumu’na katılmak için Bodrum’dan Van’a gitmek üzere Ankara’ya, oradan da 09.20’de kalkan uçakla Van’a gittim. Sempozyum 11 Haziran’da başlayacaktı. Uçakta, Marmara İlahiyat Fakültesi’nde öğretim üyesi olan Prof. Dr. Halil Çiçek de vardı. Prof. Dr. Abdulbaki Güneş ve Halil Çiçek’in damadı bizi karşıladı. Kahvaltıyı Halil Hoca’nın damadının evinde yaptık.

Akşamleyin de Prof. Abdulbaki Güneş’in evinde sohbet ettik. Van Yüzyıl Üniversitesi Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Peyami Bey, Prof. Dr. Halil Çiçek vardı. Sohbetin ardından Abdulbaki Güneş beni üniversitenin konuk evine getirdi. Geceyi orada geçirdim.

Ertesi gün cumaydı. Sabahleyin bir yıl önce kurulmuş olan “Akademisyenler Derneği”nin açılışı varmış. Dernek üyeleri benim de katılmamı rica etmişler. Vali ile birlikte derneğin açılış kordelasını kestik. Önce vali kısa bir konuşma yaptı. Ardından da benim birkaç söz söylememi istediler. İlmin ve ilim adamlığının değerini anlattım. Bilim adamlarının sorunlarını çözmek üzere kurulmuş olan derneğe başarı dileklerimi belirttim.

1979’da Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi’nde talebem olan ve şimdi Yüzyıl Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi’nde öğretim görevlisi olan Dr. Mustafa ile birlikte, merkezi bir camide cuma namazı kıldık. Dr. Mustafa Bey’in damadı olan İmam Yunus’un arabasıyla Van Deniz İskelesi’ne gittik. Van-Tatvan arası tren taşıyan gemiyi gördük. Biz vardığımızda gemi hareket etti. Oradan Van kalesine gittik. Kale, maalesef hayli harap ama manzarası son derece güzel. Kaleden Van çok güzel görünüyordu. Yeşil ve modern bir kent.

Zor tırmanılan kaleye çıkmak için bana yardım etmek istediler. “Siz kendinize bakın” dedim. İnişte, kalenin hemen eteğinde gürül gürül buz gibi akan iki lüleden su içtik. Oradan Mustafa bizi evine götürdü. Öğle yemeği yedirdi. Yemek lezzetliydi ama mantıya katılan acılı sos boğazımı yaktı, gözlerimi yaşarttı. İkindi namazını kıldık ve sempozyumun açılışında bulunmak üzere Kültür Merkezine gittik.

***

Sempozyumun yapılacağı Kültür Merkezi’nin salonu doluydu. İstiklal Marşı, Kur’ân okunuşu, valinin konuşması, İlahiyat Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Abdulbaki Güneş’in, Diyanet İşleri Başkanlığı Din İşleri Yüksek Kurulu Başkanı Prof. Dr. Hamza Aktan’ın konuşması ve Van Müftüsü Nimetullah Arvas’ın edebi tonlu ve canlı hitabının ardından açılış konferansını vermek üzere kürsüye davet edildim.

“Tasavvuf ve Toplumsal Hayata Etkileri” konulu konuşmamda İslâm tasavvufunun temel kaynağını, Hz. Peygamber’in henüz peygamberlikle şereflendirilmeden önceki çeşitli aralıklar 5 yıl süren yalnızlık sevgisini, riyazet dönemini, Hira Mağarası’na çekilip günlerce orada Rabbi ile baş başa kalışını, nihayet bu Rabbine çekilme dönemlerinden birinde kendisine ilahi hitabın gelmeye başladığını, arkadaşlarının da Allah’a olan sevgi ve bağlılıklarını, ibadeti ihsan derecesinde yani Allah’ı görürmüşçesine yapmaya çalıştıklarını, Hz. Peygamber’den sonra özellikle 3. Halife döneminin ikinci yarısından itibaren önemli mevkilerin Emevi soyundan gelenlerin eline geçmesiyle hoşnutsuzlukların zulüm ve kargaşanın artması yüzünden bunalan halkın Hasan-ı Basri gibi kimi zahid insanların çevresinde kümelenip huzur aradıklarını, onların ibadetlerini ve yaşam tarzlarını taklit ettiklerini, zamanla onların dini yaşama tarzına tarikat dendiğini ve bu zahid kişilerin adlarına tarikatlar nispet edildiğini anlatmaya çalıştım.

Sonra Mevlana Halid-i Bağdadi’nin Medine ve Mekke’de karşılaştığı iki kişiden gördüğü kerametleri, Hindistan’dan gelen bir dervişin yönlendirmesiyle Hindistan’a gidip Şeyh Abdullah-i Dehlevi Hazretleri’nin hizmetine girdiğini, şeyhine olan sadakatle hizmetini ve ondan beş tarikten irşad icazetiyle Süleymaniye’ye döndüğünü anlattım.

Tasavvufun temel amacı insanı olgunluğa eriştirmek, ruhunun taşıdığı potansiyel güce ulaşmaktır. Çünkü Yüce Allah, insanı en güzel biçimde yaratmış (Tin: 5) ve insana çok değer vermiş, çok ikramda bulunmuştur (İsra: 70). O kadar ki insan, taşıdığı örtülü değer yüzünden meleklerin secdesine (kendisine hizmet etmesine) mazhar olmuştur (Sad: 73; Araf: 11; Taha: 116; İsra: 61; Hicr: 29; Kehf: 50; Bakara: 32)

Cenabı Hak, yüce sıfatlarıyla insanda tecelli etmiştir.

İnsan ne demek efdal-i mahluk-ı ilahi
İnsan ne demek ekrem-i mahluk-ı ilahi
İnsan ne demek eşref-i mahlukı ilahi
Hakk’ın bir acep fil-i keramatıdır insan.

(İnsan Tanrı yaratıklarının en üstünü, en değerlisi, en şereflisidir. İnsan, Allah’ın en özenli ve değerli yaratığıdır.)

Şeyh Galip, insanın bu potansiyel değerine dikkati çekmektedir:

Ey dil ey dil neye bu rütbede pür-gamsın sen
Gerçi virane isen genc-i mutalsamsın sen
Secde-ferma-yi melek zat-ı mükerremsin sen
Bildiğin gibi değil cümleden akdemsin sen
Ruhsun nefha-i Cibril ile tevemsin sen
Sırr-ı Hak’sın Mesel-i İsi-i Meryem’sin sen
Hoşça bak zatına kim zübde-i âlemsin sen
Merdüm-i dide-i ekvan olan Ademsin sen.


(Ey gönül, neden bu kadar gamla dolusun, dertlisin, tasalısın? Yıkık, döküksün ama tılsımlı bir defÓnesin -Eskiden parayı ve mücevherleri, dikkati çekmemek için harap yerlere gömerler, bulunmaması için de üfürükçülere tılsım yaptırırlar ve artık buna dokunmak isteyenin karşısına büyük bir yılanın çıkacağına inanırlardı. Ayrıca burada, “Ben kırık gönüllerin yanındayım” anlamındaki kudsi hadise de işaret vardır- Meleklerin secde etmeleri emredilen, değeri yüceltilmiş bir varlıksın, bildiğin gibi değil, sen her varlıktan daha olgun, daha ilerisin. Ruhsun, Cebrail’in üflemesiyle ikizsin (sen de tıpkı İsa gibi Cebrail’in üflemesiyle yaratıldın).

Tanrı’nın sırrısın, Meryem’in oğlu İsa gibisin. (Hz. İsa, melek Cebrail’in, bakire Meryem‘e üflemesiyle, annesinin karnında oluşmuş ve babasız olarak yaratılmıştır. Al-i İmran Suresi’nin 59’uncu ayetinde İsa’nın yaratılışının, yine babasız olarak topraktan yaratılan Adem’in yaratılışına benzediği belirtilmektedir ki beyitte bu ayete de işaret edilmektedir. Kendine bir güzelce bak, sen âlemin özüsün, varlıkların gözbebeği olan insansın.)

Takriben bir saat süren konuşmamı, Halid-i Bağdadi’nin hayatından bir kesit sunarak kapattım.

Ertesi gün yani 12 Haziran 2010’da asıl sempozyum oturumları başladı ve yoğun biçimde, akşam takriben 08.30’a kadar sürdü. O gün öğleden sonra saat 13.30’da başlayan ve Halid-i Bağdadi’nin edebi yönünün tartışıldığı oturumun başkanlığını yaptım.

Konuşmacılar Georgia (USA) Üniversitesi’nden Prof. Dr. Alan Godlas, Kuzey Irak’tan Prof. Dr. Muhammed Sabir Ubeyd, Abdulcebbar Kavak ve Abdülhadi Timurtaş’tı.

Oturumun değerlendirmesini Prof. Dr. Yakup Çiçek yaptı. A ve B salonlarının her birinde beşer oturum halinde sürdürülen toplantılarda değerli tebliğler sunuldu. Güzel değerlendirmeler yapıldı.


Başa Dön
 Profil Özel mesaj gönder  
 
 Mesaj Başlığı: Re: Mevlana Halid-i Bağdadi Sempozyumu
MesajGönderilme zamanı: 06.07.10, 10:38 #mesajın linki (?)
Çevrimdışı
Kullanıcı avatarı

Kayıt: 07.09.09, 09:16
Mesajlar: 29
Mevlana Halid-i Bağdadi Sempozyumu

Süleyman Ateş

suleymanates@gazetevatan.com

Halid-i Bağdadi’nin hayatı, Halid-i Bağdadi’ye göre mürit-mürşit ilişkisi, Halid-i Bağdadi’nin etkileri, öğrencileri, edebi yönü, müderrislik (profesörlük) yönü, kelâmi yönü, Kur’ân ve sünnet anlayışı, Halid-i Bağdadi’de ilahi aşk, Halid-i Bağdadi’de hakikatin farklı dillerde anlatımı ve konuları sempozyumun başılca ana maddelerini oluşturuyordu. Benim de katıldığım genel değerlendirme toplantısından sonra sempozyum, Van Müftüsü Nimetullah Arvas’ın ve İlahiyat Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Abdulbaki Güneş’in kapanış konuşmalarıyla sona erdi. Türkiye’nin çeşitli üniversitelerinden, Kuzey Irak’tan, Amerika’dan ve Tataristan’dan gelen 50’yi aşkın bilim adamının katılımıyla başarılı biçimde gerçekleştirilen Mevlana Halid-i Bağdadi Sempozyumu, bu sahada bir ilkti. Başta İlahiyat Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Abdulbaki Güneş ve Van Müftüsü Nimetullah Arvas olmak üzere sempozyumu düzenleyen komisyon üyelerine takdir ve teşekkürlerimi sunarım. Ayrıca bu bilimsel imkanı sağlamakla aydınlanmaya katkıda bulunan ve konferansın açılışını onurlandıran Van Valisi Münir Karaloğlu’na ve Yüzyıl Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Hasan Ceylan’a teşekkür ederim.

Akdamar adası ve kilisesi

13 Haziran Pazar, dönüş günüydü. Ben de akşama doğru dönecektim. Ancak buraya gelmişken Akdamar Adası’nı ve tarihi kiliseyi görmek istedim. Van’a 50 kilometre mesafedeki Akdamar’a götüren geniş asfalt yol, Edremit ve Gevaş ilçelerinin içinden geçiyor. Geçtiğimiz bu ilçeler cennet gibi yemyeşil. Artık Van Denizi denilen Van Gölü çevresinde yükselen dağlar, masmavi denizi adeta kucaklıyor. Takriben 1800 metre yükseklikteki deniz, Van ve çevresine hayat ve güzellik veriyor. Van valiliğince çıkarılan Van’ı Tanıtma Dergisi’nde Van hakkında şu bilgilere yer veriliyor:

Prehistorik çağlardan itibaren yerleşim ve medeniyet izlerine rastlanan Van bölgesine, M.Ö. 1000 yıllarından sonra sırasıyla Urartular, Medler, Persler, Makedonyalılar, Romalılar, Partlar ve Sasaniler egemen olmuşlardır. Bölge Hz. Ömer zamanında İyad ibn Ganem komutasındaki ordularla 640 tarihinde fethedilerek Müslümanların eline geçmiştir. Daha sonra Emevi ve Abbasi devletlerinin egemenliğinde kalan bölge, 10. yıldan sonra Bizans İmparatorluğu’nun egemenliğine ve nihayet 1071 Malazgirt Savaşı’yla da diğer Anadolu topraklarıyla birlikte Türklerin yönetimine geçmiştir.

Tanıtma Dergisi’nde Van hakkındaki bilgiler şöyle devam ediyor: M.S. 904-936 yılları arasında Van, Abbasilerin taç giydirip kral yaptığı Derenik oğlu Gacik tarafından Abbasilere bağlı otonom bir Ermeni devleti olarak yönetilmiştir. IV. yılda Hıristiyanlığı kabul eden Ermeniler, Müslümanların eline geçen bölgede kendilerine tanınan geniş din özgürlüğü içinde yaşamış, Van ve çevresinde manastırlar (papaz okulları), kiliseler yapmışlardır. Çarpanak Adası‘ndaki Ktoust manastırı, Adır Adası‘ndaki Lim manastırı, Akdamar manastırı, Albayrak Saint Bartholomeus manastır kilisesi gibi birçok dini yapı, inanç özgürlüğünün göstergesi olarak karışımızda durmaktadır.

Akdamar Adası‘ndaki manastır, ortaçağ Hıristiyan sanatının örneklerindendir. Türkiye’nin belli başlı turist çeken merkezlerinden biri olan Akdamar Adası, gölün Gevaş kıyısı yakınlarında, Gevaş ilçesine 5 kilometre uzaklıktadır. Kıyıdan yaklaşık 4 kilometre içeride bulunmaktadır. Çumar yarımadasından kalkan teknelerle, 5 TL ücret karşılığında 15-20 dakikada adaya varılır.

Yalnız burada belirtmeliyim ki gemiyi işleten firmanın sahibi beni görünce boynuma sarıldı ve bizim için bir gemi kaldırdı, hiçbir ücret de almadı. Bu tutum, doğu halkının konukseverliğini, dine olan saygısını, Türk-Kürt kardeşliğini gösterir. Kendisine teşekkür ederim.

Kilise Vaspurakan Prensi I. Gagik Ardzuni tarafından 915-921 tarihleri arasında yaptırılmıştır. Ana kiliseye zamanla çeşitli eklentiler de yapılmıştır. Bu yapılar topluluğundan Kutsal Haç Kilisesi, önemini hem mimarisi hem de Tevrat’tan ve İncil’den alıntılanan konuların, gündelik olayların ve av sahnelerinin işlendiği kabartmalardan alır. Kiliseyi farklı yüksekliklerde ve boyutları birbirinden farklı dört kuşak halinde dolanan kabartmalarda değişik konular işlenmiştir. Akdamar Manastır Kilisesi‘nde bütün cephelerin figürleri plastik süslemeleri bölgede ve bölge dışında benzeri görülmeyen bir yoğunluktadır. Halen büyük masraflarla onarılıp meraklıların ziyaretine açık müze olan kilisede, yılda bir gün toplu ibadet yapılmasına da müsaade edilmektedir.

Arapların ve Selçukluların himayesinde ve özellikle Osmanlı yönetiminde yüzyıllarca güven içerisinde yaşayan Ermenilerin yaptırdığı Akdamar Manastırı, genel olarak Müslümanların, özel olarak da Müslüman Türklerin engin hoşgörüsünün bir ispatı olarak Artos (Çadır) Dağı‘nın silüeti önünde varlığını devam ettirmektedir.


Başa Dön
 Profil Özel mesaj gönder  
 
Eskiden itibaren mesajları göster:  Sırala  
Yeni başlık gönder Başlığa cevap ver  [ 2 mesaj ] 

Tüm zamanlar UTC + 2 saat


Kimler çevrimiçi

Bu forumu gezen kullanıcılar: Hiç bir kayıtlı kullanıcı yok ve 2 misafir


Bu foruma yeni başlıklar gönderemezsiniz
Bu forumdaki başlıklara cevap veremezsiniz
Bu forumdaki mesajlarınızı düzenleyemezsiniz
Bu forumdaki mesajlarınızı silemezsiniz

Geçiş yap:  
   Powered by phpBB © 2000, 2002, 2005, 2007 phpBB Group

Türkçe çeviri: phpBB Türkiye