Sufiforum.com

2009'da başlayan SUFİFORUM'da İslam; İslam Tasavvuf Geleneği ile ilgili her türlü güncel ya da 'eskimez' konular yer almaktadır. İçerik yenilemeleri tasavvuf.name sitesinden sürdürülmektedir. ALLAH YÂR OLSUN.

Giriş |  Kayıt




Yeni başlık gönder Başlığa cevap ver  [ 1 mesaj ] 
Yazar Mesaj
 Mesaj Başlığı: Atatürkçü Düşünce Derneğinde "Tekbir" Sesleri
MesajGönderilme zamanı: 18.06.10, 19:00 #mesajın linki (?)
Çevrimdışı
Moderator
Kullanıcı avatarı

Kayıt: 14.12.08, 22:59
Mesajlar: 666
Atatürkçü Düşünce Derneği Genel Başkanlığı’na Tansel Çölaşan seçilmiş.

Hiç şaşırmadım. “Yakışan bulundu” dedim içimden. Aslında ADD’nin başına kimin geçtiği en azından benim için kendi yazdığım bir yazının konusu olmayacak kadar kıymetsiz. Ancak sık sık diyorum ya; geçmişte yapılanlar, önemli bazı tarihler, demeçler, konuşmalar, iddialar, ilişkiler ile kendine her mevzuda öyküler yazan zihnim rahat bırakmıyor beni.

Çoğunuzun malumu; Danıştay saldırısından hemen sonra Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer saldırının laik cumhuriyete yapıldığını , Deniz Baykal saldırıda hükümetin parmağı olduğunu söyledi.

Başta Hürriyet olmak üzere bir kesimin bütün gazeteleri benzer manşetlerle çıktı. Köşe yazarları anlaşmışçasına aynı saldırgan üslupla aynı şeyleri yazdılar. Protestolar, anıtkabire kadar yürüyüşler, cenaze töreninde başbakanın ve bakanların protestosuna kadar varan yükselen gerilim uzun bir süre devam etti.


Ancak bütün bu açıklamaların beslendiği en önemli haber kaynağı Tansel Çölaşan’ın saldırının hemen arkasında gazetecilere yaptığı basın açıklamasıydı. Tansel Çölaşan saldırgan Alpaslan Aslan’ın toplantı halindeki odaya girerken “Allahu Ekber” ve “ben Allahın askeriyim” diye bağırdığını iddia etti. Eee hal böyleyken açıklamanın üstüne –beklenildiği üzere- atlamayan kalmadı. Herkes bir tarafından tutarak Danıştay saldırısının hükümetin bir tertibi olduğunu ispata çalışıyordu.

Sonrasında olan bitenler de çoğunuzun malumu. Biliyorsunuz saldırıda ölen Mustafa Yücel Özbilgen ile beraber aynı odada bulunan ve yaralanan diğer dört Danıştay üyesi Alpaslan Aslan’ın “Allahu Ekber “ diye bağırmadığını söylediler. Ardından Danıştay saldırısının çok kuvvetli deliller dolayısıyla Ergenekon Davası ile birleştirilmesi kararı alındı.

Hemen ardından yayınlanan Tübitak raporunda; saldırıdan bir gün önce tamir edilme gerekçesi (!) ile sökülen kamera kayıt sisteminin kritik saatlerinin bütün kayıtlarının önce isminin değiştirildiği sonra da geri getirilemez bir şekilde silindiği belirtildi. Bütün bu olanlardan sonra artık sokaktaki çocuk bile Danıştay saldırısının hükümetle hiçbir ilişkisi olmayan karanlık bir tertibinin küçük bir parçası olduğunu biliyor.

Peki neden Tansel Çölaşan gazetecilere hemen bu açıklamayı yaptı. Yanlış diyorum yapılan açıklama için işin içinde kasıt olmadığını varsayarak. Ancak birçok kişiye göre bu açıklama yanlış değil yalandı. Ve bu yalan açıklamadan beslenen bir çok kişi sokaklara dökülüp Ergenekon’u protesto edeceğine hükümeti protesto etmişti. Atılan bu çamurun izi maalesef hala çok belirgin bir şekilde mütedeyyin insanların üstünde duruyor.

Şimdi hiç kimse Tansel Çölaşan’ın akşam eve gittiğinde Emin Çölaşan’ın bir sonraki gün Hürriyet’te yazacağı köşe yazısına müdahale etmediğini söylemesin. Hatırım kalır. Söyleyen, dinleyenin zekasıyla maytap geçiyor derim. Ancak daha tehlikelisi o gün saldırının azmettiricisi olanları belki de koruyarak hedef şaşırtan Tansel Çölaşan’ın bugün koruduğu suç örgütüyle birebir ilişkisi olduğu söylenen bir derneğin başına geçmiş olmasıdır.

Tehlikeli olan Tansel Çölaşan’ın bir derneğin başkanlığını yürütüyor olması değil, tehlikeli olan Tansel Çölaşan’ın bir zamanlar Danıştay Başkan Vekilliği yapmış olmasıdır.

Tansel Çölaşan’ın Ergenekon tutuklularına karşı yüreğinin yumuşak olması, onların haklarını savunacağını başkanlığa seçilmeden önce seçim vaadi (!) olarak dile getirmiş olması eğer emekliliğinden sonraki bir döneme denk gelmişse sorun yok.

Türk Milleti adına karar verdiği zamanlarda tarafsızlığını koruduğunu düşünür teselli buluruz. Ki kargaların sesi geliyor kulağıma an itibariyle. Yok eğer ADD’nin başına geçmek ve şimdiki Ergenekon tutuklularıyla aynı zihniyette olmak gibi bir düşünce taa o dönemlerden beri zihninde varsa o zaman bizim adımıza karar veren mevcut hakimlerin aynı zihniyette olmadıklarını dilemekten başka bir duamız kalmamış oluyor.

Zira 1960 ta yapılan ve görevi başındaki Türkiye Cumhuriyeti Başbakanının idam edilmesi ile sonuçlanan askeri darbeyi “devrim” olarak niteleyen bu zihniyetin, yine bir devrim ile mevcut başbakanın ipe götürülmesinden zerre kadar nedamet duymayacağı ve olan bitenden “askeri darbe” diye söz etmeyeceği aşikâr.


Dr. Hamid AYDIN / Haber 7
info@hamidaydin.com


Başa Dön
 Profil Özel mesaj gönder  
 
Eskiden itibaren mesajları göster:  Sırala  
Yeni başlık gönder Başlığa cevap ver  [ 1 mesaj ] 

Tüm zamanlar UTC + 2 saat


Kimler çevrimiçi

Bu forumu gezen kullanıcılar: Hiç bir kayıtlı kullanıcı yok ve 1 misafir


Bu foruma yeni başlıklar gönderemezsiniz
Bu forumdaki başlıklara cevap veremezsiniz
Bu forumdaki mesajlarınızı düzenleyemezsiniz
Bu forumdaki mesajlarınızı silemezsiniz

Geçiş yap:  
   Powered by phpBB © 2000, 2002, 2005, 2007 phpBB Group

Türkçe çeviri: phpBB Türkiye