Sufiforum.com

2009'da başlayan SUFİFORUM'da İslam; İslam Tasavvuf Geleneği ile ilgili her türlü güncel ya da 'eskimez' konular yer almaktadır. İçerik yenilemeleri tasavvuf.name sitesinden sürdürülmektedir. ALLAH YÂR OLSUN.

Giriş |  Kayıt




Yeni başlık gönder Başlığa cevap ver  [ 8 mesaj ] 
Yazar Mesaj
 Mesaj Başlığı: Ahmed Yesevi'de “Sevgi ve Hoşgörü” Paneli
MesajGönderilme zamanı: 07.06.10, 09:34 #mesajın linki (?)
Çevrimdışı
Kullanıcı avatarı

Kayıt: 21.12.08, 12:25
Mesajlar: 641
18. Uluslararası Hazar Şiir Akşamları

18. Uluslararası Hazar Şiir Akşamlarının programı belli oldu.

Bu yıl “Ahmed Yesevi” hatırasına ve “Sevgi ve Hoşgörü” temalı olarak yapılacak olan 18. Uluslararası Hazar Şiir Akşamlarının programı belli oldu.

Ülkemizin ve Türk dünyasının kültür hayatına önemli katkılar sağlayan Uluslararası Hazar Şiir Akşamları'nın 18. si için hazırlık çalışmalarına devam ediliyor. Yapılan 3. İstişare Toplantısında etkinliğin 10-13 Haziran 2010 tarihleri arasında Elazığ’da Ahmed Yesevi adına ve "Hoşgörü" konulu yapılması kararlaştırıldı.

10- 13 Haziran 2010 tarihleri arasında yapılacak olan 18. Uluslararası Hazar Şiir Akşamlarının programı Elazığ Valisi Muammer Erol adına hazırlanan program davetiyesiyle duyuruldu.

Buna göre 10 Haziran Perşembe günü sinevizyon ve tanıtım gösterimi ile başlayacak olan program, 12 Haziran Cumartesi günü akşam yapılacak olan şiir şöleni ile son bulacak. Etkinlikler içerisinde “Sevgi ve Hoşgörü” konulu Afiş, İllüstrasyon, Fotoğraf ve Kitap Sergisi, şairler yürüyüşü, Ahmed Yesevi'de “Sevgi ve Hoşgörü” Paneli, Şiir Akşamlarının Kültürümüze Katkısı başlıklı panel, konserler ve Türk Dünyası Hizmet Ödülü programları da yer alacak.

***
Ahmed Yesevi'de “Sevgi ve Hoşgörü” Paneli

Ahmed Yesevi Üniversitesi Mütevelli Heyeti Başkanı Prof. Dr. Osman HORATA'nın yöneteceği panelde Doç. Dr. Necdet TOSUN ; Dr. Hayati BİCE yanında Kazakistan'dan Alimbay Botakarayev
Ahmed Yesevi'nin günümüze mesajlarını dile getirecekler.


http://www.hazarsiiraksamlari.org/index ... =ok#goster

_________________
"Bismillah dep beyan eyley hikmet aytıp
Taliblerge dürr ü gevher saçdım mena..."


Hazret-i Pîr-i Türkistan Hoca Ahmed Yesevî [ Qaddesallahu Teala Sırrahul-Azîz ]


Başa Dön
 Profil Özel mesaj gönder  
 
 Mesaj Başlığı: Re: Ahmed Yesevi'de “Sevgi ve Hoşgörü” Paneli
MesajGönderilme zamanı: 09.06.10, 08:35 #mesajın linki (?)
Çevrimdışı
Kullanıcı avatarı

Kayıt: 05.01.10, 21:01
Mesajlar: 488
Elazığ Valiliği'nin himayelerinde bu yıl 18’ncisi düzenlenen Uluslar Arası Hazar Şiir Akşamları için geri sayım başladı.

Bu yıl Türk Tasavvuf şiirinin öncüsü Hoca Ahmet Yesevi adına düzenlenen 18. Uluslar Arası Hazar Şiir Akşamları için tertip komitesince yürütülen çalışmalarda sona gelindi. Şiir etkinlikleri kapsamında dört gün boyunca çeşitli etkinlikler yapılacak.

Resim

Panel

AHMED YESEVİ'de “Sevgi ve Hoşgörü”

11 Haziran 2010 CUMA
Saat: 17.30–19.00
Yer: F.Ü AKM


Başa Dön
 Profil Özel mesaj gönder  
 
 Mesaj Başlığı: Re: Ahmed Yesevi'de “Sevgi ve Hoşgörü” Paneli
MesajGönderilme zamanı: 09.06.10, 08:50 #mesajın linki (?)
Çevrimdışı
Moderator
Kullanıcı avatarı

Kayıt: 26.12.08, 08:19
Mesajlar: 583
Mü'minlere karşı sevgi hoşgörü. ;)
mü'minlere şefkatli,muhabbetli,kafire karşı izzetli.


Başa Dön
 Profil Özel mesaj gönder  
 
 Mesaj Başlığı: Re: Ahmed Yesevi'de “Sevgi ve Hoşgörü” Paneli
MesajGönderilme zamanı: 09.06.10, 16:58 #mesajın linki (?)
Çevrimdışı
Kullanıcı avatarı

Kayıt: 05.01.10, 21:01
Mesajlar: 488
"Mümin" - "kafir" tamam da "munafikun" taifesine nasıl davranmalı ?
:roll:


Başa Dön
 Profil Özel mesaj gönder  
 
 Mesaj Başlığı: Re: Ahmed Yesevi'de “Sevgi ve Hoşgörü” Paneli
MesajGönderilme zamanı: 09.06.10, 18:48 #mesajın linki (?)
Çevrimdışı
Moderator
Kullanıcı avatarı

Kayıt: 26.12.08, 08:19
Mesajlar: 583
Rasulullah nasıl davrandıysa öyle ...


Başa Dön
 Profil Özel mesaj gönder  
 
 Mesaj Başlığı: Re: Ahmed Yesevi'de “Sevgi ve Hoşgörü” Paneli
MesajGönderilme zamanı: 10.06.10, 03:59 #mesajın linki (?)
Çevrimdışı
Kullanıcı avatarı

Kayıt: 22.01.10, 04:41
Mesajlar: 345
İslam'da sevgi ve hoşgörü mutlak muamele (ve siyaset) değildir: "efradını cami' ağyarını mani" yeri vardır bunun.. (mesela) bir Allah dostu (mevlana Ali haydar baba -ks-) "..ben başı secdeye eğilmeyen adama: Allah'ın selamını vermem!.." der.. diğer bir Allah dostu da (mevlana Celaleddin -ks-) bir rahibin reveransına karşı inhina ederek (eğilerek) iade-i selam (merhaba) eder..

şol iki hazret bu iki tavrı yerine göre takas da edebilir.. çünki iki halde de bir gune doğruluk ve farklı îcab vardır.. fakat şimdilerde bodoslama (mutlak) surette sevgi ve hoşgörüden bahsediyorlar.. öyle abes şey olur mu!.. tavırlar esmaullaha ve anınla zahir ve bahir olan peygamberâna (slv.al.ecm.) göre ayarlanır..

bugün çarşıda meczub hüseyin efendi amcayı gördüm yolda başı açık derbederane gidiyordu.. ona selam verdim -elhamdülillah- selamımı aldılar.. ona sordum bir emriniz var mı deyu.. dedi ki bir minibüs parası ver de üsküdar yapayım.. Hay hay deyip ücreti takdim eyledim.. üsküdar'da ne işiniz vardı?.. dedim, "peygamberler tarihi alacam.." dedi.. Allah Allah?.. ve ayrılırken de şöyle söyledi: " (Kur'an'da namı zikredilen) 28 Peygamberin hayatını oku!.." bunu derken o mavi gözlerinde ki derinliği görmeliydiniz..

şu mes'ele (sevgi barış hoşgörü) zamanımızda bir kesim cemiyet tarafından sürekli olarak istismar edilmektedir.. ve maalesef bunların yüzünden de çoğu kimseler mevzuyu galat tefhim etmektedir.. imdi, nerde rıfk ve mahabbet eylenir nerde buğz ve husumet kılınır: O'nu bilmek lazımdır.. nitekim Hadis-i şerifde gelir: "..kişi (mahallinde) Allah için sevip Allah için kızmadıkça İmanın gerçeğine eremez..ila ahir.."

sevgi ve hoşgörü Resullerin ve Nebilerin (s.al.ecm.) Tek-Elindedir.. hz.Peygamber (sav.) merhamet sultanıdır ama aynı zamanda resulül-melâhimdir.. sahib-i Seyftir de.. nitekim: düşmenan ile cihad eylemiştir.. bizzat ceza tatbik etmiştir kısas ve recm uygulamıştır.. serikat eden kızım Fâtımâ da olsa elini keserim buyurmuştur.. yani şiddetsiz bir peygamber profili hayal ediyorlar yok böyle bir şey yok!..

Allahu Teala'yı görmüyor musun? esmâsı mütekabiledir.. bak alemlere: şu İlahi manzarda şeş cihet bâla vü pestte biribirine zıd şuunlar cilvegerdir.. şu eşya ve hadisatta baştan başa Esmai tekabülün tezahürü vardır -kısacası- sahibi-i Cemal vel-Celal'dir O...

azizim, Hakk'ı vicdan gerek Hakk'ı.. çıkar aradan halkı anlarsın o zaman mahall-i mahsusunda ne imiş: Sevgi ve Hoşgörü.. falan hocanın filan beyin ayartması ile hiç kimse hakkı batıla halt edip yoldan şaşırmasın.. meczub hüseyin efendi amucanın dediği gibi: 1'den bile münezzeh bir (Ehad ve Vahid) olan O Allah'ı ve 28 Peygamber'ini iyi okumak gerekiyor.. cenab-ı Habibullah da cümlesini cami' 1 mecmua olmuş: bahusus Aşk edile..


Başa Dön
 Profil Özel mesaj gönder  
 
 Mesaj Başlığı: Re: Ahmed Yesevi'de “Sevgi ve Hoşgörü” Paneli
MesajGönderilme zamanı: 16.06.10, 14:31 #mesajın linki (?)
Çevrimdışı
Kullanıcı avatarı

Kayıt: 21.12.08, 12:25
Mesajlar: 641
“Ahmet Yesevi’de Sevgi ve Hoşgörü” Paneli

ELAZIĞ - 18. Hazar Şiir Akşamları kapsamında düzenlenen “Ahmet Yesevi’de Sevgi ve Hoşgörü” başlıklı panel yapıldı.

Fırat Üniversitesi Atatürk Kültür Merkezinde yapılan paneli Prof. Dr. Osman Horata yönetirken Doç. Dr. Necdet Tosun, Dr. Bahtiyar Aslan, Dr. Hayati Bice ve Alimbay Botakarayev konuşmacı olarak katıldılar.

Paneli yöneten Prof. Dr. Osman Horata açılış konuşmasında 18. Hazar Şiir Akşamlarının büyük mutasavvıf Ahmet Yesevi adına “Sevgi ve Hoşgörü” başlığıyla yapılmasından oldukça mutlu olduklarını belirterek, Yesevi öğretilerinin yeni nesillere öğretilmesi gerektiğini ifade etti.

Panelde söz alan diğer konuşmacılar da Ahmet Yesevi’nin eserlerinden ve şiirlerinden örneklerle onun yaşam felsefesi, hoşgörü ve sevgi hakkındaki görüşlerini açıkladılar.

Resim
Alıntı:

ŞİİRDEN SONRA

R. Mithat Yılmaz


18 Haziran 2010

10-13 Haziran tarihlerinde 18. Hazar Şiir Akşamı gerçekleştirildi. Böylece bir “Elazığ Klasiği” dediğimiz bu uluslararası kültür- sanat faaliyeti geçmiş yıllarda olduğu gibi onsekizincisinde de yerini bulmuş oldu. İlimizden, ülkemizden ve Türk dünyasının birçok ülkesinden Elazığ’a gelen “dost bahçesi bülbülleri” şehrimizi gördüler, gezdiler, tanıdılar; bu şehrin gökkubbesinde bir hoş sada bırakarak geldikleri yerlere döndüler.
18. Hazar Şiir Akşamı, Pîr-i Türkistanî Ahmet Yesevî hatırasına idi ve ana teması “hoşgörü” olarak belirlenmişti. Günümüz insanının burnundan soluduğu, burnundan kıl aldırmadığı, “canım” diyene “canın çıksın” dediği bir zamanda Ahmet Yesevî de; onun felsefesinin omurgasını oluşturan hoşgörü de çok önemliydi. Herkesin herkesi ötekileştirdiği, düşman tasavvuruna yakın bir “yabancı” kimliğiyle gördüğü bir zamanda Yesevî’nin hikmetlerinde boy veren hoşgörü yakınlaşması, her daim işlenmesi, taze/diri tutulması gereken aydınlık bir dünya görüşüdür. Kaynağını İslâm’dan alan bu görüşü, keşke dünyaya nizâmat verme mevkiindeki bütün liderler bir gözlük gibi gözlerine takabilseler. Takabilseler de körlüklerinden, şaşılıklarından, miyopluklarından kurtulsalar.
18. Hazar Şiir Akşamı’nı genel şablonuyla değerlendirdiğimiz zaman çok güzeldi, başarılıydı. Birçok ilden, ülkeden gelen şairler, şöhretine yaraşır bir mükemmellikte buldular ilimizin tek uluslararası bu organizasyonunu.

Ancak her faaliyette olduğu gibi bunda da detaya indiğiniz zaman eksikler, kusurlar mutlaka olmuştur. Bunların kimilerini yıllardır içinde olmamız hasebiyle bizler gördük. Kimilerini ise görenlerden duyduk, dinledik. Fakat bir gerçeği kimse göz ardı edemez ki Kültür Müdürlüğümüzden en alt mevkide görev alan gençlere kadar herkes bihakkın vazifesinin şuurunda idi. Yapması gerekeni en iyi bir şekilde yapmanın gayretinde.
Etkinlik, 10 Haziran günü akşamı Fırat TV Stüdyosunda Kürsübaşı ve Harput müziği ile başladı. Birçok misafirimizin “şahane!” diye göklere çıkardığı bu program bize kalırsa fakat başlıbaşına bir yazı konusu olacak kadar berbattı. Burası, şu anda bunları yazmanın yeri değil diye geçiyoruz.

11 Haziran gününe Akgün Oteli’nde tanışma toplantısı ile girdik. Sonra eski hükümet konağında “Sevgi ve Hoşgörü” konulu afiş, bezeme, fotoğraf, kitap sergisini açarak devam ettik. Bu etkinlik, ilimizden kreatif yönetmen Yrd. Doç. Dr. Tamer Kavuran ve Ahmet Yesevî Üniversitesi’nin katkılarıyla idi.

18. Hazar Şiir programı aynı gün saat 14.30’da eski belediye binası önünden Öğretmenevi’ne şairler yürüyüşü ile başladı. Dışarıdan korteji seyredenlerden yürüyüşe katılımın geçen yıllara göre zayıf olduğunu ifade edenler oldu.

Öğretmenevi önünde Elazığ Belediyesi Mehter Takımının mini konseri; ardından açılış-protokol konuşmaları. Ülkemiz şairleri adına Yahya Akengin’i, Türkiye dışından katılan şairler adına ise Muhtar Şahanov’u dinledik. Bu yıl nedense ilimiz şairlerini temsilen bir konuşmacı belirlenmemişti.

Şiir akşamının en yararlı, Yesevî ruhuna uygun paneli de aynı gün Fırat Üniversitesi AKM’de yapıldı; “Ahmet Yesevî/Sevgi ve Hoşgörü.” Prof. Dr. Osman Horata’nın başkanlığını yaptığı panelin konuşmacılarına gelince; Doç. Dr. Necdet Tosun, Dr. Hayati Bice, Dr. Bahtiyar Aslan ve Alimbay Botakarayev. Oldukça sıcak, samimi, panelin ruhuna uygun bir yararlılıkta gerçekleştirilen konuşmaların ne yazık ki yeterli sayıda dinleyicisi yoktu. İstifade edemediklerine üzülsünler.

Aynı günün akşamı, aynı salonda bu kez “Hazar Şiir Akşamları Sanat Konseri” vardı. Lakin işin gerçeğini söylemek gerekirse, salondakilerin çoğu bu konseri ancak yarısına kadar ve o da Ahmet Yesevî hoşgörüsünü son limitine değin kullanarak takip etti. Dışarı çıkan herkesin birbirine; “Bayburt, Bayburt olalı böyle bir zulüm görmemişti” meselini anlattığını söylememiz işin vahametini belirtmeğe yeter sanırım.
(Bu hikâyeyi ilk kez bize bu şiir günlerinde de aramızda bulunan hatta şairler adına açış konuşması yapan Bayburtlu şair Yahya Akengin anlatmıştı. Acaba o akşam da birilerine yeniden anlattı mı; ne dersiniz?)

12 Haziran Cumartesi şairlerin ilçe programı vardı. Bizim payımıza Palu düşmüştü ve grubumuz, Makedonya-Üsküp’ten Fahri Ali, Kerkük’ten Metin Abdullah Kerküklü, Kayseri’den üç dost insan; Nevzat Türkten, Bekir Oğuzbaşaran, Fazıl Ahmet Bahadır; bir de ilimizden Mehmet Şükrü Baş’tan oluşuyordu. (İl merkezindeki okullarda niçin geçmiş yıllarda olduğu gibi şiir toplantıları yapılmadı, anlayamadık.)

Palu’da Millî Eğitim Müdürü Gıyasettin Topuz ve Halk Eğitim Müdürü Gıyasettin Güneş Beyler karşıladı bizi. Öğretmenlerden, öğrencilerden oluşan nezih bir topluluk karşısında hoş bir sohbet gelişti. Program bitiminde İlçe Kaymakamı Ayhan Yazgan Beyefendi, Palu’yu kuşbakışı gören bir tepede bize çay içirip meyve ikram ettiler. Hâsılı Palu ziyaretimiz şiir kadar güzel, şiire lâyık bir hatıra olarak kaldı belleğimizde.

O akşam Hazar kıyısında şiir sunumu oldu. Türk coğrafyasının dört bir yanından gelen 34 şair, Hazar’ın mavi sularına sevgi, aşk, hoşgörü, dostluk, birlik, barış mayası çaldılar. İlimizden beş şair vardı bunlar arasında; Ömer Kazazoğlu, Mahmut Bahar, Mehmet Faik Güngör, İhsan Nazik, bir de bu fakir. İl dışından çağrılanlar arasında da Hıdır Toraman’la Ozan Taşdemir Elazığlı idiler.

Dikkatimizi çeken –herhalde Hazar Şiir Akşamları tarihinde– ilkler yaşandı bu yılkinde. Liste delinerek, program kitapçığında adı olmayanlara şiir okutuldu. Buna siyasiler de dâhildir. Bir de Elazığlı bir şaire dinleyiciler arasından yapılan o tezahürat bizce şairi de şiiri de küçültücü mahiyetteydi. İstanbul’dan davet edilen bir şairinse, belki de içkisiz taam eylemediği halde sahneye çıkınca besmeleyle şiire başlaması, "imparator" "mimparator" diye güya münâcatlar, “Abdullahsın", "Sadullahsın” nakaratında nât-ı şerifler okuması keza câlib-i dikkat bir tezat teşkil etmiştir.

Bir de şu husus var; geçen yılın güldestesi basıldı, denildi; kimse görmedi. Şiir akşamı güldestesi basılmıştı; birçok yerli veya misafir sanatçı, geceyi izlemeye gelen insan yana yakıla aramasına rağmen elde edemedi.

Her şeye mukabil özetlersek, 1992’nin soğuk bir kış gününde sevgili Şener Bulut öncülüğünde bir avuç şiir sevdalısının başlattığı Hazar Şiir Akşamları, 18. defa adını bu şehrin sanat-kültür sayfasına altın harflerle yazdırarak tarihe mal olmuştur.
Aşk olsun o günden bugüne şiire el atan, gönül katan, hizmet çatanlara.
Aşk olsun şiire kanat takıp yüceltenlere.

_________________
"Bismillah dep beyan eyley hikmet aytıp
Taliblerge dürr ü gevher saçdım mena..."


Hazret-i Pîr-i Türkistan Hoca Ahmed Yesevî [ Qaddesallahu Teala Sırrahul-Azîz ]


Başa Dön
 Profil Özel mesaj gönder  
 
 Mesaj Başlığı: Re: Ahmed Yesevi'de “Sevgi ve Hoşgörü” Paneli
MesajGönderilme zamanı: 18.06.10, 09:56 #mesajın linki (?)
Çevrimdışı
Kullanıcı avatarı

Kayıt: 21.12.08, 12:25
Mesajlar: 641
Bu Elazığ ziyaretinde karşılaştığım "ilginç" kişilerden birisi olan Yrd. Doç. Dr. Güldeniz Ekmen Agiş Yesevi Hikmetleri"ni ilk kez 1993 yılında ilahi olarak bestelediğini söyledi. Düzenlenen bir programda da bu Yesevi ilahilerinden 3 tanesi icra edildi.

Yrd. Doç. Dr. Güldeniz Ekmen Agiş, hikmetleri bestelemesi için rüyasında bir "ses" tarafından kendisine işaret verildiğini besteledikten sonra da Hz. Pir-i Türkistan'ı şahsi sureti ile ruyet ettiğini söyledi; hatta gördüğü kişiyi tarif de etti.

Söz rüyalardan açılmış iken "kayda girmiş olan" şu rüya da gündeme geldi:

Alıntı:

"TÜRKİSTAN RÜYASI"

Bir gün her zaman olduğu gibi yatsı namazını kıldıktan sonra Türkistan'da başladığım hatim için bir miktar Kur'an-ı Kerim okuduktan sonra iyi yorumlanması gereken bir rüya gördüm:

Bulutsuz, açık bir günde vakit ikindiyi aşıp akşama doğru yaklaşırken gökyüzünün sarıdan turuncuya,turuncudan kızıla yöneldiği saatlerde aniden bir fırtına kopuyordu. Ben bu sırada ,Hoca Ahmed Yesevi hazretlerinin türbesinin ana giriş kapısının bulunduğu güneydoğu tarafındaki tepeciklerden birisinde bulunuyordum. Fırtınanın kopuşu ile beraber toz-dumana karışıyor ve türbe civarında adeta kıyamet kopuyordu.Oldukça sıcak olan bir günde adeta bir kum fırtınasına kapılan insanlar deliler gibi sağa-sola kaçışıyor ve bu esnada her biri başka bir sayha ile bağırışıyorlardı.

Bütün bu manzarayı bir kenardan seyrederken , bakışlarımı türbeye doğru çevirdiğimde yedi yüzyıldan uzun süredir ayakta duran türbenin kumdan bir kalenin eriyip olduğu yere yığılması gibi adeta bulunduğu yerde yerin içine çekildiğini görüyordum.Birkaç saniye içinde olduğu yerde bir taş ve toprak yığını haline gelen türbenin yıkılışını görmek beni üzüntüye boğuyor ve neredeyse ağlayacak hale getiriyordu.

Türbenin yıkılışından sonra ortalık aniden sakinleşiyor,hava duruluyor ve gökyüzü açılıyordu.Etrafa kaçışan insanlardan bazılarının türbenin güneyindeki hakim bir tepecikte, türbeye yaklaşık ikiyüz metre bir mesafede bulunan şantiye binasına gittiklerini görünce ben de şantiye binasına gidiyor ve herkesin girdiği , U şeklinde dizilen masalar etrafında oturduğu toplantı salonuna benzer bir yere giriyordum.Salonda bulunan ve masaların etrafına yerlemiş bir çok insan arasında türbenin restorasyonunda çalışan iki işçi ile Hoca Ahmed Yesevi Üniversitesi'nin Türkiye'den gelen rektör yardımcısından başka tanıdığım kimse olmuyordu.

Kim olduklarını bilemediğim şahıslar kendi aralarında bir ağızdan konuşuyor ve sanki bana duyurmak istermişçesine ufak bir fırtınada Ahmed Yesevi'nin türbesinin yıkıldığı , böylece "Hazret"in büyüklüğünün bir masal olduğunun ortaya çıktığı gibi sözlerle Yesevi hazretlerini çekiştiriyorlardı. Ortaya konuşan üniversitenin o zamanki rektör yardımcısı ise daha önce türbede burnuna gelen güzel kokunun da türbenin yıkılması ile ortadan kaybolduğunu söylüyor ve bu sözleriyle Yesevi hazretlerine dil uzatanları destekliyordu.

Ahmed Yesevi hazretlerinin büyüklüğüne bütün gönlümle inanmış olduğum için , bu sözler üzerine öfkeleniyor ve sesimi yükselterek "Sesinizi kesin...Hazret Sultan Hoca Ahmed Yesevi hazretlerinin türbesinin tepesine namazsız-abdestsiz insanları çıkardınız ve yedi asırdır ayakta duran türbeyi yerle bir etmeyi başardınız. Bununla ne kadar öğünseniz azdır" sözlerimle Ahmed Yesevi hazretleri hakkında ileri geri konuşanların sesini kesiyordum. Ben türbenin tepesine namazsız abdestsiz insanların çıkmasının bu yıkıma yol açtığını söylerken bakışlarımı kendilerine yönelttiğim restorasyonda görevli Türkiyeli iki işçi utançtan büzüşerek adeta masanın altına siniyorlardı.

Yesevi hazretleri hakkında ileri - geri konuşulmasına çok sinirlenerek bu sert sözlerimle ortamı bir anda sessizliğe boğduktan sonra sözlerimi tamamlayıp o salondan ayrılıyordum.Dışarı çıktıktan sonra duvarları yıkılan, kubbesi yerle bir olan türbenin Ahmed Yesevi hazretlerinin kabrinin bulunduğu kısmına denk düşen duvarı dibine geliyordum. Burada üzüntümden boğazıma düğümlenen hıçkırıkları zor tutar halde, gözlerim yaşararak "Türbesinin duvarları yıkılsa, kubbeleri çökse bile Ahmed Yesevi hazretleri işte burada yatıyor.Ne yazık, bu cahil insanlar bu mübarek zatın hakkında bile ileri geri konuşabilme cesaretini gösterebiliyorlar.." diye kendi kendime mırıldanırken gözyaşlarını tutamıyordum..."

Bu rüyanın bazı yönleri tamamıyle açık-seçik olduğu halde bazı yönlerden tefsirine ihtiyaç vardı.Beni çok etkileyen bu rüyayı Türkiye'ye döndüğümde Buhara'da tanıştığımız Nakşbendi şeyhi Mustafa İhsan Karadağ Efendi'ye (*) tabir ettirmeğe karar vererek bir süre için unuttum gitti...

***

(*) Mustafa İhsan Karadağ -K.S.-'un hayat hikayesini sufiforum.com'da
Hazret-i Şeyh Mustafa İhsan Karadağ başlığından okuyabilirsiniz.

(**) Yeni Şafak gazetesinde Dr. Hayati Bice imzası ile yayınlanan "Türkistan Rüyası" adlı yazı dizisinde kayda girmiş bir rüyadır.


Yrd. Doç. Dr. Güldeniz Ekmen Agiş'in rüyası "rahmani bir rüya" olarak görünüyorsa da yoruma muhtaçtı; ancak kendisi de kendisine göre bir yorum yapmıştı.

Yukarıda verilen "Türkistan Rüyası"nı değerlendiren Hz. Şeyh Mustafa İhsan Karadağ'ın yorumu şöyle olmuştu:

Alıntı:
"TÜRKİSTAN RÜYASI"NIN YORUMU :

Hazret-i Şeyh Mustafa İhsan Karadağ Efendi ile görüşmek ve özellikle Türkistan'da gördüğüm rüyayı tefsir ettirmek üzere evlerine telefon ederek ziyaret için randevu istedim.Telefonda görüştüğümüz Mustafa İhsan Karadağ Efendi, kapısının bize her zaman açık olduğunu ve çekinmeden gelmemizi söyleyince içime düşen sıkıntı dağılıp gitmişti.

Kısa sorularla hal ve hatır sormalardan sonra Mustafa İhsan Karadağ Efendi'nin biraz bozulduğunu öğrendiğim sağlık durumu konusunda bir süre konuştuk.Vaktin biraz daralmasını da düşünerek asıl ziyaret sebebimi oluşturan rüyayı anlatmağa başladım.

Anlattığım rüyayı kemal-i ciddiyet ile dinleyen Mustafa İhsan Karadağ Efendi'nin yüzü biraz asılır gibi oldu.Rüyayı anlatmam bittikten sonra adeta bir murakabe yapar gibi bir süre sessizleşen ve adeta içine gömülmüş gibi olan Mustafa Karadağ Efendi, konuşmağa başladı:

"-Evladım, bu rüyan tamamen Ahmed Yesevi hazretlerinin ruhaniyeti tesiriyle görülmüştür ve elhak haktır. Ayan-beyan görülüyor ki Ahmed Yesevi hazretleri kendi adı geçirilerek ve kendi adı kullanılarak yapılan bazı işlerden rahatsız olmaktadır. Ayrıca türbe inşaatında çalışan bazı insanların kebair günahlarla meşguliyetleri ve hatta gusül abdestine dikkat etmemeleri Hazret'in gücüne gitmektedir.

Bu rüya üzerine senin üzerine düşen ve ALLAH rızası için yerine getirmen gereken iki görev var:

Bunlardan birincisi türbe inşaatının sorumlusu ile görüşmen ve işçilerini ikaz etmesini ve özellikle cünüb halde türbe üzerine çıkarak çalışmamalarını öğütlemesini benim adıma rica etmendir. Eğer bu ricaya rağmen aynı masiyetlere ve saygısızlığa devam ederlerse korkarım ki çoluk-çocuklarının, beldelerinin başına büyük musibetler musallat olur.

ALLAH dostlarının şakası yoktur, evladım...

İkinci hususa gelince rektör yardımcısı beye de söyle kendisine dikkat etsin. Manevi bir tokat yiyebilir; kendisine çekidüzen versin.

ALLAH dostlarının şakası yoktur, evladım...

Senin rüyanın sonunda Yesevi hazretleri ve türbe hakkında sarf edilen ileri-geri laflar üzerine çok üzülmen ve Yesevi hazretlerinin büyüklüğü hakkındaki fikrinde sebat etmen senin Hazret'e duyduğun muhabbete ve bu husustaki sıdkının sağlam olduğuna işarettir.Bu rüya vasıtasıyla Hazret'in rahatsızlığını bildirmesi ise senin Hazret'e duyduğun muhabbetin karşılıksız olmadığına işaret olsa gerektir."

Bu sözleri birbiri ardına adeta zihnime kazır gibi söyleyen Mustafa İhsan Karadağ Efendi, daha sonra derin bir nefes alarak arkasına yaslandı ve bir süre gözlerini kapayarak sessizleşti.

Rüyamın yorumu bitince ortalığı kaplayan sessizlik esnasında içimden ALLAH'a hamdettikten sonra tevdi ettiği görevleri Türkistan' a dönünce yerine getireceğime dair Mustafa İhsan Karadağ Efendi'ye söz verdim.

(...)

***

Rüyadan sonra Ahmed Yesevi'nin türbesinin bulunduğu Kazakistan'da tecelli eden zuhuratlar Hazret-i Şeyh'in "ALLAH dostlarının şakası yoktur, evladım..." sözünün gerçekliğini ve Hazret Sultan Ahmed Yesevi'nin yeryüzündeki tasarrufatının halen de devam etmekte olduğunu gösterdi.


_________________
"Bismillah dep beyan eyley hikmet aytıp
Taliblerge dürr ü gevher saçdım mena..."


Hazret-i Pîr-i Türkistan Hoca Ahmed Yesevî [ Qaddesallahu Teala Sırrahul-Azîz ]


Başa Dön
 Profil Özel mesaj gönder  
 
Eskiden itibaren mesajları göster:  Sırala  
Yeni başlık gönder Başlığa cevap ver  [ 8 mesaj ] 

Tüm zamanlar UTC + 2 saat


Kimler çevrimiçi

Bu forumu gezen kullanıcılar: Hiç bir kayıtlı kullanıcı yok ve 2 misafir


Bu foruma yeni başlıklar gönderemezsiniz
Bu forumdaki başlıklara cevap veremezsiniz
Bu forumdaki mesajlarınızı düzenleyemezsiniz
Bu forumdaki mesajlarınızı silemezsiniz

Geçiş yap:  
cron
   Powered by phpBB © 2000, 2002, 2005, 2007 phpBB Group

Türkçe çeviri: phpBB Türkiye