Hakan Albayrak: "Mavi Marmara"da o seher vaktinde...Salih Cenap Baydar, Hakan Albayrak’ın TYB konuşmasını yazdı:
“Ambargo Hamas seçimi kazanınca başladı”“İsrail'li askerler botlardan gemiye çıkmak için belki otuz kere teşebbüste bulundular. Gemiye yaklaştıklarında tekbir getirsek korkup uzaklaşıyorlardı.”
Gemideki Ürdünlü kardeşlerimizden biri şöyle dedi "Sultan Abdülhamit, Filistin'i satmadığı için tahtını kaybetti. Arap dünyasının kralları ise Filistin'i satarak tahtlarını koruyorlar."
Filistin'in başbakanı İsmail Heniye'yi ben çok seviyorum. Onun dediği gibi: "Gemiler Gazze limanına ulaşsa da ulaşmasa da kazandık."5 Haziran 2009 Cumartesi günü Hakan Albayrak'ın Türkiye Yazarlar Birliği genel merkezinde konuşmacı olarak bulunduğu toplantıya katıldım. Albayrak, hıncahınç dolu salondaki aşırı sıcak ve havasız ortama rağmen hepimizi heyecanlandıran şeyler anlattı. Oldukça yorgun görünüyordu, beş gündür uyumadığını söyledi ama heyecanı biz dinleyicilere bile sirayet edecek kadar yoğundu.
Sonradan notlar almadığıma pek hayıflandım. Aktarmak istediğim birçok konuyu hafızamda kalanlardan toparlamak zorunda kalacağım... Hatırlayabildiğim kadarıyla Hakan Albayrak şunları söyledi:
• Döndükten sonra dünyada önemli bir yankı yaratacak birşeyler yapmış olduğumuzu gördük ama Türkiye'deki bazı çevrelerin tutumları bizi son derece rahatsız etti. Yok bilmiyormuymuşuz ne olacağını, yok canımızı bilerek tehlikeye atmışız, siz haysiyet nedir, fedakarlık nedir hiç duymadınız mı? Ayrıca yaptıysak bu bizim canımız. Delikanlılık yapmak da mı yasak?
• Siz biliyor musunuz ne olduğunu? Herkes bu konuyla ilgili görünüyor ama kimse derinlemesine bilmiyor meseleyi. Bu ambargo neden başladı biliyor musunuz? Hayır roketler atılıyor diye değil. Bir askerleri esir alındı diye de değil. Bu olaylardan aylar önce Gazze'de Hamas demokratik seçimi kazanınca başladı.
• İtiraf etmek gerekirse bu derece şiddet beklemiyorduk. Buna rağmen gemideki bir kişinin “keşke gelmeseydik” dediğini, hatta öyle der gibi baktığını bile görmedim.
• Bütün hadiseler boyunca herkes son derece vakur ve sakindi. İnsanlar panik olmaksızın, bana ne görev düşer diye koşturdular.
• İsrail'li askerler botlardan gemiye çıkmak için belki otuz kere teşebbüste bulundular. Gemiye yaklaştıklarında tekbir getirsek korkup uzaklaşıyorlardı. Güverteye asker çıkarmak için gemiye yanaşan botları tekbirlerle karşıladık, korsanların üzerine su sıktık, güvertede ne bulduysak (kova, pet şişe vs, vs, vs) botlara fırlattık; onlar da gemiye ses bombaları, sis bombaları, gaz bombaları attılar ve üzerimize plastik mermiler boşalttılar; ama geri çekilen biz olmadık, onlar oldu.
• Sonra gerçek mermilerle helikopterlerden taramalı ateşi açtılar. Her tarafımızda keskin nişancıların kırmızı lazer ışık noktaları dolaşıyordu.
• Yabancıları ve bayanları geminin iç kısmında tuttuk, güvertede mücadele verenler hep Türklerdi. Yabancılara “siz bizim misafirimizsiniz” dedik.
• Bizi yakalayıp ellerimizi kelepçeledikten sonra yerlere oturttular. Bu sırada yanımdaki Yunanlı arkadaş bana dönüp, “siz çok şanslısınız başınızda Tayyip Erdoğan var, o sizi kurtarır, size zarar gelmesine izin vermez. Bizim Papandreu bize bakmaz bile. Acaba Tayyip Erdoğan bizi de kurtarır mı?” diye sordu. Ben de “sen merak etme bizim başbakan hiçbirimizi burada bırakmaz dedim.”
• İspanyol arkadaşlarımızdan Manuel'le İstanbul'da vedalaşıyorduk. Bir ara gözleri doldu. "Türkiye bütün Avrupa'nın ve bütün dünyanın haysiyetini temsil ediyor. Bunu İspanya'da herkese anlatacağız" dedi.
• Gemideki Ürdünlü kardeşlerimizden biri şöyle dedi "Sultan Abdülhamit, Filistin'i satmadığı için tahtını kaybetti. Arap dünyasının kralları ise Filistin'i satarak tahtlarını koruyorlar."
• 1993'te Bosna'da mücadele verirken arkamızda hükümetimiz yoktu. Sırpların bombaları arasına girmekten korkmuyorduk da Türkiye'ye dönünce ne olacak, bizi tutuklayacaklar mı, bir şey diyecekler mi diye korkuyorduk. Şimdi çok şükür bu durum ortadan kalktı. Allah bu iktidara müthiş bir feraset nasib etti.
• Dönüşte çok iyi karşılandık. Herşey çok iyi organize edilmişti. Bekleniyorduk. Yetkili memurlar aramızda her milletten adama isimleriyle hitab edecek şekilde hazırlanmıştı. Herkese nereye gitmek istediği soruldu, kim neresi derse (Brezilya, Peru ya da Yunanistan faketmeden) uçak bileti takdim edildi. Bilet paralarını devlet karşıladı. Kimseden para istenmedi. İHH para ihtiyacı olanlara para verdi. Türk Hava Yolları gerekirse aktarmalı seferlerle insanları götürdü. Orada pasaportu olmayan kişilere (ki pasaportlarına İsrail el koymuştu çoğu kimsenin) resmi yazılar verilerek bürokratik sıkıntılar ortadan kaldırıldı.
• Lübnan'dan 85 yaşındaki bir baba oğluyla gemiye binmek için İstanbul'a gelmişti. Sizin bu gemiden nasıl haberiniz oldu diye sorduk, “bırakın gemiyi” dediler. Lübnan'da teker teker İHH başkanının, yardımcılarının isimleri konuşuluyor. Biz kim nerede ne yapıyor o ayrıntıda takip ediyoruz” dediler.
• Beni şimdi hiç tanımadığım numaralardan arıyorlar. Bir Arap kendi dilinde coşkuyla teşekkür edip kapatıyor. Ne dediğini bile anlamıyorum ama arada “izzet” gibi kelimeleri seçebiliyorum.
• Şimdi aşırı milliyetçi, ırkçı yaklaşımları benimseyenlere sesleniyorum. Bu kesimler “Araplar kendi insanlarına sahip çıkmıyor, size ne oluyor” diye bize soruyorlar. Siz ağaç kabuğundan mı çıktınız. Varlığımız 1923'te mi başladı? O insanlar bizim kardeşlerimiz. Yine de bu kafadaki insanlar şunu bilmeli ki Filistin halkının belki yarısı Türk ve Kürt'tür. İsimler el-türki, el-istanbuli, el-kürdi diye bitiyor bu insanların. Sırf bu tarafıyla bile sizin sahip çıkmanız lazım bu davaya!
• Rabbim şehid olanları sanki özellikle bazı yerlerden seçti. Şimdi Kayseri'de, Bitlis'te, Diyarbakır'da, İzmir'de bu şehitler her sene anılacaklar.
• Bu yaşananlardan sonra Filistin'le kan kardeş olduk.
• Biliyor musunuz Türk şehitlerin ismi aynı anda Filistin'de caddelere sokaklara veriliyor şimdi.
• Bu şehitlerin yaptığı iş az bir iş değil. Ümmete ümmet olduğunu hatırlattılar.
• Mevlana İdris, “kader kimi seçerse kaptan o olsun” demişti. Kader bizi (Türkiye'yi) seçti. Beni tanıyanlar bilir, milliyetçilik gayretiyle söylemiyorum. İslam dünyası liderini buldu. Eğer bu liderliği yapan Uganda olsaydı onun için de canla başla çalışırdım.
• 80 senedir ulus devlete alıştık. Yabancıların çizdiği sınırları Allah'ın emriymişcesine benimsedik. Böyle bir pası atmak belki elli sene sürerdi ama Rabbimiz adeta zamanı hızlandırdı. Birkaç sene içinde üzerimizdeki ölü toprağını attık. Bakın bu gün ne noktaya geldik.
• Gelirken bir taksi şoförü bir laf söyledi çok beğendim: “Tüm dünya Türkiye'nin nasıl bir insan olduğunu anladı!
” (Salonda gülüşmeler...)
• Biz giderken uyku tulumları ile falan gittik. Filistinli lider Raid Salah ise farklıydı. Bir kenarda, bir koltuk üzerine kıvrılıp yatıyordu her gece. Yastığı bile yoktu. Ellerini yastık yapıyordu. Her gece birileri gidip üzerine bir battaniye örtüyordu. Sabah kalkınca battaniyeyi katlayıp bırakıyordu.
• Filistin'in başbakanı İsmail Heniye'yi ben çok seviyorum. Onun dediği gibi: "Gemiler Gazze limanına ulaşsa da ulaşmasa da kazandık."
http://www.tyb.org.tr/haberler/salih-ce ... sini-yazdi