Sufiforum.com

2009'da başlayan SUFİFORUM'da İslam; İslam Tasavvuf Geleneği ile ilgili her türlü güncel ya da 'eskimez' konular yer almaktadır. İçerik yenilemeleri tasavvuf.name sitesinden sürdürülmektedir. ALLAH YÂR OLSUN.

Giriş |  Kayıt




Yeni başlık gönder Başlığa cevap ver  [ 4 mesaj ] 
Yazar Mesaj
 Mesaj Başlığı: Hakan Albayrak: "Mavi Marmara"da o seherde neler yaşandı?
MesajGönderilme zamanı: 05.06.10, 11:22 #mesajın linki (?)
Çevrimdışı
Kullanıcı avatarı

Kayıt: 05.01.10, 21:01
Mesajlar: 488
Hakan Albayrak yaşadıklarını Ankara'lılara anlattı...

Şair, yazar, gazeteci Hakan Albayrak, kendisinin de bulunduğu "Mavi Marmara" gemisinde yaşananları ve sonrasını anlattı.

Hakan Albayrak, Türkiye Yazarlar Birliği Konferans salonunda gerçekleştirilecek sohbet toplantısında, filonun hikayesini ve uluslararası sularda İsrail'in gerçekleştirdiği terörist katliamı anlattı

TYB-ANKARA:

Müdafaa cad. 10/13
Kızılay-ANKARA


Başa Dön
 Profil Özel mesaj gönder  
 
 Mesaj Başlığı: Hakan Albayrak: Mavi Marmara'da o seherde neler yaşandı?
MesajGönderilme zamanı: 06.06.10, 22:00 #mesajın linki (?)
Çevrimdışı
Kullanıcı avatarı

Kayıt: 05.01.10, 21:01
Mesajlar: 488
Mavi Marmara'da o gece

Hakan Albayrak


Sabah namazı sırasında saldırıya geçtiler. Sivil bir yolcu gemisine karşı iki savaş gemisi, bir denizaltı, dişine kadar silahlı askerlerle dolu sayısız Zodyak (bot) ve helikopterler... İsrail donanmasının en seçkin komandoları...

Dünyanın en aşağılık korkaklar sürüsü!

Güverteye asker çıkarmak için gemiye yanaşan botları tekbirlerle karşıladık, korsanların üzerine su sıktık, güvertede ne bulduysak (kova, pet şişe vs, vs, vs) botlara fırlattık; onlar da gemiye ses bombaları, sis bombaları, gaz bombaları attılar ve üzerimize plastik mermiler boşalttılar; ama geri çekilen biz olmadık, onlar oldu.

Botlar defalarca yanaştı ve her defasında geri çekildi.

Biz güvertede bu mücadeleyi verirken geminin çatı kısmındaki arkadaşlarımız da kaptan köşkünü ve uydu sistemini savunuyorlardı; helikopterle indirilen "seçkin komandolar"ın tepesine bindiler ve silahlarını alıp denize attılar; kameraların kaydettiği destansı bir direnişle İsrail'i rezil rüsva ettiler.

Ama bu rezillik onlara yetmedi.

Aşağılık gururlarını kurtarmak için üzerimize gerçek mermi yağdırmaları gerekiyordu.

Makineli tüfeklerle önlerine geleni taradılar...

Lazerli tüfeklerle nişan alarak birçok arkadaşımızı alınlarından vurdular...

Helikopterlerden, botlardan, her taraftan ateş ediyorlardı...

Belli ki telsizlerden "sınırsız katliam emri" verilmişti...

İsrailli yetkililer "Askerlerimiz kendilerini savundular" diye yalan söyleyedursunlar, 19 yaşındaki Kayserili kardeşimiz –geminin sevgilisi- Furkan Doğan'ın kafasındaki beş kurşun bütün dünyaya hakikati haykırıyor.

Yaklaşık bir saatlik bir mücadeleden sonra, "Çok şehidimiz ve yaralımız var. Daha fazla kanın akmaması için beyaz bayrak çekiyoruz. Herkes mücadeleye son verip salonlarda toplansın" gibi bir anons yapıldı.

Yanımda Büyük Birlik Partisi Genel Başkan Danışmanı –eski Alperen Ocakları Başkanı- Eyüp Gökhan Özekin ve kardeşim Sinan Albayrak vardı...

İkinci kattaki 'mevzi'mizdeydik...

"Ne yapacağız?" diye soran gözlerle birbirimize baktık...

Anons tekrar edildi...

Ve...

Gemiyi, kendimizi, her şeyi Allah'a ısmarlayıp geri çekildik.

* * *

Evet, orada geri çekildik...

Ama kazandık inşaallah.

Manen kazandığımız gibi maddeten de kazandık.

Mavi Marmara direnişi surda bir gedik açtı.

Bu vicdan ayaklanmasıyla sarsılan İsrail yanlısı Mısır yönetimi Gazze'ye ambargoyu kaldırmak zorunda kaldı.

İsrail de ablukayı hafifletmekten bahsediyor.

İlla ki hafifletecek.

Hafifletmekle kalmayıp tamamen kaldıracak.

Bunu ya yapacak, ya yapacak!

Elin değil beyin yaman olduğunu bütün dünya görecek inşaallah.

ŞEHİTLERİN GÖLGESİ ALTINDA

Sevgili İbrahim Bilgen, sevgili Ali Haydar Bengi, sevgili Çetin Topçuoğlu, sevgili Necdet Yıldırım, sevgili Fahri Yaldız, sevgili Cengiz Songür, sevgili Cengiz Akyüz, sevgili Cevdet Kılıçlar ve sevgili Furkan Doğan'a şehadet düştü...

Geride kalan bizlere ise konuşmak ve yazmak düşüyor...

Konuşurken ve yazarken kendimi bir şey sanmadığımı, şehitlerimizin yüksek mertebeleri karşısında un ufak olduğumu bilmenizi isterim.

YUNAN GAZETECİ: ERDOĞAN BİZE DE SAHİP ÇIKAR MI?

Korsanlar gemiyi Aşdod limanına çekerken yanımdaki Yunanlardan biri (solcu bir gazeteci) şöyle dedi: "Erdoğan sizi bunların elinde bırakmayacaktır. Ama Papandreu bizim için uğraşmayabilir. Sahipsiz kalırsak Erdoğan bize de sahip çıkar mı?"

İçimden geleni söyledim: "Sizler bu davada bizim yoldaşlarımızsınız. Hiçbirinizi feda etmeyiz. Hükümetimiz de size sahip çıkacaktır inşaallah. Bu bir Türk gemisi ve sizler Türkiye'nin misafirleri sayılırsınız."

Allah utandırmadı. Onlar da bizimle beraber İstanbul'a getirildiler. İstanbul'da bir yandan İHH, öbür yandan Türk Hava Yolları bütün yabancılarla yakından ilgilendi. Hepsi otellerde misafir edildi ve memleketlerine dönüşleri (ücretsiz) ayarlandı.

MUSTAFA İSLAMOĞLU'NUN MEAL-TEFSİRİNE EL KOYDULAR

İsrailliler bizi İstanbul uçağına bindirirken "Eşyalarınızı da göndereceğiz" dediler. Valizim geldi ama içinden sadece gözlüğüm ve şişme yatağım çıktı. Bilgisayarımı, giysilerimi ve kızlarımın Filistinli çocuklara gönderdiği oyuncakları almışlar. Mustafa İslamoğlu hocanın meal-tefsirinin birinci cildini yanıma almıştım, ona da el koymuşlar. Buna çok sevindim. İnşaallah dikkatlice okurlar. Bilhassa Benî İsrail'le ilgili ayetleri.

GAZZE MESELESİNE KÖKLÜ ÇÖZÜM

Hamas ve El-Fetih barıştırılıp bütün Filistin'i temsil eden bir hükümetin kurulması ve bu hükümetin derhal bağımsızlık ilan etmesi sağlanmalı.

Bağımsızlık beyannamesinde devletin sınırları meselesi kısmen muallakta bırakılabilir ama Gazze ve Akdeniz'deki kara sular mutlaka zikredilmeli.

Türkiye başta olmak üzere pek çok ülke bağımsız Filistin devletini derhal tanıyacak ve Filistin hükümetinin talebi üzerine Gazze'yle deniz köprüsü kurabilecektir.

Mavi Marmara'da katliam yapan alçaklar o zaman ne halt edecekler?

Hiçbir halt edemeyecekler!

NOT: Filistin'de birlik hükümeti kurulamazsa, Gazze'deki yönetim "Geçici olarak Türkiye mandasına giriyoruz" desin. Rest!

Kerbela gibi bir şey

Sadık Battal'a, Mavi Marmara'da yaşanan şeyin Kerbela hadisesi gibi bir şey olduğunu söyledim. "Evet" dedi; "Ama bu sefer Kûfe ihanet etmedi." Davaya sahip çıkan halkımıza ve hükümetimize, İslam dünyasının dört bir yanında Mavi Marmara için ayağa kalkan kardeşlerimize, insanlık haysiyet ve şerefi namına bizimle beraber hareket eden Hıristiyanlara ve Yahudilere medyun-ı şükranız. Yaşasın ümmet bilinci ve yaşasın küresel intifada!

MANUEL: İYİ Kİ TÜRKİYE VAR

Mavi Marmara ekibindeki İspanyollardan Manuel'le İstanbul'da vedalaşıyorduk. Bir ara gözleri doldu. "Türkiye bütün Avrupa'nın ve bütün dünyanın haysiyetini temsil ediyor. Bunu İspanya'da herkese anlatacağız" dedi.

Şehitlerimizin kanı ümmeti titretip kendine döndürüyor

Gemideki Ürdünlü kardeşlerimizden birinin tesbiti: "Sultan Abdülhamit, Filistin'i satmadığı için tahtını kaybetti. Arap dünyasının kralları ise Filistin'i satarak tahtlarını koruyorlar."

Libya'da bir gazetenin Mavi Marmara katliamıyla ilgili başlığı: "Türkler Filistin için kanlarını verdiler, Araplar nerede?"

Suriyeli-Türkiyeli gazeteci Hüsnü Mahalli'nin yorumu: "Mavi Marmara, Arap sokaklarının şerefi oldu."

Diriliş muştusudur Mavi Marmara...

Yeniden ümmet olmaya başladığımızın resmidir...

Anadolu çocukları o gemide Allah yolunda mazlum Filistinliler için mücadele ederken can verdiler ve Arap sokakları bu soylu mesajı öpüp başlarının üstüne koydular...

Ümmet titreyip kendine dönüyor...

Dalga dalga yükseliyor vicdan ayaklanması...

Çatır çatır çatırdıyor ihanet çarkı...

Allahu ekber ve lillahi'l hamd.

Yeni Şafak


Başa Dön
 Profil Özel mesaj gönder  
 
 Mesaj Başlığı: Re: Hakan Albayrak: "Mavi Marmara"da o seherde neler yaşandı?
MesajGönderilme zamanı: 09.06.10, 14:58 #mesajın linki (?)
Çevrimdışı
Kullanıcı avatarı

Kayıt: 15.12.08, 02:19
Mesajlar: 253
Hakan Albayrak: "Mavi Marmara"da o seher vaktinde...

Salih Cenap Baydar, Hakan Albayrak’ın TYB konuşmasını yazdı:

“Ambargo Hamas seçimi kazanınca başladı”

“İsrail'li askerler botlardan gemiye çıkmak için belki otuz kere teşebbüste bulundular. Gemiye yaklaştıklarında tekbir getirsek korkup uzaklaşıyorlardı.”

Gemideki Ürdünlü kardeşlerimizden biri şöyle dedi "Sultan Abdülhamit, Filistin'i satmadığı için tahtını kaybetti. Arap dünyasının kralları ise Filistin'i satarak tahtlarını koruyorlar."

Filistin'in başbakanı İsmail Heniye'yi ben çok seviyorum. Onun dediği gibi: "Gemiler Gazze limanına ulaşsa da ulaşmasa da kazandık."


5 Haziran 2009 Cumartesi günü Hakan Albayrak'ın Türkiye Yazarlar Birliği genel merkezinde konuşmacı olarak bulunduğu toplantıya katıldım. Albayrak, hıncahınç dolu salondaki aşırı sıcak ve havasız ortama rağmen hepimizi heyecanlandıran şeyler anlattı. Oldukça yorgun görünüyordu, beş gündür uyumadığını söyledi ama heyecanı biz dinleyicilere bile sirayet edecek kadar yoğundu.

Sonradan notlar almadığıma pek hayıflandım. Aktarmak istediğim birçok konuyu hafızamda kalanlardan toparlamak zorunda kalacağım... Hatırlayabildiğim kadarıyla Hakan Albayrak şunları söyledi:

• Döndükten sonra dünyada önemli bir yankı yaratacak birşeyler yapmış olduğumuzu gördük ama Türkiye'deki bazı çevrelerin tutumları bizi son derece rahatsız etti. Yok bilmiyormuymuşuz ne olacağını, yok canımızı bilerek tehlikeye atmışız, siz haysiyet nedir, fedakarlık nedir hiç duymadınız mı? Ayrıca yaptıysak bu bizim canımız. Delikanlılık yapmak da mı yasak?
• Siz biliyor musunuz ne olduğunu? Herkes bu konuyla ilgili görünüyor ama kimse derinlemesine bilmiyor meseleyi. Bu ambargo neden başladı biliyor musunuz? Hayır roketler atılıyor diye değil. Bir askerleri esir alındı diye de değil. Bu olaylardan aylar önce Gazze'de Hamas demokratik seçimi kazanınca başladı.
• İtiraf etmek gerekirse bu derece şiddet beklemiyorduk. Buna rağmen gemideki bir kişinin “keşke gelmeseydik” dediğini, hatta öyle der gibi baktığını bile görmedim.
• Bütün hadiseler boyunca herkes son derece vakur ve sakindi. İnsanlar panik olmaksızın, bana ne görev düşer diye koşturdular.
• İsrail'li askerler botlardan gemiye çıkmak için belki otuz kere teşebbüste bulundular. Gemiye yaklaştıklarında tekbir getirsek korkup uzaklaşıyorlardı. Güverteye asker çıkarmak için gemiye yanaşan botları tekbirlerle karşıladık, korsanların üzerine su sıktık, güvertede ne bulduysak (kova, pet şişe vs, vs, vs) botlara fırlattık; onlar da gemiye ses bombaları, sis bombaları, gaz bombaları attılar ve üzerimize plastik mermiler boşalttılar; ama geri çekilen biz olmadık, onlar oldu.
• Sonra gerçek mermilerle helikopterlerden taramalı ateşi açtılar. Her tarafımızda keskin nişancıların kırmızı lazer ışık noktaları dolaşıyordu.
• Yabancıları ve bayanları geminin iç kısmında tuttuk, güvertede mücadele verenler hep Türklerdi. Yabancılara “siz bizim misafirimizsiniz” dedik.
• Bizi yakalayıp ellerimizi kelepçeledikten sonra yerlere oturttular. Bu sırada yanımdaki Yunanlı arkadaş bana dönüp, “siz çok şanslısınız başınızda Tayyip Erdoğan var, o sizi kurtarır, size zarar gelmesine izin vermez. Bizim Papandreu bize bakmaz bile. Acaba Tayyip Erdoğan bizi de kurtarır mı?” diye sordu. Ben de “sen merak etme bizim başbakan hiçbirimizi burada bırakmaz dedim.”
• İspanyol arkadaşlarımızdan Manuel'le İstanbul'da vedalaşıyorduk. Bir ara gözleri doldu. "Türkiye bütün Avrupa'nın ve bütün dünyanın haysiyetini temsil ediyor. Bunu İspanya'da herkese anlatacağız" dedi.
• Gemideki Ürdünlü kardeşlerimizden biri şöyle dedi "Sultan Abdülhamit, Filistin'i satmadığı için tahtını kaybetti. Arap dünyasının kralları ise Filistin'i satarak tahtlarını koruyorlar."
• 1993'te Bosna'da mücadele verirken arkamızda hükümetimiz yoktu. Sırpların bombaları arasına girmekten korkmuyorduk da Türkiye'ye dönünce ne olacak, bizi tutuklayacaklar mı, bir şey diyecekler mi diye korkuyorduk. Şimdi çok şükür bu durum ortadan kalktı. Allah bu iktidara müthiş bir feraset nasib etti.
• Dönüşte çok iyi karşılandık. Herşey çok iyi organize edilmişti. Bekleniyorduk. Yetkili memurlar aramızda her milletten adama isimleriyle hitab edecek şekilde hazırlanmıştı. Herkese nereye gitmek istediği soruldu, kim neresi derse (Brezilya, Peru ya da Yunanistan faketmeden) uçak bileti takdim edildi. Bilet paralarını devlet karşıladı. Kimseden para istenmedi. İHH para ihtiyacı olanlara para verdi. Türk Hava Yolları gerekirse aktarmalı seferlerle insanları götürdü. Orada pasaportu olmayan kişilere (ki pasaportlarına İsrail el koymuştu çoğu kimsenin) resmi yazılar verilerek bürokratik sıkıntılar ortadan kaldırıldı.
• Lübnan'dan 85 yaşındaki bir baba oğluyla gemiye binmek için İstanbul'a gelmişti. Sizin bu gemiden nasıl haberiniz oldu diye sorduk, “bırakın gemiyi” dediler. Lübnan'da teker teker İHH başkanının, yardımcılarının isimleri konuşuluyor. Biz kim nerede ne yapıyor o ayrıntıda takip ediyoruz” dediler.
• Beni şimdi hiç tanımadığım numaralardan arıyorlar. Bir Arap kendi dilinde coşkuyla teşekkür edip kapatıyor. Ne dediğini bile anlamıyorum ama arada “izzet” gibi kelimeleri seçebiliyorum.
• Şimdi aşırı milliyetçi, ırkçı yaklaşımları benimseyenlere sesleniyorum. Bu kesimler “Araplar kendi insanlarına sahip çıkmıyor, size ne oluyor” diye bize soruyorlar. Siz ağaç kabuğundan mı çıktınız. Varlığımız 1923'te mi başladı? O insanlar bizim kardeşlerimiz. Yine de bu kafadaki insanlar şunu bilmeli ki Filistin halkının belki yarısı Türk ve Kürt'tür. İsimler el-türki, el-istanbuli, el-kürdi diye bitiyor bu insanların. Sırf bu tarafıyla bile sizin sahip çıkmanız lazım bu davaya!
• Rabbim şehid olanları sanki özellikle bazı yerlerden seçti. Şimdi Kayseri'de, Bitlis'te, Diyarbakır'da, İzmir'de bu şehitler her sene anılacaklar.
• Bu yaşananlardan sonra Filistin'le kan kardeş olduk.
• Biliyor musunuz Türk şehitlerin ismi aynı anda Filistin'de caddelere sokaklara veriliyor şimdi.
• Bu şehitlerin yaptığı iş az bir iş değil. Ümmete ümmet olduğunu hatırlattılar.
• Mevlana İdris, “kader kimi seçerse kaptan o olsun” demişti. Kader bizi (Türkiye'yi) seçti. Beni tanıyanlar bilir, milliyetçilik gayretiyle söylemiyorum. İslam dünyası liderini buldu. Eğer bu liderliği yapan Uganda olsaydı onun için de canla başla çalışırdım.
• 80 senedir ulus devlete alıştık. Yabancıların çizdiği sınırları Allah'ın emriymişcesine benimsedik. Böyle bir pası atmak belki elli sene sürerdi ama Rabbimiz adeta zamanı hızlandırdı. Birkaç sene içinde üzerimizdeki ölü toprağını attık. Bakın bu gün ne noktaya geldik.
• Gelirken bir taksi şoförü bir laf söyledi çok beğendim: “Tüm dünya Türkiye'nin nasıl bir insan olduğunu anladı! :-) ” (Salonda gülüşmeler...)
• Biz giderken uyku tulumları ile falan gittik. Filistinli lider Raid Salah ise farklıydı. Bir kenarda, bir koltuk üzerine kıvrılıp yatıyordu her gece. Yastığı bile yoktu. Ellerini yastık yapıyordu. Her gece birileri gidip üzerine bir battaniye örtüyordu. Sabah kalkınca battaniyeyi katlayıp bırakıyordu.
• Filistin'in başbakanı İsmail Heniye'yi ben çok seviyorum. Onun dediği gibi: "Gemiler Gazze limanına ulaşsa da ulaşmasa da kazandık."

http://www.tyb.org.tr/haberler/salih-ce ... sini-yazdi


Başa Dön
 Profil Özel mesaj gönder  
 
 Mesaj Başlığı: Re: Hakan Albayrak: "Mavi Marmara"da o seherde neler yaşandı?
MesajGönderilme zamanı: 09.06.10, 15:05 #mesajın linki (?)
Çevrimdışı
Kullanıcı avatarı

Kayıt: 05.01.10, 21:01
Mesajlar: 488
Hakan Albayrak konuşma yaparken Bülent Arınç haberi ortada yoktu. F. Gülen'in açıklaması ise o surada herkes tarafından bilinmiyordu. Dolayısıyle bu konulara değinilmedi.

Ancak Hakan Albayrak, "kendilerinin "insanları ölüme götürmek ile suçlandığı"nı anlattı ve açık açık "Gemiye binmek için müracaat eden bazı AKP milletvekilleri Antalya'da gemiye binmekten son anda engellendiler" dedi.

Anlaşılan vahim durumlar ortaya çıkacağı "siyasi show için" sefere talip olan AKP milletvekillerinin kulaklarına fısıldanmış. (Yukarıya alıntılanan bugünkü Cumhuriyet gazetesindeki bir yazıdaki kırmızı satırlar olayın içyüzüne ışık tutmaktadır zaten...)

Şimdi şu günleri geleceğin tarihçileri ibret ile kaydedecektir.

Ahmed Davutoğlu'nun Hillary Clinton ile 2,5 saatlik tavizsiz görüşmesi sonrası İsrail Dışişleri Bakanı Ehud Barak ile de Türk'e yaraşır bir tavır ile konuştuğu ortaya çıktı.

Şu krizde Ahmed Davutoğlu'nun T.C. Dışişleri Bakanlığı koltuğunda Ahmed Davutoğlu'nun oturuyor olmasının da milletimize Rahmani bir lütuf olduğu tekrar anlaşıldı.

Yazarlar Birliği'nde şu sorunun cevabını hiç kimse veremedi: "T.C. Dışişleri Bakanlığı koltuğunda Ahmed Davutoğlu değil de selefi Ali Babacan oturuyor olsa idi Hakan Albayrak ya da Mustafa Özcan hala İsrail zindanında esir olur muydu olmaz mıydı ?"

SON BİR ÖNERİ: Taa okyanus ötelerinden geleni başta olmak üzere "nifak kokusu neşreden" kalem ve zevatın psikolojik baskısına maruz kaldığı anlaşılan Hakan Albayrak ve diğer tanıdığımız IHH yetkililerini "geçmiş olsun" ve "tebrik" mesajlarımız ile; şehidlerin ailelerinden tanıdıklarımızı taziye ziyaretleri ile destekleyelim.

Hakan Albayrak'ın e-maili: halbayrak@yahoo.com


Başa Dön
 Profil Özel mesaj gönder  
 
Eskiden itibaren mesajları göster:  Sırala  
Yeni başlık gönder Başlığa cevap ver  [ 4 mesaj ] 

Tüm zamanlar UTC + 2 saat


Kimler çevrimiçi

Bu forumu gezen kullanıcılar: Hiç bir kayıtlı kullanıcı yok ve 3 misafir


Bu foruma yeni başlıklar gönderemezsiniz
Bu forumdaki başlıklara cevap veremezsiniz
Bu forumdaki mesajlarınızı düzenleyemezsiniz
Bu forumdaki mesajlarınızı silemezsiniz

Geçiş yap:  
cron
   Powered by phpBB © 2000, 2002, 2005, 2007 phpBB Group

Türkçe çeviri: phpBB Türkiye