Sufiforum.com

2009'da başlayan SUFİFORUM'da İslam; İslam Tasavvuf Geleneği ile ilgili her türlü güncel ya da 'eskimez' konular yer almaktadır. İçerik yenilemeleri tasavvuf.name sitesinden sürdürülmektedir. ALLAH YÂR OLSUN.

Giriş |  Kayıt




Yeni başlık gönder Başlığa cevap ver  [ 2 mesaj ] 
Yazar Mesaj
 Mesaj Başlığı: Cemaat psikolojisi, cariyeliğin mahiyeti / Ebubekir SİFİL
MesajGönderilme zamanı: 16.05.10, 08:08 #mesajın linki (?)
Çevrimdışı
Kullanıcı avatarı

Kayıt: 31.12.08, 16:59
Mesajlar: 308
Cemaat psikolojisi, cariyeliğin mahiyeti

Ebubekir Sifil

mail@ebubekirsifil.com

Milli Gazete

2010-05-16

Cariyelik ve kölelik meselesi, modern zamanlarda adeta bir utanç vesilesi gibi karşılanan hususların başında geliyor. Müslümanlar kendi inançlarından, kaynaklarından, geçmişlerinden... hasılı "kimliklerinden" öylesine uzaklaştırılmış, öylesine yabancılaştırılmış durumda ki, herhangi bir "çağdaş" mahfil tarafından tenkit bağlamında gündeme getirilen herhangi İslamî bir meseleyi refleksif olarak "geçmişi suçlama" psikolojisiyle karşılıyoruz! İnsaflı gayrimüslimlerin gösterdiği sağduyu ve tarafsızlığı biz kendi geçmişimize ve kimlik unsurlarımıza gösteremiyoruz. Hakikat ne yazık ki bu!

Endonezya ve Cava'da 17 yıl devlet görevlisi olarak çalışmış, bir ara Müslüman ismi alarak Mekke ve Medine'ye de giderek bir süre kalmış bulunan ünlü Hollandalı müsteşrik (İslam bilimcisi) Snouck Hurgronje, Haremeyn izlenimlerini bilahare kayda geçirdiği eserinde şöyle diyor: "Avrupalılar İslam'da esaret (kölelik) hakkında Amerika ile şarktaki (doğudaki) şartları birbirine karıştırmaktan dolayı hatalı hükümler vermişlerdir. Bundan dolayı İngilizler'in esir (köle) ticaretini men için koydukları nizamlar hakkındaki sitayişler (övgüler) pek yerinde değildir. (...) Bugünkü şartlar içinde onlar için esir (köle) olmak bir saadettir. Denemek için kendilerine, benimle birlikte yurtlarına dönmelerini teklif ettiğim esirlerin (kölelerin) hemen hepsi, bu teklifimi ancak kendilerini tekrar Mekke'ye getirmem şartı ile kabul ediyorlardı."1

Bir başka müsteşrik de şunları söylüyor: "Arabistan'da esirlerin (kölelerin) vaziyeti daima tahammül edilemeyecek gibi değildir ve kendisi ekseriyetle mes'uttur. (...) Arabistan yaylalarında -ki oralarda yalnız hali vakti yerinde olanlar esir (köle) sahibidir-, hayır sahipleri azatlı köle ve cariyeler evlendirir ve kendi mallarından onlara ya deve veya hurma ağacı gibi şeyler verirler. Bu Afrikalıların gönüllerinde esir (köle) edildiklerinden dolayı hiçbir kin yoktur. (...) Allah onlara felaketlerinde lütfetmiştir. Onlar, "Bu, Allah'ın lütfudur" diyebilirler. (...) Esirlerin yeni vatanları onlara eskisinden daha güzel görünür. Orada onlar Allah'ın hür kullarıdır. Orası onlar için daha yüksek bir medeniyet diyarıdır. Bu cihetle, esarete düştüklerinden dolayı Allah'a şükrederler."2

Kendi geçmişimiz ve kimlik unsurlarımız hakkında vicdan ve insaf sahibi gayrimüslimlerin gösterdiği tarafsızlığı gösterememek... Evet, asıl utanılması gereken nokta budur. Yukarıda iki müsteşrikten "kölelik" konusunda aktardığım ifadeler, aynıyla "cariyelik" için de geçerlidir. Zira cariyelik, hukuki bir statü olarak kölelikten başka bir şey değildir; cariye, kadın köledir.

Cariyenin efendisiyle arasındaki ilişki tarzını düzenleyen belli kaideler, hükümler vardır. Hiçbir cariye sahibi, cariyesi üzerinde "lâ yüs'el" derecede bir egemenliğe sahip değildir. Bilhassa Batı etkisiyle oluşmuş önyargılar "cariye" deyince, "odalık", "kapatma"... gibi çağrışımlar eşliğinde devreye girse de, yukarıda Hurgronje'den yaptığım nakil bu noktadaki yanılgıyı açık seçik ortaya koymaktadır.

İslam'da iki türlü cariyelik vardır: Hizmetçi ve efendisinin istifraş hakkına sahip bulunduğu cariyeler. Birinci gruptakiler, bilhassa efendilerinin günlük hizmetlerini gören cariyelerdir. Bunlarla, efendileri dahil hiç kimsenin cinsel ilişkide bulunma hakkı ve serbestisi yoktur. Zira bunlar efendilerinin izniyle başka birisiyle evlidirler. Efendinin, evlenmek isteyen cariyeyi bundan men etme hakkı var mıdır? Ebussuud Efendi'nin verdiği bir fetva, cariyesini kasıtlı olarak evlenmekten men eden bir efendinin bu tasarrufunun mahkeme tarafından iptal edileceğini göstermektedir.3

Devam edecek.

1 İslam Ansiklopedisi, MEB, 1/113.

2 İslam Ansiklopedisi, MEB, 1/114.

3 Bkz. Prof. Dr. Ahmed Akgündüz, Osmanlı'da Harem, 155.


Başa Dön
 Profil Özel mesaj gönder  
 
 Mesaj Başlığı: Re: Cemaat psikolojisi, cariyeliğin mahiyeti / Ebubekir SİFİL
MesajGönderilme zamanı: 23.05.10, 09:44 #mesajın linki (?)
Çevrimdışı
Kullanıcı avatarı

Kayıt: 31.12.08, 16:59
Mesajlar: 308
Cemaat psikolojisi, cariyeliğin mahiyeti
-2-

Ebubekir Sifil

mail@ebubekirsifil.com

2010-05-23
Milli Gazete


Bir önceki yazıyı, iki türlü cariyelik statüsü olduğunu, bunlardan birincisinin "hizmetçi cariyelik" olduğunu belirterek bitirmiştik. Prof. Dr. Ahmet Akgündüz hocanın ifadesiyle "İslam Hukukundaki cariyelerin çoğunluğu asrımızdaki işçi kadınlar veya evlere gelen hizmetçi kadınlar gibidirler. Değişen sadece isimleridir. Yani her cariye ile illa da karı koca münasebeti akla gelmemelidir. Başkalarının hanımı bulunan veya sadece efendisinin evindeki hizmetleri görmekle mükellef olan cariyelerin sayısı, belli şartlar çerçevesinde karı koca hayatı yaşanılan cariyelere nisbetle en az on katıdır. Bugün hizmetli kadınlar ile işverenleri arasında hangi münasebet varsa, İslam hukukunda da cariye ile efendisi arasında o münasebet vardır. Kendisi ile efendinin karı koca hayatı yaşadığı cariyenin efendisi ile olan münasebeti ise, çok az hükümler dışında hür kadın ile kocası arasındaki münasebet gibidir."1

İkinci tür cariyelik ise, efendisiyle münasebeti cinsel ilişkiyi içeren cariyelerin konumunu ifade etmektedir. Buradaki "cinsel ilişki"den iki nokta kastedilmektedir:

1. Efendisinin nikâh akdiyle evlilik bağı kurduğu cariye. Bu durumdaki cariyeler azat edilip "hür kadın" statüsüne kavuşturularak nikâhlanabileceği gibi, cariyelik statüsü devam ettirilerek de nikâhlanabilir. Kanuni Sultan Süleyman'ın cariyesi Hürrem Sultan, cariyelik statüsü devam ettiği halde nikâhlanılan bir cariyedir.

Bu durumdaki cariyeler, efendilerinden çocuk doğurduklarında "ümmü'l-veled" adını alır ve efendilerinin ölmesiyle otomatik olarak hürriyetlerine kavuşurlar.

2. Efendisinin, nikâh akdi olmadan cinsel ilişki kurduğu cariye. Bunun için şu şartların bulunması gerekir:

A. İstifraş hakkı denen bu hakkın tahakkuk etmesi için cariye ile efendisi arasında "teserri akdi" denen bir akit yapılmış olmalıdır. Zina, sifah gibi durumların söz konusu olmaması için savaş sonunda hangi cariyenin kime ait olduğunu gösteren bir akit olan teserri, cariyeyi diğer herhangi bir erkeğe haram kılar.

B. Cariye başka bir erkekle evli olmamalıdır. Hür veya köle başka bir erkekle evli olan cariyenin ne istifraşı ne de nikâhlanması söz konusudur. Kocası başka birisinin kölesi durumunda olsa bile bu durumda cariye ile efendisi arasında nikâh veya istifraşa dayalı cinsi münasebet söz konusu olmayacaktır.

Bu durumdaki cariye de efendisinden çocuk sahibi olduğunda -tıpkı efendisiyle nikâh akdi sonucu evlenmiş olan cariye gibi- "ümmü'l-veled" olur ve efendisinin vefatıyla hürriyetine kavuşur.

Efendisinden çocuk sahibi olan bir cariye, satış, hibe, rehin... gibi bir yolla efendisinin mülkünden çıkarılamaz. Çünkü bu gibi tasarruflar, ümmü'l-veled olması sebebiyle sahip olduğu hürriyet hakkının butlanı sonucunu doğurur.2

Bu bahsi kapatırken bir hususa daha değinelim: Son zamanlarda cariye meselesi hakkında yazıp konuşan bazı kimseler, İslam toplumunda cariyelerin göğüsleri, sırtları vb. açık bir şekilde bulunmak zorunda bırakıldıkları şeklinde beyanlarda bulunuyor. Bu, meseleyi çarpıtmaktan başka bir anlama gelmez. İslam toplumunda cariyeler, gerek hür kadınlarla karıştırılmamak, gerekse görevlerini yaparken rahat olmak bakımından elleri, yüzleri, dizlerinin altında kalan kısım itibariyle bacakları, saçları ve boyun-göğüs kısımları -"memeleri" değil- açık bir şekilde bulunurdu. Sırtları ve karın bölgeleri de kapalıydı.

Cariyelik meselesi hakkında böylesine "serbestçe" yazıp konuşan zevatın, "çağdaş" kıyafet adı altında tercih edilen giyim-kuşam tarzı hakkında aynı hassasiyeti göstermemesi son derece calib-i dikkattir...

Devam edecek.

1 Akgündüz, Osmanlı'da Harem, 159-60.

2 Ömer Nasuhi Bilmen, Istılâhât-ı Fıkhiyye Kamusu, IV, 45.


Başa Dön
 Profil Özel mesaj gönder  
 
Eskiden itibaren mesajları göster:  Sırala  
Yeni başlık gönder Başlığa cevap ver  [ 2 mesaj ] 

Tüm zamanlar UTC + 2 saat


Kimler çevrimiçi

Bu forumu gezen kullanıcılar: Hiç bir kayıtlı kullanıcı yok ve 1 misafir


Bu foruma yeni başlıklar gönderemezsiniz
Bu forumdaki başlıklara cevap veremezsiniz
Bu forumdaki mesajlarınızı düzenleyemezsiniz
Bu forumdaki mesajlarınızı silemezsiniz

Geçiş yap:  
cron
   Powered by phpBB © 2000, 2002, 2005, 2007 phpBB Group

Türkçe çeviri: phpBB Türkiye